13 Aralık 2025 Cumartesi

14-İbrâhîm Suresi - 15-17 . Ayet Tefsiri

                 Eûzu billahi mineş şeytânirracîm 

                 Bismillahirrahmanirrahim

﴾15﴿ Peygamberler yardım istediler ve sonunda bütün inatçı zorbalar hüsrana uğradı.

﴾16﴿ Ardından da cehennem gelecek, orada zorbaya yanan gövdelerden sızan su içirilecektir!

﴾17﴿ Onu yutmaya çalışacak, fakat boğazından geçiremeyecektir, ona her taraftan ölüm gelecek, ama ölmeyecektir; ardından da oldukça ağır bir azap vardır.

                        Sadakallahul Azim

Tefsir (Kur'an Yolu)

Din ve inanç hürriyeti tanımayanlar güç kullanarak peygamberleri kendi dinlerine döndürmeye kalkışınca peygamberler Allah’tan yardım ve zafer istediler. Allah Teâlâ elçilerine yardımını esirgemedi, zorbalık edip ululuk taslayanların tamamı helâk olup gitti. Yüce Allah onların cezalarının henüz bitmediğini, âhirette cehennemin onları beklediğini ve âyette belirtilen cezaları da orada çekeceklerini haber vermektedir.

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 310

12 Aralık 2025 Cuma

14-İbrâhîm Suresi - 13-14 . Ayet Tefsiri

                 Eûzu billahi mineş şeytânirracîm 

                 Bismillahirrahmanirrahim

﴾13-14﴿ İnkârcılar peygamberlerine, “Andolsun ya dinimize dönersiniz ya da sizi kesinlikle yurdumuzdan çıkarırız!” dediler. Bunun üzerine rableri onlara, “O zalimleri elbette helâk edeceğiz ve onlardan sonra sizi mutlaka o yurda yerleştireceğiz! Bu lutuf, huzuruma çıkmanın kaygısını taşıyan ve tehdidimden çekinenler içindir” diye vahyetti.

                        Sadakallahul Azim

Tefsir (Kur'an Yolu)

İnkârcılar, peygamberlerin getirdiği mesajı reddetmekle yetinmediler, ileri derecede bir cüretle onları kendi dinlerine dönmek veya sürgün edilmek seçenekleri arasında tercihte bulunmaya zorladılar. Onların bu planları karşısında Allah Teâlâ peygamberlerine gönderdiği vahiyde o zalimleri mutlaka helâk edeceğini, onların yurduna kendisine gönülden bağlı olup saygı gösteren, azabından korkan peygamberleri ve onlara iman edenleri yerleştireceğini müjdeledi. Âyet Mekkeli müşriklerin Hz. Peygamber’i sıkıştırıp kendi dinlerine döndürmeye, dönmediği takdirde ülkesinden sürgün etmeye çalıştıkları bir dönemde inerek Hz. Peygamber’i ve ona inananları teselli etmiş, müşrikleri de uyarmıştır (Taberî, XIII, 191-192).

14. âyette geçen Allah’ın makamından maksat, hesap gününde O’nun huzurunda durulacak yer veya huzurunda durmaktır; aynı ifade Allah’ın murakabesi (gözetimi) veya azabı anlamlarına da gelir (Şevkânî, III, 113). Yüce Allah, dünyada yaptıklarının hesabını âhirette Allah huzurunda vereceğine inanan, Allah’ın azabından korkan kimselerin düşmanlarını yok edip onları düşmanlarının yurduna yerleştireceğini vaad etmektedir. Bu vaadin genel veya muhataplarına özel olması mümkündür.

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 309-310

11 Aralık 2025 Perşembe

14-İbrâhîm Suresi - 10-12 . Ayet Tefsiri

                 Eûzu billahi mineş şeytânirracîm 

                 Bismillahirrahmanirrahim

﴾10﴿ Peygamberleri, “Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında bir şüphe mi var? O, günahlarınızı bağışlamak için size bir çağrıda bulunuyor ve size belli vakte kadar da süre veriyor” dediler. Onlar, “Siz de bizim gibi sadece insansınız; bizi atalarımızın tapmış olduğu tanrılardan uzaklaştırmak istiyorsunuz. O halde bize, açık bir delil getirin!” diye cevap verdiler.

﴾11﴿ Peygamberleri onlara şöyle dediler: “Doğrusu biz de sizin gibi sadece insanız; fakat Allah kullarından dilediğine lutufta bulunur. Allah’ın izni olmadan bizim size bir delil getirmemiz mümkün değildir. Müminler ancak Allah’a dayansınlar.

﴾12﴿ Üstelik bize yollarımızı göstermiş olduğu halde ne diye biz Allah’a dayanıp güvenmeyelim? Sizin bize verdiğiniz eziyete elbette göğüs gereceğiz.” Tevekkül edenler yalnız Allah’a dayanıp güvensinler.

                        Sadakallahul Azim

Tefsir (Kur'an Yolu)

Peygamberler, Allah’ın varlığını, birliğini ıspatlayacak bunca aklî delil varken insanların bu konuda şüpheye düşmelerinin yersiz ve anlamsız olduğunu vurgulamışlar, bu davranışı sergileyen inkârcıları kınamışlar, hakkı inkâr edenlerin bu dünyada başlarına gelmesi mukadder olan felâketlere işaret ederek Allah’ın, onları bağışlayıp helâk olmaktan kurtulacakları bir yola davet ettiğini, bu yolda yürüyebilmek için kendilerine gerekli süreyi verdiğini ifade etmişlerdir. Ancak inkârcılar Allah’ın insanla iletişim kurup ona vahiy göndereceğine inanmadıkları için peygamberlerin bu çağrısına kulak vermemişler; onlardan insan gücünün üstünde bir delil yani mûcize getirmelerini istemişlerdir. Oysa insan olmak peygamberliğe engel değildir; nitekim insanlığa gönderilmiş olan peygamberlerin tamamı insandır (Nahl 16/43; Enbiyâ 21/7). Peygamberler buna işaret ettikten sonra bu görevin kime verileceği konusunun Allah’ın iradesine ve tercihine bağlı olduğunu, bunu kullarından dilediğine lutfettiğini, Allah’ın izni olmadan peygamberin herhangi bir mûcize getirmesinin mümkün olmadığını ifade etmişler, gerçeği bulup onunla aydınlanmak isteyen müminlerin mûcizelere değil Allah’a ve O’nun gönderdiği mesaja dayanıp güvenmelerini tavsiye etmişlerdir.

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 308

10 Aralık 2025 Çarşamba

14-İbrâhîm Suresi - 9 . Ayet Tefsiri

                 Eûzu billahi mineş şeytânirracîm 

                 Bismillahirrahmanirrahim

﴾9﴿ Sizden öncekiler, Nûh, Âd ve Semûd kavimleriyle onlardan sonra gelenler hakkındaki bilgiler size ulaşmadı mı? Onları (tam olarak) ancak Allah bilir. Peygamberleri onlara mûcizeler getirdi de ellerini ağızlarına götürüp getirerek, “Biz size gönderilene inanmıyoruz, bizi kendisine çağırdığınız şeye karşı derin bir kuşku içindeyiz” dediler.

                        Sadakallahul Azim

Tefsir (Kur'an Yolu)

Kur’an’da Medyen, Res, Tübba‘ gibi bazı kavimler hakkında çok kısa bilgi verilmekte, bir kısmının adları dahi geçmemektedir. Âyet gelmiş geçmiş kavimler hakkında insanların yeterli bilgilerinin bulunmadığına işaret etmekte, nasıl bir hayat sergilediklerini Allah’tan başka kimsenin bilmediğini haber vermektedir. Bu durum, soy kütüklerini kesintisiz olarak Hz. Nûh’a hatta Hz. Âdem’e kadar götürenlerin yaptıklarına güvenilemeyeceğini göstermektedir. İbn Mes‘ûd’un bu âyeti okuduğu zaman, “Nesep bilginleri yalan söylemişlerdir” dediği rivayet edilmiştir (Taberî, XIII, 187; Nûh, Hûd, Âd ve Semûd kavimleri hakkında bilgi için bk. A‘râf 7/59-79; Hûd 11/25-68).

“Ellerini ağızlarına götürdüler” anlamındaki cümle, inkârcıların, peygamberleri tarafından kendilerine tebliğ edilen ilâhî mesaj karşısındaki âcizliklerini, öfkelerini veya şaşkınlıklarını yansıtan hareketi ifade etmektedir. 

Âyetin son bölümü müteakip âyetlerde bildirilen tartışmaların temelini teşkil etmekte ve önceki peygamberlerin başlarından geçenlere ilişkin muhtelif Kur’anî kıssaların yankılarını içinde taşımakta, inkârcıların ve müşriklerin inatçı tutumlarının belirleyici karakterini ortaya koy­maktadır.

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 307-308

9 Aralık 2025 Salı

14-İbrâhîm Suresi - 7-8 . Ayet Tefsiri

                 Eûzu billahi mineş şeytânirracîm 

                 Bismillahirrahmanirrahim

﴾7﴿ Hani rabbiniz, ‘Eğer şükrederseniz size (nimetimi) daha çok vereceğim, nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım pek şiddetlidir!’ diye bildirmişti.”

﴾8﴿ Yine Mûsâ, “Siz ve bütün yeryüzündekiler nankörlük etseniz dahi bilin ki Allah kimseye muhtaç değildir, övgüye lâyıktır” demişti.

                        Sadakallahul Azim

Tefsir (Kur'an Yolu)

Şükür, “verdiği nimetlerden dolayı kulun Allah’a minnettarlık duyması, bunu sözleri ve amelleriyle göstermesi” anlamında kullanılmaktadır. Kur’an’da kulluğun gereği olarak değerlendirilmiş, Allah’ın nimetlerine mazhar oldukları halde şükretmeyenler kınanmıştır (bk. A‘râf 7/10; Nahl 16/78; Gafir 40/61). Hz. Peygamber de yaptığı ibadetleri Allah’ın verdiği nimetlere karşılık bir şükran ifadesi olarak değerlendirmektedir (Buhârî, “Teheccüd”, 6; Müslim, “Münâfikūn”, 79-81). 

Şükür sadece sözle değil, eldeki nimetlerin gerçek sahibinin Allah olduğuna gönülden inanarak bu nimetleri Allah’ın rızasına uygun şekilde kullanmakla olur. Servetin şükrü muhtaçlara yardım etmek, ilmin şükrü bilgiyi insanların yararına kullanmak, sıhhatin şükrü ise Allah’a kulluk ve insanlara hizmet etmektir. Yüce Allah burada olduğu gibi başka âyetlerde de şükrünü yerine getirenlere daha çok nimet vereceğini vaad etmiştir (krş. Âl-i İmrân 3/144-145; Zümer 39/7). 

Âyette Allah Teâlâ İsrâiloğulları’na verdiği çeşitli nimetleri Hz. Mûsâ vasıtasıyla onlara hatırlatarak şükredenlere bu nimetleri kat kat arttıracağına, nankörlük edenleri de şiddetli bir şekilde cezalandıracağına işaret etmektedir.

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 305

8 Aralık 2025 Pazartesi

14-İbrâhîm Suresi - 5-6 . Ayet Tefsiri

                 Eûzu billahi mineş şeytânirracîm 

                 Bismillahirrahmanirrahim

﴾5﴿ Mûsâ’yı da, “Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar ve Allah’ın onlara yaşattığı (güzel) günleri hatırlat!” diye mûcizelerimizle göndermiştik. Bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için alınacak ibretler vardır.

﴾6﴿ Mûsâ kavmine şöyle demişti: “Allah’ın size lutfettiği nimeti hatırlayın. Hani O sizi, Firavun’un adamlarından kurtarmıştı. Onlar size işkencenin en kötüsünü reva görüyor, erkek çocuklarınızı kesiyor, kızlarınızı sağ bırakıyorlardı. Bunlarda size rabbinizden büyük bir imtihan vardı.

                        Sadakallahul Azim

Tefsir (Kur'an Yolu)

Bir peygamberin kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkarmasının ne anlama geldiği birinci âyetin tefsirinde açıklanmıştır (Hz. Mûsâ’ya verilen mûcizeler hakkında bilgi için bk. A‘râf 7/133; İsrâ 17/101).

“Allah’ın günleri” tamlamasındaki “günler” kelimesinin Arapça karşılığı olan eyyâm, Câhiliye döneminde ve İslâm’ın ilk zamanlarında önemli tarihî olayları ifade eden bir deyim olarak kullanılmıştır. Buna göre “Allah’ın günleri”, tarihte İsrâiloğulları’nın veya isyankâr kavimlerin başına gelen felâketleri ifade ettiği gibi, Allah’ın İsrâiloğulları’nı Firavun’un zulmünden kurtarması, denizi yarıp onları Sînâ yarımadasına çıkarması, çölde üzerlerine bulut göndermesi gibi nimetleri de ifade eder (Taberî, XIII, 183-184). Bu ifadenin âhirette Allah’ın insanları yargılaması (yargıladığı gün) anlamına geldiğini kabul edenler de vardır (Esed, II, 500). Âyetin akışı bu deyimin “Allah’ın nimetleri” anlamına geldiği görüşünü destekler mahiyette olmakla birlikte, burada bu anlamların tamamının kasdedilmiş olması da muhtemeldir. Çünkü bunların hepsinde gerek sıkıntı gerekse bolluk anında nefsin arzuları karşısında sabreden, Allah’ın verdiği nimetlere şükredip âhirette bunların hesabının verileceğine inanan kimselerin mutlaka alacağı dersler vardır (6. âyetin tefsiri için bk. Bakara 2/49).

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 304-305

7 Aralık 2025 Pazar

14-İbrâhîm Suresi - 4 . Ayet Tefsiri

                 Eûzu billahi mineş şeytânirracîm 

                 Bismillahirrahmanirrahim

﴾4﴿ İstisnasız her peygamberi kendi kavminin diliyle gönderdik ki onlara açık açık anlatsın; bundan sonra Allah dilediğini sapkınlık içerisinde bırakır, dilediğini de doğru yola iletir. O, güçlüdür, hikmet sahibidir.

                        Sadakallahul Azim

Tefsir (Kur'an Yolu)

Müşrikler Kur’an’dan önceki kutsal kitapların genellikle İbrânîce veya Süryânîce indirilmiş olduğunu duyuyor ve biliyorlardı. Bu sebeple bu dillerin ilâhî vahyin özel dili olduğunu sanan bazı kimseler Kur’an’ın da Hz. Muhammed’e bu dillerden biriyle indirilmesi gerektiğine inanıyor, Arapça olarak indirilmiş olmasını yadırgıyorlardı (İbn Âşûr, XIII, 185). Bu yanlış anlayışı düzeltmek maksadıyla yüce Allah, peygamber hangi kavimden ise onlara iyice açıklasın diye mesajı o kavmin diliyle göndermiştir. Kur’an’ı tebliğ etmekle görevli Hz. Peygamber ve kavmi Arap olduğu için Kur’an Arapça olarak gönderilmiştir. Fakat bu durum, onun sadece Araplar’a indirilmiş olduğunu göstermez. Nitekim onun ilgi alanının evrensel ve bütün insanlığa hitap ettiğini gösteren birçok âyet mevcuttur (Bakara 2/185; Âl-i İmrân 3/138; Sebe’ 34/28).

Allah Teâlâ âyetlerini gönderdikten sonra tercihini ısrarla inkâr yönünde kullananları zorla doğru yola iletmez. Bilâkis onları kendi irade ve tercihleriyle baş başa bırakır; inkârcılık ruhlarına yerleştikten sonra artık iman etmezler. Gerçeği araştırıp tercihini o yönde kullanmaya çalışanlara da Allah yardım ederek onları doğru yola iletir. İşte “Allah’ın dilediğini saptırması, dilediğini doğru yola iletmesi”nden maksat budur (bu konuda bilgi için bk. Bakara 2/7, 26).

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 303

6 Aralık 2025 Cumartesi

14-İbrâhîm Suresi - 3 . Ayet Tefsiri

                 Eûzu billahi mineş şeytânirracîm 

                 Bismillahirrahmanirrahim

﴾3﴿ Onlar, dünya hayatını âhirete tercih eden, Allah yolundan alıkoyan ve onu eğri göstermek isteyenlerdir; işte onlar derin bir sapkınlık içindedirler.

                        Sadakallahul Azim

Tefsir (Kur'an Yolu)

“Tercih edenler” diye tercüme ettiğimiz yestehibbûne fiili, “sevmek” mânasındaki muhabbet kelimesinin türevlerinden olup inkârcıların dünya hayatını âhireti unutturacak derecede sevdiklerini, ona bağlandıklarını, bu sebeple onu âhiret hayatına tercih ettiklerini belirtmektedir. Âyette dünya hayatını ölçülü olarak sevenler değil, onu âhiret hayatına tercih edenler kınanmıştır (Râzî, XIX, 78). Zira Kur’an insanın, hayatı ve yaşamak için gerekli olan dünya nimetlerini sevmesini yasaklamamış, aksine dünya nimetlerinin insan için yaratıldığını bildirmiş, onlardan en güzel şekilde faydalanmasını teşvik etmiştir (krş. Bakara 2/201; A‘râf, 7/31-32; Kasas 28/77).

İnkârcılar aynı zamanda İslâm’a, onun kutsal değerlerine ve bağlılarına karşı kin ve düşmanlık besleyerek yalan, iftira, hile ve tehdit gibi çeşitli yöntemlerle Allah’ın dinini kötü gösterip maddî ve mânevî imkânları kullanarak başkalarının İslâm’a girmesini engellemeye kalkışmalarından dolayı da kınanmışlardır.

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 302

5 Aralık 2025 Cuma

14-İbrâhîm Suresi - 1-2 . Ayet Tefsiri

                 Eûzu billahi mineş şeytânirracîm 

                 Bismillahirrahmanirrahim

﴾1﴿ Elif-lâm-râ. Bu, rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, güçlü ve övgüye lâyık olan Allah’ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz kitaptır.

﴾2﴿ O Allah ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. Şiddetli azaptan dolayı inkârcıların vay haline!

                        Sadakallahul Azim

Tefsir (Kur'an Yolu)

Bazı sûrelerin başında bulunan bu harflere “hurûf-i mukattaa” denir (bilgi için bk. Bakara 2/1). Bu harflerden sonra genellikle kitaptan, âyetlerden veya vahiyden söz edilir. Burada da aynı üslûp kullanılmıştır.

Hz. Peygamber’e indirilen kitaptan maksat Kur’an’dır. Allah Teâlâ cehalet, inkâr, bâtıl inanç gibi durumları zulumât (karanlık); bilgi, iman, hidayet gibi hasletleri de nûr (aydınlık) olarak nitelemiştir.

“Rablerinin izniyle” ifadesi Hz. Peygamber’in bu görevi kendiliğinden değil, Allah’ın emri ve iradesiyle yerine getirdiğine işaret eder. Bir anlayışa göre de bu ifade peygamberin görevinin sadece tebliğ etmek olduğunu; hidayete erdirmenin ise Allah’ın izin ve iradesine bağlı bulunduğunu gösterir. Göklerin ve yerin mülkiyet ve yönetimini elinde bulunduran Allah, doğru yolu bulmak isteyenleri doğru yola iletir; böyle bir kudreti bırakıp da O’nun yarattığı varlıklara tanrı diye tapanları da kendi hallerine bırakır, sapkınlıkları içerisinde bocalar dururlar; bunlar irade ve tercihlerini yanlış yönde kullandıkları için yüce Allah bunları şiddetli bir azap ile tehdit etmektedir.

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 302

4 Aralık 2025 Perşembe

14-İbrâhîm Suresi-Hakkında-Nuzülü-Konusu

Hakkında

Mekke döneminde inmiştir. 52 âyettir. İçinde Hz. İbrahim’den ve ailesinden söz edildiği için bu adı almıştır. Sûre de başlıca imanın temel konuları olan Allah’a iman, peygamberlere iman, öldükten sonra dirilme ve hesap ele alınmaktadır.

Nuzülü

Mushaftaki sıralamada on dördüncü, iniş sırasına göre yetmiş ikinci sûredir. Nûh sûresinden sonra, Enbiyâ sûresinden önce nâzil olmuştur. Müfessirlerin çoğunluğuna göre sûrenin tamamı Mekke döneminde inmiştir; 28 ve 29. âyetlerin Medine döneminde Bedir Savaşı’na katılan müşrikler hakkında indiğine dair rivayetler de vardır (Taberî, XIII, 219-223).Adı

Sûre adını, 35-41. âyetlerde ismine ve dualarına yer verilen Hz. İbrâhim’den almıştır.

Konusu

Sûre Allah’ın varlığı ve birliği, vahiy, peygamberler, öldükten sonra dirilme ve sorgulanma gibi temel inanç konularını ana hatlarıyla içermektedir. Bu çerçevede getirilen deliller, insanların aydınlatılması için indirilmiş olan vahiy, insanları Allah yolundan alıkoyanların kınanması, peygamberlerin görevleri, Hz. Mûsâ’nın peygamberliği ve kıssasından bazı kesitler, peygamberlere karşı olumsuz tavır takınanların başlarına gelen sıkıntılar, Allah’a güvenme ve itaat etmenin önemi, âhiret halleri, inkârcıların dünyadaki amellerinin değeri, âhirette şeytanın suçlulara karşı tavrı, orada müminlere verilen mükâfat, inkârcılara verilen ceza, Hz. İbrâhim’in duası, son olarak Kur’an’ın insanlığa gönderilmiş bir mesaj oluşu gibi konulara da temas edilmiştir.

https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/sure/14-ibrahim-suresi

3 Aralık 2025 Çarşamba

13-RA‘D SÛRESİ BİZE NE ANLATTI?

Adını on üçüncü âyetinde geçen ve “gök gürültüsü” anlamına gelen ra‘d kelimesinden alır. Kırk üç âyet olup fâsılaları ب، د، ر، ع، ق، ل، ن harfleridir. Tamamının Mekkî veya Medenî olduğu söylendiği gibi bazı bölümlerinin Mekke döneminde ve bir bölümünün Medine’de nâzil olduğu da belirtilmiştir. Bununla birlikte üslûbu ve içerdiği konular dikkate alındığında sûrenin Mekke döneminde indiği şeklindeki görüş ağırlık kazanır. Mekke devrinde nâzil olan ve hurûf-ı mukattaa ile başlayan Yûnus, Hûd, Yûsuf ve İbrâhîm sûreleri arasında yer alması da buna işaret eder. Sûrede, Allah’ın varlığına, birliğine ve kudretine dair çeşitli delillerin öne çıkarılması ve Hz. Peygamber’i Mekkeli müşriklerin baskılarına karşı teselli eden bir üslûbun hâkim olması, sûrenin Resûlullah’ın amcası Ebû Tâlib ile hanımı Hz. Hatice’nin vefatından sonra müşriklerin eziyetlerinin arttığı dönemde nâzil olma ihtimalini kuvvetlendirmektedir.

Ra‘d sûresinin muhtevasını üç bölüm halinde ele almak mümkündür. Asıl konusu ulûhiyyet olan birinci bölümde Hz. Peygamber’e indirilen vahyin gerçekliğine vurgu yapan ilk âyetten sonra muhatapların dikkati evrenin yaratılışı ve işleyişine çekilir; bu arada tabiata hâkim olan düzenle bunun insan hayatının devamına yönelik işleyişine değinilir; ardından iman hayatında en önemli engeli oluşturan âhiretin inkâr edilişinin şaşılacak bir davranış olduğu belirtilir (âyet 1-5). 

Daha sonra Mekkeli müşriklerin Resûl-i Ekrem’den maddî-hissî mûcizeler istediği ifade edilir. Resûlullah’ın, geçmiş dönemlerde olduğu gibi hissî mûcize gösterilmesinin ardından inanmadıkları için ümmetleri helâk edilen peygamberlerden olmadığı, onun görevinin hak yola dönmeleri için insanları uyarmaktan ibaret bulunduğu anlatılır. Allah’ın engin ilim ve kudretine çeşitli örnekler verilir. 

11. âyette Cenâb-ı Hakk’ın meşrû düzenlerini bozmayan toplumlara lutfettiği nimetlerinin devam edeceği belirtilir; Allah’ın birliğine vurgu yapılır, insan onuruyla bağdaşmayan putperestlik eleştirilir. Allah’ın davetine olumlu cevap verenler için ebedî âlemde en güzel mükâfatın hazırlandığı, olumsuz davranış sergileyenlerin karşılaşacakları kötü âkıbetten kurtulabilmek için yeryüzünün tamamını fedaya razı oldukları ifade edilir (âyet 6-18).

Sûrenin ikinci bölümünde, Hz. Peygamber’e gönderilen vahyin hak olduğunu kabul eden ile bu apaçık gerçek karşısında kör gibi davranan kimsenin asla eşit olmayacağı dile getirilir ve bunu ancak aklından faydalanmasını bilenlerin anlayabileceği ifade edilir. Sözü edilen akıl sahiplerinin nitelikleri şöylece sıralanır: Bezm-i elestte Allah’a verdikleri itaat sözünde duranlar, Allah’ın riayet edilmesini emrettiği şeylere riayet edenler, rablerinden korkanlar, kıyamet günü Allah’ın huzurunda hesap vermeyi önemseyenler, rablerinin rızasını elde etme uğrunda sabır gösterenler, namaz kılanlar, Allah’ın lutfettiği nimetlerden başkalarını faydalandıranlar, kötülüğü iyilikle savanlar. Bu kimselerin cennet ehli olduğu ve oraya babalarından, eşlerinden ve çocuklarından sâlih olanlarla birlikte girecekleri haber verilir. Buna karşılık bezm-i elestte Allah’a verdikleri sözü tutmayanlar, Allah’ın gözetilmesini emrettiği şeyleri gözetmeyenler ve yeryüzünde fesat çıkaranların ilâhî rahmetten yoksun kalıp kötü âkıbete uğrayacakları belirtilir. 

İkinci bölüm rızkı genişletip daraltanın Allah olduğunu ve dünya hayatının refahıyla şımarıp âhiret mutluluğundan mahrum kalanların ziyana uğrayacaklarını ifade eden âyetle sona erer (âyet 19-26).

Üçüncü bölüm genel anlamda nübüvvet ve özelikle Hz. Peygamber’in risâletiyle ilgilidir. İnkârcıların Hz. Muhammed’den maddî-hissî mûcize talep ettiklerinin bildirilmesiyle başlayan bu bölümde Allah’a yönelen kimseye O’nun hidayet nasip edeceği, böylelerinin Allah’ı anmak ve O’na bağlanmakla huzur bulduğu ifade edilir. Peygambere düşen görevin vahyedilen âyetleri muhataplarına okumaktan ibaret olduğu belirtilir. İnkâra sapanların, sayesinde dağların yürütüldüğü, yerin parçalandığı yahut ölülerin konuşturulduğu bir Kur’an getirilse bile yine iman etmeyecekleri haber verilir (Mâtürîdî, VII, 429-430). Geçmiş peygamberlerle de alay edildiği, ancak kendilerine mühlet verildikten sonra bunların cezalandırıldığı bildirilir. Allah’ın birliğine ve âhirete temas edildikten sonra (âyet 33-35) Kur’an’ın ilâhî vahiy ürünü olduğu vurgulanır. Ardından Resûlullah’a hitap edilerek kendisine ve beraberindeki müslümanlara her türlü eza ve cefayı reva görenlerin mutlaka kötü âkıbetle karşılaşacakları bildirilir; onun görevinin tebliğden ibaret olduğu, inkârcılardan hesap sorma işinin ise Allah’a ait bulunduğu hatırlatılır. Mekke müşriklerinin geçmişteki inkârcı ümmetlerde görüldüğü gibi hezimete uğrama zamanlarının yaklaştığı haber verilir. Sûre Hz. Peygamber’in, nübüvvetini kabul etmeyenlere şöyle söylemesini emreden âyetle son bulur: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah ve kitap bilgisine sahip olan kimseler yeter.” Vahyin inmeye başlamasından on yıl sonra nâzil olduğu anlaşılan Ra‘d sûresinde İslâm dininin temel inanç konularının yanı sıra ibadet ve ahlâk konularına da değinilmekte, inanmayan gruplar aklıselime davet edilmektedir. Bunun yanında Hz. Peygamber’e ve ilk müslümanlara sabır tavsiye edilmekte ve geleceğe ümitle bakmaları istenmektedir. Çünkü her zaman olduğu gibi hak galip gelecek ve bâtıl yok olup gidecektir.

Bazı tefsir kaynaklarında (Zemahşerî, III, 359; Beyzâvî, II, 349) Hz. Peygamber’e nisbet edilen, “Ra‘d sûresini okuyan kimseye daha önce geçmiş ve kıyamet gününe kadar gelecek olan bulutların ağırlığının on katı sevap verilir ve o kişi kıyamet günü Allah’la olan ahidlerini yerine getiren kimseler arasında bulundurulur” meâlindeki rivayetin mevzû olduğu kabul edilmiştir (Muhammed et-Trablusî, II, 716). 

Ra‘d sûresi hakkında yapılan çalışmalardan bazıları şunlardır: Halîl el-Gazzâlî Îd, Tefsîru sûreti’r-Raʿd (Riyad 1403/1983); Seyyid Muhammed Desûkī, Tefsîru sûreti’r-Raʿd (Kahire 1986); Hasan Abdülhamîd Veted, Leʾâli’s-saʿd fî tefsîri sûreti’r-Raʿd (baskı yeri yok, 1996); Yûsuf el-Karadâvî, Dürûs fî tefsîri sûreti’r-Raʿd (Kahire 1998); Muhammed Abdüllatîf Abdül‘âtî, Tefsîru sûreti’r-Raʿd (baskı yeri yok, 1999). Sûre hakkında bazı tezler hazırlanmıştır: Muhammed b. Sa‘d ed-Debel, en-Naẓmü’l-Ḳurʾânî fî sûreti’r-Raʿd (1399, yüksek lisans tezi, Riyad Câmiatü’l-İmâm Muhammed b. Suûd el-İslâmiyye; baskı: Kahire 1981); Muhammed Abduh Abdurrahman, Taḫrîcü eḥâdîs̱i sûreti’r-Raʿd min Tefsîri İbn Kes̱îr (1401, yüksek lisans tezi, Medine el-Câmiatü’l-İslâmiyye). Cevdet Saîd’in Bireysel ve Toplumsal Değişmenin Yasaları (trc. İlhan Kutluer, İstanbul 1984) adlı eserinin ana temasını Ra‘d sûresinin 11. âyetinde yer alan, “Gerçekten bir toplum kendi meşrû düzenini değiştirmedikçe Allah da o toplumun halini değiştirmez” meâlindeki cümle oluşturmaktadır.

Müellif: M. KÂMİL YAŞAROĞLU

BİBLİYOGRAFYA

Mâtürîdî, Teʾvîlâtü’l-Ḳurʾân (nşr. Hatice Boynukalın), İstanbul 2006, VII, 429-430.

Zemahşerî, el-Keşşâf (nşr. Âdil Ahmed Abdülmevcûd v.dğr.), Riyad 1418/1998, III, 359.

İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-mesîr, IV, 299-342.

Fahreddin er-Râzî, Mefâtîḥu’l-ġayb, XVIII, 230-235; XIX, 2-71.

Beyzâvî, Envârü’t-tenzîl ve esrârü’t-teʾvîl, Beyrut 1410/1990, II, 349.

Muhammed et-Trablusî, el-Keşfü’l-ilâhî ʿan şedîdi’ż-żaʿf ve’l-mevżûʿ ve’l-vâhî (nşr. Mahmûd Ahmed Bekkâr), Mekke 1408/1987, II, 716.

Abdullah Mahmûd Şehhâte, Ehdâfü külli sûre ve maḳāṣıdühâ fi’l-Ḳurʾâni’l-Kerîm, Kahire 1986, I, 150-160.

M. İzzet Derveze, et-Tefsîrü’l-Hadîs: Nüzul Sırasına Göre Kur’an Tefsiri (trc. Muharrem Önder – Vahdettin İnce), İstanbul 1997, IV, 365-401.

Ca‘fer Şerefeddin, el-Mevsûʿatü’l-Ḳurʾâniyye, Beyrut 1420/1999, IV, 185-221.

Seyyid Muhammed Hüseynî – Mahbûbe Müezzin, “Sûre-i Raʿd”, DMT, IX, 345-346.

https://islamansiklopedisi.org.tr/rad-suresi

2 Aralık 2025 Salı

13-Ra'd Suresi - 43 . Ayet Tefsiri

                 Eûzu billahi mineş şeytânirracîm 

                 Bismillahirrahmanirrahim

﴾43﴿ O inkârcılar, “Sen peygamber değilsin” diyorlar. De ki: “Sizinle benim aramda şahit olarak bir Allah, bir de kitap bilgisine sahip olanlar yeter.”

                        Sadakallahul Azim

Tefsir (Kur'an Yolu)

Peygamber için “onun gerçek bir Allah elçisi” olduğunu Allah’ın, kendisinin ve bu konuda bilgi sahibi olanların bilmesi yeterlidir. İnanmayanların ona “Sen peygamber değilsin” demeleri tabii ve etkisizdir.

“Kitap bilgisine sahip olanlar”dan maksadın kimler olduğu konusunda iki ihtimal vardır:

a) Bundan maksat Tevrat ve İncil bilgisine sahip olan yahudi ve hıristiyan âlimleridir; çünkü yukarıda belirtildiği üzere (âyet 36) Kur’an amelî konularda bazı farklılıklar getirse de dinin esasları itibariyle önceki kitaplarla uyuşuyor ve onları tasdik ediyordu (Mâide 5/48); ayrıca onların kitaplarında Hz. Peygamber’in evsafı ile ilgili bilgiler ve geleceğine dair müjdeler vardı; dolayısıyla Ehl-i kitap‘tan kendi dinlerine samimiyetle bağlı olanlar Hz. Muhammed’e indirilen Kur’an’dan da hoşlanıyor ve memnun oluyorlardı. Bu sebeple yüce Allah Hz. Muhammed’in hak peygamber olduğuna dair onların şahit gösterilmesini elçisine emretmiştir.

b) Bunlar Varaka b. Nevfel gibi Mekkeliler’den olup yahudi veya hıristiyan olmadıkları halde Tevrat ve İncil’i bilen kimselerdir. Nitekim Hz. Peygamber’e ilk vahiy geldiğinde eşi Hz. Hatice onu Varaka’nın yanına götürmüş, o da Hz. Muhammed’e vahiy getiren meleğin daha önce Hz. Mûsâ’ya vahiy getiren melek olduğunu söylemişti, Mekkeliler de bu olaydan haberdar olmuşlardı (Buhârî, “Bed’ü’l-vahy”, 3).

c) Kitap bilgisine sahip olanları belli bir grupla sınırlandırmak yerine, “Allah’ın vahyi, gönderdiği kitaplar konusunda bilgisi olanlar, bunları okuyup anlayarak hakkı bâtıldan ayırma ölçütü kazanmış bulunanlar” şeklinde anlamak daha uygundur. Bu takdirde, yukarıda geçen iki grup dışında, meselâ Kur’an’ı okuyan, bu kitap hakkında yeterli bilgiye sahip olanlar da, “kitap hakkında bilgi sahibi” olanlara dahil sayılacaklardır. Çünkü Hz. Muhammed’in peygamberliğinin en açık ve kesin delili Kur’an’dır.

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 298-299

1 Aralık 2025 Pazartesi

13-Ra'd Suresi - 42 . Ayet Tefsiri

                 Eûzu billahi mineş şeytânirracîm 

                 Bismillahirrahmanirrahim

﴾42﴿ Onlardan öncekiler de tuzak kurmuşlardı; oysa bütün tedbirlere hâkim olan Allah’tır. O, herkesin neyi hak ve elde ettiğini bilir. İnkâr edenler dünya hayatından kimin kazançlı çıkacağını yakında anlayacaklardır!

                        Sadakallahul Azim

Tefsir (Kur'an Yolu)

Tarihte Nemrut, Firavun gibi zalimlerin her biri kendi zamanındaki peygambere tuzak ve şeytanca düzenler kurmuş (Râzî, XIX, 68), ancak Allah’ın peygamberlerine yardımıyla bunların tuzakları boşa çıkmıştır. İşte yüce Allah müşriklerin Hz. Peygamber’e karşı tutumunu bunların tutumuna benzeterek Hz. Peygamber’i teselli etmekte, düşmanlarını ise uyarmakta, böylece Allah Teâlâ öncekilerin hile ve tuzaklarını boşa çıkararak peygamberlerine yardım ettiği gibi Hz. Peygamber’e de yardım edip düşmanlarının tuzaklarını boşa çıkaracağına işaret buyurmaktadır.

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 298

****** F İ H R İ S T ******


Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ile ilgili yazılar
SİYER

Ayet Tefsirleri
Hadislerle ilgili yazılar
Sahih-i Buhari Hadisleri (Fethu'l-Bari)
El-Ezkar- İ.Nevevi
Sünnete uygun İbadetler
Peygamberler ile ilgili yazılar
Sahabeyle ilgili yazılar
Peygamberimizin (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Hanımları ile ilgili yazılar
Dualar
İlmihal bilgileri


  • Küçük Notlar
  • Namaz ile ilgili yazılar
  • Abdest ile ilgili yazılar

Yıldız Falı ile ilgili yazılar
Niçin blog açtım ile ilgili yazılar
Şeytan (aleyhillane) ile ilgili yazılar

  • Videolar

  • Tevbe ile ilgili yazılar
Nafile ibadetlerle ilgili yazılar

Kandil geceleri
***KANDİL GECELERİ

Üç Aylar
463.ÜÇ AYLAR İLE İLGİLİ HADİSLERİN GÜVENİRLİLİĞİ

Recep ayı ibadetleri
173.NAFİLE NAMAZLARLA MEŞGUL OLMAK
***TEVBENİZİ YAPTINIZ MI?
***Recep ayı, olanlar ve olmayanlar - Faruk Beşer
***REGAİB KANDİLİ
***MİRAC HADİSESİ
***EHL-İ SÜNNETE GÖRE İSRA VE Mİ'RAÇ
652.Miraç olayına nasıl bakmalıyız?-Faruk Beşer
653.Miraç rüyada mı gerçekleşti?-Faruk Beşer
659.İsrâ ve Miraç ile ilgili son notlar, olanlar ve olmayanlar-Faruk Beşer
Şaban ayı ibadetleri
173.NAFİLE NAMAZLARLA MEŞGUL OLMAK***ŞABAN AYINDA NASIL İBADET EDEBİLİRİZ?ve tesbih namazı
***BERAT KANDİLİNDE NASIL İBADET EDELİM?
***BERAT KANDİLİ ve DİĞER KANDİLLER
***Riyâzü's Sâlihîn'in "ŞÂBAN ORUCU" Bâbı
Ramazan ayı ibadetleri
***TERAVİH NAMAZI ve KILINIŞI
***RAMAZAN GELDİ!!
***ÖZLEMİŞTİM SENİ..HOŞGELDİN!!
***ORUÇLARA AİT NİYETLER
***RABBİMLE ARAMDAKİ SIR
***İFTAR DUASI
***O ÖYLE BİR AYDIR Kİ!!
488.RAMAZAN AYINDA 10 SÜNNET
***ORUCUN FARZLARI
***ORUCU BOZAN VE BOZMAYAN ŞEYLER
***KAZA EDİLMESİ GEREKEN VE GEREKMEYEN ORUÇLAR
***ORUÇLU İÇİN MÜSTEHAB OLAN ŞEYLER
***ORUÇ TUTMAMAYI MUBAH KILAN ÖZÜRLER
***ORUÇLUYA NELER MEKRUHTUR NELER DEĞİLDİR?
***KEFFARETİ GEREKTİRMEYEN ORUÇLAR
***ORUÇ KEFARETİ
***ZEKAT VERMENİN HİKMETLERİ
***ZEKAT KİMLERE VERİLİR, KİMLERE VERİLMEZ?
***ZEKATIN VERİLECEĞİ YERLER
***BİR DAKİKALIĞINA BİLE İTİKAFA GİREMEZ MİSİNİZ?
***GELİN ÖLMÜŞ YAKINLARIMIZA BİR HEDİYE VERELİM...
***KADİR GECESİ NASIL İBADET EDELİM?
***KADİR GECESİNİ KAÇIRMAYALIM!!
***BU GECE TESPİH NAMAZI KILALIM İNŞALLAH!!
***BAYRAM NAMAZI KILINIŞI
***RAMAZAN RİSALESİ-1-RAMAZAN AYI NEDİR? / NE DEĞİLDİR?
***RAMAZAN RİSALESİ-2-ORUÇ FIKHI
***RAMAZAN RİSALESİ-3-HANIMLARA RAMAZAN REHBERİ
***RAMAZAN RİSALESİ-4-RABB'İMİZDEN GELEN BAYRAMIMIZ
***Öteki Hayatı Kazanmanın Büyük Bir Fırsatı Ramazan-M.Emin Yıldırım
***Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'den İFTAR DUALARI
***Ramazan Ayını Karşılarken-Dr. M. Şerafettin KALAY
***Riyâzü's Sâlihîn'in "RAMAZAN ORUCU" Bâbı-1-
***Riyâzü's Sâlihîn'in "RAMAZAN ORUCU" Bâbı-2-
***"Oruc'da niyetin vakti" - Dr. Şerafeddin Kalay
***Riyâzü's Sâlihîn'in "RAMAZAN ORUCU" Bâbı-3-
***Oruçla İlgili Kısa Bilgiler-Dr. M. Şerafettin KALAY
***"Orucun Hükümleri" - İlm-i Hayat Dr. Şerafeddin Kalay Selim Uğur
Riyâzü's Sâlihîn'in "RAMAZAN ORUCU" Bâbı-4-
***"Orucun Fazileti" - İlm-i Hayat - Dr. Şerafeddin Kalay Selim Uğur
Riyâzü's Sâlihîn'in "RAMAZAN ORUCU" Bâbı-5-
***Oruçla İlgili Âyetler ve Hükümler | Şerafeddin Kalay (6. Ders)
***Riyâzü's Sâlihîn'in "RAMAZAN ORUCU" Bâbı-6-
***Oruç ve İftar | Şerafeddin Kalay (9. Ders)
***Riyâzü's Sâlihîn'in "RAMAZAN ORUCU" Bâbı-7-
***Öteki Hayatı Kazanmanın Büyük Bir Fırsatı Ramazan-M.Emin Yıldırım
Riyâzü's Sâlihîn'in "RAMAZANDA CÖMERTLİK" Bâbı-8-
***Riyâzü's Sâlihîn'in "HİLAL GÖRÜLDÜĞÜNDE YAPILACAK DUA" Bâbı-9-
***Riyâzü's Sâlihîn'in "SAHURUN FAZİLETİ" Bâbı-10-
***Riyâzü's Sâlihîn'in " ORUÇ AÇMAKTA ACELE ETMEK " Bâbı-11-
***Riyâzü's Sâlihîn'in " ORUÇ AÇMAKTA ACELE ETMEK " Bâbı-12-
***Riyâzü's Sâlihîn'in " ORUÇ AÇMAKTA ACELE ETMEK " Bâbı-13-
***Riyâzü's Sâlihîn'in " ORUÇLUNUN DİLİNİ KORUMASI " Bâbı-14-
***Riyâzü's Sâlihîn'in " ORUCA DAİR BAZI MESELELER " Bâbı-15-
Şevval ayı ibadetleri
***ŞEVVAL AYI ORUCU
***Riyâzü's Sâlihîn'in " ŞEVVAL ORUCU " Bâbı
Zilkade ayı ibadetleri
***YARIN ZİLKA'DE AYINA GİRİYORUZ
Zilhicce ayı ibadetleri
***ZİLHİCCE AYI İBADETLERİ
***TERVİYE VE AREFE GÜNÜ
***TEŞRİK TEKBİRLERİNİ UNUTMAYALIM...
***Unutulmaya yüz tutmuş kıymetli bir mevsim: Zilhicce Geceleri
***SÜNNETE UYGUN İBADET -32- Zilhicce Orucu
***Zilhicce ayının ilk 10 günü ile Rabb’imize yaklaşalım.
Muharrem ayı ibadetleri
182. MUHARREM AYI'NIN ÖZELLİĞİ
Safer ayı ibadetleri
400.SAFER AYI BELA AYI MIDIR?
***MEVLİD KANDİLİ
***İçine Bid’at Karıştırmadan Mevlid Kandili Nasıl Kutlanır?-EBUBEKİR SİFİL566.SAFER AYI ve BELALARIMIZ-Faruk Beşer
  • E.H.Yazır Hak Dini Kur'an Dili,İlmihal,Kütüb-i Sitte,Riyazüs Salihin,Ö.N.Bilmen,A.Geylani,İ.Gazali,İ.Rabbani,İ.Nevevi,N.Yıldız,
    E.Sifil,A.Ünlü,H.KurtÖ.İnançer,S.Arvas,M.Özşimşekler,Ö.Döngeloğlu,F.Dilaver,A.Eren,N.Hatipoğlu,C.Gezer,T.Alp,A.Uzunlar,O.Ençakar,M.Talu,S.Suruç,S.Alpsoy,E:Erdoğan,A.Şener,S.Demirci,S.Camcı,M.Dikmen,Ş.Eygi,O.Ünlü,İ.Şenocak,M.Demirbaş,R.Ayvallı, D.Aydüz,Y.Kızılırmak,
    V.Tülek,A.Tomor,Dinimiz İslam,Sorularla İslamiyet,İslam tarihi.Abdülhalîm el-Cündî,Ebû Hanîfe Batalü'l-Hürriyye ve't-Tesâmüh fi'1-İslâm, Kahire 1966Bardakoğlu, Ali, “Ebû Hanife”, DİA, İstanbul 1994, X, 143-145.Beyâzîzâde Ahmed Efendi, el-Usûlü’l Münîfe li’i İmâm Ebî Hanîfe, Ebû Hanîfe’nin İtikadî Görüşleri,nşr. İlyas Çelebi, İstanbul, 1996
    Beyâzîzâde Ahmed Efendi, İşârâtü'l-Merâm min İbârâti'l-İmâm,
    nşr. Yûsuf Ab-dürrezzâk, Kahire 1949Bezzâzî, Muhammed b. Şıhâb, Menâkıbü’l-İmâmi'l-A’zam Ebî Hanîfe, Beyrut 1981, s.136-139
    Brockelman, C., GAL, (Ar), Târihu’l-Edebi’l-Arabî, Kahire 1983, III, 235-245Ebû Yûsuf, Yakub b. İbrahim, İhtilâfü Ebî Hanîfe ve İbn Ebî Leylâ, nşr. Ebü’l-Vefâ el-Efgânî, Kahire 1938
    Ebû Zehra, Muhammed, Ebû Hanîfe Hayâtühû ve Asruhû-Ârâ'ühû ve Fıkhuh, Kahire 1947El-Bağdâdî, Ebu Muhammed b. Gânim, Mecmaü'd-Damânât fî Mezhebi'l-İmami'l-A'zam Ebi Hanife
    en-Nu’mân, Beyrut 1987el-Hârizmî, Muvaffak b. Ahmed el-Mekkî, Menâkıbü Ebî Hanîfe, Beyrut 1981, s. 51-59
    Hatib el-Bağdâdi, Tarihu Bağdâd, Beyrut ts. XII, 324-330
    İbn Hallikân, Ahmed b. Muhammed, Vefeyâtü’l-A’yân ve Enbâü Ebnâi’z-Zamân,nşr İhsan Abbas, Beyrut 1968, II,163-164
    İbn Sa’d, Muhammed, et-Tabakâtü’l-Kübrâ, nşr. İhsan Abbas, Beyrut 1968, s. VI, 368-369İbnü’l-Esir, Ali b. Muhammed, el-Kâmil fi’t-Târih, Beyrut 1979, X, 325-326İbnü'n-Nedîm, Muhammed b. İshak et-Fihrist, nşr. Rıza Teceddüt, Tahran ts., s. 255-256J.Schacht, “Abu Hanife al-Numân”, The Encyclopadia of İslam, Leiden 1954, I, 123-124
    Sezgin, Fuat, GAS (Ar.) Târihu’t-Turâsi’l-Arabî, Riyad 1403, I/3 s. 31-50
    Uzunpostalcı, Mustafa “Ebû Hanife”, DİA, İstanbul 1994, X, 131-138.
    Uzunpostalcı, Mustafa, Ebû Hanife’nin Hayatı ve İslâm Fıkhındaki Yeri Konya 1986 ( doktora tezi, SÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü).
    Vehbî Süleyman Gâvecî, Ebû Hanife en-Numan İmâmü'l-Eimmeti'l-Fukaha, Dımaşk ts.Vehbî Süleyman Gâvecî, Ebû Hanife en-Numan, s. 45-64. Şibay, Halim Sabit, “Ebû Hanife”,İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1940, IV, 20-28
    Yavuz, Yusuf Şevki, “Ebû Hanife”, DİA, İstanbul 1994, X, 138-143.
    Zehebî, Muhammed b. Ahmed, Menâkıbü Ebî Hanîfe ve Sahibeyhi Ebî Yusuf ve Muhammed b. Hasan, Kahire 1366
    Zehebi, Muhammed b. Ahmed, Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ, Beyrut 1985, VI 394-400