12 Temmuz 2018 Perşembe

RESÛL-İ EKREM'İN CAN YOLDAŞI HZ. ÂİŞE


Hz. Âişe, Resûllah’ın en yakın dostu Ebû Bekir’in (r.a.) kızıydı. Hicretin ikinci senesinin Şevval ayında Peygamber Efendimiz ile evlenmişti. Oldukça genç yaşta evlendiği için Peygamber evinde yetişip âlim, fakih bir kadın olarak tarihe geçecekti. Çok zeki bir kadındı Âişe. Öğrenme arzusu ile dolu, soru sormayı seven, gencecik bir kadın… Resûlullah onunla sohbet etmeyi, davetlere katılmayı, onun sorularına cevap vermeyi çok severdi. Kendisine ashabından en çok kimi sevdiği sorulduğunda hiç çekinmeden “Âişe’yi.” diye cevap vermişti. Soruyu soran Amr b. el-Âs şaşkınlıkla “Erkekleri kastetmiştim.” diye karşılık verince bu defa da Allah Resûlü: “Âişe’nin babasını.” buyurmuştu.

Sahabe başta olmak üzere ümmetin her kuşağı; tefsir, hadis, fıkıh, tarih ve siyer konularında pek çok hususu Âişe’nin dilinden öğrenmiştir. Âişe (r.a.) kendisinden en çok hadis nakledilen sahabîlerden biri olduğu gibi ismi fakih sahabîler arasında da yer almıştır. Bu ilmî mertebesinin yanı sıra Âişe, cihad meydanlarına da aşina bir kadındır. Uhud Gazvesi’ne, Hudeybiye Musalahası’na katılmıştı. Ancak özellikle Müreysi Gazvesi ve Zâtü’r-rika Seferi’nde bulunması akabinde gelişen olaylar Âişe’nin İslam tarihi ve teşrî tarihindeki yerinin ne denli önemli olduğunu ortaya çıkarmıştı:

Müreysi, diğer adıyla Benû Mustalik Gazvesi dönüşü Âişe, gerdanlığını kaybedip aramaya koyulduğu sırada onun, devesinin hevdeci içinde olduğu zannedilmiş, asker Âişe’yi bırakarak yola devam etmişti. Bir süre sonra ordunun artçısı Safvan b. Muattal, Hz. Âişe’nin yolda bırakıldığını fark ederek onu alıp orduya yetiştirmişti. Bu hadise, münafıklar tarafından bir dedikodu malzemesi hâline getirilerek Hz. Âişe’ye iftira atılmasına alet edilmişti. Savaş dönüşü Medine’yi saran dedikodu haberleri gerek Resulullah’ı gerek Ebû Bekir ailesini çok üzmüş ve yıpratmıştı. Ancak bu üzücü olay, Âişe’nin iffetini anlatan ayetlerin nâzil olması ile sona erdi:

“(Peygamber'in eşine) bu ağır iftirayı uyduranlar şüphesiz sizin içinizden bir gruptur. Bunu kendiniz için bir kötülük sanmayın, aksine o, sizin için bir iyiliktir…

Bu iftirayı işittiğinizde erkek ve kadın müminlerin, kendi vicdanları ile hüsn-i zanda bulunup da: ‘Bu, apaçık bir iftiradır.’ demeleri gerekmez miydi?” (Nur, 24/11-12.)

Hz. Âişe, bu olaydan sonra semadan inen ayetle temize çıkan kadın sıfatı kazandı. Kimileri de ona “Allah’ın sevgilisinin sevgilisi” derdi. Peygamber’in can yoldaşı, gönlünün sultanı olan Âişe’nin kıymeti, iffeti Kur’an ayetleri ile zihinlere ve gönüllere nakşedilmiş oldu.

Âişe, Zâtü’r-rika Gazvesi ya da Mekke’nin Fethi esnasında bu defa da kız kardeşi Esma’dan ödünç aldığı gerdanlığı kaybetti. Sabah namazının vakti girmişti ancak konakladıkları yer susuz bir bölgeydi. Müslümanlar bölgeden hareket edemeyip abdest alamadıkları için Hz. Âişe’ye kızgınlık duymaya başlamıştı. Ancak Âişe için sıkıntı verici görünen bu olay da kısa bir süre kıyamete kadar tüm ümmet için kolaylaştırıcı bir amelin vahyedilmesine vesile kılınmıştı: Teyemmüm ayetleri nazil oldu. Teyemmüm abdestin yerini alan bir ibadet olarak meşru kılındı. Asker, sabah namazını teyemmümle kıldı. Kızgınlıkları yerini teşekkür ve duaya bıraktı. Bu olay ashab tarafından “Ebû Bekir ailesinin bereketi” olarak görüldü. Âişe ve ailesinin bu ümmet için bir rahmet, bir bereket olduğu tekrar ortaya çıkmıştı.

Peygamber Efendimiz son günlerini çok sevdiği can yoldaşı ile geçirdi. Başı Âişe’nin göğsüne yaslı olarak ruhunu teslim etti. Vefat ettiği yere, Âişe validemizin odasına defnedildi.

Âişe validemiz sadaka vermeyi seven oldukça cömert bir kadındı. Yetimlere kucak açar, köleleri azad ederdi. Himayesine aldığı pek çok yetim vardı. Resûlullah’ın (s.a.s.) vefatından sonra, ondan öğrendiklerini ashaba ve tâbiûna aktardı, fetvalar verdi, sahabenin naklettiği hadislere dair görüşlerini ifade etti. Pek çok talebe yetiştirdi.

Hz. Âişe ilmî hayatla olduğu kadar siyasetle de meşguldü. Hz. Osman’ın şehadeti sonrası sessiz kalmamış, yaşanan kargaşayı durdurabilme ümidiyle Medine’den Basra’ya yola çıkmıştı. Şu var ki Basra yolculuğu, onun arzuladığı gibi sonuçlanmadı. Tarihe Cemel Olayı adıyla üzüntü verici bir hadise olarak geçti. Ancak Âişe, Cemel Savaşı sonrası Basra’da konakladığı günlerde bile hadis rivayetini ihmal etmedi, Basralı pek çok kişi kendisinden hadis dinleme imkânı buldu. Basra’dan ayrılacağı zaman Hz. Ali, şehrin önde gelen kadınları ile beraber Hz. Âişe’yi uğurladı.

Peygamber’in kıymetlisi, ashab için de hep kıymetli oldu. Peygamberimizden sonra kırk yedi sene yaşadı ve hicretin 58. yılında bir Ramazan gecesi Medine’de vefat etti. 

Yazan:  Doç. Dr. Ayşe Esra ŞAHYAR | Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Hiç yorum yok: