4. BÖLÜM ABDEST
55. Kişinin İdrarından Sakınmaması Büyük Günahlardandır
216- İbn Abbas şöyle demiştir: Hz Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Medine'deki (veya Mekke'deki) bahçelerden birine uğradı. Kabirlerinde azap gören iki insanın sesini duydu. Bunun üzerine şöyle buyurdu:
"ikisi azap görüyorlar. (Kendilerince) büyük bir günah sebebiyle azap görmüyorlar. Oysa ki bu büyük bir günahtır. Birisi idrarından sakınmazdı. Diğeri ise insanlar arasında laf getirip götürürdü (koğuculuk yapardı)".
Sonra bir dal istedi. Dalı ikiye ayırarak her birinin kabrinin başına bir parçasını koydu.
Ona: "Ey Allah'ın Resulü bunu niçin yaptın" diye soruldu. şöyle buyurdu: "Umulur ki bu dallar kurumadıkça onların azabı hafifletilir". [Hadisin geçtiği diğer yerler:218,1361,1378,6052,6055.]
Açıklama
Hadiste belirtilen günahlar, kabirdekilerin veya muhatapların inancına göre büyük günah olmadığı halde Allah katında büyük günahlardandı. Nitekim Yüce Allah Kur'an'da "Bunu basit bir şey olarak zannediyordunuz. Oysa ki bu Allah katında büyük (bir günah) idi [Nur 24/15] buyurmuştur.
Diğer bir görüşe göre bu iki günah, kaçınılmasında büyük zorluk bulunmayan günahlardır. Bağavî ve İbn Dakîk el-id ve bir grup ilim adamı bu görüşü tercih etmişlerdir. Bir başka görüşe göre bu günahlar kendi başlarına büyük günah olmadıkları halde, sürekli yapılması halinde büyük günaha dönüşür. Hadisin ifade tarzı da bunu göstermektedir. Çünkü Hz. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) her iki kişinin de bu günahları tekrarladığını ve sürekli devam ettiğini gösterir şekilde ifade kullanmıştır.
Hadisteki İfade tarzı, idrarın kabir azabına nisbetle bir özelliğinin bulunduğunu göstermektedir. Buradaki "idrardan sakınmazdı" ibaresi İbn Asâkİr'e göre "İstibra yapmazdı" demektir. İbn Huzeyme'nin Ebû Hureyre'den merfu olarak rivayet ettiği ve sahih gördüğü şu hadis de buna işaret etmektedir: "Kabir azabının çoğu idrardandır", yani idrardan sakınmamaktan dolayıdır.
İbn Dakîku'l-'îd şöyle demiştir: Nemime (koğuculuk) insanların sözlerini başkalarına taşımaktır. Hadiste, zarar vermek amacıyla yapılan koğuculuk kasdedilmiştir. Ancak bir iyiliği yapmak veya kötülüğü def etmek amacıyla laf taşımak dinde yapılması İstenen bir davranıştır.
Nevevî şöyle demiştir: Koğuculuk, zarar vermek amacıyla kişinin sözünü başkalarına nakletmektir. Bu kabahatlerin en büyüklerindendir. Bu konuda geniş açıklama Hadler bölümünün başında gelecektir.
Kabirlerin Üzerine Bitki Dikmek
Denildiğine göre Hz. Peygamber'in (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) o söz konusu kabirler üzerine dikmek için özellikle hurma dalı istemesinin sebebi, bunun uzun süre kurumamasıdır.
el-Mâzirî şöyle demiştir: Dalın yaş kalacağı sürece onlara azabın hafifletileceği vahiy ile Hz. Peygamber'e (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bildirilmiş olabilir.
Hattâbî şöyle demiştir: Bu söz, Hz. Peygamber'in (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) dal yaş kaldığı sürece onların azabının hafifletilmesi için dua etmesi anlamına gelir, hurma dalında bir özellik bulunduğu değil. Yine yaş dalda, kuruda olmayan bir özellik bulunduğu anlamına da gelmez. "Yaş dal, yaş kaldığı sürece Allah'ı teşbih ettiğinden bu teşbihin bereketiyle azap hafifler" denilmişse de bu durum ağaç vb. gibi yaş olan bütün bitkiler için söz konusudur. Ayrıca azap, zikir, Kur'an okumak gibi kendisinde bereket bulunan fiillerle haydi haydi hafifler.
Tîbî şöyle demiştir: Bu dal parçaları yaş olduğu sürece azabın hafifletilmesi, cehennem zebanilerinin sayısı gibi bizim için bilinmeyen bir durum olabilir.
Hattabî vb. âlimler bu hadise dayanarak kabirlerin içine yaş hurma dalı vb. şeyler koymayı yadırgamışlardır.
Tartûşî ise şöyle demiştir: Çünkü bu durum yalnızca Hz. Peygamber'in (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) elinin bereketi ile olabilir.
Kadı Iyaz şöyle demiştir: Çünkü Hz. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bu dalları kabre dikmesinin gayptan bir emirle olduğunu "bunlara azap ediliyor" sözü ile belirtmiştir.
Kanaatimce bizim bir kabirde yatan kişinin azap görüp görmediğini bilmememiz, azap görüyor diye kabul ederek bunu hafifletecek yollara başvurmamıza engel olmaz. Nitekim ölen kimsenin bağışlanıp bağışlanmayacağını bilmememiz, onun bağışlanması için dua etmemize engel değildir. Hadiste, Hz. Peygamber'in (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bu hurma dallarını kendi mübarek elleri ile kabirlere diktiğinden açık olarak bahsedilmemektedir. Bunu yapması için başkasına emretmiş olabilir, ileride Cenaze bölümünde geleceği üzere sahabî Büreyde İbnü'l-Hasîb bu hadise uyarak kabrine iki hurma dalı konulmasını vasiyet etmiştir. [1361 nolu hadis] O uyulmaya başkalarından daha layıktır.
Önemli Bilgi
Kabirde yatanların ismi bilinmemektedir. Bunu, onların durumlarını örtmek maksadıyla hadisi rivayet edenlerin kasten belirtmedikleri anlaşılmaktadır. Bu güzel bir davranıştır. Kınamayı gerektiren bir durumu söz konusu olan kişinin ismini araştırmada aşırı gitmek uygun değildir.
Kurtubî'nin et-Tezkire isimli eserinde bazı kimselerden nakledip zayıf gördüğü rivayete göre bunlardan biri Sa'd İbn Muaz'dır. Bu, batıl ve uyduruk bir görüş olup, ancak bunun uydurulmuş bir laf olduğunu ifade etmek için söylenebilir.
Ibnü'l-Attar Şerhu'l-Umde isimli eserde bunların kesin olarak Müslüman olduğunu belirterek şöyle demiştir: "Bunların kâfir olduğu söylenemez. Çünkü kâfir olsalardı, azaplarının hafifletilmesi için dua edilmez, bunun olması ümit edilmezdi. Şayet bu Hz. Peygamber'e (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) özel bir durum olsaydı o bunu açıklardı. Nitekim Ebû Talip ile ilgili özel durumu açıklamıştır". Kanaatimize göre bunun cevabı son olarak ifade edilen görüştür.
Hadisten Çıkan Bazı Sonuçlar
*Kabir azabı vardır ve bu hadis onu göstermektedir.
*İdrardan sakınma konusunda uyarı vardır. Beden ve elbisedeki diğer necasetler de idrar gibidir.
*Necaseti gidermeyi sadece namaz kılmak için kalkıldığı vakitle sınırlayanların görüşlerinin aksine, necasetin her halükârda giderilmesi gerekir.
Sallallahu ve sellem ve ala seyyidina Muhammed ve ala alihi ve sahbihi ecmain. Ve’l hamdüli’llahi rabbi’l âlemin.
Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah-u Teala’dandır.
EN DOĞRUSUNU ALLAH azze ve celle BİLİR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder