20 Eylül 2019 Cuma

İnsanın Yüklendiği Emanet Nedir?


(Ahzâb, 33/72)

1. Göklere, yere ve dağlara arzın anlamı nedir?

2. Burada geçen Emanet kavramı ne anlama gelmektedir?

1. Göklere, yere ve dağlara arzın anlamı nedir?

İslamda Varlık âlemi, okullarda bize öğretildiği gibi canlı-cansız varlıklar olarak değil, şuurlu-şuursuz varlık diye ikiye ayrılır. cansız varlık diye birşey yoktur hepsinin kendi haliyle bir lisanlarının olduğunu ve kendilerine özgü bir canları biliyoruz. Pey sas uhudla konuştu, elbiselerini sevdi, kürsüsü, mushafı, minberi ile konuştu. bu sebepten biz cansız varlık olmadığını anlıyoruz.

müfessirlerimize baktığımızda bu ayeti el-Kelbî, en-Nahhas, el-Beğavî, es-Sabûnî şöyle tefsir eder: göklere, yere ve dağlara arzdan maksat, Allah bu varlıklarla konuşacağı zaman onlara önce akıl, anlama ve konuşmalarına karşılık verebilecek konuşma kabiliyeti verdi ve onlara emaneti teklif etti, ama onlar bunu üstlenmekten çekindiler. onlar böyle anlamışlar

bir kısım şöyle anlamış: Buradaki arz ve o varlıkların yüz çevirmesi, hakiki anlamdadır ama onların hakikatini bizler idrak edemeyiz. Bunun örnekleri de Kur’an’da çoktur.

 bir kısım :Allah’ın göklere, yere ve dağlara arz etmesinden maksat, bizzat o varlıklara arz etmesi olmayıp oralarda bulunan meleklere arz etmesidir. meleklerde bunu kabul etmedi. bu da bir başka yorum

Diğer bir kısım Ayette mecaz vardır. “Eğer biz onu göklere, yere ve dağlara yükleseydik ağırlığından dolayı onu yüklenemezler ve bundan kaçınırlardı.” demektir.

Başka bir kısım :Gökler, yer ve dağlar, emaneti üstlendikleri zaman ne ile karışılacaklarını öğrenince, bundan vazgeçmişlerdir. Der ki müfessirlerimiz, onlara emanet arz edilince, onlar,”emanet” in ne olduğunu sordular, Allah da: “Yaptığınızda mükâfat, terk ettiğinizde de azap göreceğiniz şeydir” buyurunca, onlar: “Ya Rabbi! Biz sevap veya azap istemiyoruz, bizler senin emrine müsahharız!” diyerek bundan kaçındılar. Bizi ne maksatla yarattıysan biz onu yapmaya devam edelim bunu istemiyoruz.

bu tefsirlerden hangisi isabetli ancak emanet kavramını anlarsak buluruz.

Emanet ne demektir?

Emanet, nefsin itminan bulması, korkunun gitmesi, eminlik(emaneti koruyan), bana ait olmayan bana verilmiş şeyler, hıyanetin zıddı ve doğrulamak gibi anlamlara gelir.

Bu ayette, emanetin anlamı konusunda tefsirlerimizde çok rivayet vardır. “Dini tekliflerin tamamı”,farzlar”,İslam’ın emirleri”,insana ihsan edilen her nimet”,
“akıl”,yer yüzüne halife olma kabiliyeti, ruhi ve bedeni kabiliyetler,dinimiz,irade,okuma-yazma özelliği,ruhlar aleminde verilen söz,niyet, itaat,azalar, mal emaneti, kadın, evlat, fıtrat, canımız, bedenimiz, ruhumuz, söz, sır, verilen görevler, kuran, sünnet-i seniye, öğrenilen ilim, makam-mevki. öyle birini söyleyin insanla alakalı olmasın. hepsi insanla alakalı.

o halde burdan şu neticeyi çıkarmamız lazım. Emanet, dediğimiz şey insanlıktır. dağlara,göklere teklif edilen şey insanlıktı. insanlık da zor bir şey olduğu için insanlığı üstlenmediler.

Emanet ne demektir yerine "insanlık ne demektir"desek isabet etmiş oluruz.

İnsan, beşer olarak yaratıldı, insan olarak doğdu, insan olarak büyüdü, sonra iradesi ile tercih ederek ya insan olarak kaldı, ya da insanlığına ihanet etti.

“İnsan için en zor olan şey, her gün insan kalmaktır.” (Cengiz Aytmatov)kırgız edebiyatçı.

kendini insan diye tanımlayan herkes insan mı aslında bunun esaslarını kuran bize öğretiyor. bu esaslara uygun yaşayan insan olarak devam ediyor onu yaşamayan insanlığını kaybediyor.

İnsanlığın en temel 5 esası:


1. Kendisini yaratandan başkasına kul olmamak
2. Kendisine ve yaratılan tüm varlığa şefkat nazarı ile bakmak
3. Kendisiyle ve yaratılan tüm varlıkla sevgi üzerinden bir bağ kurmak
4. Kendisi dışındaki tüm varlıkla hukuk üzere yaşamak
5. Kendisi ile yapılan ahitleşmeye sadık bir hayatın sahibi olmak ve bunu ömür boyu sürdürme istikrarı ortaya koymak

hatırda kalması için bu esaslar için birer kavram söyliyeyim:

“Kendisini yaratandan başkasına kul olmamak” Bu ilkenin anahtar kavramı: Tevhid. hayatında onu inanç noktasına başka yerlere sevk eden bir putu varsa orada kulluktan ve insanlıktan bahsedilemez.

“Kendisine ve yaratılan tüm varlığa şefkat nazarı ile bakmak” Bu ilkenin anahtar kavramı: Merhamet

“Kendisi ile ve yaratılan tüm varlıkla sevgi üzerinden bir bağ kurmak” Bu ilkenin anahtar kavramı: Muhabbet

“Kendisi dışında yaratılanlarla hukuk üzere yaşamak” Bu ilkenin anahtar kavramı: Adalet

“Kendisi ile yapılan ahitleşmeye sadık bir hayatın sahibi olmak ve kendisinden istenilenleri bir ömür yerine getirme istikrarı ortaya koymak” Bu ilkenin anahtar kavramı: Sadakat

İnsanlığın en temel kavramları: Tevhid, Merhamet, Muhabbet, Adalet ve Sadakat… bu 5 kavramı yaşayana insan diyoruz. 2 milyar müslümanın kaçı bu esaslara uyuyor? biz ne kadar uyuyoruz?

Kalplerimizin ve zihin dünyalarımızın, cahiliye dönemi Kâbe’sinden farkı yok, o Kâbe’de 360 put vardı; bizim kalplerimizde ve zihin dünyalarımızda o kadar çok put var ki? tevhid meselesinde ciddi sıkıntılarımız var . temelde problem var.

Merhametin olmadığı yerde, menfaat olur. şu an menfaat toplumuyuz

Dost varsa, derdi vardır. En yakınlarımız en ağır imtihanlarımızdır.

İslam toplumu sevgi toplumudur.


Her varlık kendisine verilen kabiliyete göre bir vazifeye koşulmuş. İnsan ruhunun diğer varlıklardan önemli farklılığı var. Ona cüz’i irade takılmış. Kendisine verilen vazifeyi yapıp yapmamada serbest bırakılmış. Zalim ve cahil oluşunun kaynağı da bu cüz’i iradeyi yanlış kullanması, nefsin emrine vermesi...

Emanet, irade sahibine verilir. Kasaya koyduğunuz para için, “Paramı kasaya emanet ettim.” demezsiniz. Demek ki, (cansız) şuursuz eşya emanete muhatap olamıyor... Melekler de onlardan pek farklı değil... Onların vazifelendirilmeleri teklif ile değil, emir iledir.

Emanetle ilgili ayette de Cenab-ı Hak, göklerden, yerden ve dağlardan bir vazife istemiştir. Onlara bir emanet arz etmiştir. Bu arz edişin keyfiyetini bilemeyiz ve onların bu vazifeden içtinap etmelerini de bir isyan olarak değerlendiremeyiz. Onlara teklif edilen vazife, onların kabiliyetleriyle, sermayeleriyle, kuvvetleriyle yapabilecekleri cinsten değildir. Ama insanın yaratılış keyfiyeti, verilen kabiliyetler, bu vazifeyi yapmasına müsaittir. Nitekim, göklerin çekindiği bu emaneti o yüklenmiştir.

Hiç yorum yok: