Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim
Bismillahirrahmanirrahim
Cennetin sekiz kapısı vardır. Hadislerde “Cennetin sekiz kapısı olduğu” açıkça ifade edilmiştir
Ebu Hureyre anlatıyor: Hz: Peygamber(a.s.m) şöyle buyurdu: “Kim Allah yolunda, malından iki şey harcarsa, cennetin kapılarından ‘Allah’ın kulu! Burası güzeldir, buradan girin’ diye çağrılır.
Namaz ehli olanlar/Sürekli namazını kılanlar, Salat(namaz) kapısından çağrılır. Cihad ehli olanlar, Cihad kapısından çağrılır. Oruç ehli olanlar/sürekli oruçlarını tutanlar Reyyan(su içip kanan) kapısından çağrılır. Sadaka ehli olanlar/Daima sadaka verenler, Sadaka kapısından çağrılır.” Bunun üzerine Ebu Bekir “Ey Allah’ın Resulü! Anam, babam sana feda olsun, bütün bu kapılardan çağrılması için kişinin ne yapması gerekir? Bu kapıların hepsinden çağrılacak kimse var mı?” diye sordu. Hz: Peygamber(a.s.m) “Evet, öyle ümit ediyorum ki, sen onlardan olacaksın” buyurdu.”(Buharî, Savm, 4).
Bu hadiste, dört kapı zikredilmiştir: Salat, Cihad, Reyyan, Sadaka(Zekât).
Burada İslam esaslarından yalnız Hac anılmamıştır. Şüphesiz onun için de hususî bir kapı vardır(İbn Hecer, a.g.y). Geriye üç kapı kalır ki, onlar da şunlardır: İnsanları affedenlerin gireceği kapı “Affedenler/Af kapısı”, Bir hadiste “Cennetin bir kapısı vardır, ondan yalnız affedenler girecektir” buyurulmuştur(İbn Hacer, a.g.y).
Bir de Hesabı, azabı olmayan tevekkül ehlinin gireceği, “Eymen” kapısı.
Diğer kapı ise, Zikir veya ilim kapısı(a.g.y).
Özetlersek: Cennetin sekiz kapısı vardır: Salat, Cihad, Reyyan, Sadaka(Zekât), Hac, Af, Eymen(Sağ, mübarek) ve Zikir-İlim kapısı.
Demek ki, ehl-i ilim, İLİM kapısından girecektir.
“Her amel sahibi için ayrılan bir kapı vardır ki, onu işleyen kimse o kapıdan çağrılır”(Müsned, II/449) şeklindeki hadisten anlaşılıyor ki, her amelin kendine mahsus bir kapısı vardır. Oysa, ameller, sekizden çok daha fazladır. Buna göre, bu sekiz kapı, cennetin esas kapıları olan dış kapılarından sonra söz konusu olan iç kapılar şeklinde anlamak gerekir(İbn Hacer, a.g.y).
Cennetler, Kur’ân’ın, Allah’a inanan ve kötülük yapmaktan sakınanlara vaad ettiği ebedî mülkler, memleketler ve yurtlardır. Bu konuda söz Kur’ân’ın ve Kur’ân Peygamberinindir (asm). “Allah’a karşı gelmekten sakınanlara vaad edilen Cennetin altlarından ırmaklar akar, yiyecekleri ve gölgelikleri dâimîdir” buyuran Kur’ân bize Adn, Firdevs, Me’vâ ve Naîm Cennetlerinden haber verir.
Adn Cennetleri, mü’min erkekler ve mü’min kadınlar için hazırlanmış, ebedî, içlerinden ırmaklar akan, içlerinde muhteşem köşkler bulunan, Allah’ın rızâsının her an berâber bulunduğu; Rablerinin rızâsını dileyerek sabredenlerin, namaz kılanların, zekât ve sadaka verenlerin, iyilik yaparak kötülüğü ortadan kaldıranların babalarıyla, eşleriyle ve çocuklarıyla girecekleri, meleklerin her kapıdan girerek selâm verecekleri; diledikleri her şeyin içinde bulunduğu ; altın bilezikler takınacakları, ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler giyerek tahtlar üzerinde oturacakları; yanlarında gözlerini eşlerine dikmiş yaşıt güzellerin bulunduğu ebedî mekânlardır.
Firdevs Cennetleri, îman edip sâlih amel işleyenlerin, içlerinde konaklarıyla birlikte ebedî kalacakları; huşu içinde namaz kılanların, boş şeylerden yüz çevirenlerin, zekâtlarını verenlerin, iffetlerini koruyanların, emânetlere riâyet edenlerin, sözlerini yerine getirenlerin içlerinde temelli kalacakları ve vâris olacakları ebedî mülklerdir.
Me’vâ Cenneti, îman eden ve sâlih amel işleyenlerin varacakları, Allah’tan korkanların, Allah’ın verdiği rızklardan sarf edenlerin girecekleri; Hazret-i Muhammed’in (asm) gözünün gördüğünü gönlünün yalanlamadığı, Cebrâil (as) ile birlikte Sidre-i Müntehâ’da Allah’ın varlığının büyük delilleriyle (Âyet’ül-Kübrâ) berâber gördüğü bâkî memlekettir.
Naîm Cennetleri, Allah’a içten bağlı olan kulların girecekleri ve karşılıklı tahtlar üzerinde kurulacakları, kendilerine sayısız rızk ve meyvelerin ikrâm edileceği, baş ağrısı vermeyen, sarhoş etmeyen, içenlere zevk veren bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kadehlerin sunulacağı, yanlarında iri gözlü, bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş zevcelerinin bulunacağı; hayırda ve iyilikte önde olanların; ve Allah’a en çok yakın olanların girecekleri ve süslenmiş tahtlara karşılıklı olarak yaslanacakları, ölümsüz gençlerin yanlarında baş ağrısı ve baş dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kâseler, ibrikler, kadehler, seçecekleri meyveler ve arzu duyacakları kuş etleriyle dolaşacakları, yanlarında inciler gibi ceylan gözlülerin bulunduğu, boş ve günaha götüren bir söz duymayacakları, sâdece selâma karşılık “selâm” sözü duyacakları, dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölgeler altında, çağlayarak akan sular kenarlarında, bitip tükenmek bilmeyen ve yasak da edilmeyen meyveler arasında, yüksek döşekler üzerinde ebedî ziyâfetlere konacakları bâkî diyarlardır.
Bunlar, Kur’ân’ın Cennet âyetlerinden sâdece bir kaçı. Peygamber Efendimiz (asm) sekiz cennetten haber verir ve meselâ abdesti tam ve kâmil alarak, abdestin sonunda “Şehâdet Kelimesi” getirenlerin sekiz Cennetin kapısından dilediklerinden girebileceklerini müjdeler.
İlim tahsil eden kimseyle ilgili, Ebu Davud’un Sünen’inde ise özetle şu hadisler yer almaktadır: “İlime giden yol, cennete giden yoldur”; “Dolunay yıldızlardan ne kadar parlak ise, âlimler de gece gündüz ibadet eden zahidlerden o kadar üstündür”; “Alimler, peygamberlerin vârisidir”; “Birinden ilim istenir de, oda bildiğini öğretmezse, ahirette Cehennem ateşi ile cezalandırılır.” Tirmizî ise, Sahih’inin “Kitabü’l-İlm” bölümünde şu genel anlamları içeren hadislere ver vermektedir: “İlim peşinde koşmak, Cennete kapı açmaktır”; “İlim yolunda giden, o yoldan dönmedikçe Allah yolundadır.” “İlim peşinde koşmak her Müslüman için farzdır."
Buna göre hakiki ilim talebesinin cennetin bütün kapılarından gireceği ümit edilir.
Sorularla İslamiyet
Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim
EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder