6 Şubat 2020 Perşembe

Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in Şirk İle Mücadelesi -2-


Kur’an bu müşahhas/somut putların yanısıra mücerred/soyut putlardan da bahisler açarak, bu tarz sapmalara karşı da muhataplarını uyarmaktadır.
Mücerred putların/tanrıların neler olduğuna gelince, bu konuda da çok şey söylenebilir, ancak biz Kur’an’ın en fazla bu konuda değindiği üç tanrıdan bahsedeceğiz. 


Bunlar şunlardır: 
1. Hevâ 
2. Dehr 
3. Şârî 

Kur’an’ın ısrar ve tekrar ile nazarlarımıza verdiği, Efendimiz’in (sas) çok önemli uyarılarla dikkatlerimizi çektiği insanı saptıran bu üç putu biraz olsun tanımaya çalışalım. 

1. HEV 
Sözlükte “istek, heves, meyil, sevme, düşkünlük” gibi anlamlara gelen hevâ kelimesi ıstılahta, “nefsin, akıl ve din tarafından yasaklanan kötü arzulara karşı eğilimi” demektir. 5 Dolayısı ile insanın hevâsına uyması, her an onun yönlendirmesi ile yaşaması, arzu ve tutkularının esiri olması yani farkında olarak ya da olmayarak egosunu ilahlaştırmasıdır. ‘Canım böyle istiyor’ diye, canının her istediğini meşru görerek, hududullaha riayet etmeden yaşamasıdır. Hal böyle olunca Kur’an’ın nazil olduğu coğrafyada olduğu gibi, bugünün dünyasında da hevâ ve hevesini tanrı edinen bir çok insan görmek mümkündür. Demek ki, insanın şirke düşmesi için ille de cansız nesnelerden oluşan adı Lât, Uzzâ, Menât ya da başka bir şey olan bir puta tazim etmesi gerekmiyormuş... Bu hakikati ifade etmek için Kur’an birçok ayette hevânın nasıl ilahlaştırıldığına dikkat çekmektedir. 

Kur’an-ı Kerim, hepsi de olumsuz anlamda olmak üzere hevâ kelimesini on ayette tekil, on sekiz ayette çoğul (ehvâ) olarak kullanmaktadır. 6 Bu ayetlerden iki tanesini işin ehemmiyetini anlamak için dikkatle okuyalım. Rabbimiz buyuruyor ki: “Hevâsını kendisine ilah olarak edinen o kimseyi görmedin mi? Sen ona vekil, yani koruyucu olabilir misin?”7 

Bir diğer ayette ise Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Hevâ ve hevesini kendine ilâh edinen, Allah’ın kendi ilmi dahilinde saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürleyip gözüne perde çektiği kimseyi görüyor musun? Şimdi onu Allah’tan başka kim hidayete erdirebilir? Hâlâ düşünmez misiniz?” 8 Bazı müfessirlerimize göre bu iki ayetin tasvir ettiği şahıslar, Allah’ın emirlerine karşı isyan içerisinde olan ve canının istediği gibi yaşamaya çalışan, Hâris b. Kays es-Sehmî, Hâris b. Nevfel b. Abdimenaf ya da Ebû Cehil idi.

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemde birçok hadisinde hevânın nasıl insan tarafından ilah edinildiğini beyan etmiş, bu konuda çok açık uyarılarda bulunmuştur. 10 Mesela, bir hadisinde hevânın nasıl dehşetli bir düşman olduğunu şöyle beyan buyurmuştur: “Gök Kubbenin altında Allah’tan başka tapılan şeyler arasında hevâdan daha müthiş bir şey yoktur.” 11 

İşte insanı felakete götüren ve insanın bizzat içinde bir puta dönüşen böyle bir sapma ile Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hep mücadele etmiş, insanın yetersizliğini dile getirmiş, nefsin yok edilmesini değil, terbiye edilerek, hevânın ilahlaştırılmamasını söylemiştir. 

Devamı bir sonraki yazıda.

5 el-İsfahânî, Rağıb, el-Müfredat, s. 849; Çağrıcı, Mustafa; TDV, İslam Ansiklopedisi, c. 17, s. 274

6 Abdulbaki, Muhammed Fuad; el-Mu’cemü’l-Müfehres, s. 831

7 Furkan Sûresi, 25/43

8 Câsiye Sûresi, 45/23

9 Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi’l-Kur’ân, c. 16, s. 28; Çetiner, Bedredin; Fâtiha’dan Nâs’a Esbâb-ı Nüzûl, c. 2, s. 670

10 Buhari, Ahkâm, 16; Ebû Davud, Edeb, 116; Dârimî, Mukaddime, 30, 35

11 Âlûsî, Rûhu’l-Meânî, c. 11, s. 36


Muhammed Emin Yıldırım-Siyer usulu ders notları

https://www.siyervakfi.org/siyerusulu/siyer-usulu-22.pdf

Hiç yorum yok: