24 Ekim 2013 Perşembe

173.NAFİLE NAMAZLARLA MEŞGUL OLMAK


“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Bismillahirrahmanirrahim

"Kazaya kalmış namazlarım varken sünnetleri ve nafile namazları kılabilir miyim ?" sorusu b
irkaç yıl öncesine kadar benim de ikilemde kaldığım bir konuydu .İşte merak edenler için o bilgiler:
 
Geçmiş yani vaktinde kılınamamış farz namazların kazasıyla meşgul olmak, nafile namazlarla meşgul olmaktan daha evla ve daha önemlidir. Ancak farz namazlardan önce veya sonra kılınan malûm müekkede ve gayr-i müekkede sünnet namazları, kuşluk namazı, tesbih namazı ve hadis-i şeriflerde geçen diğer teheccüd, tehiyyetü’l-mescid gibi nafile namazlar müstesnadır. Bu namazlar, nafile niyetiyle; bunların dışındaki nafile namazlar ise kaza namazı niyetiyle kılınır.(Alemgir, el-fetava’1-hindiyye, 1/125; İbn-i Abidin, 1/688; Tahtavi, Haşiye ala merakı’l-felah, 363; Abdurrahman el-Ceziri, Kitabü’l-fıkh ale’l-mezahibi’l-erbea, 1/491-492)

VAKİT NAMAZLARININ SÜNNETLERİNİ KAZA OLARAK KILMAK
Yukarıda bütün İslam âleminin itibar ettiği FIKIH kitaplarının ve Hanefi mezhebinin İki İmamının beyan ettiği hükmü belirttik.
“Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli onun namazıdır. Eğer namazı düzgün olursa, işi iyi gider ve kazançlı çıkar. Namazı düzgün olmazsa, kaybeder ve zararlı çıkar. Şayet farzlarından bir şey noksan çıkarsa, Azîz ve Celîl olan Rabb’i: “Kulumun nâfile namazları var mı, bakınız? der. Farzların eksiği nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer amellerinden de bu şekilde hesaba çekilir.” (Tirmizî, Salât, 188)

“NAFİLELER KABUL OLMAZ” MI?
Kazası olanın nafile namazlarının kabul olmama meselesi müctehidler tarafından da tartışılmıştır. Bunun sebebi ise kazâ namazını, sünnet kılacak kadar bir zaman daha tehir etmenin caiz olup olmadığıdır. Yani kişinin namazı kazaya bırakması öyle bir günahtır ki, telafi edebilmek için, sünnet kılacak kadar dahi beklenmemesi gerektiği tartışılmıştır. 


 Sünnet yerine kaza kılınması “yani bir sünnet kadar bile vakit geçirilmeden kazanın yerine getirilmesi” fetvasını benimseyecek olursa bir kişi, bütün vakitlerini kaza namazına ayırması gerekir. Çünkü zaten sünnetleri kılmamasındaki gayesi o kadar zaman bile “kazayı ertelememektir.”

Dolayısıyla bu görüşe göre kişi yemeden, içmeden ve çalışmadan arta kalan bütün vakitlerini kazaya ayırmalıdır. Çünkü sünnetin terk edilmesinin amacı budur.

Hâlbuki İslam âleminin hiçbir yerinde ve kitabında Hanefi fıkhına dair böyle bir fetvaya ve uygulamaya rastlanmamıştır.
 

Şafi Mezhebine göre: kazası olan kimsenin sünnet ve cenaze namazı gibi farz-ı kifaye olan namazları kılması haram olduğu gibi, farz olmayan Ka’be tavafını eda etmesi de haramdır. Çünkü yemek, uyku ve iş zamanı müstesna  bütün zamanını kaza kılmaya vermek mecburiyetindedir. (ianetül el-Talibin c. 1, s. 23)

Hanefi Mezhebinde ise; beş vakit namazın sünneti, duha, kuşluk, tesbih ve teravih gibi, hakkında hadis varid olan sünnet, kaza olsa da kılınacaktır. Fakat diğer nafile namazı kılmaktansa kaza ile meşgul olmak daha efdaldir. (İbni Abidin c. 1, s. 493)

ÖZETLE
İmam-ı Muhammed, İmam-ı Ebu Yusuf gibi Hanefi mezhebinin iki büyük imamı “sünnet ve farz olan namaza aynı anda niyet edilemez” demektedirler. (Hem geçmiş bir namazın kazası, hem de vaktin sünneti niyetiyle kılınan bir namaz, İmam Muhammed’e göre, ne farz, ne sünnet, ne de nafile olarak sahih olur. İmam Ebû Yusuf’a göre ise sadece farz olarak caiz olur; ayrıca sünnet veya nafile sevabı söz konusu olmaz),

Ayrıca Alemgir, el-fetava’ı-hindiyye; İbn-i Abidin; Tahtavi, Haşiye ala merakı’l-felah; Abdurrahman el-Ceziri, Kitabü’l-fıkh ale’l-mezahibi’l-erbea gibi hanefi mezhebinde kaynak olan kitapların delillere dayanarak beyan ettiği görüş “kazası olanın nafile kılabilir” olduğu yönündeyken Hanefi mezhebine ait yazılmış diyerek her önümüze gelen kitaptan fetva çıkarmaya çalışmak yanlıştır. Bu temel kaynak kitaplarda geçen hüküm şöyledir:

“Kazaya kalmış namazları kılmak, nafile namaz kılmaktan çok daha ehemmiyetli ve çok daha uygundur. Fakat beş vakit namazın sünnetleri, kuşluk, tesbih, tahiyyetü’l-mescid ve evvabin namazı bundan müstesnadır. Yani bu sünnet ve nafileler kaza namazları için terk edilmezler.”


SONUÇ
Bütün bu deliller şunu gösteriyor: Her şeyden evvel, namazlardan önce ve sonra kılınan sünnetler bir yerde farz namazların tamamlayıcısı hükmündedir ve Peygamberimiz
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şefaatine vesiledir. Bunun için namazını kazaya bırakan kimse bir yandan namazlarını kaza etmekle borçtan kurtulurken, diğer taraftan da sünnetleri kılarak Peygamberimize olan bağlılığını göstermiş olur. Vaad edilen sevaba ve mükafata nail olacağı gibi farzların eksiklerini de tamamlayıcı ibadetleri yerine getirmiş olur.

Kaza namazları fazla olan Hanefîlerin, sünnetleri terk ederek kaza namazı kılmalarında bir mesuliyet olduğu söylenemez. Gerek vakit namazlarının, gerekse diğer nafilelerin yerine kaza namazının kılınmasının uygun veya evlâ olmaması demek, “Sünnet yerine kaza kılmak caiz değildir” manasına gelmez.

Caizdir ancak Hanefi olan kişi “sünnet yerine kaza kıl” veya “sünnet ile kazaya bir niyet et” diye de zorlanamaz… Kazası olanın nafile ve sünnetlerinin kabul olmayacağı iddiası Hanefiler için geçerli sayılamaz. 


Bu hüküm (kazası olanın sünnet ve nafile namazları kabul olmaz görüşü) şafiler için geçerlidir, Hanefiler için geçerli değildir.


NE YAPMALI?
Kaza namazları fazla olmayan kimseler her farzdan sonra bir vakit kaza namazı kılmayı alışkanlık haline getirirlerse güzel bir âdeti devam ettirmiş olurlar. Ayrıca Cenab-ı Hakkın mahşer günü eksik gelen farz namazları sünnetlerle tamamlayacağı hususunda rivayetler bulunduğunu da hatırdan çıkarmamak gerekir.

“İnsanların kıyamet gününde amelleri arasında ilk hesaba çekilecekleri amel namazdır. Bu hesap güzel olursa kurtuluşa erdi demektir. Bu hesap bozuk olursa, hüsrana düştü demektir. Eğer farzında eksiklik çıkarsa Aziz ve Celil olan Rabbimiz bildiği halde meleklerine şöyle buyurur: Kulumun farz namazına bakınız. Onu tam mı yoksa eksik mi kılmış? Eğer o kimsenin farz namazı tam ise, onun için namaz sevabı tam olarak yazılır. Eğer farz namazından biraz eksik olursa, ALLAH Teâlâ şöyle emreder: Bu kulum için nafile namaz var mı? Bir bakınız. Şayet o kimse için nafile namaz var ise şöyle buyurur: Kulumun eksik olan farzını nafilesinden tamamlayınız. Sonra farz olan diğer ameller de bu şekilde ele alınır.” (Ebû Dâvud, Salat: 144; Tirmizi, Salat:91; Muvatta, Sefer: 89; Ahmed b. Hanbel, 2/290, 425, 4/65, 103 5/72,377; Nesâî, Salat: 9, No:1232)

Kaza namazları çok büyük bir yekûn tutanlar için (10, 25 yıl gibi)  her vaktin ardına kaza kılıp, günün sonunda bir günlük daha kaza kılabilirler. Bunun dışında günün belli vakitlerinde de kaza namazı kılabilir ve 1 günde üç günlük kaza kılmış olurlar. Böyle devam etmeleri halinde 3 yılda 9 yıllık kaza bitmiş olur.

30, 40, 50 yıllık bir kaza hesaplıyorsanız ve gönlünüz çok darlanıyor ise vakitlerinizi boşa harcamamak kaydıyla namazın sünnetlerini de kazaya ayırabilirsiniz. Ancak “namazın sünnetlerini kaza olarak kılıp” diğer vakitler hep israf ediliyorsa bu da çok doğru değildir. Böyle durumda olan biri, kendisini kaza kılmaya vakfetmeli, gece gündüz demeden borcunu ödemelidir. Bu durumda namazın sünnetlerini de kaza kılarak günde 4 – 5 günlük kaza kılabilir, bir yılda 5 yıllık borcunu eda etmiş olur, 8 yılda da 40 yılı tamamlar.


Dinimiz İslam

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"


Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

Hiç yorum yok: