3 Şubat 2020 Pazartesi

MÜLK SURESİ 28-30. ayetlerin tefsiri


Mekke Kafirlerinin Peygamber'e (S.A.) Ve Müminlere Helak Olsunlar Diye Beddua Etmeleri:

28- De ki: "Bana haber verin. Eğer Allah beni ve benimle beraber olanlan helak etse veya bize rahmet buyursa, ya kâfirleri acıklı azaptankim kurtarır?'

29- De ki: "O rahmandır, biz Ona iman etmişizdir ve yalnız O'na te-fit* vekkül ettik. Artık kimin apaçık biraPıkhk iÇinde olduğunu pek ya- kında bileceksiniz."

30- De ki: "Bana haber verin. Eğer suyunuz yerin dibine geçiriliverse size kim akar bir su getirebilir?"

Açıklaması:


Şanı Yüce Allah, Peygamber (s.a.)'in ve müminlerin helak olmaları için beddua etmelerine iki bakımdan cevap vermektedir:

a) "De ki: Bana haber verin. Eğer Allah beni ve benimle beraber olanla­rı helak etse veya bize rahmet buyursa, ya kâfirleri acıklı azaptan kim kur­tarır?" Yani ey Muhammed, Allah'a ortak koşan ve onun nimetlerini inkâr eden şu kimselere de ki: Allah beni ve benimle beraber diğer müminleri he­lak etse yahutta ecelimizi erteleyerek rahmet buyursa bunun size sağlaya­cağı fayda nedir ya da siz bunun sonucunda rahat edebilecek misiniz? Biz bu şekilde helak olsak dahi hiç kimse kâfirleri Allah'ın azabından kurtara­mayacaktır. Allah kâfirlerin temenni ettikleri ya da bekledikleri gibi ister Rasulünü ve onunla birlikte müminleri helak etsin, ister onlara mühlet versin değişen hiçbir şey olmaz.

Ayetten maksat, kâfirleri uyararak tevbe ile iman ederek tevhidi, pey­gamberliği ve ölümden sonra dirilişi kabul edip Yüce Allah'a dönmek sure­tiyle kendilerini kurtarmaya çalışmalarını teşvik etmek, Peygamber (s.a.) ile müminler için azap ve intikamın gelmesini arzulamalarının kendilerine fayda sağlamayacağı hususunda onları uyarmaktır. Bu hallerini sürdüre­cek olurlarsa Allah'ın kendilerini gelip bulacak olan acıklı azabından ve in­tikamından kurtulmaları söz konusu değildir.

b) "De ki: O Rahmandır. Biz O'na iman etmişizdir ve yalnız O'na te­vekkül ettik. Artık kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu pek yakında bileceksiniz." Yani onlara de ki: O bizim bir ve tek olarak kendisine inandı­ğımız rahman olan Allah'tır. Ona hiçbir şeyi ortak koşmayız. Bütün işleri­mizde başkasına değil, yalnızca ona tevekkül ettik. Tevekkül işleri aziz ve celil olan Allah'a havale etmektir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmakta­dır: "O halde yalnız O'na ibadet et ve ona güvenip dayan." (Hud, 11/123) Bundan dolayı: "Artık kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu pek yakın­da bileceksiniz." diye buyurmaktadır. Yani kim apaçık bir hata içerisinde­dir. Biz mi, siz mi? Dünya ve ahirette güzel akıbet kimin olacaktır? Pek ya­kında anlayacaksınız.

Bu ifadelerle kâfirlerin kişilere ve mallara güvenip bel bağladıklarına da bir işaret vardır. Durumları bu olduğuna göre, Allah onların müminlere yönelik beddualarını nasıl kabul eder?

Daha sonra Yüce Allah başkasına değil, yalnızca kendisine tevekkül etmenin gereğine dair delili söz konusu etmekte ve yarattıklarına rahmeti­ni açıkça dile getirerek şöyle buyurmaktadır:

"De ki: Bana haber verin. Eğer suyunuz yerin dibine geçiriliverse size kim akan bir su getirebilir?" Yani ey Muhammed, onlara şöyle de: Allah'ın pınarlarda, kuyularda, ırmaklarda yarattığı ve sizin pek çok faydalar elde ettiğiniz suyunuz kova vb. araçlarla kendisine ulaşılamayacak kadar yerin dibine çekilip kaybolacak olursa, kesintisiz akıp coşan suyu size kim geti­recektir? Yani size bunu Allah'tan başka kimse getiremez. Bu da yağmur­larla, karlarla ve ırmaklarla olmaktadır. Sizin için az çok insanların ihti­yaçlarını karşılamak üzere yerden suları fışkırtıp, çeşitli bölgelerde onları akar sular halinde dağıtmış olması, Onun lütuf ve keremindendir.

Ayetlerden maksat Yüce Allah'ın bazı nimetlerini kabul ve itiraf etme­lerini sağlamaktır. Böylelikle onların küfürlerinin ne kadar çirkin olduğu­nu onlara göstermek istemektedir. Bu soruya kaçınılmaz olarak: Allah diye cevap vereceklerine göre; o vakit onlara şöyle denilir: Peki hiçbir şeye asla güç yetiremeyen varlıkları ne diye kullukta O'na ortak koşuyorsunuz?

Ayet-i kerime aynı zamanda her bir ihtiyaç halinde Yüce Allah'a güve­nip dayanmak gerektiğine delil olmakla birlikte, bir başka açıdan Onun kudret ve vahdaniyetinin kemâlinin de açık bir delili ve aklî birtakım ba­şarıların Yüce Allah'ın yardımı olmadıkça gerçekleşmeyeceğine de bir işa­ret taşımaktadır. Bu ayetin bir benzeri de şu buyruklardadır: "İçtiğiniz su­dan bana haber verin. Onu bulutlardan siz mi indirdiniz yoksa indirenler bizler miyiz?" (Vakıa, 68-69) [6]

[6] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/39-40.
http://www.vesiletunnecat.com/vesiletun/arsiv-kitap-oku/kuran-meal-tefsir/tefsirul-munir-zuhayli/

Hiç yorum yok: