Bismillahirrahmanirrahim
Artık tek kurtuluş fırkasını öğrenmiştim sıra geri kalan bi’dat ehli denen 72 fırkayı öğrenmeye gelmişti. Nasıl bi’dat ehli olunurdu bunu araştırmaya başladım.Burada çok önemli bir nokta var. Bi’dat ehli, eğer kesin delillerle gelmiş bir hükmü yok sayıyorsa kafir oluyor.Yani çok ince bir çizgi bu yüzden maddeler halinde ve örneklerle açıklamaya çalışacağım inşallah.
Hz. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur: "Yahudıler yetmişbir fırkaya, Hıristiyanlar yetmişiki fırkaya ayrılmıştır. Benim ümmetim ise yetmişüç fırkaya ayrılacaktır. Bütün hepsi cehennemliktir. Ancak bir fırka kurtulur. O da cemaâttır" (Ebû Dâvûd, Sünne, I; Tirmizî İman, 18; İbn Mace, Fiten, 17; Ahmed b. Hanbel, 11, 332, 111, 145; Hakim, Müstedrek, IV,430).
Bu hadisi Hz. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den on sahabı rivâyet etmiştir. Hz. Ebû Bekr, Hz Ömer (radıyallahu anhum), müslümanların böyle gruplara ayrılacağını haber vermiştir (Bağdadı, el-Fark, s.8.9).Bu hadisi bir önceki yazıdan hatırlıyacaksınız.
Bu hadiste bildirildiği gibi müslümanlar fırkalara ayrılmıştır. Hz. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) din hususunda sonradan ortaya çıkan şeylerden ümmetini sakındırmış, bunların bid'at olduğunu her bid'atın da insanı cehenneme sürükleyeceğini haber vermiştir (Ebû Dâvûd, sünne, 5).
Bİ’DAT NEDİR?
Bidat, din hususunda ashâb-ı kirâm ile tabiilerin yapmadığı ve şer'î delîlin gerektirmediği, sonradan ortaya çıkarılmış şeylerdir. Ehl-i sünnet akîdelerine aykırı itikatta bulunan ve fakat ehl-i kıble olan kimseye de "bid'atçı" denir.
Bid'at; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den nakli meşhur olan şeyin aksini itikad etmektir. Fakat bu, inad sebebiyle değil, bir nevî şüphe ile olduğu ve bir delile dayandığı zaman bid'at kabul edilir. Bizim kıblemize dönenlerden hiçbiri, bid'at sebebiyle tekfir (birini kafir saymak)edilemez... Şayet yaptıkları bu inkâr, bir tevil ve şüphe neticesi ise tekfir edilmezler. Fakat bid'atçı, asla şüphe götürmeyen katî delillere karşı inad ederek bid'ata inanırsa dinden çıkar.
Örneğin: Haşrı (ba's) veya kâinatın sonradan yaratıldığını kâbul etmemek gibi.
Şüphe ile tevile(Bir sözü veya davranışı görünür anlamından başka bir anlamda kabul etme,yorumlama) kalkışanın şüphesi fâsid (aslı İslamiyete uygun olup,sıfatı uygun olmayan muamele) bile olsa, onun küfürle suçlanmasına engeldir.
Örneğin: Biz hadislerden ahirette Rabbimizi(Celle celaluhu) gökyüzündeki ayı gördüğümüz gibi göreceğimizi biliyoruz fakat bidat ehli fırka Allah Tealâ'yı görmek mümkün değildir çünkü"O azamet ve Celâl'inden dolayı görülmez"derler. (bunu inadla değil bir şüphe ve delile dayanarak söyledikleri için küfre düşmezler.)
Bizim kıblemize dönenlerin hiçbiri, bir şüpheye dayanan bir bid'âttan dolayı tekfir edilemezler. Ancak zarûriyât-ı diniyeden kabul edilen dini kati hükümlerden birinin inkâr edilmesi, hilâfsız küfürdür. Örneğin: Bu âlemin sonradan meydana getirildiğine ve cesedlerin haşr edileceğine (ba's-ı cismânı) inanmayan kimse dinden çıkar.
Bidat Ehl-inin temel özellikleri:
1.Nasların(ayet ve hadislerin) ruhuna ve İslam’ın temel yönelişlerine vakıf olmamak. (Örneğin,bir fırka büyük günah işleyen kimseyi ne mümin ne de kafir sayar.)
2.Yabancı kültürlerin etkisi altında kalıp ayet ve hadisleri uzak yorumlarla tevil etmek.
3.Kur’an’ın kendisine has üslup ve Arap dilinin ifade özelliklerine bakmaksızın bazı ayet ve hadislerin zahirine(görünen) takılıp kalmak.(Enam suresinde “gözler O’nu idrak edemez”i “ gözler O’nu göremez”diye tefsir ederler.Halbuki peygamberimiz bir hadisinde bir sahabeye O’nu gökyüzündeki ayı gördüğün gibi göreceksiniz” demiştir.)
4.Ayet ve hadislerin yorumlanmasında peşin ve indi (herkesçe kabul edilebilecek bir temele bağlanmayıp yanlız bir kişinin kendi kanısına dayanan)görüşleri ,ayet ve hadislerin kastedilen manalarına hakim kılmak.
5.Ashab-ı Kiram’a iyi niyetli olmamak.Onların dini ilgilendiren rivayet ,anlayış ve uygulamalarına değer vermeyip,kendi yorumlarını onların üstünde tutmak.(Şia fırkasının Hz.Ebubekir,Hz. Ömer ve Hz. Osman’ı (radıyallahu anhum) sevmemeleri.Hz.Muaviye (radıyallahu anh) ve onunla birlikte bulunan 10,000 sahabiyi kafir saymaları ve onların dini hükümlerle ilgili rivayetlerini reddetmeleri ,çıplak ayağa meshi ve muta nikahını kabul etmeleri gibi.)
6.Peygamberimizin (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)kavli(sözlü),fiili ve takriri(sahabe tarafından söylenen sözleri ve işlenen fiilleri reddetmeyip susması,onaylaması) sünnetine karşı olumsuz bir tavır takınmak.(sakal sünnetini ve nicelerini kabul etmezler.)
7. Kur’an ve İslam’ın temel prensipleriyle bağdaştığı halde kendi görüşleriyle bağdaştıramadıkları bazı hadisleri mütevatir olmadıkları gerekçesiyle reddetmek.(Şia mezhebi Hz.Ebubekir ve Hz.Ömer’in (radıyallahu anhum) fazileti hakkındaki bir çok hadisi inkar ederler.)
8.Kendi mezhep anlayışlarını desteklemek amacıyla hadis uydurmak ve rivayet etmek.(Şia mezhebi halifeliğin Hz.Ebubekir’den evvel Hz.Ali’ye (radıyallahu anhum) ait olduğu hususunda bir çok hadis uydurmuştur.)
9.Ashab-ı Kiram’dan itibaren oluşan çoğunluğun din anlayışından kopup ayrılmak,karşı grupları kafirlikle suçlamak.
10.Dinin temel hükümlerini ayet ve hadislerin ruhundan cumhur (çoğunluk) ülemanın görüşlerinden kopararak sürekli tartışmaya açık tutmak.(Vakfe’nin hac aylarının herhangi bir gününde yapılabileceğini söylerler.)
Şimdi birkaç tane daha örnekle bidat ehlini ve kafirleri açıklamaya çalışacağım.
Ehl-i bidatın itikad yönünden hükmü:
Dinde kesin sabit olan hükümleri kabul etmekle birlikte bunların herhangi birini ortadan kaldırma sonucunu doğurmayan yorumları benimseyenler kafir sayılamaz. Ama İslam’ın dosdoğru yolundan sapmış olurlar. (Örneğin Şia’dan Hz. Ebubekir’in (radıyallahu anh) sahabeliğini inkar edenler veya Hz.Aişe’ye (radıyallahu anha)iftira edenler kafir olur.Çünkü bunlar Kur’an’la sabittir. Ayeti reddetmiş olurlar.Fakat bu gibi kesin hükümleri kabul edipte Hz.Ali’nin (radıyallahu anh) diğer halifelerden üstün olduğunu iddia edenler ve onları sevmeyenler kafir değil bidat ehlidir).
Müslümanlığı yanlış anlatanların bu iftiralarını mutlaka söylemek gerekiyor. Ashab- Kiram’a dil uzatanları, ölü olsun, diri olsun, bunları açıklamak, gıybet olmaz, aksine dinin emrine uymak olur. Hadiste buyuruldu, (Bid’atler çıkıp ,Eshabıma kötü söz söylendiği zaman ,doğruyu bilen,herkese söylesin!Allah-ü Teala,bildiği ve gücü yettiği halde doğruyu söylemeyen böyle alime lanet eder.)(Deylemi)
Bidat ehli ve kafirler, Peygamberimizin(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ölümünden sonra sahabelerin fitneye düşmelerini bahane ederek onları münafık ya da kafir saymaya kalkarlar.Biz yine onlara Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ile cevap verelim:
(Eshabım arasında fitne çıkacaktır. Allahü teâlâ benimle olan sohbetlerinin hürmetine o fitnelere karışanları, af ve mağfiret edecektir. Sonra gelenler ise, bu fitnelere karışan Eshabıma dil uzatarak Cehenneme girecektir.) [Müslim]
(Allah’tan korkun, Eshabıma dil uzatmayın! Onları seven, beni sevdiği için sever. Onları sevmeyen, beni sevmediği için sevmez. Onlara el ile, dil ile eziyet eden, Allah’a eziyet etmiş olur.) [Buhari)
Bu konularla ilgili o kadar çok sorum vardı ki ..Olayları öğrenince,konuyla ilgili ayetleri ve hadisleri araştırınca her şey insanın kafasında oturuyor. Bunları öğrenince şu gerçek de ortaya çıktı:Bidat ehli ve kafirler hadislerin hepsini ya da bazısını reddetmezlerse tutunacak bir delilleri kalmıyor çünkü bütün sorularımıza Rabbimiz (Celle celaluhu) kimi zaman Kur’an’da kimi zamanda Peygamberimizle (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)bize açıklamış. Bu kişilerin delili olmayınca ne yapıyorlar;ya ayeti biz bu şekilde yorumluyoruz diyorlar ya da bu hadis zayıf yada bu hadis uydurma deyip bir dala tutunmaya çalışıyorlar. Bizler de bu konularda çok fazla bilgi sahibi değilsek çok kolay yanlışa düşebiliyoruz . Dünya işlerinde yanlışa düşsek burada kalacak ama ahirete yanlış gitmek var. Eğer konuyu tam oturtamadıysanız lütfen siz de araştırın;hatta objektif olmaya çalışarak her iki tarafı da okuyun.Bir taraf yüzlerce delille açıklıyor diğer taraf buna itiraz , şuna inkar, bu böyle değil o imam, bu alim bunu yanlış yorumlamış diyerek devamlı bir huzursuzluk içindeler. Ben bu bidat ehlini dinlerken ya da okurken hep şunu düşünürüm:
Örneğin Ramazan ayında hiç namaz kılmayan ama orucunu tutan biri huşu içinde teravih namazına gidiyor; bir ilahiyatçı ! çıkıyor teravih namazı yoktur diyor. Şimdi bu kişiyi düşünün ,mutlu bir şekilde ibadetini yaparken bir anda içine şüphe düşüyor bütün keyfi kaçıyor.Kendi hayatınızı düşünün mutlaka buna benzer bir olay başınıza gelmiştir.Şimdi biz mütevatir hadislerle teravih namazının olduğunu biliyoruz , gülüp geçiyoruz ama bilmeyen için bu bir fitne sokmak değil midir?Bu kişiyi ibadetten uzaklaştırmaya çalışmak ya da dine bidat katmak değil midir?
Bundan sonra ezber bozan birini duyduğunuzda lütfen araştırın ve şu hadisi hatırlayın:
“ümmetimin icmasında çoğunluğun dediği geçerlidir;.ümmetim sapıklıkta birleşmez.”
Allah (Celle celaluhu)bizi sırat-ı müstakimden ayırmasın. Amin sonsuz kere Amin.
İtikad Risalesi'nden alıntılar vardır-A.Ünlü
“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim”
Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.
EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder