2 Mayıs 2019 Perşembe
YUNUS SÛRESİ 40.- 44. ayetlerin tefsiri
Kur'an'a Ve Hz. Peygamber'e İman Konusunda Müşriklerin İki Gruba Ayrılmaları
40- Onlardan bir kısmı Kur'an'a inanacak, bir kısmı ise inanmayacaktır. Rabbin fesatçıları çok iyi bilir.
41- Seni yalanlarlarsa onlara de ki: "Benim yaptığım bana, sizin yaptığınız sizedir. Siz benim yaptıklarımdan uzaksınız. Ben de sizin yaptıklarınızdan uzağım."
42- Onlardan bir kısmı sana kulak verir. Sen hiç sağırlara işittirebilir misin? Hele bir de akıllarını hiç kullanmazlarsa.
43- Onlardan bir kısmı da sana bakıp dururlar. Sen hiç körlere doğru yolu gösterebilir misin? Hele bir de basiretsiz olurlarsa.
44- Allah insanlara asla zulmetmez. Fakat insanlar kendi kendilerine zulmederler.
Açıklaması
Müşrikler şu anda ve gelecekte iki grup halindedirler: Birinci grup, Kur'an'ı kendi kendine tasdik eden, Kuran'ın hak olduğunu bilen fakat yalanlamakta inat eden kimselerdir.
İkinci grup ise Kur'an hakkında şüphe eden, Kur'an'ı tasdik etmeyen kimselerdir. Şu anda bu şekilde davranırlar.
Ancak "yü'minu" fiiliyle gelecek zaman da murad edilmiş olabilir. Yani "Ya Muhammed! Senin kendilerine gönderildiğin insanlar içinde bir kısmı bu Kur'an'a inanacak, sana uyacak ve sana gönderilen kitaptan istifade edecektir. Bir kısmı ise küfür üzerinde ısrar edecek, nihayet küfür üzerine ölecek ve öldükten sonra da küfür üzerine dirilecektir."
"Rabbin fesatçıları çok iyi bilir." O, hidayete lâyık olanı gayet iyi bilir ve ona hidayeti ihsan eder. Dalâlete lâyık olanı da gayet iyi bilir ve onu da saptırır. İşte bunlar küfürde ısrar eden inatçılardır. Allah adildir, zulmetmez, herkese lâyık olduğunu verir.
Ayetin manası şudur: Rabbin yeryüzünde şirk, zulüm ve tuğyan ile fesat çıkaranları çok iyi bilir. İmana olan istidatlarını kaybettikleri için, onların ıslah olmalarında ümit yoktur. Allah onlara dünya ve ahirette azap verecektir.
O müşrikler seni yalanlar ve bunda da ısrar ederlerse onlardan ve onların yaptıklarından uzak dur ve onlara de ki: "Benim yaptığım bana" Bu da ilâhî mesajın tebliği, azapla uyarma, cennetle müjdeleme, itaat ve imandır. Allah bunlara karşılık bana ecir verecektir.
"Sizin ameliniz size." Yani zulüm, şirk, fesat çıkarma gibi amellerinize karşılık Allah sizi cezalandıracaktır. Nitekim Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktadır: "Siz sadece yaptıklarınızla cezalandırılıyorsunuz." (Yunus, 10/52).
"Siz benim yaptıklarımdan uzaksınız. Ben de sizin yaptıklarınızdan uzağım". Bununla bu davranış tarzından men etme, bunu reddetme ve ayrıca ferdî mes'uliyet esasının ilân edilmesi -yani herkesin sorumluluğunun sadece kendisine ait olması, başkasının günahından sorumlu olmaması- esası murad edilmektedir. Ayetin manası şudur: Beni benim yaptıklarımla muaheze etmeyin. Ben de sizi sizin amellerinizle muaheze etmiyorum. Artık hiçbir özür kabul etmem. Ben sizin yaptıklarınızdan uzağım.
Bu konuda Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktadır: "De ki: Onu ben uydurduysam onun cezası yalnız banadır. Gerçekte ben sizin işlediğiniz suçlardan uzağım." (Hud, 11/35).
"De ki: Ne siz bizim işlediğimiz suçlardan sorumlu olacaksınız. Ne de biz sizin yaptıklarınızdan sorumlu olacağız." (Sebe, 34/25).
"Eğer sana isyan ederlerse de ki: Ben sizin yaptıklarınızdan uzağım." (Şuara, 26/216).
Ya Muhammed! Seni yalanlayan müşriklerin tavırlarına gelince, bunlara hayret etme. Onlardan bir kısmı Kur'an okuduğun ve şer'î hükümleri öğrettiğin zaman seni dinlerler ama dikkatle dinlemez, kendilerini vermezler. Sadece düşünmeden ve anlamadan kulak verirler. Kur'an'ın nazmı ve nağmesini dinlemeye özen gösterirler. Onlar eğlence ve oyun peşindedir, ciddi değildirler.
"Onlara Rablerinden yeni bir ayet gelince hemen onu eğlenceye alarak dinlerler. Onların kalpleri gaflet içindedir." (Enbiya, 21/2-3).
"Hiç sen sağırlara işittirebilir misin? Hele bir de akıllarını hiç kullanmazlarsa!" Yani kulaklarını seni dinlemeyip kapayan topluluğa ondan faydalanacakları şekilde işittiremezsin. Buna ilâve olarak onlar işittikleri şeyi düşünmüyor, manasını anlayıp da istifade etmiyorlar. Çünkü dinleyen için faydalı dinleme, duyduğunu anlaması ve gereğini yerine getirmesidir. Aksi takdirde gerçekten sağır kimse gibi olur. Bugün maalesef bazı müslümanların hali budur. Bu ayette Allah'tan başka hiç kimsenin onlara hakkı duyuramayacağına ve hidayet veremeyeceğine delâlet vardır.
Onlardan bir kısmı da sen Kur'an okurken takdir bakışıyla sana bakar, fakat iman ve Kur'an nurunu dinin doğru yolunu, güzel ahlâkı göremez.
"Hiç sen körlere doğru yolu gösterebilir misin? Hele bir de basiretsiz olurlarsa!" Yani onlara doğru yolu gösteremezsin. Çünkü onlar görünüşte gözleriyle görseler de gerçekte kalpleriyle görmezler (kalp gözleri kapalıdır). Onlar idrak edici, basiret ve düşünen akıl nimetini kaybettikleri için onlara doğru yolu gösteremezsin. "Gerçek şudur ki gözler kör olmaz, asıl kör olan göğüslerdeki kalplerdir." (Hac, 22/46).
Kısaca: Ya Muhammed! Onlar anlayış ve hidayet istidadını kaybettiği için sen onlara doğru yolu gösteremezsin. Onlar gerçekten hem görme hem de işitme duyusunu kaybeden kimse gibidirler. Çünkü gözün ve kulağın faydası yararlı olmaktır, Yararlı olmayınca sanki onlar duyularını kaybetmiş gibi olurlar: "Şüphesiz ki bunda hassas bir kalbi olan veya hadiseleri can kulağıyla dinleyip ona şahit olan kimse için bir ibret vardır." (Kaf, 50/37).
Bundan murad Peygamberimiz (s.a.)'i teselli etmektir.
"Allah, insanlara asla zulmetmez." Yani insanların eşyayı idrak etmeleri, hakka ve doğruya ulaşmalarına vesile olan akıllarını ve duyu organlarını çekip alarak insanlara zulmetmez. Fakat başkaları değil, bizzat insanlar kendi kendilerine zulmederler. Çünkü insanlar akıl nimetini kullanmayarak ve dinin doğru yolunu görmezlikten gelerek kendi nefislerini küfür, yalanlama ve isyan cezasına çarptırmaktadırlar. Bu hakkı yalanlayanlara bir tehdittir. Çünkü kıyamet günü onların azaba uğramaları adaletin ve hakkın gereğidir, bunda haksızlık yoktur. [21]
[21] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 6/169-171.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder