“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Bismillahirrahmanirrahim
Miladi 2018 yılına gireceğiz. Hıristiyan dünya yanında dünyanın oldukça büyük bir kısmı “yeni bir yıla” girmenin heyecanını yaşıyor. Yeni bir yıla girmek insanda niçin bir heyecan oluşturur? Doğrusu işin bu yanını düşünen pek kimse yok. Oysa burada üzerinde durulması gereken iki önemli nokta var: “Yeni bir yıl” ve onu “kutlamak.”
İttifakla kabul edilen fıkhı kaide şudur: "Müslümanın, bir başka dinin şiarı (alameti) olan bir fiili kendi ihtiyarı ile yapması küfürdür" Nevruz ve yılbaşı kutlamaları alimlerimizce başka dinlerin ve inanç sistemlerinin şiarları olarak görülmüş ve bu konudaki hüküm ona göre verilmiştir.
"Kim herhangi bir gruba benzeşirse o da onlardandır."(Ebu Davûd, Libas 4)
Noel , Yılbaşı, gibi başka dinlerin alameti, sembolü olan günlere, o günü tazîm ve kutlama maksadıyla katılmak, aynı maksatla o günlerde tebrikleşmek ve hediyeleşmek, yine aynı maksatla hindi vb. almak, yemek, ziyafet çekmek, aynı maksatla bu tür kutlamalara katılmak, o günlerde bayram niyetiyle çocuklara elbise almak ve pişirdikleri yemekleri pişirmek caiz değildir.
Müslümanların, hangi maksatla olursa olsun, o günlere mahsus bir şey yapmamaları gerekir.
Hindi gibi sırf o günlere mahsus şeyleri, o günlerde satmak, fasıklara"günahta yardım" anlamı taşıdığından, tahrimen mekruhtur. Ancak alacağı para haram değildir. Haram ve günah olan o işi yapmasıdır. Bu hindilerin besmele ile kesilmiş olması halinde böyledir. Besmele ile kesilmemişse "meyte"olacaklarından satılmaları hiç bir surette caiz olmaz.
Yılbaşı dolayısıyla yapılan dinî âyine katılan (Hıristiyanlarla beraber bu toplu ibâdeti yapan) Müslümanlar, haram (büyük günah) işlemiş olurlar.
Dinî âyîne katılmadan yılbaşı dolayısıyla toplantı ve eğlence yapan Müslümanlar, bu eğlencelerde ayrıca hiçbir haram işlemeseler dahi, kökeni dinî (İslâm'dan başka ve ona göre bugün mûteber olmayan bir dîne dayalı) olan bir faâliyete katıldıkları ve başka dinden olanlara -dinle ilgili bir konuda- benzer hale geldikleri için günah işlemiş olurlar. Yukarıda kaynağı verilen, "Bir din ve kültür topluluğuna kendini benzetenler onlardan sayılır." meâlindeki hadîs bu davranışı yasaklamaktadır.
Yılbaşı, takvim, tarih, tatil, eğlence, şenlik ve bunlarla ilgili âdetler bir milletin kültürüdür. Kültür, din ve ideolojinin bedenlenmesi, ete kemiğe bürünmesidir. Bu ikisini birbirinden ayırmak mümkün değildir. Eğer birileri din ile kültürü birbirinden ayırmaya, aralarındaki bağı koparmaya kalkışırsa -zor olmakla beraber bunu yapabilirse- kültür ile beraber dîni de değiştirme yoluna girmiş olur. Bedenini parça parça kaybeden din gider (milletin hayatından çıkar) onun yerine yeni kültürün dîni veya dinsizliği gelir. Kültür ile din arasında böyle bir bağ bulunduğuna göre; kültürün değişmesi dîni yakından ilgilendirir.
İslâm'ın beş temel amacından biri dîni (Müslümanların hayatında İslâm'ı) korumaktır. İslâm'ın korunmasını olumsuz etkileyen bir davranış, bir kültür değişimi, bir kültür taklidi haramdır, bazan bununla da kalmaz dinden çıkma sonucunu doğurur.
Sevgili Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi ve Sellem Medine'ye göçünce, burada öteden beri iki bayramın bulunduğunu ve bu bayramlarda kutlama yapıldığını öğrendi. Bayramlar, dînin etkilenmesi bakımından önemli kültür unsurları olduğu için bunları değiştirdi ve yerlerine Ramazan ile Kurban bayramlarını tebliğ etti. Daha pek çok hadîste, başka dinlerle ilişkisi veya sembolik değeri/fonksiyonu bulunan âdet ve uygulamaları Müslümanlara yasakladı.
Biz kendi zaman ve takvim anlayışımız içinde yeni yılımızı bir süre önce giren Muharrem ayıyla birlikte idrak ettik.
Meseleye “yeni yıl” tabirinin ifade ettiği mana ve hayatımıza getirdiği şeyler açısından baktığımızda Müslümanlarla gayrimüslimler arasında bariz bir farklılık görülüyor. Bizler hayatımıza anlam katan zaman dilimlerini “kut”lar, yani onları kutsal bilir, onların bize bereket, rahmet ve esenlik getirmesini temenni ederiz. Yani bizim o zaman dilimlerini idrakimiz, “eğlence” üzerine değil, kulluğun hatırlanması, teberrük ve esenlik dileği şeklinde kendini gösterir.
Dikkat edilecek olursa Müslümanlar için gayrimüslim dünyanın “kutlama”larına benzer bir ritüel yoktur. Biz, bizim için anlamlı olan kandiller, üç aylar, Ramazan ve Kurban bayramları gibi zaman dilimlerinde eğlence düzenlemeyiz. Bu ve benzeri zaman dilimleri bizim için birer arınma, tevbe-istiğfar, hamd-şükür, tebrikleşme ve bereket umma mevsimleridir.
Yılbaşı kutlamaları adı altında düzenlenen şenliklerin, bize ait olmayan, dolayısıyla dünyamıza girmesine izin vermememiz gereken birer ma’siyet ritüeli olduğunu hatırdan çıkarmamak gerekir.Hıristiyan kültürün temel simgelerinden biri olan “Noel baba” mitolojisinin dünyaya “Hz. İsa Aleyhisselam’ın doğum yıldönümünü anma”dan daha öte ve farklı şeyler taşıdığı aşikâr. Hıristiyan dünya -esasında bu tarihte olmadığı açık olan- Hz. İsa Aleyhisselam'ın doğumunu bile tahrif alışkanlığı doğrultusunda anlam dönüşümüne uğratarak bir ritüele, bir tüketim çılgınlığına dönüştürmüştür.
Biz Müslümanlar, Efendimiz Sallallahü Aleyhi ve Sellem’in doğum yıldönümü olan “Mevlid kandili”ni “eğlenerek” değil, dua, istiğfar ve ibadetle, nafile infak ve tasaddukla idrak ve ihya ederiz. Aradaki farkı görmemek mümkün mü?
Ömürlerinden bir seneyi daha tüketerek varacakları sona biraz daha yaklaşan ahiret yolcuları! Yaklaştığınız yerde hesaba çekilmeden önce burada kendinizi hesaba çekin!(Şibli Hazretleri)
Ne dersiniz? Yeni bir yılı kutlamak yerine biz de harcadığımız sene sonunda, harcayacağımız senenin de başında kendimizi bir hesaba çeksek! En azından hesabını veremeyeceğimiz yanlışlarımız olduysa, tövbe, istiğfarla onları terk etme kararı alsak! Yapamadığımız ibadetlerimizi, hizmetlerimizi yapma azmine girsek! Ya da ömrümüzden bir sene daha gittiği halde, sanki bir sene daha kazanmış gibi eğlensek mi?
Unutmamak gerek ki, hayatını düşünmeden yaşayanların sonunda duydukları pişmanlık çok derin oluyor; ama bu derin pişmanlığın hiçbir faydası olmuyor. Öyle ise gelin biz hayatımızı düşünerek, hesabını yaparak yaşama kararı alalım yeni yılımızda.
Hesabını verebileceğimiz nice yeni yıllar dileğiyle...
Ebubekir Sifil
"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.
Bismillahirrahmanirrahim
Miladi 2018 yılına gireceğiz. Hıristiyan dünya yanında dünyanın oldukça büyük bir kısmı “yeni bir yıla” girmenin heyecanını yaşıyor. Yeni bir yıla girmek insanda niçin bir heyecan oluşturur? Doğrusu işin bu yanını düşünen pek kimse yok. Oysa burada üzerinde durulması gereken iki önemli nokta var: “Yeni bir yıl” ve onu “kutlamak.”
İttifakla kabul edilen fıkhı kaide şudur: "Müslümanın, bir başka dinin şiarı (alameti) olan bir fiili kendi ihtiyarı ile yapması küfürdür" Nevruz ve yılbaşı kutlamaları alimlerimizce başka dinlerin ve inanç sistemlerinin şiarları olarak görülmüş ve bu konudaki hüküm ona göre verilmiştir.
"Kim herhangi bir gruba benzeşirse o da onlardandır."(Ebu Davûd, Libas 4)
Noel , Yılbaşı, gibi başka dinlerin alameti, sembolü olan günlere, o günü tazîm ve kutlama maksadıyla katılmak, aynı maksatla o günlerde tebrikleşmek ve hediyeleşmek, yine aynı maksatla hindi vb. almak, yemek, ziyafet çekmek, aynı maksatla bu tür kutlamalara katılmak, o günlerde bayram niyetiyle çocuklara elbise almak ve pişirdikleri yemekleri pişirmek caiz değildir.
Müslümanların, hangi maksatla olursa olsun, o günlere mahsus bir şey yapmamaları gerekir.
Hindi gibi sırf o günlere mahsus şeyleri, o günlerde satmak, fasıklara"günahta yardım" anlamı taşıdığından, tahrimen mekruhtur. Ancak alacağı para haram değildir. Haram ve günah olan o işi yapmasıdır. Bu hindilerin besmele ile kesilmiş olması halinde böyledir. Besmele ile kesilmemişse "meyte"olacaklarından satılmaları hiç bir surette caiz olmaz.
Yılbaşı dolayısıyla yapılan dinî âyine katılan (Hıristiyanlarla beraber bu toplu ibâdeti yapan) Müslümanlar, haram (büyük günah) işlemiş olurlar.
Dinî âyîne katılmadan yılbaşı dolayısıyla toplantı ve eğlence yapan Müslümanlar, bu eğlencelerde ayrıca hiçbir haram işlemeseler dahi, kökeni dinî (İslâm'dan başka ve ona göre bugün mûteber olmayan bir dîne dayalı) olan bir faâliyete katıldıkları ve başka dinden olanlara -dinle ilgili bir konuda- benzer hale geldikleri için günah işlemiş olurlar. Yukarıda kaynağı verilen, "Bir din ve kültür topluluğuna kendini benzetenler onlardan sayılır." meâlindeki hadîs bu davranışı yasaklamaktadır.
Yılbaşı, takvim, tarih, tatil, eğlence, şenlik ve bunlarla ilgili âdetler bir milletin kültürüdür. Kültür, din ve ideolojinin bedenlenmesi, ete kemiğe bürünmesidir. Bu ikisini birbirinden ayırmak mümkün değildir. Eğer birileri din ile kültürü birbirinden ayırmaya, aralarındaki bağı koparmaya kalkışırsa -zor olmakla beraber bunu yapabilirse- kültür ile beraber dîni de değiştirme yoluna girmiş olur. Bedenini parça parça kaybeden din gider (milletin hayatından çıkar) onun yerine yeni kültürün dîni veya dinsizliği gelir. Kültür ile din arasında böyle bir bağ bulunduğuna göre; kültürün değişmesi dîni yakından ilgilendirir.
İslâm'ın beş temel amacından biri dîni (Müslümanların hayatında İslâm'ı) korumaktır. İslâm'ın korunmasını olumsuz etkileyen bir davranış, bir kültür değişimi, bir kültür taklidi haramdır, bazan bununla da kalmaz dinden çıkma sonucunu doğurur.
Sevgili Peygamberimiz Sallallahü Aleyhi ve Sellem Medine'ye göçünce, burada öteden beri iki bayramın bulunduğunu ve bu bayramlarda kutlama yapıldığını öğrendi. Bayramlar, dînin etkilenmesi bakımından önemli kültür unsurları olduğu için bunları değiştirdi ve yerlerine Ramazan ile Kurban bayramlarını tebliğ etti. Daha pek çok hadîste, başka dinlerle ilişkisi veya sembolik değeri/fonksiyonu bulunan âdet ve uygulamaları Müslümanlara yasakladı.
Biz kendi zaman ve takvim anlayışımız içinde yeni yılımızı bir süre önce giren Muharrem ayıyla birlikte idrak ettik.
Meseleye “yeni yıl” tabirinin ifade ettiği mana ve hayatımıza getirdiği şeyler açısından baktığımızda Müslümanlarla gayrimüslimler arasında bariz bir farklılık görülüyor. Bizler hayatımıza anlam katan zaman dilimlerini “kut”lar, yani onları kutsal bilir, onların bize bereket, rahmet ve esenlik getirmesini temenni ederiz. Yani bizim o zaman dilimlerini idrakimiz, “eğlence” üzerine değil, kulluğun hatırlanması, teberrük ve esenlik dileği şeklinde kendini gösterir.
Dikkat edilecek olursa Müslümanlar için gayrimüslim dünyanın “kutlama”larına benzer bir ritüel yoktur. Biz, bizim için anlamlı olan kandiller, üç aylar, Ramazan ve Kurban bayramları gibi zaman dilimlerinde eğlence düzenlemeyiz. Bu ve benzeri zaman dilimleri bizim için birer arınma, tevbe-istiğfar, hamd-şükür, tebrikleşme ve bereket umma mevsimleridir.
Yılbaşı kutlamaları adı altında düzenlenen şenliklerin, bize ait olmayan, dolayısıyla dünyamıza girmesine izin vermememiz gereken birer ma’siyet ritüeli olduğunu hatırdan çıkarmamak gerekir.Hıristiyan kültürün temel simgelerinden biri olan “Noel baba” mitolojisinin dünyaya “Hz. İsa Aleyhisselam’ın doğum yıldönümünü anma”dan daha öte ve farklı şeyler taşıdığı aşikâr. Hıristiyan dünya -esasında bu tarihte olmadığı açık olan- Hz. İsa Aleyhisselam'ın doğumunu bile tahrif alışkanlığı doğrultusunda anlam dönüşümüne uğratarak bir ritüele, bir tüketim çılgınlığına dönüştürmüştür.
Biz Müslümanlar, Efendimiz Sallallahü Aleyhi ve Sellem’in doğum yıldönümü olan “Mevlid kandili”ni “eğlenerek” değil, dua, istiğfar ve ibadetle, nafile infak ve tasaddukla idrak ve ihya ederiz. Aradaki farkı görmemek mümkün mü?
Ömürlerinden bir seneyi daha tüketerek varacakları sona biraz daha yaklaşan ahiret yolcuları! Yaklaştığınız yerde hesaba çekilmeden önce burada kendinizi hesaba çekin!(Şibli Hazretleri)
Ne dersiniz? Yeni bir yılı kutlamak yerine biz de harcadığımız sene sonunda, harcayacağımız senenin de başında kendimizi bir hesaba çeksek! En azından hesabını veremeyeceğimiz yanlışlarımız olduysa, tövbe, istiğfarla onları terk etme kararı alsak! Yapamadığımız ibadetlerimizi, hizmetlerimizi yapma azmine girsek! Ya da ömrümüzden bir sene daha gittiği halde, sanki bir sene daha kazanmış gibi eğlensek mi?
Unutmamak gerek ki, hayatını düşünmeden yaşayanların sonunda duydukları pişmanlık çok derin oluyor; ama bu derin pişmanlığın hiçbir faydası olmuyor. Öyle ise gelin biz hayatımızı düşünerek, hesabını yaparak yaşama kararı alalım yeni yılımızda.
Hesabını verebileceğimiz nice yeni yıllar dileğiyle...
Ebubekir Sifil
"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.
EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder