18 Aralık 2018 Salı
YASİN SÛRESİ 28-32. ayetlerin tefsiri
"Şehir Halkı" Kıssasının Devamı, Peygamberleri Yalanlayanların Cezalandırılması:
28- Ondan sonra kavminin üzerine gökten hiçbir ordu indirmedik, indiriciler de değildik.
29- Sadece bir tek sayha, o kadar. Hemen sönüp gittiler.
30- Ey kulların üzerine çöken büyük hasret ve pişmanlık, hazır ol! Onlar kendilerine hangi elçi gelse onu alaya alıyorlardı.
31- Kendilerinden önce nice nesilleri helak ettiğimizi, onların bir daha kendilerine dönmediklerini görmezler mi?
32- Onların hepsi toptan huzurumuza muhakkak getirileceklerdir.
Açıklaması:
"Ondan sonra kavminin üzerine gökten hiçbir ordu indirmedik, indiriciler de değildik." Yani mümin olan Habîbu'n-Neccâr'ın kavmi üzerine onu öldürmelerinden sonra kendilerini Allah'a imana davet için meleklerden bir ordu indirmedik; buna ihtiyacımız da yoktu. Bilakis bizim için bu mesele, böyle bir ordu indirmekten daha hafif ve basitti; onları orduyla değil, sayha ile helak etmek suretiyle takdirimiz gerçekleşmişti.
Onların bu şekilde helak edilmesi, kendilerini tahkir içindir. Zira gökten melekler indirmek, çok önemli işlere mahsustur. Onları helak etmek için ise gökten indirilecek bir orduya hacet yoktu. Bilakis biz onları bir tek sayha ile helak ettik.
Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Sadece bir tek sayha, o kadar. Hemen sönüp gittiler." Yani onların helak edilmesi, sadece Cebrail'in bir sayhası ile oldu. O sayha ile helak oldular. Onların yakalanması yahut cezası sadece bir tek sayha ile olmuştu.
Buradaki "bir tek" ifadesi tekit içindir. Çünkü söz konusu azap Allah indinde basittir. "Hemen sönüp gittiler" ifadesinde, helakin süratli bir şekilde gerçekleştiğine işaret vardır.
"Ey kulların üzerine çöken büyük hasret ve pişmanlık, hazır ol! Onlar kendilerine hangi elçi gelse onu alaya alıyorlardı." Yani Ey peygamberleri yalanlayan kimseler! Tevhide, hakka ve hayra çağıran hiçbir peygamber gelmemiştir ki kendisiyle alay edilmesin, söyledikleri yalanlanmasın ve getirdiği hak din inkâr edilmesin. İşte bu sebeple acıklı bir hasret çekin ve yaptıklarınıza pişman olun!
"Ey kulların üzerine çöken büyük hasret ve pişmanlık, hazır ol!" Yani şimdi peygamberleri yalanlayanlar için hasret vaktidir. Onların hasret çekmelerinin sebebi, kendileriyle aynı tavır içinde olan geçmiş ümmetlerin başına gelenlerden ibret almamalarıdır. Esasen burada gerçek manada hasret çekme söz konusu değildir. Zira burada zamanın, hasreti isteme zamanı olduğu beyan edilmek istenmektedir. Çünkü azapla karşı karşıya kalındığında pişmanlık duygusu ortaya çıkmıştır. Buradaki hasretin, kâfirler tarafından peygamberler yalanlandığında meleklerin, kâfirlerin bu durumuna hayıflanıp ah-vah etmesi olduğu da söylenmiştir.
Daha sonra Yüce Allah hal-i hazırdaki ve gelecekteki nesilleri uyarmakta ve şöyle buyurmaktadır:
"Kendilerinden önce nice nesilleri helak ettiğimizi, onların bir daha kendilerine dönmediklerini görmezler mi?" Yani kendilerinden önce yaşamış olan ve peygamberleri yalanlayan Âd ve Semûd gibi, Allah'ın helak ettiği kavimlerin durumundan ve onların artık dünyaya dönemeyecek olmasından ibret almazlar mı? Burada, öldükten sonra dünyaya, daha önce yaşadıkları gibi tekrar döneceklerine bilgisizce inanan Dehrî (yani tanrıtanımaz, ateist)'lerin iddiaları da reddedilmektedir. Nitekim Yüce Allah onların şöyle dediklerini hikâye etmektedir: "Dediler ki: Ne varsa dünya hayatımızdır. Başka birşey yoktur. Ölürüz, yaşarız. Bizi zamandan başkası helak etmiyor." (Câsiye, 45/24).
Daha sonra Yüce Allah yine onlara, dünya azabından sonra ahirette de hesap ve ceza olduğunu öğretmekte ve şöyle buyurmaktadır: "Onların hepsi toptan huzurumuza muhakkak getirileceklerdir." Yani geçmiş ve gelecek ümmetlerin tümü kıyamet günü hesap için Yüce Allah'ın huzuruna getirilecekler ve Yüce Allah onlara, hayrıyla şerriyle bütün amellerinin karşılığını verecektir. Bu ayet, Yüce Allah'ın şu kavl-i ilâhisi gibidir: "Şüphesiz Rabbin, herbirinin amellerinin karşılığını tam olarak verecektir." (Hûd, 11/111).
Bu ayet, Allah'ın bu dünyada helak ettiği kimselerin yakasını bırakmayacağının, dünya hayatından sonra da onların Yüce Allah'ın huzurunda toplanıp hesap vereceklerinin ve cezaya çarptırılacaklarının delilidir. Şayet Yüce Allah bu dünyada helak ettiği kimselerin yakasını bıraksaydı, şairin de dediği gibi ölüm onlar için bir rahatlık ve kurtuluş olurdu:
"Kurtulsaydı yakamız öldüğümüzde şayet Öldüğü an ererdi rahata her zî-hayat. Gel gör ki öleceğiz, tekrar dirileceğiz Ve sonra her şey için bir hesap vereceğiz." [3]
[3] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 12/8-10.
http://www.vesiletunnecat.com/vesiletun/arsiv-kitap-oku/kuran-meal-tefsir/tefsirul-munir-zuhayli/
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder