12 Kasım 2018 Pazartesi
BAKARA SÛRESİ 243.-245. ayetlerin tefsiri
Ümmetlerin Ölümü Korkaklık Ve Cimrilik İle Hayatta Kalışları İse Kahramanlık Ve İnfakladır
243- Binlerce kişi oldukları halde ölüm korkusuyla yurtlarından çıkanları görmedin mi? Allah onlara "ölün" dedi, sonra da onları diriltiverdi. Gerçekten Allah insanlara lütufkârdır. Fakat insanların çoğu şükretmezler.
244- Allah yolunda savaşın ve bilin ki muhakkak Allah Semî'dir, Alîm'dir.
245- Allah'a güzel bir ödünç verecek kimdir? Allah da ona kat kat artırır. Allah daraltır ve genişletir. Siz yalnız O'na döndürüleceksiniz.
Nüzul Sebebi
245. ayet-i kerimenin nüzulü ile ilgili olarak İbni Hibbân Sahîh'inde İbni Ebî Hatim ve İbni Merdûveyh, İbni Ömer'den şöyle dediğini rivayet etmektedirler: Yüce Allah'ın, "Mallarını Allah yolunda infak edenlerin... misali yedi başak bitiren... tek bir tohum gibidir." (Bakara, 2/261) ayeti nazil olunca Resulullah (s.a.) şöyle buyurdu: "Rabbim, ümmetime daha fazlasını ver." Bunun üzerine Yüce Allah'ın, "Allah'a güzel bir ödünç verecek kimdir? Allah da ona kat kat artırır." buyruğu nazil oldu. [92]
Açıklaması
İsrailoğulları'nın büyük kalabalıklar oldukları halde düşmanları tarafından kovalandığı ve yurtlarından, topraklarından çıkarıldığını biliyor musun? Bunların sayıları binlerle ifade edildiği halde ölüm korkusuyla, yurtlarından çıkmışlardı. Zira onlar korkak, sabırsız, kararsız, Allah'a ve peygamberlerine gereği gibi iman etmeyen insanlardı. Halbuki sebat ve kahramanlık göstermeleri, direnmeleri, canlarını ve korunması gereken diğer şeyleri savunmaları gerekirdi.
Kitab-ı Kerim'imiz onların sayılarını, milletlerini ve ülkelerini beyan etmemektedir. Çünkü bundan maksat, öğüt ve ibrettir. Seleften bir grubun açıkladığına göre bunlar, İsrailoğulları'ndan bir topluluk idiler veya İsrailoğulları dönemlerinde yaşamış olan Daverdân kasabası halkıymış. Vâsıt taraflarında ondan bir fersah uzaklıktaymış. Ya da burada sözü geçenler Ezriatlılardır. Bunlar başgösteren taundan kaçarak yurtlarından ayrılmışlar ve şöyle demişlerdi: "Ölümü olmayan bir toprağa gidelim." Ancak düşman onlara karşı muzaffer oldu. Onları mağlup etti, pek çoğunu öldürdü, topluluklarını dağıttı. Ya da Yüce Allah savaş olmaksızın canlarını aldı, sonra da onları diriltti. Ta ki ibret alsınlar ve Allah'ın kazasından kaçılmayacağım bilsinler.
Birinci te'vile göre: Onlar kaçınca Allah da düşmanlarının onlara galip gelmesini diledi. Düşmanlarının bu şekilde onlara galip gelmesinin sebebi korkaklıkları ve cesaretsizlikleridir. Daha sonra Yüce Allah, Hazkiel adında İsrailoğulları'nın peygamberlerinden birisinin duasıyla onları diriltti. Böylelikle hatalarını farkettiler, bu sefer saflarını sağlam tuttular. Samimiyetle düşmanlarına karşı savaştılar ve eski şeref, izzet ve bağımsızlıklarını yeniden kazandılar.
ed-Dahhâk'dan da rivayet edildiğine göre; bunlar İsrailoğulları'ndan bir kavimdi. Hükümdarları onları cihada çağırdı ama onlar ölüm korkusuyla kaçtılar. Allah da onları öldürdü, sonra diriltti. Bununla hiç bir şeyin kendilerini ölümden kurtaramayacağını öğretmek istemişti. Onları dirilttikten sonra "Allah yolunda savaşın." buyruğu ile de onları cihadı emretti. İbni Atıyye der ki: Bütün bu kıssaların (rivayetlerin) hepsinin isnadları gevşektir.
Yüce Allah'ın, "Binlerce kişi oldukları halde" buyruğu, sayılarının pek çok, binler ile ifade edilecek derecede olduklarının delilidir.
Yüce Allah'ın, "Allah onlara 'ölün' dedi" buyruğu ile ilgili olarak Zemahşe-rî şöyle demektedir: "Yani Allah onları öldürdü. Bu ifadenin kullanılış sebebi ise Allah'ın emir ve iradesi ile adeta tek bir kişi imişçesine öldüklerini ve bu ölümlerinin olağandışı bir ölüm olduğunu ifade etmek içindir. Sanki onlara bir iş emredilmiş de onlar da yüz çevirmeksizin ve duraksamaksızın bu emri yerine getirmiş gibi oldular. Yüce Allah'ın şu buyruğunda olduğu gibi: "O bir şeyi dilerse onun emri sadece ona 'ol' demesidir, o da oluverir." (Yasîn, 36/82). Bu ise müslümanlar için cihada ve şehadete teşvik içindir. Ölüm kaçınılmaz olduğuna ve kaçışın bu konuda faydası olmayacağına göre en güzeli ölümün Allah'ın yolunda olmasıdır [93] Ebu Hayyan der ki: "Bu buyrukta hazif vardır, ifadenin takdiri şöyledir: (Allah onlara ölün deyince) Onlar da ölüverdiler. Burada ölümden anlaşılan zahir ifade, ruhların cesedlerinden ayrılmasıdır. Sekiz gün yahut yedi gün öldükleri söylenmiştir" [94]
Durum her ne olursa olsun -ayet-i kerimenin zahirinin delâlet ettiği üzere-ölüm ve diriliş fiilen vuku bulmuştur. Allah her şeye gücü yetendir. İsrailoğulları döneminde ve başka kavimler arasında geçen bu gibi olaylar Kur"an-ı Kerim kıssalarında birkaç defa tekrarlanmıştır.
Bu kavmin yurtlarından çıkışlarının sıtma veya taundan mı yoksa cihaddan kaçışları dolayısıyla mı olduğuna dair nakledilen rivayetler sabit olmadığına göre benim de görüşümce bunun anlamı Taberî'nin dediği gibidir: Yüce Allah peygamberi Muhammed (s.a.)'e durumuna dikkat çektiği bir kavim ile ilgili haber vermektedir.
Bunlar ölümden kaçmak kasdıyla yurtlarından çıkmışlar, Yüce Allah da onları öldürmüş, sonra da diriltmiştir. Böylelikle hem onlar, hem de onlardan sonra gelen herkes, öldürmenin ancak Yüce Allah'ın elinde olduğunu bilsinler. Yüce Allah'ın bu ayet-i kerimeyi Muhammed ümmetine cihad emrini vermeden önce indirmiş olması çok anlamlıdır.
Muhakkak Allah göstermiş olduğu göz kamaştırıcı ayetler ve kesin delilleri ile insanlar üzerinde büyük bir lütuf sahibidir. Sözü geçenlerin diriltilmesi aynı zamanda Kıyamet gününde bedenen dirilişin gerçekleşeceğine dair kat'î bir delildir. Yahut: Yüce Allah'ın, taun, hastalık veya düşman ile onları sınaması onlar için Allah'ın bir lütfudur. Böylelikle O ibret ve öğüt almalarını, uğradıkları musibetlerden imana dair ibret ve dersler çıkarmalarını murad etmektedir. Çünkü hayatın acı gerçekleri ve musibetleri gerçek yiğit ve mert insanların kim olduğunu ortaya çıkarır, ümmeti -eğer gaflet sarmışsa- diriltir, yanlış gidişata karşı uyarıda bulunur.
Fakat insanların çoğunluğu, Yüce Allah'ın din ve dünyalarında kendilerine ihsan etmiş olduğu nimetlere karşı şükretmezler. Bundan dolayı Yüce Allah hak sözünü yüceltmek ve yaymak için Allah yolunda fedakârlıklarda bulunmayı ve savaşmayı emretmektedir. Çünkü korkunun ecele faydası yoktur ve Allah'tan ancak Allah'a sığınılır. Allah söylenen her sözü işiten, yapılan her işi bilendir. Herkesi dünyada yaptıklarından hesaba çekecektir.
Ümmetlerin yok oluşlarının korkaklık ve cimrilik olmak üzere iki sebebi olduğundan dolayı korkaklığı, korkmayı ve Allah'ın kaderinden kaçmayı ayıplayan önceki ayet-i kerime ile birlikte, Allah yolunda bolca, cömertçe infak etmeye davet eden: "Allah'a güzel bir ödünç verecek kimdir..." ayeti zikredilmektedir. Yüce Allah'ın burada "infak"dan "ödünç" diye sözetmesi, kullarını Allah yolunda infaka teşvik içindir. Yüce Allah bu ayet-i kerimeyi Kitab-ı Aziz'inin başka yerlerinde de tekrarlamıştır. Esasen göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Göklerin ve yerin hazineleri yalnızca O'nun elindedir. O dilediğine rızkı yayar ve dilediğine daraltır. O infak edenlere sevabı kat kat fazlasıyla verir ve bu katların sayısını Allah'tan başka kimse bilemez. Verdiği sevabın katlarının örneklerinden birisi de Yüce Allah'ın şu buyruklarında ifade edilmektedir: "Mallarını Allah yolunda infak edenlerin misali yedi başak bitiren ve her başağında yüz tane bulunan bir tohum gibidir. Allah dilediğine kat kat verir, Allah (bol bol veren) Vâsi'dir, Alîm'dir." (Bakara, 2/261). O bakımdan infak edin, herhangi bir endişeniz olmasın. Rızık veren Allah'tır. O kullarından dilediğinin rızkını daraltır, dilediklerininkini ise genişletir; kıyamet gününde dönüş ve varılacak yer yalnız O'nun huzurudur. O bakımdan ey müminler! Salih amel işleyiniz, siz bunun semeresini ahiret yurdunda Yüce Allah'ın huzuruna dönüşünüz vaktinde bulacaksınız.[95]
[92] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 1/655.
[93] Zemahşerî 1/286.
[94] el-Bahru'l-Muhît, 11/250.
[95] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 1/656-658.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder