İlâhi Kudretin Bazı Delilleri:
1- Bütün mülk elinde bulunanın şanı ne yücedir ve O, herşeye kadirdir.
2- O hanginizin daha güzel amelde bulunacağını denemek üzere ölümü ve hayatı yaratandır. O Aziz'dir, Gafur'dur.
3- O tabaka tabaka yedi gök yaratandır. Rahman'ın yaratışında hiçbir düzensizlik göremezsin. Haydi gözü(nü) çevir de bak! Bir çatlak görecek misin?
4- Sonra gözü(nü) tekrar tekrar çevir ve bak. Göz hor ve hakir, yorulmuş olarak yine sana dönecektir.
5-And olsun biz dünya semasını kandillerle süsledik. Onları şeytanlara atış taneleri yaptık. Ayrıca onlara sa'îr (cehennem) azabını hazırladık.
Açıklaması:
"Bütün mülk elinde bulunanın şanı ne yücedir ve o herşeye kadirdir." Yüce Allah öğretmek ve irşad etmek amacıyla yüce zatının şanını dile getirmekte, bütün yaratılmışlarda dilediği şekilde biricik tasarruf sahibi olduğunu, herşeye tam bir kudretle güç yetirdiğini ve hiçbir şeyin onu aciz bırakmadığını belirtmekte, mülkünde dilediği gibi tasarruf ettiğini anlatmaktadır. O aziz kılar, zelil eder, yüceltir, alçaltır, nimet verir, intikam alır, verir, vermez, kimse O'nun hükmüne karşı çıkamaz. Hikmeti, adaleti ve mutlak egemenliği dolayısıyla yaptıklarından dolayı kimse O'nu sorgulayamaz.
"Tebareke: Ne yücedir" lafzı, O ne yüce ve ne azametlidir, demektir. Kemâlin en ileri derecesini, yüceltmenin ve kutsamanın en ileri noktasını ifade eder. Bundan dolayı Yüce Allah'tan başkası hakkında kullanılması caiz değildir.
Ayet üç hususa delildir: Şanı Yüce Allah kendi dışındaki bütün varlıklardan yüce ve büyüktür. Göklerde ve yerde, dünyada ve ahirette mutlak malik ve tasarruf sahibi olan O'dur. Tam kudret ve herşeyin üzerinde mutlak egemenlik yalnız O'nundur.
Yüce Allah'ın kudret ve ilminin tecellilerinden bazıları şunlardır:
1- "O hanginizin daha güzel amelde bulunacağını denemek üzere ölümü ve hayatı yaratandır. O Azizdir, Gafur'dur." Yani ölümü ve hayatı ezelden beri var eden ve takdir eden O'dur. Mükellef olmanın anlamını idrak etmeleri ve gereğini yerine getirmeleri için insanlara aklı O vermiştir. Böylelikle O onlara karşı amellerini sınayan bir kimsenin tutumu ile davranacak ve bundan dolayı amellerinin karşılığını verecektir ve böylelikle aralarında Yüce Allah'a kimin daha itaatkâr, daha ihlaslı, hangilerinin amelinin daha hayırlı olduğunu onlara göstermiş olacaktır. O güçlü, mutlak galip, kimse tarafından yenik düşürülemeyen ve kimsenin aciz bırakamayacağı, kahredici gücün sahibidir. Bununla birlikte kendisine isyan edip, muhalefette bulunduktan sonra günahlarından tevbe edip kendisine yönelen kimseleri de mağfiret edendir, günahlarını örtendir. Şanı Yüce Allah aziz ve kahredici güce sahip olmakla birlikte mağfiret buyurandır, rahmet edendir, affedip bağışlayandır. Bir başka ayet-i kerimedeki şu buyruğunda dile getirildiği gibi: "Kullarıma haber ver ki: Ben, gerçekten ben, gafur ve rahimim ve hiç şüphesiz benim azabım da elbette can yakacak bir azaptır." (Hicr, 15/49-50)
Ayet, ölümün var olması istenen bir durum olduğunun delilidir. Çünkü ölüm de mahlûktur. Ölüm ruhun beden ile ilişkisinin kesilmesi ve bedenden ayrılmasıdır. Hayat ise ruhun beden ile ilişkili olması ve onunla bağlantılı bulunması halidir. Hayatın var edilmesi demek, ruhun canlı varlıklarda yaratılması demektir. İnsanın yaratılması da bu kabildendir. İbti-lâ (denemek)in aslî maksadı ise iyilikte bulunanların ne kadar mükemmel iyilik yaptıklarının ortaya çıkartılmasıdır.
İbni Ebi Hatim, Katade'den rivayetle Yüce Allah'ın: "Ölümü ve hayatı yaratandır." buyruğu hakkında dedi ki: Rasulullah (s.a.) şöyle derdi: "Şüphesiz Allah, Adem oğullarını ölüm ile zelil kılmıştır. Dünyayı hayat yurdu, sonra da ölüm yurdu kılmıştır. Ahireti ise önce amellerin karşılıklarının görüleceği yer, sonra da ebedi kalıcılık yurdu olarak takdir buyurmuştur."
Ayette hayattan önce ölümün sözkonusu edilmesi, amelde bulunmaya iten en güçlü etken oluşundan dolayıdır.
2- "O tabaka tabaka yedi gök yaratandır. Rahman'in yaratışında hiçbir düzensizlik göremezsin. Haydi gözü(nü) çevir ve bak. Bir çatlak görecek misin?" Yani biri diğerinin üstünde uyumlu bir şekilde var olan yedi göğü yoktan var eden O'dur. İsra hadisiyle başka hadislerde de belirtildiği üzere biri diğerinden ayrıdır. Bunları birbirine çekim kanunu bağlamaktadır. Rahman olan Allah'ın yarattıkları üzerinde dikkatle düşünen kişi, sen orada herhangi bir çelişki, bir ayrılık, bir uyumsuzluk görebiliyor musun? Semaya tekrar tekrar bak ve düşün. Orada herhangi bir yarık ya da çatlak görebilir misin? İşte bu, göklerin yaratılışlarının pek muazzam olduğunu ve onlarda herhangi bir kusur bulunmadığını, onları yaratanın mükemmel bir kudret, kapsamlı, son derece sağlam ve herşeyi sağlam yapan, bütün incelikleri kuşatan bir ilim sahibi olduğunu göstermektedir. Bu ayetin bir benzeri de şudur: "Allah Odur ki gökleri gördüğünüz şekilde direksiz yükseltmiştir. Sonra Arş üzerinde istiva etmiştir. Güneşe de, aya da emrine boyun eğdirmiştir. Herbiri belirli bir süreye kadar akıp gider." (Ra'd, 13/2)
Semâ (gök); hakikatini Allah'tan başka kimsenin bilmediği bir maddedir. Eski ölçümlerle yerden beş yüz yıllık bir uzaklıktadır. Şu anda ise uzay yolculukları programlarının da gösterdiği gibi bu uzaklık millerle ifade edilmektedir. Semadan kastın, gezegenlerin yörüngeleri olduğu da söylenmiştir. Astronomi bilginlerinin görüşüne göre yörünge gezegenin dolaştığı boşluktur. Bizler gezegenlerin farklı boyutlarda ve değişik uzaklıklarda olduklarını bildiğimize göre yedi göğün boyutları hakkında da bir tasavvura sahip olabiliriz. Güneş sistemi ile diğer yıldız sistemleri "kâinat" diye bilinen şeyi oluşturur. Güneş sistemi tabiri astronomide güneş ile gezegenler ve bunların uyduları hakkında kullanılır. Bunlar da güneşe olan uzaklıklarına göre şöylece sıralanır: Utarit (Merkür), Zühre (Venüs), Dünya, Merih (Mars), Müşteri (Jüpiter), Zuhal (Satürn), Uranüs, Neptün ve Plüton
Yıldız kümeleri ise bazen birkaç günde bir renk değiştiren oldukça uzak güneşlerdir.
"Sonra gözü(nü) tekrar tekrar çevir ve bak. Göz hor ve hakir yorulmuş olarak yine sana dönecektir." Yani arka arkaya, defalarca bak ve incele. Ne kadar çok bakarsan bak, her seferinde göz göklerin yaratılışında herhangi bir tutarsızlık ya da kusur görmekten yana zelil ve küçülmüş olarak sana geri dönecektir. Çokça inceleyip gözetlemekten ve tekrar tekrar bakmaktan dolayı da bitkin düşecektir. Bir başka anlatımla ayetin anlamı şudur: Sen ey muhatap insan, istediğin kadar defalarca bak. Yine de herhangi bir tutarsızlık ya da kusur göremeyip, alçalmış olarak gözünü geri çevireceksin.
"Tekrar tekrar (ayetteki lafzî manasıyla: iki defa)" buyruğundan kasıt, bir tutarsızlık olduğunu tespit etmek amacıyla defalarca bakmaktır.
3- "And olsun biz dünya semasını kandillerle süsledik. Onları şeytanlara atış taneleri yaptık. Ayrıca onlara sa 'îr azabını hazırladık." Yani and olsun biz insanlara en yakın olan göğü sabit yıldızlarla ve hareket eden gezegenlerle süsledik. Böylelikle bu göğün hilkati çok daha güzel, şekli daha alımlı olmuştur. Yıldızlardan kandiller diye söz edilmesi, kandillerin aydınlık saçması gibi yıldızların da etrafı aydınlatmalarıdır. Bu yıldızların bir kısmından bazı alevler yahutta bunların yakınlarından şeytanların kendileriyle taşlandığı atış taneleri de takdir buyurulmuştur. Dünyada ateş aleviyle yakılmalarından sonra ahirette şeytanlara alev alev yanan ateş azabı da hazırlanmıştır. Buna sebep ise onların fesatları ve bozgunculuklarıdır.
Dünya semasının süsü olmanın dışında, şeytanlara atış taneleri kılınmaları yıldızların bir diğer faydasıdır. Nitekim Yüce Allah (yıldızların faydaları hakkında) şöyle buyurmaktadır: "Ve nice alâmetler de (yarattı). Onlar yıldızlarla da yollarını bulurlar." (Nahl, 16/16)
Katade dedi ki: Allah yıldızları üç maksatla yaratmıştır. Gök için bir ziynettirler. Şeytanlar için atış taneleridir. Kara ve denizde de onlarla yol bulmak için alâmetlerdir. Yıldızlar hakkında kim başka bir açıklama getirirse kendi görüşüne dayanarak bir şeyler söylemiş ve hakkında bilgisi olmayan şeyler için de kendisini zorlamış olur.
Bu ayetin bir benzeri de Yüce Allah'ın şu buyruklarında geçmektedir: "Muhakkak biz dünyaya en yakın gökyüzünü bir süsle (yani) yıldızlarla süsledik ve itaatten çıkan her şeytandan koruduk. Onlar mele-i a 'layı dinleyemezler ve her taraftan sürülüp atılırlar; kovularak; onlar için sürekli bir azap da vardır. Meğerki hızlıca hırsızlayıp bir şey kapan olsun. Hemen arkasından parlak, belirli bir alev ona yetişir." (Saffat, 37/6-10) [1]
[1] Vehbe Zuhayli, Tefsiru’l-Münir, Risale Yayınları: 15/12-14.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder