8 Temmuz 2019 Pazartesi

Allah'ın Zaferi

 
Allah'ın isimlerinden on dört tanesinin peş peşe sıralandığı Haşr ( Benî Nadir ) süresi Müslümanların Yahudilere karşı kazandığı zaferden söz eder. H. 4. yılda Benî Nadir Yahudileri Hz. Peygamber ( s.a.v.) ile yaptıkları anlaşmaya riâyet etmediler. Mekkeli müşriklerle İslamı imha etme konusunda anlaşıp Hz.Peygamber'i ( s.a.v.) öldürmeyi planladılar. Onların bu suikast girişimlerinin üzerine Allah'ın Rasulü ( s.a.v. ) savaş kararı aldı. Benî Nadirlilere Medine'yi terk etmeleri için on gün süre tanıdı. Bu arada münafıklar Yahudilere yardım vaadinde bulundular. Yahudiler, kendilerini koruyacağını zannettikleri kalelerine çekildiler. Yahudiler Müslümanların kuşatmasına ancak yirmi gün dayanabildiler. Münafıkların yardımları da gelmeyince Benî Nadirliler - İslamı kabul eden iki kişi hariç-Medine'yi terk edip Şam ve Hayber bölgesine göç etmek zorunda kaldılar. Hz. Muhammed ve Hayatı, A. H. Berki, O. Keskioğlu, D.Ġ.B.Yay. s. 289, Ank. 1991.  

Bu zafer, Haşr sûresinde anlatıldıktan sonra Esmâ-i Hüsnâ'dan on dört tanesi art arda sıralanarak başarının gerçek mahiyeti ortaya konur. Hz. Peygamber (s.a.v) ve ashabı Allah'ı Kuran'da anlatıldığı şekilde tanıyıp iman ettiler. Allah'ı bu isimlerle kabullendiler. Bu isimler onların hayatına yön verdi. İsimlerin kazandırdığı bilgi ve imanla yaşadılar. Hayatlarının hiçbir bölümünde Allah'tan başka hiçbir ilâh kabul etmediler. Rahmeti ancak Allah'tan beklediler. O'nun en büyük rahmeti olan Kuran'a sımsıkı sarıldılar. Mülkün ve otoritenin gerçek sahibinin Allah olduğunu öğrendiler. O'ndan başkasını söz sahibi kabul etmediler. Her işlerinde O'na müracaat ettiler. Kutsallığı da O'na verdiler. Allah'ın her türlü eksiklik ve olumsuzluktan uzak olduğuna inandılar. Allah'ı hem gerçek güç ve kuvvetin hem de izzet ve şerefin tek kaynağı bildiler. O asla mağlup edilemeyecek mutlak galiptir. Kulları aziz eden de O'dur, zelil kılan da O'dur. 

Allah dilediği şeyleri zorla yaptırma güç ve yetkisine sahiptir. Aynı zamanda kırık gönülleri tamir eden, zayıfı güçlendiren, fakiri zenginleştiren, zoru kolaylaştıran ve musibete uğrayanlara yardım eden de O'dur. Onlar Allah'ın azamet ve büyüklük sahibi olduğu halde kibirlenmediğini bilirler. Asla büyüklenmezlerdi. Bütün bu sayılan güzel vasıflara ancak yaratan, şekil ve suret veren Allah sahiptir. Onlar Allah'ı hem yaratan hem de en iyi bilen olarak tanıdılar. Böylece O'nu hem yoktan var eden hem de emretme ve kulların hayatlarına karışma yetkisine sahip olarak kabul ettiler. 

Allah da kendisini bu şekilde tanıyan ve tanıtan kullarına yardım eder. O, kendisine böyle iman eden her topluma yardım eder. O'nun yardımında zaman ve mekan sınırı asla yoktur. Her yerde ve her zaman yardımı hak eden toplumlara Allah yardım elini uzatır. Ama Allah, kendisini yukarıda belirtildiği şekilde tanıyıp kabullenmeyenlere asla yardım etmez. Bu yasa her zaman ve her toplum için geçerlidir. 

"Ey iman edenler! Eğer Allah'ın davasına yardım ederseniz O da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlamlaştırır."  Muhammed 7

"Allah, iman edip salih ameller işleyenlere, tıpkı kendilerinden önce gelip geçen bazı toplumları egemen kıldığı gibi, onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına; onlar için razı olduğu dini (İslâm) kuvvetle kökleştireceğine ve korku ve endişelerinden güvene kavuşturacağına dair söz vermiştir. Çünkü bunlar bana kulluk eder, bana hiçbir şeyi ortak olarak tanımazlar." Nûr 55.

Hiç yorum yok: