Malın Kötüsünden Değil İyisinden İnfak Etmek
267- Ey iman edenler! Kazandıklarınızın en güzellerinden ve sizin için yerden çıkardığımız şeylerden infak edin» Arasından göz yummaksızın alıcısı olmayacağınız adi şeyleri vermeye yeltenmeyin. Bilin ki Allah Ganî'dir, Ha-mîd'dir.
Nüzul Sebebi
Hâkim, Tirmizî, İbni Mace ve başkalarının rivayetine göre el-Berâ b. Azîb şöyle demiştir: Bu ayet-i kerime biz Ensar topluluğu hakkında nazil oldu. Bizim hurmalarımız vardı. Müminler hurma ağaçlarından çokluk veya azlık miktarına göre bir şeyler getirirdi. Hayır yapmayı arzulamayan insanlar ise henüz olgunlaşmamış hurma salkımlarını yahut kırılmış salkımları getirir ve bunları (mescidin bir yerine) asardı.[28] Bunun üzerine Yüce Allah, Ey iman edenler, kazandıklarınızın en güzellerinden... infak edin. "buyruğunu indirdi.
Ebu Davud, Nesaî ve Hakim'de Sehl b. Huneyften şöyle dediğini rivayet etmektedir: Bazı insanlar mahsullerinden en kötülerini seçiyor ve bunları sadaka diye veriyorlardı. Bunun üzerine, "Arasından... alıcısı olmayacağınız adi şeyleri vermeye yeltenmeyin" ayeti nazil oldu.
Yine Hakim, Cabir'den şöyle dediğini rivayet etmektedir: Resulullah (s.a.) fıtır sadakası olarak bir sâ' hurma verilmesini emretti. Adamın birisi adi bir hurma getirdi. Bunun üzerine Kur'an-ı Kerim'den, "Ey iman edenler, kazandıklarınızın en güzellerinden... infak edin" ayeti nazil oldu.
İbni Ebî Hatim de İbni Abbas'tan şöyle dediğini rivayet etmektedir: Resulullah (s.a.)'ın ashabı ucuz yiyecekleri satın alıyor, bunları sadaka olarak veriyorlardı. Bunun üzerine de Yüce Allah bu ayet-i kerimeyi indirdi. [29]
Açıklaması
Ey iman vasfına sahip olanlar! Ben sizlere malların temiz ve kaliteli olanını infak etmenizi emrediyorum. İster nakit, ister davar, ister tahıl, ister ekin, ister ticarî mal ve madenler, hazineler ve (cahiliye devrinde gömülmüş olan) ri-kazlar gibi başkaları olsun. Bu Yüce Allah'ın şu buyruğunu andırmaktadır: "Siz sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe iyiliğe (birre) kavuşamazsınız." (Âl-i İmran, 3/92). Mallarınızın adi ve kalitesiz olanını seçip infak etmenizi de yasaklıyorum. Çünkü muhakkak Allah hoş ve temizdir. Ancak hoş ve temiz olanı kabul eder. Sizin hoşlanmayacağınız şeyleri kabul etmez. Ayet-i kerimede geçen "adî (el-habîs)" kelimesi iki anlamda kullanılır: Birincisi Buharî ile Müslim tarafından rivayet edilen hadis-i şerifte geçtiği gibi, faydasız demektir: "Tıpkı körüğün demirin faydasız kirlerini (hubs) giderdiği gibi." İkincisi ise insan nefsinin kabul etmediği şey. İşte, "Adi şeyleri vermeye yeltenmeyin" ayetinde kastedilen de budur.
Adi ve bayağı olan şeyleri sadaka olarak vermek nasıl hoşunuza gider? Halbuki sizler herhangi bir şeyi görmezlikten gelmek kasdıyla gözünü yumup da ondaki kusuru görmeyen kişinin göstereceği kabilden bir kolaylık ve bir hoşgörü ile olmadıkça kendiniz için öyle bir şeye razı olmazsınız. Alacağınız olan bir kimse hakkınızdan daha aşağısını getirecek olsa, bunu hakkınızdan daha aşağısına razı olmadıkça, tam hakkınız verilmiş hesabıyla almazsınız. Peki, kendiniz için razı olmadığınız bir şeye benim için nasıl razı olursunuz? Benim üzerinizdeki hakkım, mallarınızın en temiz ve en nefis olanlarındandır.
Bilin ki muhakkak Allah -her ne kadar size hoş ve temiz olanı ve sadaka vermeyi emretti ise de- buna ihtiyacı yoktur. İnfakınıza muhtaç değildir. O, bütün yaratıklarına ihtiyacı olmayandır. O'nun size bu emri vermesi sizin menfaatinizedir; zengin ile fakir arasında eşitliği gerçekleştirmek, infak ettiğiniz şeylerde sizi sınamak içindir. O bakımdan adi olanları vermekle O'na yaklaşmaya kalkışmayın. Aynı şekilde O, bütün fiilleri, buyrukları, şeriatı, kaderi ve nimetleri dolayısıyla hamde ve şükre lâyık olandır. Allah'ın nimet olarak ihsan ettiği şeylerin hoş ve temiz olanlarını infak etmek ise, O'nun celâline yakışan hamdin bir parçasıdır. [30]
[28] Bunlar Resulullah (s.a.)'in mescidindeki iki direk arasında bulunan bir ipin üzerine asılırdı.
Muhacirlerin fakirleri de gelip ohdan yerlerdi. Kişi bu şekilde olgunlaşmadan kurumuş salkımları getirir ve bunları infak etmenin caiz olduğunu sanırdı.
[29] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 2/57-58.
[30] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 2/58-59.
Hâkim, Tirmizî, İbni Mace ve başkalarının rivayetine göre el-Berâ b. Azîb şöyle demiştir: Bu ayet-i kerime biz Ensar topluluğu hakkında nazil oldu. Bizim hurmalarımız vardı. Müminler hurma ağaçlarından çokluk veya azlık miktarına göre bir şeyler getirirdi. Hayır yapmayı arzulamayan insanlar ise henüz olgunlaşmamış hurma salkımlarını yahut kırılmış salkımları getirir ve bunları (mescidin bir yerine) asardı.[28] Bunun üzerine Yüce Allah, Ey iman edenler, kazandıklarınızın en güzellerinden... infak edin. "buyruğunu indirdi.
Ebu Davud, Nesaî ve Hakim'de Sehl b. Huneyften şöyle dediğini rivayet etmektedir: Bazı insanlar mahsullerinden en kötülerini seçiyor ve bunları sadaka diye veriyorlardı. Bunun üzerine, "Arasından... alıcısı olmayacağınız adi şeyleri vermeye yeltenmeyin" ayeti nazil oldu.
Yine Hakim, Cabir'den şöyle dediğini rivayet etmektedir: Resulullah (s.a.) fıtır sadakası olarak bir sâ' hurma verilmesini emretti. Adamın birisi adi bir hurma getirdi. Bunun üzerine Kur'an-ı Kerim'den, "Ey iman edenler, kazandıklarınızın en güzellerinden... infak edin" ayeti nazil oldu.
İbni Ebî Hatim de İbni Abbas'tan şöyle dediğini rivayet etmektedir: Resulullah (s.a.)'ın ashabı ucuz yiyecekleri satın alıyor, bunları sadaka olarak veriyorlardı. Bunun üzerine de Yüce Allah bu ayet-i kerimeyi indirdi. [29]
Açıklaması
Ey iman vasfına sahip olanlar! Ben sizlere malların temiz ve kaliteli olanını infak etmenizi emrediyorum. İster nakit, ister davar, ister tahıl, ister ekin, ister ticarî mal ve madenler, hazineler ve (cahiliye devrinde gömülmüş olan) ri-kazlar gibi başkaları olsun. Bu Yüce Allah'ın şu buyruğunu andırmaktadır: "Siz sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe iyiliğe (birre) kavuşamazsınız." (Âl-i İmran, 3/92). Mallarınızın adi ve kalitesiz olanını seçip infak etmenizi de yasaklıyorum. Çünkü muhakkak Allah hoş ve temizdir. Ancak hoş ve temiz olanı kabul eder. Sizin hoşlanmayacağınız şeyleri kabul etmez. Ayet-i kerimede geçen "adî (el-habîs)" kelimesi iki anlamda kullanılır: Birincisi Buharî ile Müslim tarafından rivayet edilen hadis-i şerifte geçtiği gibi, faydasız demektir: "Tıpkı körüğün demirin faydasız kirlerini (hubs) giderdiği gibi." İkincisi ise insan nefsinin kabul etmediği şey. İşte, "Adi şeyleri vermeye yeltenmeyin" ayetinde kastedilen de budur.
Adi ve bayağı olan şeyleri sadaka olarak vermek nasıl hoşunuza gider? Halbuki sizler herhangi bir şeyi görmezlikten gelmek kasdıyla gözünü yumup da ondaki kusuru görmeyen kişinin göstereceği kabilden bir kolaylık ve bir hoşgörü ile olmadıkça kendiniz için öyle bir şeye razı olmazsınız. Alacağınız olan bir kimse hakkınızdan daha aşağısını getirecek olsa, bunu hakkınızdan daha aşağısına razı olmadıkça, tam hakkınız verilmiş hesabıyla almazsınız. Peki, kendiniz için razı olmadığınız bir şeye benim için nasıl razı olursunuz? Benim üzerinizdeki hakkım, mallarınızın en temiz ve en nefis olanlarındandır.
Bilin ki muhakkak Allah -her ne kadar size hoş ve temiz olanı ve sadaka vermeyi emretti ise de- buna ihtiyacı yoktur. İnfakınıza muhtaç değildir. O, bütün yaratıklarına ihtiyacı olmayandır. O'nun size bu emri vermesi sizin menfaatinizedir; zengin ile fakir arasında eşitliği gerçekleştirmek, infak ettiğiniz şeylerde sizi sınamak içindir. O bakımdan adi olanları vermekle O'na yaklaşmaya kalkışmayın. Aynı şekilde O, bütün fiilleri, buyrukları, şeriatı, kaderi ve nimetleri dolayısıyla hamde ve şükre lâyık olandır. Allah'ın nimet olarak ihsan ettiği şeylerin hoş ve temiz olanlarını infak etmek ise, O'nun celâline yakışan hamdin bir parçasıdır. [30]
[28] Bunlar Resulullah (s.a.)'in mescidindeki iki direk arasında bulunan bir ipin üzerine asılırdı.
Muhacirlerin fakirleri de gelip ohdan yerlerdi. Kişi bu şekilde olgunlaşmadan kurumuş salkımları getirir ve bunları infak etmenin caiz olduğunu sanırdı.
[29] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 2/57-58.
[30] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 2/58-59.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder