28 Mart 2019 Perşembe
Yaşlılar problem değil cennettirler-Faruk Beşer
...İhsan, kulun yaptığı işi Allah’ı görüyor gibi en mükemmel şekliyle yapmasıdır. Hem yaptığı işin güzel olması, hem de o işi en güzel şekliyle yapması. Allah, sadece kendisine kulluk edilmesi hükmünün yanı başına, anneye babaya ihsanda bulunmayı koymuştur. Dikkatle bakıldığında bunu bildiren ayette konumuz olan yaşlı bakımı meselesinin en önemli ipuçlarının bulunduğunu görürüz. Önce meali verelim:
‘Rabbin sadece O’na kulluk etmeniz ve annenize babanıza ihsanda bulunmanız hükmünü koymuştur. Eğer onlardan biri ya da her ikisi senin yanında iken yaşlanırsa sakın onlara öf bile deme, onları azarlama, onlara güzel konuş. Tevazu kanadını onlara merhametle indir ve de ki, ey Rabbim, onlar beni küçükken nasıl baktılarsa sen de onlara öyle merhamet eyle. Rabbiniz sizin içinizi bilir, eğer siz O’nun beğendiği kullar olursanız, tam tövbe edenler için O elbette Gafûr’dur/günahları çokça bağışlayıp siler. Akrabanın, muhtaçların ve yolda kalmışların haklarını da ver, gereksiz harcamalar da yapma (İsra 23-26).
Demek ki, Allah’a kulluğun gereği, anneye babaya ihsanda bulunmaktır. Yani onlara hem gereken iyiliği yapacaksınız, hem de bu yaptığınız içten ve isteyerek olacak. Yaşlıya bakmada en önemli nokta burasıdır. Onların ihtiyaçları konusunda her şeyi yerine getirmiş olabilirsiniz ama bu kalpten, sevgi ve merhametle, ihsan ile değilse eksik olur. Bugün beden dili diye bir şeyden söz edilir. Biz ona kalpten kalbe yol vardır deriz. Onlar sizin gülümsemenizin bile içten olup olmadığını anlarlar. Onlar için yaptıklarınızı yük sayıyorsanız, ya da daha ilerisi, ölse de kurtulsak diye düşünüyorsanız, onlara bakmış olsanız dahi bunu ihsan ile yapmıyorsunuz demektir.
Allah, mesela çocuklarınıza merhametle bakın demiyor, çünkü insanın çocuğuna bakacağı merhameti, şefkati ve sevgiyi O zaten annesinin babasının fıtratına koymuş, artık böyle yapın denmesine gerek kalmamış. Ama çocukların anne babasına bakması söz konusu olduğunda, ‘tevazu kanadını onlara merhametle indir’ buyurmuş, yani bu görev duygulardan çok, akla ve imana bağlanmış. Arkasından da bunun ölçüsü verilmiş: ‘ve de ki, ey Rabbim, onlar beni küçükken nasıl baktılarsa sen de onlara öyle merhamet eyle’. Yani ihsan ile davranıp davranmadığını bununla test edebilirsin. Bakalım onlar için yapılacak her şeyi yaptıktan sonra böyle bir dua da edebiliyor musun? Sen küçükken onlar sana yaşaman için bakıyorlardı, sen de şimdi içinden gelerek bunu onların yaptığı gibi yapabilecek misin? Onlara o merhamet hissini duyabilecek misin? İnsan bazen kendisini de kandırıp bunu göstermelik olarak yapabilir, ama ‘Rabbiniz sizin içinizi iyi bilir’. Bakalım içten gelerek mi yapıyorsunuz, yüksünerek mi? Bu konuda hatalarınız olursa, sizin kendinizi düzeltmeniz halinde Allah onları bağışlar ve size her kademede bu ihsanı yaşama şansını tekrar verir.
Ayeti kerimede dikkat çeken bir husus da şudur: Böyle ihsan ile bakımı herkes öncelikle annesi babası için yapacaktır, ancak bu şansa sahip olmayan yaşlı yakınlarınız da bulunabilir. O zaman ‘akrabanın, muhtaçların ve yolda kalmışların haklarını da vermelisin’. Burada ihsan ile bakmaktan ziyade ‘vermek’ vardır. Yani size muhtaç olan yaşlı bir yakınınızın bakılmasına da katkıda bulunmalısınız. Hakları deyince de bu sadece maddi vermeler değildir, ilgi, sevgi ve sıla da onların hakkıdır. O halde bunu bir lütfunuz olarak görmeyeceksiniz, aksine bu, sizin üzerinizde onların hem dinen/ahlaken, hem de hukuken bir haklarıdır. O halde yaptığınızı minnetle yapmayacaksınız.
Evet, yaşlılara, insana yaraşır biçimde bakmanın merkezinde bu inanç ve bu varlık görüşü vardır. Sizin sebebi vücudunuz, varlık alanına çıkmanızın son halkası olan anne babanızdır. Onları da Allah var etmiştir. O halde ‘Allah’a da onlara da şükretmelisiniz’ (Lokman 14). Bunun tek istisnası, onların sizden Allah’ın emrine zıt bir talepte bulunmalarıdır. O zaman da kural şudur: ‘Halika isyan ederek mahlûka itaat edilmez’.
Eğer meseleye böyle bakılırsa yaşlılık problem olmaz, nimet olur ve mesele kökünden halledilmiş olur. Annesinin babasının yaşlılığını görüp de cennete girmeyi başaramayanları Resulüllah (sa) ‘yazıklar olsun, yazıklar olsun, yazıklar olsun’ diye azarlamıştır...
Yazının tamamı için:
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder