“Sayın Sifil, Recm ile ilgili düşüncelerinizi okudum. Yazık diyorum. Demek ki insan çok okumakla alim olmuyor. Bence insanların analiz yeteneği, kıyas ve hissedebilme gücü çok önemli. Allah Kur’an’da zinanın cezasını çok açık vermiş. Yok ayet nesh oldu, vardı da keçi yedi; ne gerek var bunlara? Allah Kur’an’ın indirildiği gibi kıyamete kadar korunacağını söylemiyor mu? Bir Peygamberin sözleri nasıl vahiy olabilir? Tabi ki yücelerin yücesi insanlardır, bunları kimse tartışmaz. Ama neredeyse Allah’la mukayese edeceğiz yüceltmek için. Bu iş insanı sakata götürür kesinlikle. Eğer Peygamberimiz recm uygulamışsa bile bunu yahudi toplumuna uygulamış olabilir. Sanıyorum Hadis alimi olduğunuz için Peygamberimizden gelen (geldiği ?) varsayılan her şeye temkinli yaklaşıp, olabilir diyorsunuz. Herkes bu hadislere binlerce uydurma karıştığını biliyor ve söylüyor. Şunu lütfen iyi anlamalıyız, Kur’an tek ve yegane doğrudur, Kur’an’la çelişebilecek herşey yalandır. Yorumlarınızda ayetlere atıfta bulunursanız daha iyi olur. Saygılar.”
Okuyucumun –iyi niyetle yapıldığından şüphe duymadığım– bu yorumlarında Kur’an ve Sünnet’i “okuma” konusunda bir problem bulunduğunu söylemeliyim. Sünnet’in hücciyyeti bağlamındaki tartışmalardan ve konuyla ilgili delillerden burada sarf-ı nazar edeceğim. Zira konunun ilgilileri, bu tartışmanın karşılıklı argümanlarını zaten biliyor. Hatta Sünnet’in hücciyyeti tartışmasının bir anlamda “sıktığı”nı da söylemek mümkün…
Ancak hiç olmazsa şu basit soruların cevabını “net” olarak vermek durumundayız:
1. Kur’an’ın neresinde mü’minlerin uymakla yükümlü bulunduğu yegâne kaynağın Kur’an olduğu ve bunun da 6.600 küsür ayetin tekil normatif/somut ahkâmından ibaret olduğu kaydedilmiştir?
2. Kur’an’ın pek çok ayetinde “Allah’a itaat” yanında “Resul’e itaat”in de ayrıca vurgulanmasının manası nedir?
3. Eğer zina suçunun cezası Kur’an’da zikredilen “celde”den ibaret ise, Hz. Peygamber (s.a.v) hangi yetkiyle Kur’an dışına çıkarak, Yahudiler’e recm cezası uygulamıştır?
4. Hz. Peygamber (s.a.v)’in, “dinin tebliğ ve uygulaması” bağlamındaki sözleri vahiy kaynaklı değilse Kur’an’ın Hz. Peygamber (s.a.v) tarafından “murad-ı ilahî”ye uygun beyan edildiğinden nasıl emin olacağız?
5. “Kur’an’ın korunmuşluğu” ne anlama gelmektedir? Eğer Kur’an ahkâmının uygulamasında Kur’an dışına çıkılmışsa –ki Hz. Peygamber (s.a.v) dönemi de dahil olmak üzere gerek recmin, gerekse Sünnet’le sabit diğer ahkâmın tarih boyunca uygulandığını kimse inkâr edemez–, ayetlerinin lafzî olarak korunması, Kur’an’ın “korunduğu”nu söylemek için yeterli midir?
6. “Kur’an’ın korunmuşluğu” da bu Ümmet vasıtasıyla olmamış mıdır? Aklî bir ihtimal olarak bu Ümmet’in –hem de iddia edildiğine göre Kur’an ahkâmının dışına fiilen çıkabilmişken– onun lafzını da değiştirivermesi mümkün değil miydi?
7. Allah Teala Kur’an’ı bu Ümmet’in ezberleyip nesilden nesile aktarması yoluyla koruduğuna göre, onun ahkâmının da bu yolla korunduğunu söylemenin engeli nedir?
8. Şu “binlerce Hadis uydurulduğu” iddiasının aslı nedir? Hadis rivayetlerine güvenmeyenlerin, –Hadis uydurulduğu konusundaki haberler de neticede birer “rivayet” olduğu halde– bunlara güvenmesinin mantığı nedir? Ve bu “binlerce” uydurma rivayet nerededir? Mevzu Hadisler konusunda kaleme alınmış eserlere baktığımızda ancak “yüzlerle” ifade edilebilecek sayıda uydurma hadis metniyle karşılaşıyoruz. Nerede bu “binlerce” uydurma hadis?
9. Eğer burada, ulemanın sahih ve hasen olduğunu söylediği rivayetler içinde de külli miktarda uydurma olabileceği söylenecekse, böyle bir iddianın altından sadece “Kur’an’a uygunluk/aykırılık” söylemiyle kalkılamayacağı aşikâr. Bu söylemi dillerine dolayanlar, –iman, fezail, menakıb, rikak vd. sahaları bir kenara bırakalım–, sadece Fıkıh bablarında yer alan yüzlerce konuyla ilgili binlerce hadisi bu söylemle şimdiye kadar ayıklayabilmişler midir? Böyle bir “ayıklama” yapılsa bile –bunun ilmî kriterlere uygun olup olmayacağı tartışması bir yana– elde kalan rivayetlerle bu Din’in murad-ı ilahîye uygun biçimde yaşanabileceğini söyleyebilecekler midir?
10. Herhangi bir rivayetin sadece Kur’an’a uygun olması, tek başına onun “uydurulmadığı”nı isbata yeter mi? İlgili kaynaklarda, hakkında “Metni doğrudur, ama Hadis olarak sahih değildir” ifadesi kullanılmış pek çok rivayet bulunduğunu biliyoruz. Yani “Hadis uydurmayı meslek edinmiş raviler Kur’an’a uygun hadis uyduramaz”, ya da “Bütün uydurma rivayetlerin metinleri Kur’an’a aykırıdır” diye bir kaide koyamayacağımıza göre, mezkûr “ayıklama” işlemi sonucunda elde kalan rivayetlerin “sahih” olduğunu neye dayanarak garanti edeceğiz?
11. Daha önce de defalarca söyledim; ilgili ayet metninin mensuh olduğu ya da keçi tarafından yendiği rivayetlerinin, sahih haber ve uygulama ile sabit olmuş recm hükmünün sıhhatine hiçbir etkisi yoktur. Zira bu hüküm sahih Sünnet’le sabit olduktan sonra, bu konuda metni mensuh bir ayet bulunup bulunmadığı ya da o metnin üzerine yazıldığı malzemenin başına ne geldiği sorularının hiçbir önemi yoktur.
Ebubekir Sifil- Milli Gazete – 13 Temmuz 2004
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder