Allah Adına Yemin Etmek İle Lağv Yemini
224- Allah'ı yeminlerinizle iyilik etmenize, sakınmanıza ve insanların arasını bulmaya engel yapmayın. Allah Semî'dir, Alîm'dir.
225- Allah yeminlerinizdeki lağivden dolayı sizi sorumlu tutmaz, fakat kalplerinizin kazandığından dolayı sorumlu tutar. Allah Gafûr'dur, Halîm'dir.
Nüzul Sebebi
224. ayetin inişiyle ilgili olarak İbni Cerîr et-Taberî, İbni Cüreyc'den şunu rivayet etmektedir: Yüce Allah'ın: "Allah'ı yeminlerinizle... engel yapmayınız." ayeti, Hz. Ebû Bekir ifk olayında münafıklar ile birlikte, ileri geri konuşup Ai-şe (r. anhâ) hakkında onlara benzer sözler söyleyince, Mistah'a infakta bulunmamak üzere yemin etmesi dolayısıyla nazil olmuştur. Yine Yüce Allah'ın: "Sizden fazilet ve genişlik sahibi olan kimseler yakınlara... vermemeye yemin etmesin." (Nur, 24/22) buyruğu da onun hakkında nazil olmuştur.
el-Kelbî der ki: Abdullah b. Revâha hakkında kızkardeşinin kocası (eniştesi) Beşîr b. en-Nu'mân ile konuşmamak, yanma ebediyyen girmemek, kendisi ile hanımının arasını düzeltmemek üzere yemin etmesi ve: Bunu yapmamak üzere Allah adına yemin ettim, o bakımdan yeminime bağlı kalmaktan başka bir şey bana helâl olmaz, demesi üzerine, Yüce Allah bu ayet-i kerimeyi indirmiştir. [52]
Açıklaması
Ayetin iki tane anlamı vardır: Birincisi bir kimse akrabalık bağını gözetme, sadaka verme, insanlar arasını düzeltme veya ibadet ve benzeri hayır türünden herhangi bir şey işlememek üzere yemin edecek olur ise; Allah adına yapılan bu yemin, işlenmemek üzere yemin edilen "birr ve takvâ"nın yapılmasına engel olamaz. Böyle bir iyiliği ve hayrı işlemek istediği takdirde mümine düşen, yalnızca yeminin kefaretini yerine getirip hakkında yemin ettiği o işi yapmaktır. Nitekim Resulullah (s.a.) -İbni Mâceh dışında Kütüb-i Sitte sahiplerinin rivayetine göre- Abdurrahmân b. Semura'ya şöyle demiştir: "Herhangi bir şey hakkında yemin edip de bir başkasının ondan daha hayırlı olduğunu görürsen hayırlı olanı yap ve yemininin keffâretini yerine getir." Buna göre ayet-i kerime, hayır işlemeyi istedikleri takdirde, Allah adına yemin eden kimselerin karşı karşıya kaldığı sıkıntıyı kaldırmak içindir.
İkinci anlamına gelince: İyiliği, takvayı ve insanlar arasını düzeltmeyi istemeniz dolayısıyla Allah adına çokça yemin etmeye kalkışmayınız. Çünkü çokça Allah adına yemin etmekte O'nu bir bakıma hafife almak, küçük düşürmek ve Allah'a karşı cüret sahibi olmak sözkonusudur. Mümine düşen ise Yüce Allah'ı tazim etmek, gereken saygıyı göstermek, mümkün olduğunca da yeminden uzak durmaktır; yemin eden kişi ister doğru sözlü olsun, ister yalancı. Hz. Ömer ve Şafiî gibi vera' ve takva sahibi kimseler ne kendisi bir şey anlatırken, ne de başkasından bir şey naklederken Allah adına yemin etmezlerdi. O takdirde ayet-i kerime yemin etmeksizin konuşanın sözüne güveni sağlamak üzere Allah adına çokça yemin etmeyi ve Allah adının yeminlerde gelişigüzel kullanılmasını yasaklamış olmaktadır. Yüce Allah da şöyle buyurmaktadır: "Çokça yemin eden aşağılık hiç bir kimseye itaat etme." (Kalem, 68/10).
Bu, uyulmaması halinde kefaretin gerektiği "mün'akide yemin" hakkındadır. Mün'akide yeminin kefareti ise, varlıklı kimse için ya on fakire yemek yedirmek yahut onları giydirmek veya bir köle azad etmektir. Bunları bulamayan yoksul bir kimse ise, üç gün oruç tutar. Yüce Allah kalplerin kazandıklarından yani yemin etme kasdından dolayı sorumlu tutacağını haber vermektedir. Bu sorumlu tutmak ise ya kefaret ile olur veya keffarette bulunulmaması halinde cezalandırmakla olur. Ta ki Allah'ın adı gelişigüzel kullanılmasın. O'na duyulması gereken tazim sarsılmasın veya Allah'ın adı salih amellere engel kılınmasın.
Lağiv yeminine gelince; Yüce Allah bizlere bu yemini bozmaktan dolayı sorgulanmanın ,cezalandırılmanın ve kefaretin söz konusu olmadığını haber vermektedir. Çünkü bu tür yeminler yemin kasdı olmaksızın yapılır. Allah ise kullarını çok bağışlayıcıdır. Kalplerinin kastetmedikleri şeylerden dolayı onları sorumlu tutmaz. İradeleri dışında meydana geldiğinden dolayı da onlara ağır gelecek şeylerle onları mükellef tutmaz.
Şâfiîlere göre lağiv yemini, yemin edenin ağzından yemin kasdı olmaksızın dökülüveren sözlerdir. Kişinin: Hayır vAllahi, Evet vAllahi, demesi gibi. Bu tür yemin dolayısıyla sorguya çekilmemek, bundan dolayı kefaretin vacib olmaması demektir.
İmam Ebû Hanîfe, Mâlik ve Ahmed'e göre ise lağiv yemini kişinin meydana geldiğini zannettiği şeye dair yemin etmesi sonra da durumun böyle olmadığının ortaya çıkmasıdır. Diğer bir ifadeyle lağiv, kişinin zanna dayalı olarak hakkında yemin ettiği ve gerçeğin o zannın hilâfına olduğu her bir husustur. Bu tür yeminler dolayısıyla sorguya çekilmek söz konusu değildir. Yani böyle bir yeminin kefareti vâcib değildir. Kasdî olmayarak dilden dökülüveren ifadeler hakkında ise kefaret icabeder. [53]
Zahir olan ise birinci görüştür. Çünkü Allah yemini iki kısma ayırmaktadır: Birisi kalbin kazandığı, diğeri ise lağiv yemini. Kalbin kazandığı, gönlün ve fikrin maksad olarak gözettiği şeydir. Lağiv bunun zıddı olarak tespit edildiğine göre, burada yemin kasdı güdülmeksizin söylenen söz olduğu anlaşılır, el-Mervezî der ki: Lağiv olduğu üzerinde ilim adamlarının ittifak ettikleri lağiv yemini; kişinin evet vAllahi, hayır vAllahi sözlerini yemin kanaati olmaksızın ve yemini dilemeksizin söz arasında söylemesidir. Hz. Âişe (r. anhâ) de dedi ki: Lağiv yeminleri tartışma esnasında, şakalaşma ve kalbin maksat olarak gözetmediği sözler esnasında sözkonusu olur.[54]
[52] el-Bahru'l-Muhît, 11/176.
Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 1/566.
[53] Ancak burada yeminin geleceğe dair yapılması ve o yemininde durmaması şartı aranır. Çünkü geleceğe dair yapılan yemin lağiv yemini değil, mun'akid yemindir, [bkz. Vehbe ez-Zuhaylî, İslâm Fıkhı Ansiklopedisi, IV/202 ve 203. (Çeviren)]
[54] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 1/567-568.
http://www.vesiletunnecat.com/vesiletun/arsiv-kitap-oku/kuran-meal-tefsir/tefsirul-munir-zuhayli/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder