17 Temmuz 2018 Salı

HZ.AİŞE DOSYASI-5


5-HZ. AİŞE’YE SALDIRANLARIN KALKANI: CEMEL GÜNÜ

Hz. Aişe’nin Hz. Ali’yle 
radıyallahu anhum savaşmak için yola çıktığını iddia eden Rafiziler, davalarını Allah Rasulü’ne sallallahu aleyhi ve sellem isnat ettikleri şu rivayetle teyit etmektedirler: “Sen zulmeden taraf olduğun halde Ali’yle savaşacaksın.”
Hz. Aişe 
radıyallahu anha ile alakalı farklı kaynakları mütalaa edenler Onun her açıdan nasıl bir kuşatma altında olduğuna şahit olacak ve hayretler içinde kalacaklardır.
Bu babdaki rivayetlerin tamamı da mevzudur. Hiçbiri, hiçbir muteber hadis mecmuasında olmadığı gibi, hiçbirinin bilinen bir senedi de yoktur.38 Çünkü Hz. Aişe ve beraberindekiler Cemel Hadisesinin olduğu mevkiye Hz. Ali’yle savaşmak için değil, sulh için gitmiştir. Zira Hz. Ali ile Hz. Aişe 
radıyallahu anhum arasında Hz. Ali’nin Hilafet’inden önce Ona başkaldırıyı gerektirecek bir muhalefet olmadığı gibi, aralarında karşılıklı takdire dayalı bir ilişki vardı. Hz. Ali, Hz. Aişe’yi Müminlerin annelerinden biri olarak görür; Hz. Aişe de, Ali’nin Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem katındaki yerini bilir ve bu yüzden ona hürmet ederdi. Taberi’nin Ehnaf b. Kays’tan rivayet ettiği hadise göre; Hz. Aişe, Hz. Ali’yi, Hz. Osman’ın radıyallahu anhum şehadetinden sonra Hilafet’e en layık isim görürdü. Mevzuya dair Ahnes’in rivayeti şu şekildedir: “Hac için Basra’dan yola çıktık. Medine’ye vardığımızda insanlar Peygamber Mescidi’nin ortasında toplanmışlardı. Orada Talha b. Ubeydillah ve Zübeyr ile karşılaşıp onlara, ‘Öyle görülüyor ki Osman şehid oldu. Kime biat etmemi emredersiniz?’ dediğimde ‘Ali’ye.’ cevabını verdiler. Sonra Mekke’ye gittim. Orada da Aişe ile karşılaştım. Ona da ‘Kime biat etmemi emredersiniz?’ diye sordum. O da ‘Ali’ dedi. Daha sonra Medine’ye döndük. Ali’ye biat ettim ve oradan Basra’ya döndüm.”39

Hz. Aişe’nin, Hz. Ali’ye 
radıyallahu anhum karşı olan ihtiramı Cemel’den önce de, sonra da hiç değişmedi. Hep onun mücahadesini takdir etti. Cemel’e giderken de içinde aynı duygular vardı. Abdullah b Büdeyle, Cemel günü Hz. Aişe Hevdec’in içinde iken yanına geldi ve “Müminlerin Annesi! Hz. Osman şehid edildiğinde huzuruna varıp ‘Bana ne emredersiniz?’ diye sorduğumda “Ali’den ayrılma!” demiştin biliyor musun? deyince, Aişe sustu.
Hz. Talha ve Zübeyr başta olmak üzere sahabe de savaş için değil, sulh için yola çıkmıştı. Fakat savaş tamamen kendi kontrolleri dışında gelişti. Nitekim Hz. Ali, Talha, ve Zübeyr’in karşılıklı mektuplaşmalarının ana fikri Ümmet’in maslahatına uygun bir zeminde ittifak etmekti. Ne var ki bunlar olurken Hz. Osman’ın katilleri Talha ve Zübeyr’in 
radıyallahu anhum birliklerine saldırdı. Onlar da Hz. Ali’nin kendilerine saldırdığını düşündü. Kendilerini müdafaa etmek için karşı hamle yaptı. Hz. Ali de bu durumu onların kendisine saldırısı şeklinde değerlendirdi. Neticede sahabenin ihtiyarı dışında büyük bir fitne koptu. Bütün bunlar olurken Hz. Aişe devesinin üzerindeydi. Ne savaştı, ne de savaşmayı emretti.40
Cemel Günü’ne dair Hz. Aişe’den gelen rivayetlere bakıldığında da, Onun oraya savaşmak için değil, Müminlerin annesi olarak tarafların arasını bulmak için gittiği anlaşılmaktadır. Ka’ka’, “Anne! Seni yollara düşüren nedir, bu beldelere getiren nedir?” diye sorunca, “İnsanların arasını bulmak yavrum!” diye cevap verdi.41 Hz. Ali de 
radıyallahu anh , Cemel Günü galip gelince Hz. Aişe’nin yanına gelir ve “Gaferallahu lek/Allah seni bağışlaşın.” der. Hz. Aişe, “Seni de” dedikten sonra, “Sulhden başka bir amacım yoktu.” der.42
Hiçbir muteber kitapta; Hz. Aişe, Zübeyr ya da Talha’nın, Hz. Ali’nin Hilafeti’ne itiraz ettiği, Onu cerh ettiği, başka birinin halife olmasını istediği ya da ona biat ettiği ile alakalı bir rivayet yoktur. Bilakis insanları –yukarıda da ifade edildiği gibi- Ona biat etmeye yönlendirmişlerdir. Hz. Aişe’nin, Hz. Ali’nin 
radıyallahu anhum hilafetini meşru addetmediği ya da bu mevzuda onunla niza ettiğine dair de elimizde tek bir rivayet yoktur. Bütün bunların bizi götürdüğü bir hakikat vardır ki o da şudur: Onlar oraya savaş için değil, sulh için gitmişlerdi. Fakat münafıklar savaşı başlatınca kimse kendini ateşten geri alamadı.

Hesabı Ahiret’te Görülecek Yalanlar


Rafizilerin Hz. Talha ve Zübeyr’in, Hz. Aişe’yi 
radıyallahu anhum Cemel Günü’ne çıkardığı ve onlarla birlikte gittiği iddiası da tarihi hakikatlere aykırıdır. Zira Talha ve Zübeyr, Hz. Ali’den umre yapmak için izin talep etmiş, Hz. Ali de gitmelerini münasib görünce onlar Mekke’ye varmış, orada Hz. Aişe ile karşılaşmışlardır.
Dinlerini yalan ve takiyye üzerine bina eden Rafizilerin bir diğer iddiası ise, Hz. Talha’nın –haşa- Hz. Aişe’yi sevdiği, Basra’ya hareket etmek istediğinde, kendisine mahremsiz çıkmasının caiz olmadığı söylenince de Talha ile evlendiği iftirasıdır43. Bu da Hz. Aişe’yi itibarsızlaştırma sürecinde uydurulan ve hiçbir muteber eserde yer almayan; yıkımı dünyada görülen, hesabı ise Ahiret’te verilecek yalanlardan biridir.

Manası Çarptırılan Bir Ayet


Rafizler, Hz. Aişe’nin 
radıyallahu anha evinden çıkarak, “Evlerinizde oturun ve daha önce Cahiliyye döneminde olduğu gibi açılıp ortaya dökülmeyin.”44 mealindeki ayet-i kerimeye muhalefet ettiğini söylemektedirler.
Hz. Aişe, Allah Rasulü zamanında nasıl meşru bir ihtiyacı için evden çıkıyorsa, Efendimiz’den sonra da çıkmaya devam etmiştir. Fakat –haşâ- açılıp sokaklara dökülerek değil, etrafında kız kardeşinin oğlu Abdullah b. Zübeyr gibi mahremleri olduğu halde, yüzünü de örterek seyahat etmiştir.45
Ayet-i kerimede zikredilen evlerde oturma emri, zannedildiği gibi kadınların hanelerine hapsolmaları manasında değil, hayatlarının merkez üssünün evleri olması gerektiği anlamındadır. Nitekim Allah Rasulü 
sallallahu aleyhi ve sellem, eşleri için, “İhtiyacınız için evden ayrılmanız noktasında serbestsiniz.”46buyurmuştur. Buna göre bir kadın sıla-i rahim, hasta ziyareti yapmak, tedavi olmak, tahsil etmek, herhangi bir maslahatını karşılamak için 90 km’den daha az olan mesafelere yalnız başına gidebilir. Yanlarında mahremleri olanlar ise diledikleri yerlere sefer edebilirler. Bu ayet-i kerime nazil olduktan sonra da Allah Rasulü 
sallallahu aleyhi ve sellem  
eşleriyle birlikte seyahat etmiş, veda haccına gitmiştir. Hz. Aişe’yi kardeşi Abdurrahman’ın hayvanının arkasına bindirerek Tenim’den umre yaptırmıştır. Müminlerin anneleri, Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem  hayattayken olduğu gibi, ondan sonra da hac etmiş; bunun için evlerinden ayrılmışlardır.
Cemel hadisesi, siyasi açıdan tahlil edilirken Hz. Aişe’nin müçtehid olması gözden ırak tutulmamalıdır. O, Müminlerin annesi olarak evden çıkıp hadiseye müdahil olmasının Ümmet’in maslahatı için gerekli olduğunu düşünmüş ve bu yönde adım atmıştır. Bu durumda Hz. Aişe günahkar olmaz; bilakis Allah Rasulü’nün 
sallallahu aleyhi ve sellem  , “ictihad edip isabet eden iki ecir, hata edense bir sevap alır.”47 hadisi fetvasınca indellah me’cur olur.
Müslümanların sulhu için evden çıkan Hz. Aişe’nin hata ettiği farz edilse, Peygamber buyruğuna göre yine de günahkâr değildir. Nitekim daha sonra Cemel’e gidişinden dolayı pişman olmuş; hadiseyi her hatırladığında, gözünden boşalan yaşlar örtüsünü ıslatacak kadar ağlardı. Pişmanlık tövbedir; bir günahtan tövbe eden ise hiç günah işlememiş gibidir. İslâm’da tövbe edenler tenkit değil, takdir edilir.
Şii müellif İbn Ebî’l-Hadîd’in naklettiğine göre, Hz. Ali, Cemel’de muzaffer olunca Hz. Aişe’yi Abdu’l-Kays’tan yirmi kadınla birlikte Medine’ye gönderir 48. Muharebe meydanında birisi, “Ey Müminlerin Emiri! Aramızda fey’i ve esirleri paylaş!” deyince, Hz. Ali Ümmet’i bölmeye memur bu kişiye, şer cephesinin bütün oyunlarını bitirecek şu soruyu sorar: “Hanginiz Müminlerin annesini payına alma cüretini gösterecek!”49

Hz. Aişe mi, Fatıma mı?


Rafiziler Hz. Fatıma 
radıyallahu anha üzerinden, Hz. Aişe radıyallahu anha düşmanlığı yapmakta, önce Ümmet’i, “Fatıma mı, Aişe mi?” diyerek ikisinden birini tercihe zorlamakta; Aişe’den kopardıklarını ise daha sonra Fatıma’nın babasına ve O’nun sallallahu aleyhi ve sellem  getirdiği İslâm’a hasım hale getirmektedirler.
Şia’nın, “Hz. Aişe ile Fatıma 
radıyallahu anhuma arasında husumet vardı.” iddiaları da hakikate aykırıdır. Zira bizzat Rafiziler tarafından telif edilen eserlerde yer alan ve Hz. Aişe’ye isnad edilen rivayetlerden biri şu şekildedir: “Allah Rasulü’ne Ali’den daha sevimli bir erkek, Fatıma’dan da daha sevgili bir kadın görmedim.”50

https://www.ihsansenocak.com/hz-aise-dosyasi/

Dipnotlar

38. ⇑ Abdulkadir Mahmud Ata, es-Sai’ka fî Nesfi Ebâdîle ve İftiraâtı’ş-Şîa, 212.
39. ⇑ Taberî, Tarîhu’t-Taberî, III, 34.
40. ⇑ İbn Teymiyye, Minhacu’s-Sunne, IV, 317; Muhammed Mâlullah, Şubuhat Havle’s-Sahabe, 14.
41. ⇑ Taberî, Tarihu’t-Taberî, IV, 488; İbn Esîr, Kamil, II, 591.
42. ⇑ İbnu’l-İmad, Şezerâtu’z-Zeheb, I, 42.
43. ⇑ El-Kummî, Tefsîru’l-Kummî, II, 377.
44. ⇑ Ahzab, 33/33.
45. ⇑ İbn Teymiyye Minhacu’s-Sünne, IV, 355.
46. ⇑ Buharî, H. No: 4795.
47. ⇑ Müslim, Akdiye, 6.
48. ⇑ İbn Ebî’l-Hadîd, Şerh-u Nehci’l-Belâga, XVII, 254.
49. ⇑ İlelu’ş-Şerâi’, II, 603.
50. ⇑ el-Meclisî, Bihâru’l-Envâr, 38, 313.

Hiç yorum yok: