30 Ocak 2019 Çarşamba

NİSA SÛRESİ 135.-136.ayetlerin tefsiri


Hüküm Verirken Adil Olmak, Hakkın Şahitliğini Yapmak, Allah'a, Resule Ve Semavî Kitaplara İman Etmek
135- Ey iman edenler!.. Kendiniz ya da anne babanız ve yakınlarınız aleyhin­de de olsa, Allah için şahitlik ederek adaleti hakim kılanlar olun. O kimseler zengin de olsa fakir de olsa Allah onlara daha yakındır. O halde adaleti yerine getirmeyip nefsî arzularınıza uymayın. Eğer eğri davranır veya (haktan) yüz çevirirseniz şüphe yok ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

136- Ey iman edenler!.. Allah'a, Rasul'üne, Rasul'üne indirdiği Kitab'a ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse, şüphesiz o derin bir sapıklığa düşmüştür.


Nüzul Sebebi


135. ayetin nüzul sebebi:

İbni Ebî Hatim Süddî'den naklediyor: Bu ayet Peygamberimiz (s.a.)'e nazil olduğu zaman biri zengin diğeri fakir iki kişi O'na davalı ve davacı olarak gel­diler. Peygamberimiz (s.a.) fakirin tarafını tutuyordu. Zira fakirin zengine zulmedemeyeceği görüşünde idi. Allah da bunu reddedip zenginle fakir hakkında sadece adaleti yerine getirmesini emretti. [69]

Açıklaması

Allah Teâlâ mümin kullarına adaleti yerine getirmelerini, Allah'ın emri hususunda kınayanların kınamasına aldırış etmemelerini, birbirlerine yardım ve destek olmalarını emretmektedir.

Ey müminler!.. Adaleti yerine getirme hususunda son derece gayretli olun. Adalet genel bir emir olup hem idarecilerin insanlar arasında hüküm vermede, hem herhangi bir sahadaki çalışmada, hem de ailede adil olmayı ihtiva etmek­tedir. Yani hakim yahut vali veyahut görevli kişi insanlar arasında verdiği hükümlerde, meclislerde ve her çeşit ihtiyaçlarını görmede eşit davranacak, her iş sahibi işçileri arasında eşit davranacak; kişi hanımları ve çocukları arasında muamele ve bağış hususunda eşit davranacaktır.

Sizler Allah'ı razı kılacak hakkı araştırmak ve şahitliği Allah'ın rızasını arzu ederek yerine getirmek suretiyle Allah için hak şahitleri olun. Böylece şahitlik hiçbir kimseyi gözetmeksizin ve ayrıcalık yapmaksızın doğru, adil ve gerçek şahitlik olsun.

Şahitliğinizin sonucu kendi nefsinizin aleyhine bile olsa, zararı size dönse bile hakkı ikrar edip gizlememek suretiyle sırf hak için şahitlik yapın. Kim kendi nefsi aleyhine hak sözle şahitlik yaparsa kendi aleyhine şahitlik yapmış olur. Zira şahitlik hakkı ortaya çıkarmak demektir.

Yine şahitlik anne babanızın ve diğer yakınlarınızın aleyhine bile olsa ve zararı onlara dönse bile siz yine gerçek sözle şahitlik edin. Zira anne-babaya itaat ve akrabalarla irtibatı devam ettirmek Allah'ın rızasına uymayan şahit­likle olmaz, bilakis iyilik, ziyaret ve itaatte, hak yolda ve meşru hususlarda olur.

Zengini sadece zengin olduğu için, fakiri de fakirliği sebebiyle acıdığınız için gözetmeyin. Bilakis bu işi Allah'a bırakın. Allah zengini de fakiri de göze­tir. O ikisine sizden daha yakın ve menfaatlerini sizden daha iyi bilir.

Haktan batıla meyledip de nefsî arzularınıza uymayın. Zira nefsî arzular­da ayaklar kaymaktadır. Yahut nefsî arzular asabiyet ve insanların sizlere buğzetmesi sizi işlerinizde ve vazifenizde adaleti terk etmeye sevketmesin. Hangi durumda olursa olsun adalete sarılın. Nitekim Cenab-ı Hak şöyle buyur­maktadır: "Bir topluluğa olan kininiz sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun. Çünkü bu (adaletli olmak) takvaya daha yakındır." (Maide, 5/8).

Dilinizi eğer büker, şahitliği bozup değiştirirseniz, "Kitap Ehli'nden bir grup dillerini eğip bükerler." (Âl-i İmran, 3/78) buyurulduğu gibi dillerinizi eğip bükerseniz yahut şahitliği eda etmekten yüz çevirirseniz... Yüz çevirme, şahit­liği gizlemek ve terk etmektir. Cenab-ı Hak "Kim şahitliği gizlerse şüphesiz o kalbi günahkâr kimsedir." (Bakara, 2/283) buyurmaktadır.

Peygamberimiz (s.a.) de Müslim'in Zeyd b. Halid el-Cüheni (r.a.)'den rivayet ettiği hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: "Size şahitlerin en hayır­lısını haber vereyim mi: Bu kimse şahitliği istenmeden yerine getiren kimsedir."

Eğer yanlış davranır yüz çevirirseniz Allah sizin amellerinizden gayet haberdardır. Size bunun karşılığını verecektir. Burada Alîm (gayet iyi bilir) ifadesi yerine Habîr (gayet haberdardır) sıfatı kullanılmıştır. Zira haberdar ol­mak her şeyin inceliklerini ve gizli yönlerini gayet iyi bilmek demektir. Şahitlik­te ise aldatma, hile, lafı evirip çevirme sıkça görülmektedir. Cenab-ı Hak bunları gayet iyi bildiğine göre emre aykırı davrananlar bundan sakınsınlar demektir.

Cenab-ı Hak daha sonra Allah'a, Rasul'üne ve indirdiği kitaplara imanı emretti. Bu hitap müminlere ise bunun manası bu hususta sebat edin, buna devam edin, sürekli bu şekilde olun demektir.

Nitekim mümin her namazda "Bizi doğru yola ilet." (Fatiha, 1/6) demek­tedir. Yani bu hususta bizi basiretli kıl, hidayetimizi artır, bize bunun üzerinde sebat ihsan eyle demektir.

Yine Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktadır: "Ey iman edenler!.. Allah'tan kor­kun. O'nun Rasul'üne iman edin." (Hadîd, 57/28). Bu İbni Kesir ve Kurtubî'nin görüşüdür. [70]

"Rasul'üne indirdiği kitap" ifadesiyle Kur'an-ı Kerim'i kastetmektedir. "Daha önce indirdiği kitap" ifadesi ise cins isim olup bütün önceki kitapları içine almaktadır.

Eğer bu hitap Ehl-i Kitab'ın müminlerine yapılmış ise bundan önceki pey­gamberlere ve Kur'an'dan önce indirilen kitaplara iman ettikleri gibi Peygam­berimiz (s.a.)'e ve Kur'an'a iman etmelerinin emredildiği mânası anlaşılmalıdır.

Rivayet edildiğine göre bu hitap Yahudilerden iman edenlere yapılmıştır. İbni Abbas ve aynı şekilde Kelbî diyor ki: "Bu ayet Abdullah b. Sellâm, Esed b. Ka'b, Übeyd b. Ka'b, Sa'lebe b. Kays, Abdullah b. Sellâm'ın kızkardeşinin oğlu Sellim ve Yamin b. Yamin hakkında nazil olmuştur. Zira bunlar Resulullah (s.a.)'a gelip "Biz sana, Kitabına, Musa'ya, Tevrat'a ve Üzeyr'e iman ediyoruz. Bunların dışındaki kitapları ve peygamberleri inkâr ediyoruz" dediler. Peygamberimiz- (s.a.) de: "Hayır! Allah'a, Rasul'üne, kitabı Kur'an'a ve bundan önceki her kitaba iman edin" buyurdu. Onlar da "Bunu yapmayız" dediler. Bunun üzerine bu ayet nazil oldu. Hepsi de iman ettiler. [71]

Ayette Kur'an hakkında "nezzele" kelimesi kullanılmıştır. Çünkü Kur'an parça parça, zaman zaman, olaylara göre, kulların hayatları ve ahiretleri hak­kında ihtiyaç duydukları hususlara göre indirilmiştir.

Önceki kitaplar ise toptan bir bütün halinde indirilmiştir. Bu sebeple Cenab-ı Hak önceki kitaplar hakkında "enzele" kelimesini kullanmıştır.

Cenab-ı Hak imanı emrettikten sonra küfredenlere tehditte bulunmuştur:

Kim Allah'ı, meleklerini veya kitaplarından ve peygamberlerinden bir kıs­mını yahut ahiret gününü inkâr ederse sapıklığa düşmüştür. Yani hidayet ve hak yoldan dışarı çıkmıştır, istenen esaslardan tamamen uzaklaşmıştır.

Kim Allah'ın kitapları ve peygamberleri arasında ayırım yaparsa Yahudiler ve Hıristiyanlar gibi bir kısmına iman edip bir kısmını inkâr ederse bu kimsenin imanına itibar edilmez ve kabul edilmez. Bir kimse kendi pey­gamberine ve kitabına iman etse bile kendi kitabında müjdelenen Hz. Muhammed (s.a.)'i inkâr ederse bir kitabı veya bir peygamberi inkâr etmesi sebebiyle hepsini inkâr etmiş olacaktır. [72]

[69] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 3/275.


[70] İbni Kesir, 1/566; Kurtubî, V/415.


[71] Zemahşeri, 1/430; Vahidî, Esbabü'n-Nüzul, 106.


[72] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 3/275-277.

Hiç yorum yok: