Allah bilgisi (marifet) muhabbeti doğurur. Allah'ı tanıyan O'nu daha çok sever. İnsan, Allah'ın gücünü, fiillerini, otoritesini, isim ve sıfatlarını tanıdıkça O'na olan sevgi ve saygısı artar. İnsan Allah'ı marifeti oranında sever. Fazla bilen fazla sever. Ma'bud en çok sevilendir. Allah vedûd'dür, hem çok sever hem de çok sevilir.
" İnsanlardan kimileri, Allah'tan başka ortaklar edinirler ve Allah'ı sever gibi onları severler. Ġnananlar ise en çok Allah'ı severler."Bakara 165
Mü'minin Rabbi hakkındaki bilgisi ve O'nun büyüklüğünü idraki onu bütün benliğiyle Allah'a bağlanmaya yöneltir. Artık Allah bilgisinden sonra hiçbir güç ne kadar büyük olursa olsun mü'minin yanında hiçbir yer işgal edemez, herhangi bir değer ifade etmez. Onun ruhu artık Allah'la beraberdir. Allah'tan başkası ile dostluğu ve muhabbeti yoktur. Allah'tan başkasına asla itaat etmez. Çünkü tevhidin anlamı her şeyde ihlas ile bir tek Allah'a teslimiyettir. Allah sevgisinin nihai anlamı da budur.M.H. Fadlullah, Min Vahyi'l-Kur'an, Akademi Yay. C.3, s. 142, ist. 1990.
"De ki: Allah'ı seviyorsanız, bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir."Ali İmran 31
Hiç şüphesiz Allah sevgisi, kuru laflarla yapılan bir iddia olmadığı gibi, sadece gönlün aşkla dolması da değildir. Bunların yanında mutlaka Allah'ın elçisine uymak, O'nun getirdiği hidayet üzere yürümek ve nizamını hayata uygulamak da gerekir. İman bir takım süsleme ve bezeme laflardan ibaret değildir. İman ne ağızlarda gevelenen laflar, ne coşan hisler ve ne de yapılan birtakım ruhsuz davranışlardır. Aksine iman Allah'a ve Rasülüne itaat ve Hz. Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellem bize tebliğ ettiği ilahi nizama göre davranmaktır. Bu ayet hakkında İmam İbn Kesir şöyle der: "Bu ayet, Hz. Muhammed'in gösterdiği yol üzerinde yürümediği halde, Allah'ı sevdiğini öne süren herkesin aleyhine hükmeder. Böyle bir kimse, bütün söz ve davranışlarında Hz. Muhammed'e sallallahu aleyhi ve sellem verilen İslam dinine uymadıkça gerçekten yalancıdır." S. Kutub, Fi Zilal, Hikmet Yay. c.2, s. 69, İst. 1991.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder