28 Kasım 2018 Çarşamba

AL-İ İMRAN SÛRESİ 185-186. ayetlerin tefsiri


Ölüm Her Bir Nefsin Akıbetidir, Sevap Kıyamet Gününde, Sınav İse Dünyada Söz Konusudur

185- Her can ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü ecirleriniz size eksiksiz verile­cektir. Kim ateşten uzaklaştırılır da cennete sokulursa muhakkak ki o kur­tulmuştur. Dünya hayatı aldanma metaından başka bir şey değildir.

186- Andolsun ki siz mallarınız ve can­larınızla imtihan edileceksiniz. Muhak­kak sizden önce kitap verilenlerden ve şirk koşanlardan çok ezalar işiteceksi­niz. Eğer sabreder ve sakınırsanız işte bu, azmedilmeye değer büyük işlerdendir.


Nüzul Sebebi

Yüce Allah'ın, "Çok ezalar işiteceksiniz" ayetinin nüzulü ile ilgili olarak İb-ni Ebi Hatim ve İbnül-Münzir hasen bir sened ile İbni Abbas'tan rivayetlerine göre Hz. Ebu Bekir ile Finhas'ın daha önce sözü geçen, "Muhakkak Allah fakir­dir ve biz zenginiz" sözü dolayısıyla aralarında geçen tartışma hakkında nazil olmuştur.

Abdürrezzâk'ın naklettiğine göre ise bu ayet-i kerime, şiiri ile Resulullah (s.a.)'ı hicveden ve yine şiiriyle ona karşı Kureyş kâfirlerini kışkırtan KaTb b. el-Eşref hakkında nazil olmuştur. [51]


Açıklaması

Bu Yüce Allah tarafından verilen genel bir haberdir. Bütün yaratıkları kapsamaktadır: Her can ölümü tadacaktır; Yüce Allah'ın şu buyruğunda oldu­ğu gibi: "Onun üzerindeki her canlı fanidir, celâl ve ikram sahibi Rabbinin vechi (zatı) ise baki kalır." (Rahman, 55/26-27). Bütün cinler, insanlar, melekler, Arşın yüklenicileri ölürler. Ölmeyen Hayy ve Kayyûm olan tek Allah'tır. Ebedî ve baki kalan yalnızca O'dur. Evvel O olduğu gibi ahir de O kalacaktır.

Ayet-i kerime bütün insanlara yönelik bir tesellidir. Yeryüzünde olsun gök­yüzünde olsun ölmedik kimsenin kalmayacağını, her bir nefsin ruhun beden­den ayrılmasının tadını duyacağını ifade etmektedir. Sonra kıyamet gününde her bir kişi yaptığının karşılığını -hayır ya da şer türünden- alacaktır. Güzel amellerinin karşılığı herkese tam ve eksiksiz olarak verilecektir. Kötülük işle­yen de en uygun ve eksiksiz bir şekilde cezasını görecektir. Hiç bir kimseye en ufak bir şekilde zulmedilmeyecektir. Zerre ağırlığı kadar dahi.

İtaat ve masiyetlere ecirlerinin eksiksiz verileceğinin söz konusu edilmesi, hayır veya şer kabilinden bir takım karşılıkların dünyada veya kabirde insan­lara verileceğine bir işarettir. Buna delil ise Tirmizî ve Taberanî'nin merfu ola­rak rivayet ettikleri Resulullah (s.a.)'ın şu buyruğudur: "Şüphesiz kabir ya cen­net bahçelerinden bir bahçe yahut cehennem çukurlarından bir çukurdur."

Ateşten uzaklaştırılan ve cennete sokulan bir kimse en yüce maksada, en kâmil ve üstün amaca ulaşmış, nail olmuş demektir. Peygamber (s.a.)'in şöyle buyurduğu varittir: "Her kim ateşten uzaklaştırılıp cennete koyulmayı arzuluy­or ise Allah'a ve ahiret gününe iman etmiş olarak ölüm gelip onu bulsun. Bir de kendisine yapılmasını istediği şeyi başkalarına yapsın."

İşte bu hem Yüce Allah'ın, hem de kulların haklarını korumayı kapsamak­tadır, îbni Ebî Hatim de Ebu Hureyre (r.a.)'den şöyle dediğini rivayet etmekte­dir: Resulullah (s.a.) buyurdu ki: "Cennette sizden herhangi birisinin kamçısı kadar bir yer, dünyadan ve dünyanın içindeki her şeyden hayırlıdır. Arzu ederseniz de Yüce Allah'ın, "Kim ateşten uzaklaştırılır da cennete sokulursa muhak­kak ki o kurtulmuştur" buyruğunu okuyunuz."

Allah'ım, kendisi sebebiyle cennete nail olacağımız, ateşten kurtulacağı­mız şeylere karşı bizleri muvaffak kıl!

İçinde yaşadığımız, yemek içmek gibi bedenî, makam, mevki, üstünlük gi­bi manevî lezzetleriyle yararlandığımız dünya hayatı, ancak aldanış ile ve kan­dırılarak satın alınan, sonra da bozukluğu, bayağılığı açıkça ortaya çıkan bir mala benzer. Çünkü dünyaya sahip olan bir kimse her zaman dünyaya karşı bir aldanış içerisindedir. Yahut da dünya hakir, terk edilmiş, fani ve zeval bulu­cu olduğu için böyledir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Halbuki siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz. Ahiret ise daha hayırlı ve daha kalıcıdır." (Alâ, 87/16-17); "Size verilen her şey dünya hayatının bir metaı ve bir süsüdür. Allah'ın yanında olan ise daha hayırlı ve daha kalıcıdır." (Kasas, 28/60). Hadis-i şerifte ise şöyle buyurulmuştur: "Allah'a yemin ederim, ahirete göre dünya an­cak sizden herhangi birinizin parmağını denize daldırması gibidir. Bir baksın o (parmağını geri çekince) ne ile geri döner." [52]

Bu şekilde dünya hayatının basit gösterilmesi onu ahirete tercih eden kimse içindir. Saîd b. Cübeyr der ki: "Şüphesiz bu, dünyayı ahirete tercih eden kimse için böyledir. Dünya ile ahireti isteyene gelince dünya onun için maksa­dına ulaşmak için bir metadır." [53] Dünyayı ahirete üstün tutan bir kimse, satı­cının kendisini aldattığı ve kusurlarını gizlediği, daha sonra da aldığı malın bo­zukluğunu ve bayağılığını açıkça gören, zararlı bir alışverişte bulunan kimseye benzer.

Daha sonra Yüce Allah, Uhud gazvesi sonrası türlü sıkıntı, musibet ve zorluklara katlanmak için ruhu alıştırmak ve eğitmek istediğinden Muhammed Mustafa (s.a.) ve müminlere şu haberi vererek hitap etmektedir: Dünya canlarda ve mallarda bir imtihan ve bir sınav yurdudur. Öldürülmek, esir alın­mak, yaralanmak, türlü korku ve musibetlerle karşı karşıya kalmak suretiyle canlarda, hayır yollarında infak ve türlü afet ve musibetlere maruz kalmak su­retiyle de mallarda olan bir imtihan. Bu Yüce Allah'ın, "Andolsun sizi biraz korku, açlık, mallardan, canlardan ve mahsullerden eksiklikle imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele!" (Bakara, 2/155) buyruğunu andırmaktadır.

Müslümanlar ve peygamberleri Yahudilerden, Hristiyanlardan ve Arap müşriklerinden kendilerine çokça rahatsızlık ve eziyet veren şeyler işitecekler­dir. Bu eziyet kimi zaman dini, Kur'anı ve Peygamberi dahi kapsayabilir. Fakat Yüce Allah, Bedir gazasından önce Medine'ye dönüşleri sırasında müminleri böylelerinden görecekleri eziyetlere karşı teselli ederek ve bu konuda fayda ve­recek ilaç ve tedaviyi belirterek, izlemeleri gereken yolu göstermiştir. Bu ise affetmek, sabretmek, bağışlamak, emrolunan şeyleri yerine getirmek, yasak­lardan kaçınmak suretiyle Allah'tan korkmaktır. Eğer onlar bunu yerine geti­recek olurlarsa, kendi rahmetinden onlara iki kat ecir verecektir. Çünkü sabır ve takva azmedilmeye değer olan işlerdendir. Yani herkesin azim ve kararlılık­la yerine getirmesi gereken işler arasındadır. [54]



[51] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 2/443-444.


[52] Ahmed, Müslim ve İbni Mace el-Mustevrid'den rivayet etmişlerdir.


[53] Zemahşerî, 1/366.


[54] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 2/444-446.

Hiç yorum yok: