“Hakem; hak ile batılın, yanlış ile doğrunun, güzel ile çirkinin, iyi ile kötünün arasını ayıran, hüküm verme yetkisini elinde tutan, son hükmü verecek olan” demektir.
Rabbimizin yaratılışta eşyanın tabiatına koyduğu hükümler, ilk insandan bu yana indirdiği kitapların içerdiği hükümler, dünyada olup biten hadiselere dair ahirette verilecek nihai hükümler bu ismin işaret ettiği tecelilerdir.
Rabbimiz her şeyin başını da sonunu da bütün kapsamıyla bilir. Bu evrende her ne oluyorsa hepsini en başta tasarlayan ve yaratan O’dur. O öyle bir âlem yaratmıştır ki orada her şey hem birbiriyle ilişkilidir hem de kendi varoluş amacını gerçekleştirmeye yönelik bir akış içindedir. Her şey tam da olması gereken yerdedir. İlmiyle, hikmetiyle, adaleti ve kudretiyle bu âlemi tasarlayan Rabbimiz her bir oluş için hükmünü verir ve icra eder. (Kasas, 28/70.) O’nun hükmü olmadan hiçbir şey, hiçbir hâdise meydana gelemediği gibi, O’nun hükmünü bozacak, geri bıraktıracak, mâni olacak hiçbir kuvvet de yoktur.
Allah-u Teala Hakem’dir. Hak ile hükmeder. Hakkı batıldan, doğruyu yanlıştan, güzeli çirkinden ve iyiyi kötüden ayırır. Eğer Cenab-ı Hakk’ın bu isminin tecellisi olmasaydı, bizler bu zıtlar arasında bir ayırım yapamayacak, neyin hak, neyin batıl; neyin güzel, neyin çirkin ve neyin iyi, neyin kötü olduğunu hiçbir zaman bilemeyecektik.
Şimdi, Hakem isminin bazı tecellilerini görelim:
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Hakem ismine en geniş manada mazhar olmuştur ve bu ismin onda tecellisi ile hakkı batıldan, güzeli çirkinden, hayrı şerden ayırmış ve insanlar arasında hak ile hükmetmiştir. Sünnet-i Seniyyenin bütün meseleleri ve bütün hükümleri El-Hakem isminin tecellisi ile meydana gelmiştir.
Kur’an-ı Kerimimiz de, Hakem ismine geniş bir aynadır. İçindeki hak hükümler, iyi ile kötünün, güzel ve çirkinin arasını ayıran beyanlarıyla El-Hakem isminin tecellisine mazhardır.
Şimdi, Hakem isminin bazı tecellilerini görelim:
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Hakem ismine en geniş manada mazhar olmuştur ve bu ismin onda tecellisi ile hakkı batıldan, güzeli çirkinden, hayrı şerden ayırmış ve insanlar arasında hak ile hükmetmiştir. Sünnet-i Seniyyenin bütün meseleleri ve bütün hükümleri El-Hakem isminin tecellisi ile meydana gelmiştir.
Kur’an-ı Kerimimiz de, Hakem ismine geniş bir aynadır. İçindeki hak hükümler, iyi ile kötünün, güzel ve çirkinin arasını ayıran beyanlarıyla El-Hakem isminin tecellisine mazhardır.
Yine İslam’ın şeriatı ve şeriatın her bir hükmü, El-Hakem ismine mazhardır.
Dünyada insanlar arasında hak ile hükmeden bütün hâkimler yine Hakem ismine aynadırlar ve bu ismin tecellisi sayesinde hükümlerinde isabet etmektedirler.
Hâkimler gibi gerçek âlimler de Hakem ismine güzel bir aynadırlar. Onlar da bu ismin kendilerindeki tecellisi sayesinde yanlış ile doğrunun, hak ile batılın, hayır ile şerrin arasını ayırmışlar ve bizlere göstermişlerdir.
Hakem ismi kâinattaki her hadisede ve her olayda tecelli eder. Her hadise Allah-u Teâlâ’nın hüküm vermesi ile meydana gelir. Bir yaprağın düşüşünden, yumurtadan çıkan bir civcive; aldığımız nefesten, yeni doğan bir bebeğe; denizlerin dalgasından, gökyüzündeki gezegenlere kadar her hadise Hakem isminin tecellisiyle meydana gelir.
Allah’ı inkâr eden ve O’na isyan eden kâfirin vücudunda dahi onlar bunu kabul etmese de Allah’ın hükümranlığı geçerlidir ve Hakem ismi tecelli etmektedir. Onun kalbini çalıştıran, kanını dolaştıran, her hücresine gıda veren, saçının her teline renk veren, vücudundaki her tasarrufa hükmeden ve bu hükmü icra eden Allah-u Teâlâ’dır.
El-Hakem ismi dünyada böyle tecelli ettiği gibi ahirette de tecelli edecektir. Bütün insanları mahşer meydanında toplayacak olan Cenab-ı Hak, El-Hakem isminin tecellisiyle insanlar arasında hak ile hükmedecek, boynuzsuz koyunun hakkını boynuzlu koyundan alacak ve bu ismin tecellisiyle müminlerle kâfirlerin arasını ayırarak müminleri cennete, kâfirleri de cehenneme sokacaktır. Ahiretteki muhasebe El-Hakem isminin tecellisiyle yapılacak ve kimseye zerre kadar zulmedilmeyecektir.
Biz kullar Allah-u Teâlâ’nın El-Hakem isminin tecellisi ile, O’nun koyduğu, Resulünün uyguladığı kurallara uyarak, her meseleyi Kur’an’a ve Sünnete göre tartmalıyız. Sorunlarımıza El-Hakem isminin en geniş aynası olan Kur’an ve Sünnet ışığında çözüm bulmalıyız ve şu ayet-i kerimenin tehdidini hiç unutmamalıyız:
“Hayır! Rabbine andolsun ki, onlar aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapmadıkça, sonra senin verdiğin hükme karşı içlerinde hiçbir sıkıntı bulmadıkça ve tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olamazlar.” (Nisa 65)
“Hayır! Rabbine andolsun ki, onlar aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapmadıkça, sonra senin verdiğin hükme karşı içlerinde hiçbir sıkıntı bulmadıkça ve tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olamazlar.” (Nisa 65)
Yüce Allah kurduğu bu düzenin içinde irade ve karar yetkisine sahip tek bir varlık yaratmıştır: İnsan. İnsanın aldığı kararların ve attığı adımların bütün sorumluluğu kendine aittir ancak Allah cc bu kararların ve yönelişlerin kendi katındaki hükmünü ve neticesini de ona önceden bildirmiştir. (En’am, 6/114.) Bu dünyada haklıyla haksız birbirine karıştığında bunları nihai çözüme kavuşturacak olan da O’dur. O’ndan başkası her olayı bütün sebepleri ve sonuçlarıyla birlikte bilemez. Bilemeyince de tam bir adaletle hükmedemez. Bu nedenle mutlak adalete dayalı nihai hüküm ancak Allah tarafından ve ahirette gerçekleşecektir. (Zümer, 39/46.)
Hayat doğumla başlar ve sonsuza kadar devam eder. Ölüm sadece boyut değiştirmektir. İşte bu nihai hüküm de asıl kalıcı hayatın başladığı noktada verilecektir.
Allah cc hüküm veren ve son sözü söyleyendir. Allah’ın hükmetme yetkisinden ve verdiği hükümlerden rahatsız olanlar kendi nefislerine yükledikleri tanrı rolünü görmeli ve kendi hüküm ve isteklerinin doğruluğunu neye dayandırdıklarını sorgulamalıdırlar.
O halde bir mümin Allah’ın hükmüne razı olup olmadığına dikkat etmelidir. O’nun hükümlerini içine sindiremeyen, koyduğu kurallardan dolayı içi sıkılan, olmasını istediği şey olmayıp da Allah başka şeye hükmettiğinde isyan eden birisi dönüp kendine bakmalı ve Allah-u Teala'nın ne yapması ve nasıl hükmetmesi gerektiğine bu kadar karışacak yetkiyi nereden aldığını kendine sormalıdır.
Sonuç olarak; İnsan kendisi için iyi gördüğü şeylere ulaşmak için çaba sarf eder, Allah’a dua eder, neticede ulaşabildiğine de razı olur, onunla yetinirse işte en büyük huzur budur. Bunun da Allah’ın hükmüne güvenmek, O’nun kararlarına saygı duymakla alakası açıktır. Çünkü Allah “Hakem”dir. “Hakem” taraf tutmaz, haksızlık yapmaz, kayırmaz ve zarar vermez. Hakem’in hükmü hepimizin lehinedir. “Hüküm yalnızca Allah’a aittir. O, hakkı anlatır. O, hakkı batıldan ayırt edenlerin en hayırlısıdır.” (En’am, 6/57.)
Hz. Peygamber’in üzüntü ve sıkıntıyı gidermek için öğrettiği duanın başlangıç kısmı da bu rıza hâlini, hem Allah’ın hükmünün mutlaka geçerli olacağına hem de her zaman adaleti gerçekleştireceğine inanmakla açıklar: “Allah’ım! Ben senin aciz kulunum, senin kulun olan bir baba ile bir annenin evladıyım. Bütün varlığım senin elindedir. Benim için verdiğin hüküm daima geçerli, hakkımdaki kararın daima adaletlidir.” (Müsned, I, 391, 452.)
Esmaü'l Hüsna şerhi Ali Osman Tatlısu/
https://feyyaz.tv/el-mumin.html
En Güzel İsimler 99 Esma Sonsuz Mana-Vaize Fatma Bayram
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder