31 Ekim 2023 Salı

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 58


Bu Cenâb-ı Hâkk’ın bir kuralıdır!

Bir şeye ilk kavuştuğumuzdaki mutluluğu her zaman yaşayabilir miyiz? Alışkanlığın bu mutluluğu öldürmesinin önünü kesebilir miyiz? Bunun tek bir yolu var. O elimize geçen imkanın bizim çabamızla hak ettiğimiz bir şey olduğu düşüncesine asla fırsat vermemektir. Onun bir lütuf olduğu düşüncesini hep hatırda tutabilmektir.

Siz ne yaptınız da gözleriniz, elleriniz çalışıyor? Karşılığında hiç bir şey yapmışlığım yok ama büyük bir nimeti yaşıyorum. Hazzı var mı? Yok. Çünkü zaten olmalıydı diye buna alıştırmışım kendimi. 

Çocuğum olsa diye hayalini kurduğu şeye, gün gelip evlenip çocuğu doğduğunda kavuşuyor ama sonrasında mutluluğundan geride bir şeyin kalmamasının sebebi nedir? 

Cenâb-ı Hâkk’ın bir kuralı. Çünkü Cenâb-ı Hâkk mutluluğu, verdiği bir nimetin lütuf olduğu ve lütuf sahibinin bir hibesi olduğu bilincine saklamış. 

Kur’an-ı Kerîm’de kaç defa geçiyor: “Ey İsrailoğulları, nimetimi hatırlayın.” Onlar nimeti bir kenarda unutmuş kullanmıyor değiller. Nimet hayatlarının içerisinde zaten, yiyorlar içiyorlar. Ama nimetin Cenâb-ı Hâkk’tan olduğu düşüncesinden kopmuşlar. 

İmkanlarımızı düşünün en azından en çoğuna kadar, başta sağlığımız olmak üzere bize kalıcı bir mutluluk bahşedecek olan yaklaşım; elimizdeki nimetler az dahi olsa -ki asla az değil- bunları sıradanlaştırmak. İlk geldiği günkü kadar, Cenâb-ı Hâkk’ın, karşılığında hiç bir şeyimiz olmadığı halde bize lütfettiği şeyler olarak görmek. Biz bunu başaramadığımızda ne oluyor?

 Cenâb-ı Hâkk bize yardım ediyor. Bir süreliğine elimizden alıyor. Yani bizim başaramadığımız bunun bir lütuf olduğu gerçeğini anlamamız için elimizden alarak yardım ediyor. Şu an neden sağlıklısın diye sorduğumuzda, çoğumuz “ben yememe içmeme dikkat ediyorum. Ben giydiklerime dikkat ederim, soğuğa çıkınca sıkı giyinirim. Ben spor da yapıyorum” gibi cevaplar veriyoruz. 

Bunların hepsi yanlış cevaplar. 

Çünkü bunlara biz dikkat ettiğimiz halde hasta olabiliriz. Sağlık bunların getirdiği doğrusal bir sonuç değildir. Tedbirlerimizi elbette alıyoruz. Ama bu tedbirler bu sonucu sağlamaya kesin ve yeterli koşul değildir, bunu görüyoruz etrafımızda. 

Cenâb-ı Hâkk lütuf veriyor bize, karşılıksız bir lütuf yaşıyoruz. Ama bu lütfu unutup da, buna alışıp da şükretmeyi unutmuş ise Cenâb-ı Hâkk hatırlatarak yardımcı oluyor, sağlığını bir süre alıyor. Ve düne kadar alıştığı ve mutat gördüğü nimetlerin kul farkına varıyor. 

Şu halde eğer sıradanlaştırarak, alışarak anlamsızlaştırmayı seçersek, Allah bize dünyadaki en çok nimeti de verse en tatmayacağımız şey mutluluk olacaktır. Bir kanser uru gibi içimizdeki haz duygularının etrafını sarıp, bunca nimet içinde mutlu olamamak gibi lanetlenmiş olarak kalabiliriz. 

-Nimetin hiç olmadığı günlerdeki ajandalarımızı iyi dolduralım. Mesela evlilik öncesi, benim henüz eşim yok, evladım yok. Bunların yokluğundan ötürü acı çekmiyorum. Yarın olur da sonra Cenâb-ı Hâkk alırsa, bu anı hatırlayayım. Zaten yoktular, hiç yokken Yaradan verdi. 

Böyle düşünürse bir insan olduğu-verdiği her günü mutlu yaşar, geri aldığında da buna önden hazırlıklıdır, “ZATEN YOKTU” Bu evlatta, eşte de böyledir, malda mülkte servette irtibatta kariyerde de böyledir. Allah’ın verdiği her şey hibedir, karşılığında vereceğimiz tek bir jetonumuz bile yok. Farkına varırsak küçükten büyüğe her bir hibe, bizi mutlu edecek, coşturacak niteliktedir. Alışırsak her biri birer yüke dönüşür, geri alındığında bizde büyük bir isyana, boşluğa yol açar. Bu boşluk tahammül edilebilir değil. Tek yolu var sabretmek ve şükretmek. Emin olun Allah azze ve celle böylelerinin kalplerindeki o boşluğu kısa sürede gideriyor. 

Asıl giderilmeyen, derinleşip kasıp kavuran boşluk seküler bir insanın yaşadığı kayıplardaki boşluktur. Veren eli de alan eli de görmediği için o esaretine girdiği alışkanlık akibetini de karartır. 

ALIŞKANLIK YÖNETİMİ

(Eyüb Sultan’da Ramazan Programı- İstanbul 26 Mart 2023)

Prof. Dr. Halis AYDEMİR


https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1

29 Ekim 2023 Pazar

Günahkar anne babamıza karşı tavrımız nasıl olmalıdır?

   
Soru Detayı

Anne-babamızın işledikleri günahlara karşı nasıl bir yol izlememiz gerekir?

Cevap

Cenab-ı Hak bize her şartta ana babamıza iyi davranmamızı emrediyor:

“Rabbin, kendisinden başkasına kulluk etmemenizi ve anaya babaya ihsanı iyiliği ve güzel davranmayı emretti. Eğer onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlığa erişirlerse, onlara 'Öf' bile deme! Onları azarlama ve onlara çok nazik ve tatlı söz söyle." 

Onlara merhametten dolayı alçak gönüllülük kanadını indir ve: 'Ey Rabbim! Bunlar küçükken beni acıyıp yetiştirdikleri gibi sen de şimdi onlara acı ve esirge!' de.” (İsra, 17/23-24)

Biz insana anne ve babasına güzel davranmasını ve iyilik yapmasını tavsiye ettik. Bununla beraber eğer onlar, hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için seninle uğraşırlarsa, onlara bu hususta itaat etme! Dönüşünüz ancak banadır. O zaman size yaptıklarınızı ve karşılığını haber vereceğim.” (Ankebut, 29/8)

Yani ana baba değil mümin, velev ki inkar etseler bile, onlara aksi ve ters davranamayız, Allah bunu yasaklıyor.

Ancak, Allah’ın emirlerine ters bir talepte bulunurlarsa onlara itaat etmeyeceğiz ve güzellikle bu istediklerinde Allah’ın rızasının olmadığını söyleyeceğiz, ama hep güzellikle.

Bir günah işlediklerinde de durum gene böyle; saygı çerçevesinde yumuşak sözle onlara yaptıklarının Hak katında yanlış olduğunu söyleyeceğiz.

Sabırla hâl dilimizle, kal dilimizle onlara örnek olacak ve hidayetleri için de Allah’a dua edeceğiz.

İslam’da evlada düşen budur.

https://sorularlaislamiyet.com/gunahkar-anne-babamiza-karsi-tavrimiz-nasil-olmalidir

28 Ekim 2023 Cumartesi

Allah'tan başkası üzerine yemin etmek dinden çıkarır mı?

   
Soru Detayı

- Allah'tan başkası üzerine yemin etmek küfür veya şirktir konulu sahih hadisler var.
- Toplumumuzda şeref ve namus üzerine, nikah üzerine, çocuk üzerine yeminler ediliyor. Bu yeminlerin hükmü nedir?
- Bu insanlar küfre mi düşüyor?
- 4 mezhep imamı bu konuda ne demiştir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Konuyla ilgili hadislerden bazıları şöyledir:

“Yemin edecek kişi Allah dışında hiçbir şey üzerine yemin etmesin.” (Nesâî, Eymân, 4)

“Allah dışında bir şey üzerine yemin eden kimse şirk koşmuştur.” (Müsned, II, 34)

“Allah, atalarınızın üstüne yemin etmenizi yasaklamıştır.” (Buhârî, Eymân, 4)

Bu ve benzeri hadisler gereği yemin “Vallahi, billâhi, tallahi”; “Rahmâna yemin olsun ki”; “canım elinde bulunan Allah’a yemin olsun ki”; “Allah’ın kudreti üzerine yemin ederim ki” ifadeleriyle yapılır.

Allah’ın kelam sıfatından kaynaklandığı için Kur'an-ı Kerîm üzerine yemin de geçerli sayılmıştır.

Allah’ın isim ve sıfatlarından Rab, Mevla, Melik gibi insanlar için de kullanılabilenler üzerine yemin etmenin geçerliliği ise bazı alimlerce niyete bağlanmıştır.

Fakihlerin çoğunluğu, yemin için söylenen kelimelerden ziyade örf ve niyeti esas aldığından mesela, “Yemin ederim, şehadet ederim, üzerime andolsun” gibi sözleri de yemin saymıştır.

Hadislerden hareketle fakihler anne, baba, oğul, peygamber, melek, namaz, oruç, Kâbe, zemzem, mezar, minber vb. şeyler üzerine yemin etmeyi haram veya mekruh kabul etmiştir.

Resûl-i Ekrem ve diğer peygamberler üzerine yapılan yemin ise, bazı fakihlerce geçerli görülmüştür.

Hz. Peygamber (asm)’in bir muhatabının babası üzerine yemin ettiğine dair rivayet ise (Müslim, İman, 9) yasaktan önce olduğu, yemin kastının bulunmadığı gibi gerekçelerle tevil edilir.

Ayrıca talak, küfür gibi neticeler doğuran bir şarta bağlamak yoluyla da yapılabilir.

“Şöyle yaparsam kafir olayım, Yahudi olayım, Hristiyan olayım” gibi ifadeler Hanefîlerle Hanbelîlerin çoğunluğuna göre yemin kabul edilirken, Malikî ve Şafiîlerle Hanbelîlerin bir kısmına göre yemin kabul edilmez.

Küfür amacı taşımadığı sürece kişi bu sözlerle dinden çıkmış sayılmasa da çoğunluğa göre günah işlemiş olur.

Bir hususu küfrü gerektirmeyen bir günaha bağlamak asla yemin sayılmaz.

27 Ekim 2023 Cuma

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 57

Mü’min insanların hayatla ve metalarda bağlantıları zayıftır

İnsanların ahirete inanıyorum dediğine bakmayın, bunun şuurunda olup olmadıklarına bakın. 

Gelecek deyince emekliliğinden bahseden bir adamın ahiret imanı flu (varlığı ile yokluğu belli olmayan) bir fotoğraf gibidir. 

İkinci yaşamda Allah’ın kullarına vereceği nimetlerin hayaline kapılıp, burnunda tüterek yaşayan Mü’min insanların hayatla ve metalarda bağlantıları zayıftır. Çünkü onları esasen motive eden, esasen cazibesine kapıldıkları şey ahiretteki nimetlerdir. Ahiret inancı Mü’minlerde bu şekildedir, bu beklentiyle yaşarlar.

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1

26 Ekim 2023 Perşembe

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 56

Bu Rabbimin fazlındandır

Sebe’ Sûresi 

Süleyman aleyhisselam: “Rabbim” dedi, “Beni bağışla; benden sonra hiç kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver bana." Sâd Suresi - 35.

Bu ayetten de anlıyoruz ki kulun yaradandan mülk ve varlık istemesi sakıncalı bir durum değildir.

Süleyman aleyhisselam: “Ben malı Rabbimi hatırlattığı için, onun zikrinden dolayı çok seviyorum.” 

O ne zaman bir nimetle karşılaşsa bunu Allahtan biliyordu. Bunun o kadar şuurundaydı ki kimin elinde ne görse “Allah’tandır” diyordu. Hiç bir zaman o nimetin Allah'tan başka birinden olabileceğine asla ihtimal vermezdi. (Rabbim bana hala nimet gönderiyor, beni sınıyor, hala şükredecek miyim yoksa onu unutacak mıyım?) 

-Süleyman 
aleyhisselam Sebe melikesinin tahtını cinlerin çarçabuk getirdiğini görünce; Bu Rabbimin fazlındandır, bu sizin yaptığınız bir şey değil, demiştir. Bu benim de hükümdarlığımın neticesi değil. (Yani Firavun gibi böbürlenmedi. Emredeceksin hemen gelecek hükümdar dediğin böyle olur, demedi.)

-Allah’ın sünnetinde şükredenlerin nimetini artırmak vardır: “Şükrederseniz muhakkak artıracağım.” 

Siz, size nimet gönderdikçe bunu Rabbim gönderiyor diye tanıyıp, göndereni hatırda tutarsanız, mala ilginiz onu gönderene olan sevginiz neticesinde olmazsa, mala olan eğiliminiz doğrudan bir sevgiye dönüşürse, artık esas amacınız mal olursa o zaman küfür olur, malla olan imtihanınız hüsrana döner. 

Süleyman aleyhisselam buna güzel örnektir. Zenginliği ayeti kerimelerde geçiyor. Hem mala ilgi duyan, erişen, hem malla gücü yaşayan hem de bunu Allah’tan bilen biri. 

Cenab-ı Allah Kuranı Kerîm’de Hz Süleyman’ı övmektedir: “Ne güzel kuldur Süleyman.” 

Hz Süleyman’ın ilgi duyduğu mallardan öne çıkanı saf kan atlardır. Onun huzuruna bu türden saf kan atlar getirildi. Görünce “Rabbimi hatırlattığı için ben bu mala ilgi, sevgi duyuyorum.” dedi. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1

25 Ekim 2023 Çarşamba

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 55

Siyonist Yahudiler öyle bir ırkçı ki!

Sebe’ Sûresi 

Süleyman aleyhisselam’ı Yahudiler hiç sevmezdi, ona husumet beslerlerdi. Çünkü ondan imtiyaz bekliyorlardı ama göremediler. 

Süleyman aleyhisselam Allah-u Teala'dan aldığı vahiyler doğrultusunda insanlara adil muamele ederdi. Süleyman aleyhisselâm'dan hoşlanmayan Yahudilerin başına Allah-u Teala şeytanları gönderdi. 

Zaten Allah’ın sünneti hep böyledir, hakka, adalete razı olmayanlara, doğruyla ikna olmayanlara şeytanı musallat eder. 

Ve Yahudiler Süleyman aleyhisselam’a iftira atmaya başladılar ve ona sihirbaz dediler. 

Siyonist Yahudiler öyle bir ırkçı ki, onları ayrıcalıklı ve seçkin görmeyeni Allah’ın elçisi bile olsa kabul etmiyorlar. (Bu, din merkezli değil kavmiyetçi merkezli bir yaklaşımdır. Din kavmiyetçilik ekseninde ele alınır.)

“Biz de sizin gibi bir beşeriz. Her şeyi yaratan Allahın sade basit kullarıyız.” diyen Peygamberler kendilerini dahi ayrıcalıklı takdim etmemişken, nasıl kalkarlar da kendi kavimlerini ayrıcalıklı görürler. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1

22 Ekim 2023 Pazar

Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi Gibi Kutsal Mekanların Minyatürlerinin Yapılıp Sergilenmesinin hükmü nedir?


Son zamanlarda hac ve umre ibadetlerinin öğretilmesi, mukaddes mekânların insanlara tanıtılması ve benzeri maksatlarla Kâbe, Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Aksa gibi yapıların minyatür veya maket olarak yapılması yaygınlık kazanmıştır.

Mukaddes mekânların ve mabetlerin maket ya da minyatürlerinin yapılmasını yasaklayan dinî bir hüküm yoktur. “Eşyada aslolan ibahadır” ilkesi gereği mukaddes mekânların minyatür veya maketlerinin yapılarak sergilenmesi caizdir. Ancak asılları göz önünde bulundurularak bu nesnelere itina gösterilse de bunlara temsil ettikleri mekânlar gibi kutsallık atfedilmesi uygun değildir.

20 Ekim 2023 Cuma

Kaç çeşit yemin vardır?

Üç çeşit yemin vardır. Bunlar; yemîn-i lağv, yemîn-i ğamûs ve yemîn-i mün’akidedir:
a) Yanlışlıkla yapılan yemin (yemîn-i lağv); bir şeyin doğru olduğu zannedilerek veya ağız alışkanlığıyla yapılan yemindir. Kişinin birini görmediği hâlde gördüğünü zannederek “Vallahi gördüm.” demesi veya yemin kastı olmaksızın yemin sözlerini söylemesi, yemîn-i lağv olarak kabul edilmiştir. Bu şekilde yapılan yeminden dolayı kefâret gerekmez. Kur'ân-ı Kerîm’de, kasıtsız olarak ağızdan çıkıveren yeminlerden dolayı kişinin sorumlu tutulmayacağı bildirilmiştir (el-Bakara, 2/225; el-Mâide, 5/89). Bununla birlikte, ağız alışkanlığıyla konuşurken sıkça yemin edenlerin, bu alışkanlıklarından vazgeçmek için çalışmaları gerekir.
b) Yalan yere yemin (yemîn-i ğamûs); bu tür yemin, bilerek yalan yere yapılan yemindir. Bir kimsenin olmamış bir şey için bilerek olmuş diye veya olmuş bir şey için bilerek olmadı diye yemin etmesi böyledir. Bu en büyük günahlardan biridir (Buhârî, Eymân, 16 [6675]; Müslim, İman, 220 [138]). Böyle bir yemin Hanefîler'e göre, kefâretle telafi edilemez. Bu şekilde yemin eden kişinin, bilerek ve Allah’ın adını anarak yalan yere yemin ettiği için pişman olarak, bir daha böyle bir hataya düşmemek üzere Allah’tan af dilemesi gerekir. Yalan yere yaptığı yemin sebebiyle başkasının hakkının zayi olmasına sebep olan kimse, bu zararı tazmin edip zarar verdiği kimselerden helallik istemelidir.
c) Geçerli yemin (yemîn-i mün’akide); imkân dâhilinde olan bir şeyi yapmak veya yapmamak üzere yapılan yemindir. Bir kimsenin şu işi yapacağım veya yapmayacağım diye yemin etmesi böyledir. Bu yeminin Allah’ın isimlerinden biriyle veya O’nun sıfatlarıyla ya da örfen Allah’ın isimlerine veya sıfatlarına atıfta bulunan sözlerle yapılmış olması gerekir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, 3/708-712). Bu tür yeminini bozan kişi yemin kefâreti öder (Merğinânî, el-Hidâye, 3/17-18).

19 Ekim 2023 Perşembe

Ötanazi caiz midir?

Tıbbî verilere göre yaşama ümidi kalmamış veya şiddetli acılar hisseden bir insanın, hayatına bir başkası eliyle son verdirmesi demek olan ötanazi, talepte bulunan kişi açısından intihar, bunu uygulayan açısından cinâyettir. İslâm dinine göre, kişinin kendi canına kıyması (intihar) haramdır.
Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de, “Ey iman edenler!... Kendinizi öldürmeyin Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir. Kim düşmanlık ve haksızlık ile bunu (haram yemeyi veya öldürmeyi) yaparsa (bilsin ki) onu ateşe atacağız; bu ise Allah’a çok kolaydır.” (en-Nisâ, 4/29-30), “…Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın. Allah, bunları size düşünesiniz diye söylemektedir.” (el-En‘âm, 6/151) buyrulmuştur. Peygamberimiz (s.a.s.), acı ve sıkıntılardan dolayı ölümün temenni edilmemesini istemiştir (Buhârî, Merdâ, 19 [5671]; Müslim, Zikir, 10 [2680]). Temennisi bile yasak olan bir işi gerçekleştirmek elbette büyük bir cürüm olur. Bu deliller de gösteriyor ki Allah’ın emanet ettiği cana kıymak caiz değildir (Tahtâvî, Hâşiye, 602-603). Çünkü bu, hem Allah’ın koyduğu sınırları çiğnemek hem de O’nun takdirine karşı isyan anlamına gelir.
Çekilen dertler ve acılar, müminin günahları için kefarettir. Üstelik bugün, yaşamından ümit kesilen hasta için hızla gelişen tıpta yeni bir tedavi imkânının ortaya çıkması, ihtimal dışı değildir.

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 54


Sebe’ Sûresi 

- "Onlar, kendilerine yapılan uyarıları unutunca her şeyin kapılarını onlara açtık. Nihayet kendilerine verilenler yüzünden şımardıkları zaman onları ansızın yakaladık! Böylece onlar birden bire bütün ümitlerini yitirdiler." En'âm Suresi, 44 

Sebe’ topluluğu da ansızın selin altında kaldılar. Hiç bir izleri kalmadı, bir efsaneye-söylentiye döndüler. Paramparça oldular. 

Allah isterse bir topluluğu öyle helak eder, yok eder ki geriye sadece satırlarda isimleri kalır. İşte bu kıssada ibret dolu sahneler var. Cenabı Allah’ın nasıl sınadığı, sünnetinin nasıl olduğu, insanları nasıl süzgeçlerden geçirdiğine dair çok önemli ayetler var. Ama bu ayetleri kimler tetkik eder? Her sabreden kimse. Sabredecek, inceleyecek, mesai verecek üzerinde çalışacak, farklı sûrelerde geçen ayetlerdeki sahneleri yan yana getirecek, tamamlayacak. Çünkü bunlar sıradan cümleler değil. Rabbimizin kelamı. Buna değer verenler için ibretli sahneler ve de neticeler vardır. Sabreden kişi mutlaka görür. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1

18 Ekim 2023 Çarşamba

Evlenme teklifi yapılan bir kadına bir başkasının teklifte bulunması caiz midir?

Kendisine evlenme teklifi yapılan bir kadına henüz karar aşamasında iken bir başkasının teklifte bulunması mekruh kabul edilmektedir. Nitekim konu ile ilgili Hz. Peygamber (s.a.s.) “Sizden biri sakın Müslüman kardeşinin dünür gittiği birine talip olmasın” (Müslim, Nikâh, 50 [1412]; bkz. Buhârî, Nikâh, 45 [5142]) buyurmuştur. Aksi yönde bir davranış taraflar arasında husumete sebep olabileceğinden istenmeyen neticelere yol açabilir. Kadının teklife olumsuz cevap vermesi hâlinde ise bir başkası ona evlilik teklifinde bulunabilir (bkz. Şâfiî, el-Ümm, 5/42; İbn Kudâme, el-Muğnî, 7/143-147; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, 3/533-534).

17 Ekim 2023 Salı

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 53


İman ve salih ameller 

Sebe’ Sûresi 

İman etmeden salih ameller işlemenin hiç bir kıymeti harbiyesi yoktur, Cenab-ı Hak hepsinin hükümsüz olduğunu söylemiştir. 

O yüzden ayetlerde iman edip salih amellerde bulunma koşulu birlikte zikredilir. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1

16 Ekim 2023 Pazartesi

Kur’ân-ı Kerîm’in indirildiği hâliyle korunmuş olduğunun delilleri nelerdir?

Kur’ân-ı Kerîm, Yüce Yaratıcı’nın kıyamete kadar gelecek bütün insanlara indirdiği son ilahî mesajıdır. O, bu yüce kelâmı indirmiş ve koruyacağını bizatihi şu âyetiyle ifade etmiştir: “Şüphesiz o zikri (Kur’ân’ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz.” (el-Hicr, 15/9). Bu ilahî beyan, onun indirildiği hâliyle korunmuş olduğunun müminler için en büyük güvencesidir. Nitekim bu ilahî muhafazanın bir gereği olarak Kur’ân-ı Kerîm inzâl olmaya başladığında bir taraftan yazılırken diğer taraftan da ezberlenmiş; özellikle namazlarda olmak üzere sürekli okunmuş, ayrıca Müslümanların inanç, ibadet ve sosyal hayatlarına kaynaklık etmiştir.
Kur’ân-ı Kerîm, ilk indiği andan itibaren Hz. Peygamber ve bazı sahâbîler tarafından tamamen, diğerleri tarafından da kısmen ezberlenmiştir. Kur’ân-ı Kerîm bu şekilde ezberlenerek ve yazılarak nesilden nesile yalan üzerinde ittifak etmeleri mümkün olmayacak şekilde çok kişi tarafından günümüze kadar nakledilmiştir.
Hz. Peygamber (s.a.s.) zamanında çeşitli malzemeler üzerine yazılmış olan Kur’ân âyet ve sûreleri onun vefatını müteakip Hz. Ebû Bekir (r.a.) döneminde komisyon tarafından bir araya getirilerek bir Mushaf oluşturulmuştur. Hz. Osman döneminde de diğer bir komisyon tarafından bu ilk Mushaf esas alınarak çoğaltılan Kur’ân nüshaları Mekke, Kûfe, Basra, Şam, Bahreyn ve Yemen’e gönderilmiştir. Bu dönemden sonra Müslümanlar, bu nüshalara göre pek çok Kur’ân nüshası yazmış ve Kur’ân-ı Kerîm hiçbir değişikliğe uğramadan günümüze kadar gelmiştir. Elimizde bulunan en eski Kur’ân nüshaları ile günümüzdeki Mushaflar arasında herhangi bir fark bulunmaması da bunu göstermektedir (bkz. Maşalı, “Mushaf”, DİA, 31/242-248).

15 Ekim 2023 Pazar

Hasta olan ve tedavisi yapılamayan kedi, köpek gibi hayvanların veteriner tarafından uyutulması caiz midir?

Yüce Allah, diğer yeryüzü nimetleri gibi hayvanları da insanların hizmetine vermiş ve onlardan çeşitli şekillerde faydalanmayı helal kılmıştır (en-Nahl, 16/5, 6, 80). Bununla birlikte dinimiz bir canlı olarak hayvanlara karşı da şefkatli ve merhametli olmayı emretmiştir (Buhârî, Müsâkât, 10 [2365]; Müslim, Selâm, 151 [2242]). İnsanın, hizmetine verilen canlılara karşı merhamet ölçüleri ile muamele etmesi yanında onların sağlık ve temizliklerine de azami özen göstermesi gerekir. Bu sebeple hastalanan hayvanların imkân ölçüsünde tedavi edilmeleri gerekmektedir. Zira bu hem merhametin hem de sağlıkla ilgili tedbirlerin zorunlu bir sonucudur. Ancak ölümcül bir hastalığa yakalanmış, tedavi ederek iyileşme imkânı da olmayan ve şiddetli acılarla baş başa kalmış bir hayvanın veteriner gözetiminde uyutulmasında bir sakınca yoktur.

14 Ekim 2023 Cumartesi

Farz namazların üçüncü ve dördüncü rek'atında Fâtiha’dan sonra niçin başka âyet veya sûre okunmaz?

Kur’ân’da ibadetler ayrıntıları belirtilmeksizin emredilmiştir. Farz, vacip veya nâfile bütün ibadetlerin nasıl ve ne şekilde yapılacağı ise Hz. Peygamber (s.a.s.) tarafından belirlenmiştir. Namazın kaç rek'at kılınacağını, nerede ve nasıl kıraat, zikir, tesbih, tahmid veya dua yapılacağını, rükûnun ve secdenin nasıl ve kaçar defa olacağını Hz. Peygamber (s.a.s.) göstermiş ve “Benim kıldığım gibi siz de namazı kılınız.” (Buhârî, Ezân, 18 [631]) buyurmuştur. Yani ibadetler, nasıl emredilmişse o şekilde yapmak ile sorumluyuz.
Farz namazların son iki rek'atında Fâtiha’dan sonra sûre okunmamasını da bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Bununla birlikte farzların son iki rek'atında Fâtiha’dan sonra sûre okunursa bu, namaza bir zarar vermez. Hanefî mezhebindeki makbul görüşe göre sehiv secdesi de gerekmez (İbn Nüceym, el-Bahr, 2/102; Halebî, es-Sağîr, 175).

13 Ekim 2023 Cuma

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 52


Herkesin azabı tatmakta bir katsayısı vardır

Sebe’ Sûresi 

Cehennem azabında herkesin bir katsayısı vardır, ancak sizler bilmiyorsunuz. 

Aynı cehennemdesiniz diye aynı azabı tadıyorsunuz sanmayın. Herkesin azabı tatmakta bir katsayısı var. Bu katsayı birinizden birinize değişirken siz farkında değilsiniz. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1

11 Ekim 2023 Çarşamba

Farz namazlarda ilk oturuşu unutan kimse namazını nasıl tamamlar?

İlk oturuş, namazın vaciplerindendir. Vacibin unutulması durumunda son oturuşta sehiv secdesi yapılması gerekir. İlk oturuşun kasten terk edilmesi ise tahrîmen mekruhtur, dolayısıyla namazın iade edilmesi gerekir (İbn Nüceym, el-Bahr, 1/310; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, 2/88).

10 Ekim 2023 Salı

Farz namazlarla birlikte kılınan sünnet namazların dayanağı nedir?

Hz. Peygamber (s.a.s.), farz namazların öncesinde ve sonrasında sünnet namazları kılmış ve ümmetine de tavsiye etmiştir. Bundan dolayı vakit namazlarıyla birlikte eda edilen düzenli (revâtib) sünnetler imkânlar ölçüsünde kılınmalıdır. Hz. Muhammed (s.a.s.) bir hadislerinde, “Her kim öğle namazından önce dört rek’at, sonra iki rek’at, akşamdan sonra iki rek’at, yatsıdan sonra iki rek’at, sabahtan önce de iki rek’at olmak üzere 12 rek'at sünnet/nâfile namaz kılmaya devam ederse, Allah da o kimseye cennette bir köşk inşa eder.” (Tirmizî, Salât, 189 [414]; bkz. Müslim, Salâtü’l-müsâfirîn, 101 [728]) buyurmuştur. İkindi namazı ile ilgili olarak da “İkindiden önce dört rek'at namaz kılana Allah merhamet etsin.” (Ebû Dâvûd, Tatavvu‘, 8 [1271]; Tirmizî, Salât, 201 [430]) demiştir.

9 Ekim 2023 Pazartesi

Kur’an okunurken camiye giren bir kimse, “tahiyyetü’l-mescid” namazını kılabilir mi?

Kur’an okunurken kişinin zorunlu olmadıkça başka bir işle meşgul olmayıp Kur’an’ı dinlemesi gerekir. Nitekim, “Kur’an okunduğu zaman ona kulak verip dinleyin ve susun ki; merhamet olunasınız.” (A’râf, 7/204) meâlindeki âyet-i kerimede mü’minlere, Kur’an okunurken onun dinlenilmesi emredilmektedir.
Ancak Kur’an dinlemek farz-ı kifâye olduğundan dinleyen birileri varsa, tahiyyetü’l-mescid namazı kılmak caizdir (İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtar, II, 268, 458-459).

7 Ekim 2023 Cumartesi

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 51


Hakkı söylemenin önünde bir engel olmamalıdır

Sebe’ Sûresi 31, 32, 33

Allahın huzuruna geldiklerinde iki zalim grup didişir. Zalimler iki gruptu, biri istikbar edenler (büyük olmadıkları halde büyüklük taslayanlar), diğeri zayıf düşürülenler (zayıf olmadıkları halde diğer tarafın kendilerini zayıf hissettirdiği aşağıladığı sömürdüğü). 

Güden yöneticiler ve güdülen topluluk. Her iki grup da zalimler kümesinden oluyor dikkat edin. 

Allah zayıf düşürülüp zulme alet edilenleri zalimlerden ayırt etmedi. 

(İstizaf: Zayıf ve küçük görme) Allahın huzurunda habire suçu birbirine atıyorlar. İstizaf edilenler dediler ki: “Siz olmasaydınız biz Mü’minler olurduk. Zulmün esas payı sizde. Bizi manipüle ettiniz.”

İstikbar edenler de dediler ki: “Hidayet size geldiği halde biz mi sizi geri çevirdik? Hayır işin aslı, siz de mücrim idiniz. Siz yolu tutmadınız ki yola gelesiniz. Cürüm üzereydiniz. Sorumluluk size ait bize yıkmayın.”

İşte böyle sözü birbirlerine attılar. Rabbimiz her iki grubu da yeriyor. 

İstikbar edenleri hakları olmadığı halde büyüklenmiş olmalarından ötürü yeriyor. İstizaf edilenleri de zayıf olmadıkları halde zayıflığı kabullendiler, yaratılışta aynıydılar, akılda donanımda her bakımda aynıydılar, ama onların tehditlerine karşı hakkı söylemekten korktular, bu uğurda fedakarlık göstermediler, boyun eğdiler diye yeriyor. 

Allah da onlara zilleti verdi. Tıpkı Firavunun Mısır halkını “siz zayıfsınız” diye inandırması, sindirmesi gibi. 

Allah-u Teala, böyle sindirilen insanları da mazur görmüyor. “Ne yapsınlar Firavunun orduları vardı, gücü vardı zulmetti, halk da mecbur kaldı, sindi” diye mazur görmüyor. 

Zira hakkı söylemenin önünde bir engel olmamalı. 

İstizaf edilenler “Sen de bizim gibi Allahın bir kulusun. Bizi nasıl kulun yerine koyup kendini bize ilah diye kabul ettirmeye kalkarsın? Ne demek Allahın sözünü bırakacağız da senin sözüne uyacağız? Ne demek senin sözün bizimkinden her halükarda üstün? Kim oluyorsun da sen son sözü söylersin? Ne farkın var senin?” demediler. Boyun eğip teslim oldular. Allah da bu zayıflığı kabullenenleri yerdi, istikbar edenleri yerdiği gibi. 

İstikbar edenler, istizaf edilenlerden bir ve yegane olan Allah'ı hep yok saymalarını beklemişlerdir. Tarih boyunca bu değişmemiştir. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1

6 Ekim 2023 Cuma

Uyumak abdesti bozar mı?

Uyumak abdesti bozar mı?
Uykunun abdesti bozmasındaki ölçü, yere sağlam bir surette oturup oturmamaktır. Buna göre yan yatarak ve namaz dışında secdedeymiş gibi durarak uyumak abdesti bozar. Ancak uyku ile uyanıklık arasındaki hâlde veya yere sağlam bir surette oturmuş ve mafsalları gevşememiş bir haldeyken uyumak abdesti bozmaz (Mevsılî, el-İhtiyâr, 1/10). Bu bakımdan mesela ulaşım araçlarında oturarak seyahat eden yolcuların, dik otururken koltukta uyumaları durumunda abdestleri bozulmaz.

4 Ekim 2023 Çarşamba

Cinsiyet değiştirmek caiz midir?

Cinsiyet değiştirmek caiz midir?

Biyolojik cinsiyetine cerrahi müdahalede bulunulan kişiler iki gruptur:

a. Cinsel gelişim bozukluğu olan kişiler (hünsa/interseks):

Bu tarz biyolojik ve genetik hastalıkların tıbben teşhis edilerek hasta üzerinde hormonal veya cinsiyet düzeltme gibi cerrahi tedavi yöntemlerinin uygulanmasında dinen bir sakınca yoktur. Burada esas olan, tıbbi müdahalenin baskın olan genetik ve biyolojik cinsiyeti ortaya çıkarmak üzere yapılmasıdır.

b. Cinsel kimlik bozukluğu (transseksüellik) olan, yani kendisini karşı cinse ait hissedip, karşı cinse benzeme isteği duyan kişiler:

Bu tarz psikolojik rahatsızlıkları gerekçe göstererek cinsiyet değiştirme ameliyatı yaptırmak ise caiz değildir. Bu şekilde bedene yapılan müdahale, hem doktor hem de yaptıran kişi açısından büyük günahtır.

İnsan nesli erkek ve dişi olmak üzere iki ayrı cinsiyette yaratılmıştır. İnsan neslinin devamı da bu nizama bağlanmıştır (Nisâ, 4/1).   İnsanın, yaratılıştan sahip olduğu bu cinsiyeti ve fıtratı değiştirmeye çalışması dinen yasaklanmıştır. Zira fıtratı değiştirme girişimlerinin şeytanın bir telkini olduğu Kur’an-ı Kerim’de açıkça bildirilmiştir: “Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de (putlara adamak için) hayvanların kulaklarını yaracaklar. Yine onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler.” (Nisâ, 4/119).

Ayrıca İslam’da karşı cinse benzemek ve bu özentinin/temayülün önünü açacak tutum ve fiiller de yasaklanmıştır. Hz. Peygamber (s.a.s.) de: “Kadına benzemeye çalışan erkeklere ve erkeklere benzemeye çalışan kadınlara Allah lanet etsin.” buyurmuştur (Buhârî, Libâs, 61-62; Ebû Dâvûd, Libâs, 30). Yine Allah Resulü (s.a.s.), kız çocuklara özgü giyecekleri erkek çocuklar üzerinde görünce hoşnutsuzluk gösterip müdahale etmiştir (Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 171).

Sonuç olarak, cinsel kimlik bozukluğu olan kişiler, bedenlerine cerrahi müdahele yerine biyolojik cinsiyetlerini kabullenme yolunda psikolojik tedavi yöntemlerine ısrarla devam etmelidirler.

3 Ekim 2023 Salı

ABDESTTE ENSEYİ MESH ETMEK


Boynun meshedilmesi konusunda ulemânın farklı görüşleri vardır:

Hanefilerle, Beğavî, bazı Şafiî âlimler, el-Hâdî, el-Kasım, İmam Ahmed, el-Mueyyedbillah ve el-Mansûrbillah başı meshten sonra boynun meshedilmesinin mustehab olduğu görüşündedirler. 

Hanefiler dışında cumhura göre boynun su ile meshedilmesi mekruhtur. Çünkü onlara göre bu davranış, dinde bir aşırılık ve gereksiz yere şiddet göstermektir.

Şafiîler bu konuda, her hangi bir delil sabit olmadığı için boynun meshedilmesi sünnet değildir, demişlerdir. 

Nevevî "Hatta o bid'attir." demiştir.

Malikîler de, "O mekruh bir bid'attir." (Muğni'l-Muhtâc, I, 60; eş-Şerhu's-Sağîr, I, 128)

Ulemânın çoğunluğuna göre ise, mustehab değildir. Onlara göre bu konuda boynun meshedileceğine dâir rivayet edilen hadisler sahih ve hasen derecesine ulaşmamıştır.

'Boynu meshetmenin, âhiret gününde boyunlara takılacak olan bukağılardan sahibinin emin kılacağı'na dâir rivayet edilen hadîs hakkında ise İbnu's-Salâh zayıf demiştir.

Bunun İslâm âlimlerinden birinin sözü olduğu hükmüne varmıştır.

İmam Nevevî ise, "bu söz bir hadîs-i şerif değil, bilakis Peygamber adına söylenmiş uydurma bir sözdür. Bu işi yapmak ise, sünnet değil bilakis bir bidattir" demiş ve "boynu meshetmek mustehabtır" diyen İmam Beğavi’yi tenkid etmiş, bu görüşün bir dayanağı olmadığına dâir İbnur-Rifâ'dan nakilde bulunmuştur.

İmam Nevevî sözlerine şöyle devam etmiştir: "Öyle zannediyorum ki, el-Beğavî'nin bu mevzuda yegâne dayanağı Ahmed îbn Hanbel'in "Başının arkasını ve boynunun ensesesini meshetti." şeklindeki hadîsidir. Bu hadîs ise zayıfdır. Zira râvîleri arasında Leys vardır."

Bu hadisi şerifle ilgili olarak Şevkanî, Neylul-evtâr isimli eserinde şunları söylemektedir:

"Bu hadîsi îbn Seyyidi'nnas Tirmizî Şerhi'nde Beyhakî'ye nisbet ederek; Beyhakî bu rivayetinde boynun meshedilmesine dâir güzel bir ilâveyi de nakletmiştir" diyor. Bu büyük hafız (yani îbn Seyyidinnas) boynun meshedilmesi hakkında güzel tabirini kullanıyor.

"Makdisî de; Leys hakkında çeşitli söylentilerin bulunduğunu söylemiş ancak, bu söylentilerin değeri olmadığını hatta Muslim gibi titiz hadîs âlimlerinin Leys'den rivayette bulunduklarını ifâde etmiştir."

Netice olarak îmam Nevevi’ye göre:

"Boynu meshetmek sünnet değil bid'attır. Kıyamet gününde boyuna yapılan meshin cehenneme sürüklemek için boyuna takılacak olan bukağılardan koruyacağına dâir Ebû Ubeyd'in Kitab-ut Tuhur'da, Musa b. Talha kanalıyla rivayet ettiği hadisin aslı yoktur".

Hafız İbn Hacer ise; bu merfu hükmünde mevkuf bir hadîsdir. Zira bu gibi sözleri insan kendi re'yiyle söyleyemez, demektedir.”

Ebû Nuaym : İbn Ömer (r.anh)'in her abdestten sonra boynunu meshedip:

"Rasûlullah (s.a.); kim boynunu abdestten sonra meshederse kıyamet gününde boynuna bukağı takılmıyacaktır; derdi" dediğini nakletmektedir. Lakin bu rivayetin senedinde bulunan Muhammed b. Amr, zayıftır.

Yine Neylu'l-evtâr'da Muhammed b. el-Hanefîyye vasıtasıyla Ali (r.anh) den nakledilen uzun bir hadîste Cenab-ı Peygamberin abdestten sonra boynunu meshederek Hz. Ali’(r.anh)e; "Sen de böyle yap" dediği rivayet edilmektedir.

Bütün bu nakillerden sonra Şafii âlimlerinden Nevevî merhumun boynu meshetmenin bidat ve bu mevzuda rivayet edilen hadîsin uydurma olduğuna ilişkin sözlerini bazı âlimler bir cur'et olarak vasıflandırmışlardır.

Menhel sahibi Mahmud Muhammed Hattab-el-Subkî ise, bu hadîsteki boynu meshetmekle ilgili haberin bir delil niteliği taşımadığını söylemektedir.

İbn Kayyım de Zad-ul-meâd isimli eserinde boynun meshedilmesiyle ilgili olarak ; Rasûlullah'dan (s.a.v.) kesinlikle sahih bir hadîs bulunmadığını savunur. 

İmam Şa'rânî, boynun meshedilmesiyle ilgili olarak, şöyle diyor:

"Boynu meshetmek İmam-ı Ebu Hanife, îmam Ahmed ve Şafiîlerin bazısına göre mustehab ise de imâm-ı Şafiî ile imam-ı mâlik'e göre mustehab değildir."

İmam-ı Ahmed'in bu hadisin senedini tenkid etmesi, ravilerin meşhur olan künye veya isimlerinin verilmeyip meşhur olmayan künyelerinin verilmiş olmasındandır.

Bu gibi künyelerin verilmesi genellikle itimad edilmeyen ravilerin kimliklerini saklayarak kusurlarının anlaşılmasını önlemek gayretinden doğar ki bu tedlîs şekillerinden biridir.

2 Ekim 2023 Pazartesi

Enseyi mesh etmenin kaynağı nedir?


Genel olarak abdest alırken ensenin mesh edilmesi, Hanefî mezhebinde, edep ve müstehab olarak kabul edilmiştir. (bk. el-Mebsut, 1/8). Cumhur-u ulemaya göre ise, ensenin mesh edilmesi mekruhtur.(bk. ed-Dürrü’l-muhtar, 1/124; Zuhaylî, 1/253).

Hanefî alimlerinden Ebu Bekir el-Ameş’e göre enseyi mesh etmek, sünnettir, Ebu Bekir el-İskaf’a göre ise, -sünnet değil- bir adaptır.(bk. el-Bedayı’, 1/107).

Boynun ön kısmı değil de arka ve yan kısımlarını ellerinin arkası ile meshetmek sünnettir. Çünkü Leys'ten, onun Talha b. Musavvif'ten, onun babasından, onun da dedesinden rivayetine göre, dedesi Resulullah (asm)'ın başını, kafasının arkasının kulaklar arkasında kalan tarafına ve boynun o bölgenin yanındaki ön kısmına meshettiğini görmüş.

Fakihlerin cumhuru ise, boynun meshedilmesi mendup değil mekruhtur, çünkü böyle bir davranış dinde aşırı gitmek türünden bir şeydir, demişlerdir. (bk. Prof. Dr. Vehbe Zuhayli, İslam Fıkhı Ansiklopedisi)

https://sorularlaislamiyet.com/abdest-alirken-enseyi-mesh-etmeyi-bidat-olarak-gorenler-var-enseyi-mesh-etmenin-kaynagi-nedir

1 Ekim 2023 Pazar

Ey Nefis, Uyuma!


Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillahirrahmanirrahim

“Gecelerini Rablerine secde ederek ve kıyam durarak geçirirler.” (Furkân, 64)

Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:

“Bir koyun sağacak kadar bile olsa geceleyin namaz için kalk.” (Terğîb, I, 394) 

https://www.2g1d.com/