25 Kasım 2023 Cumartesi

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 65


Cenâb-ı Hâk illa ki bana da bir çıkar yol gösterecektir

Cenâb-ı Hâkk’ın sana nasıl planlar kurduğunu sen bilemezsin! Burada başarısız kaldığını gördüğün yer aslında başka bir yerde hayal bile edemeyeceğin olağanüstü başarıya doğru seni taşıyor olabilir. 

Allah’ın ilmini bilemezsin. Allah’ın senin için burada önünü kapatıp, diğer yerde önünü açtığı büyük planı olabilir.

*”Allah bilir, siz bilmezsiniz.” Bakara-216*

Dolayısıyla hangi işten sonuçsuz kalırsak asla ye’se kapılmayalım. Cenâb-ı Hâkk hakkında zannımızı iyi tutalım. 

Ve bilelim ki kime ne yaratılmışsa o kolaylaştırılır. 

Ama güzel sonuç (ya da başarı) öyle yola çıkar çıkmaz hemen iki adımlık yerde olmuyor; aradan yıllar geçiyor, sebat gerekiyor, vefa gerekiyor, ilahi emre boyun eğmeyi gerektiriyor, *”Cenâb-ı Hâk illa ki bana da bir çıkar yol gösterecektir”* diyebilmeyi gerektiriyor.  

Olanca azametine her gün tanık olduğumuz Cenâb-ı Hâkk’ın bizi bir yerlerde unutmayacağına, bizi çaresiz bırakmayacağına dair bir bilinç ile, iman ve Allah’a duyulan güven ile gelinen bir nokta.

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1

21 Kasım 2023 Salı

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 64


Akletmek

-Akletmek ve aklettiklerimizi özgürce ifade edebilmek Allah azze ve cellenin her birimize verdiği bir emanetidir. 

Bunun tersi nedir? Aklettiklerimizi ve kalbimizin kendimize verdiği sonuçları, yanlış bulduğumuz sonuçları ortamdakiler tepki gösterir diye, itibarımızdan, çıkarlarımızdan kayıplar yaşarız diye içimize atmak! 

Böylece kendimizden ödün vererek, öz saygımızı kaybederiz. Toplumun istediği adam oluruz. Toplum bunu zaten bütün üyelerinden istemektedir ve toplumun çoğu üyeleri buna uyum sağlamaktadır. 

Dolayısıyla orada bir kişi yok artık. Orada bir kalıp var ve o kalıba uyan milyonlarca insan var, hiç biri kendi olamıyor, hiç biri kendi gerçeğini ifade edemiyor.

Hz İbrahim aleyhisselâmın kıssasında Allah azze ve celle bize Hz İbrahim’in sürecini anlatarak, özellikle her bir çocuğa, her bir gence Hz İbrahim’i örnek olarak sunuyor. Sahip olduğu fıtratı doğru değerlendirmeye, hakka hak demeyi prensip edinmeye, bâtıla bâtıl demeyi prensip edinmeye, çıkar uğruna sahip olduklarını kaybetme korkusuyla haktan ödün vermemeye davet ettiği bir kıssa olarak bize anlatıyor. Hz İbrahim canını kaybetme pahasına hakkı savundu.

*ENBİYA SÛRESİ TEFSİR DERSİ’nden*

Nisan 2023

Prof. Dr. Halis AYDEMİR


https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1

20 Kasım 2023 Pazartesi

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 63


Hiçbirimiz günahsız değiliz

"Kim bir Müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allah da (cc) o kimsenin ayıp ve kusurunu örter.”

Hepimiz kusurlu varlıklarız, hiçbirimiz günahsız değiliz. 

Nebevi öğretide kötülüklerin açığa vurulmaması var. Çünkü kötülükler konuştukça çoğalır, dillere düştükçe yayılır. 

Bunun topluma vereceği zarar, bir kişinin bu kusuru işlemesinden daha büyük bir kabahate dönüşür. 

Öyleyse bunu nasıl önlemeli? Oracıkta etrafını çevirip kapatmalı, o kişiyle sınırlı kalmasını sağlamalı. Başkalarının duyup da akıllarına düşmesini engellemeli. 

Çirkin bir amel konuşula konuşula sıradanlaşır, bir vakit sonra diğer insanlara da sirayet eder. Birileri o kötü fiilleri yapsa bile onu setredip kapatmak esasken, bunları senaryolaştırıp televizyonlarda, filmlerde topluma yansıtmak korkunç bir kabahat olur. 

Dizilerdeki çirkin konular hane hane, oda oda konuşulup yayılıyorsa bir zaman sonra eylemlere yansır. 

Allah azze ve celle kötü fiillerin yapılmasını sevmediği gibi, konuşulmasını da sevmez. Setredersek toplumun sağlığını, vicdanını, esenliğini korumuş oluruz.

"Allah, çirkin ve kırıcı sözlerin konuşulmasını, hele bunların açıkça söylenmesini sevmez; ancak haksızlığa uğrayan kimse hariç” Nisâ-148

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1

19 Kasım 2023 Pazar

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 62


ALLAH RAZI OLSUN DEMEK VE TEŞEKKÜR ETMEK

Allah razı olsun diyerek;

Birisinin bize gösterdiği bir imkana, bir iyiliğe istinaden, o kişiye Cenâb-ı Hâkk’tan bir karşılık umuyoruz.

Biri teşekkür ediyor diğeri rica ediyorsa bu iki kişi kendi aralarında işi bitiriyor demek ki. 

Bu, Cenâb-ı Hâkk’ın hiç anılmadığı bir ilişki biçimi! Sanki o yardım, o iyilik yapanın kendisinden kaynaklanıyormuş gibi ona teşekkür ediyorsa; o da *”bir şey değil, daha ben çok fazlasını yaparım bunlar ne ki”* anlamına gelecek bir sahiplenme içine giriyorsa bu yanlıştır. 

Bu Gerçek Sahib’i anmamak olur. Bu hamdin Allah’a ait olduğu gerçeğiyle yaşamamak gibidir. 

Bu seküler bir bakış. 

Kişiler kendi aralarında işi böyle bitirirse Cenâb-ı Hâkk bundan memnun olmaz. 

Bakar ki kulları O’nu yad etmedi. 

Halbuki oradaki her şeyin sahibi de O’ydu. 

Kullar burada aracıdır.”

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1

16 Kasım 2023 Perşembe

Allah’ın izniyle şifa bulmak veya kötülüklerden korunmak amacıyla yapılan “rukye” câiz midir?

Rukye, hastalık ve kötülüklerden korunmak veya kurtulmak amacıyla Kur’ân veya dua okuyup üfleme anlamında bir terimdir (İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, 2/254.; İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, “rky” md.).
Bazı İslâm âlimleri rukyenin caiz olmadığı görüşünde ise de mezhep imamlarının da içinde bulunduğu âlimlerin çoğunluğu, konu ile ilgili bazı hadisleri delil göstererek, şirke ve istismara götürmemek şartıyla fayda ve zararın rukyeden değil de Allah’tan olduğuna inanılarak yapılan rukyede bir sakınca bulunmadığını belirtmişlerdir (İbn Hacer, Fethu’l-bârî, 10/206-208 [5741, 5743]; İbnü’l-Kayyım, et-Tıbbü’n-nebevî, 136-144; el-Fetâva’l-Hindiyye, 5/356).
Şöyle ki Hz. Peygamber (s.a.s.), hem kendisine hem ziyaret ettiği bazı hastalara okuyup üflemiş, bazen de Hz. Âişe (r.a.) ona okuyup üflemiş ve eliyle mesh etmiştir (Buhârî, Merdâ, 20 [5675]; Tıb, 32, 39 [5735, 5748]; Müslim, Selâm, 46-51 [2191-2192]). Hz. Peygamber (s.a.s.), torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'in şeytandan, zehirli haşerattan, kem gözlerden korunmaları için dua etmiş (Buhârî, Ehâdîsü’l-enbiyâ, 10 [3371]), nazara, yılan ve akrep sokmasına karşı rukye yapılmasına izin vermiştir (Buhârî, Tıb, 33-37 [5736-5741]; Müslim, Selâm, 55-60 [2195-2198]). Yine Hz. Peygamber’in (s.a.s.) hastalar için,
اَللَّهُمَّ رَبَّ النَّاسِ مُذْهِبَ البَأْسِ اشْفِ أَنْتَ الشَّافِي لاَ شَافِيَ إِلَّا أَنْتَ شِفَاءً لَا يُغَادِرُ سَقَمًا.
“Ey İnsanların Rabbi olan ve sıkıntıları gideren Allah’ım! Şifa ver, şifa veren Sensin. Senden başka şifa veren yoktur. (Bu hastaya) öyle bir şifa ver ki, (hasta üzerinde) hiçbir hastalık (izi) bırakmasın.” (Buhârî, Tıb, 38 [5742-5743]) diye dua ettiği bilinmektedir. Konuyla ilgili rivâyetler değerlendirildiğinde, Allah’ın izniyle şifa bulmak veya kötülüklerden korunmak amacıyla yapılan rukyelerin câiz, bunun dışında kalanların haram olduğu anlaşılmaktadır (Elmalılı, Hak Dini, 9/6388).

15 Kasım 2023 Çarşamba

Müslüman olduğu bilinen bir kimseyi tekfir etmenin hükmü nedir?

Tekfir, Müslüman olduğu bilinen bir kimsenin kâfir olduğuna hükmetmektir. Kur’ân ve Hz. Peygamber (s.a.s.), bireylere Müslüman olduğu bilinen hiç kimseyi tekfir etme yetkisi vermemiştir. Nitekim âyet-i kerîmede “Ey iman edenler! Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman iyi anlayıp dinleyin. Size selâm verene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek 'Sen mümin değilsin' demeyin…” (en-Nisâ, 4/94) buyrulmaktadır.
Ayrıca bir hadis-i şerifte Kelime-i Tevhid’i söyleyenlerin ve kıbleye yönelip namaz kılanların Müslüman kabul edileceği, Allah (c.c.) ve Resûlü’nün (s.a.s.) koruması altında olacağı ifade edilmektedir (Buhârî, Salât, 28 [391]). İslâm tarihinde tekfir söylemiyle ilk defa ortaya çıkan fırka, Hâricîlerdir. Nitekim bu grup, Hz. Ali (r.a.) başta olmak üzere pek çok sahâbîyi kâfir olmakla itham etmişlerdir (Eş’arî, el-İbâne, 2/337). Günümüzde de bazı kişi ve gruplar, kendilerine muhalif olarak gördükleri herkesi ve zümreyi tekfir eden bir tutuma sahiptirler.
Tekfir konusunda İslâm’ın temel yaklaşımı, kendisini Müslüman olarak tanımlayan bir kişiyi küfre nispet etmemektir. Nitekim Kur’ân ve sünneti anlama ve uygulama bakımından Hz. Peygamber (s.a.s.) ve sahabenin yolundan yürüyen, İslâm’ın ana bünyesi olan Ehl-i Sünnet’e göre Ehl-i Kıble tekfir edilemez. Bir kimseye Müslüman isminin verilmesi, onun Ehl-i Kıble oluşu ve Kelime-i Tevhid’i tasdik etmesiyle ilgilidir. Yani “Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Resûlullah” düstûrunu benimseyen ve dile getiren herkes mümindir. Bu kimse, dinin emir ve yasakları konusunda ihmalkâr davransa da İslâm dışında görülemez ve küfürle itham edilemez.
Tekfir meselesinde öncelikle dikkate alınması gereken esaslardan biri şudur: Bir fiil veya sözün “küfür” kapsamına girmesiyle, bu tür fiilleri işleyen veya sözleri söyleyen kimse hakkında “kâfir” hükmü verilmesi aynı şey değildir. Bu bağlamda bazı kaynaklarda yer alan “şu fiil/söz küfrü gerektirir” gibi ifadeler, belli bir şahsı nitelemek için değil, yapılan fiili vasfetmek ve bundan sakındırmak içindir. Dolayısıyla kişinin, dinin zorunlu olarak bilinen esaslarından birisini veya birkaçını inkâr ettiğini kendi irade ve rızasıyla açıkça beyan etmedikçe kâfir olduğuna hükmedilemez. Zira küfre götüren söz ya da davranışların bir kimsede hata ve cehalet gibi sebeplerle görülmesi, söz konusu kişiyi dinden çıkarmaz.
Tekfirle ilgili dikkat edilmesi gereken hususlardan birisi de tevil konusudur. Kur’ân âyetlerine getirilen yorum ve tevil, tüm eksikliklerden münezzeh olan Allah’tan başka bir ilâhın varlığını kabul etme, Allah’ın bazı insanların şahsına hulul ettiğine inanma, Hz. Muhammed’in (s.a.s.) peygamberliğini inkâr etme; katî delillerle sabit olan haramları helal sayma ya da şer‘î yükümlülükleri kaldırma gibi dinin zorunlu olarak bilinen hüküm ve esaslarının dışına çıkmadığı veya bunları alay konusu etmediği sürece tekfir sebebi olarak görülemez. Bu itibarla İslâm âlimleri bu hususu, “tenzilin inkârı küfürdür, tevili değil” şeklinde bir ilke haline getirmişlerdir. Öte yandan tekfirin dinî ve hukuki pek çok ciddi sonuçları olduğundan dolayı bu konuda hüküm vermek bireylerin yetki ve sorumluluğuna bırakılmamıştır.

14 Kasım 2023 Salı

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 61

İpe tutunanlar yükselenlerdir

“Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın.”

Âli İmran Sûresi-103

“Cenâb-ı Hâkk hepimizi Allah’ın ipine sımsıkı tutunmaya davet etti. İpe tutunmayan kimselerin aşağı düşmesi, çukurları boylaması, dipsiz kuyularda kalması söz konusu. 

İpe tutunanlar yükselenlerdir, ipe tutunanlar irtifa kazanır, derinlerden, karanlıklardan kurtulurlar.

 Dolayısıyla kişinin kendi içerisinde kendi karanlığında boğulması, kendi hayatı içinde artık tatsız, tuzsuz, zevksiz kalması şeytanın onu içine çektiği dehlizden ötürüdür. 

Halbuki kul Allah’ın ipine sımsıkı tutunursa, hem bu dünyada hevesle, aşkla, Cenâb-ı Hâkk’a duyduğu sevgiyle; hem de ahirette O’na varacağı günün özlemiyle, her geçen gün vuslata dair beklentiyi artırarak, artık yorgunluğun bıkkınlığın olmadığı, hastalığın değmediği, zevksiz, mutsuz tek bir günün olmadığı, bitimsiz, ebedi, mutlu bir geleceğin özlemine doğru yol alır. 

Şeytan tarafı karanlıktır, sonu kapalı, rastlantısal, sahipsiz ve ucu hiç bir yere çıkmayan, bedbaht bir çıkmaz sokak. 

O yüzden şeytan kendi ümitsizliğine insanı da mahkum bırakmak için her türlü fırsatı kollar. 

Ve o yüzden Cenâb-ı Hâkk bundan kurtulabilmek için zâtına sıkı sıkı tutunmayı, bu yolu göstermiştir. Yoksa dünyadaki haz ve lezzetlerin tükendikçe yerinde boşluklar oluştuğu, elde edilen şeylerin elde edildikçe, başarıldıkça sıradanlaştığı ve anlamsızlaştığı, her seferinde hepsi bu kadar mıymış dedirten kısır bir döngüye dönüşür.”

Halis Aydemir- Cuma Vaazı

21.Nisan.2023

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1

12 Kasım 2023 Pazar

Teyemmüm nedir, nasıl yapılır, teyemmümü bozan şeyler nelerdir?

Teyemmüm, su bulunmadığında ya da var olan suyu kullanma imkânı olmadığında abdestsizlik veya cünüplük gibi hükmî kirliliği gidermek amacıyla temiz toprak ya da toprak cinsinden bir şeye sürülen ellerle yüz ve iki kolun mesh edilmesi şeklinde yapılan hükmî temizlik demektir.
Kur’ân-ı Kerîm’de, “Eğer hasta iseniz, yolculukta bulunuyorsanız, tuvaletten gelmiş iseniz veya kadınlara yaklaşmışsanız da su bulamamışsanız temiz bir toprağa yönelip, onunla yüzlerinizi ve ellerinizi mesh edin (teyemmüm edin),” (en-Nisâ, 4/43; el-Mâide, 5/6) buyrulmaktadır.
Teyemmüm edecek kimse, ne için teyemmüm edeceğine (abdeste veya gusle) niyet eder. Parmakları açık olarak ellerini temiz bir toprağa veya toprak cinsinden bir şeye vurur, ileri ve geri hareket ettirerek kaldırır, hafifçe birbirine vurarak ellerini silkeler. Ellerinin içiyle yüzünün tamamını bir kere mesh eder. Sonra ikinci defa ellerini aynı şekilde toprağa vurur ve sol elin içiyle, dirseğiyle birlikte sağ kolunu mesh eder; daha sonra da sağ elinin içiyle sol kolunu aynı şekilde mesh eder.
Abdesti bozan şeyler teyemmümü de bozar. Ayrıca, abdest veya gusle yetecek suyun bulunması, hastalığın iyileşmesi, suyu kullanabilme imkânının elde edilmesi gibi teyemmüm etmeyi mübah kılan mazeretlerin ortadan kalkması da teyemmümü bozar (Mevsılî, el-İhtiyâr, 1/22).

11 Kasım 2023 Cumartesi

Yemin keffâreti nasıl yerine getirilir?

Her ne şekilde olursa olsun geçerli (mün’akide) olan yemini bozan kimselerin yemin keffâreti ödemeleri gerekir. Yemin keffâreti sırasıyla; on fakire birer fitre (fıtır sadakası) miktarı veya bir fakire on ayrı günde her gün birer fitre miktarı para vermek veya on yoksulu sabah akşam doyurmak ya da giydirmektir. Buna gücü yetmeyenlerin ise ara vermeden üç gün oruç tutmaları gerekir. Bu keffâret ve sıralama Kur’ân-ı Kerîm’de belirtilmiştir (el-Mâide, 5/89).

10 Kasım 2023 Cuma

Abdest alırken başörtüsünün üzerinden baş mesh edilebilir mi?

Başın mesh edilmiş olması için ıslaklığın başın en az dörtte birine temas etmesi şarttır. Bu sebeple ıslaklığın başa temasını önleyecek nitelikteki başörtüsü, bone, peruk vb. şeyler üzerine yapılan “mesh” geçerli olmaz (Kâsânî, Bedâi’, 1/4-5; Merğinânî, el-Hidâye, 1/32). Ancak kadınlar abdest alırken başörtülerini çıkartmadan, ellerini başörtülerinin altına sokarak başlarını mesh edebilirler. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.) sarığını çıkarmadan, altından elini sokarak başını mesh etmiştir (Ebû Dâvûd, Tahâre, 57 [150, 153]).

8 Kasım 2023 Çarşamba

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 60

Her nimet bir fırsattır

Unutmayınız ki her nimet hesaba çekilir. Sadece yaptıklarımızdan değil, yapabilecekken yapmadıklarımızdan da hesaba çekileceğiz. 

Niye sana verilen nimeti, imkanı güzel bir şekilde Allah uğrunda değerlendirmedin, Mü’min’lere katkı sunmadın, İslam yolunda harcamadın? 

Özellikle de zamanı heder edip Allah’ın huzuruna çıktığımızda hepsinden hesaba çekileceğiz. 

Bütün nimetler Cenâb-ı Hâkk'ın rızasını kazanmak için kula verilen fırsatlardır.

Her birimizi farklı farklı yaratan Cenâb-ı Hâk, hepimize aynı soruyu soracak: 

Verdiğimiz bu imkanla ne yaptın? Bizim verdiğimiz bu imkanı bizim için ne kadar kullandın?

Halis Aydemir-Cuma Vaazı

28.Nisan.2023

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1

7 Kasım 2023 Salı

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 59


-“Elhamdülillâhi Rabbil alemîn” 

Alemlerin Rabbi’ne hamdolsun.

Bize yaşattığı bu güzel rahmetinden, hayat nimetinden, içinde bize yaşattığı inişli çıkışlı her şeyden ötürü O’na hamdolsun. 

Nimetin çokluğuna nasıl hamd edilirse, nimetin azlığına da öyle hamd edilir.  

Elhamdulillah! Bu bir motivasyon. Her derde deva. 

Sıkıntılarımızı dindiren bu ifadeye her vakit ihtiyacımız var. 

Şu an hasta olanların da elhamdulillah dedikleri, şu an iyi durumda olanların da elhamdulillah dedikleri ve her ikisinin de birbirinden farklı, zıt durumda olmalarına rağmen aynı ifadeyle güzel sonuçlara vardıkları bir dünya hayatından söz ediyoruz.

 Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in  ifadesi ne güzel “Elhamdulillâh-i Alâ Külli Hâl”: Her halimize elhamdulillah.

Halis Aydemir-Cuma Vaazı

28 Nisan 2023

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1

2 Kasım 2023 Perşembe

Spor müsabakaları üzerinden bahis oynamak caiz midir?

Nasıl sonuçlanacağı önceden belli olmayan bir işin öngörülen sonucu üzerinde bahse girmek ve isabet edilip edilememesine göre bahsi kazanmak ya da kaybetmek kumardır. Bu iş hangi yöntemle ve hangi ad ile yapılırsa yapılsın kumar olarak değerlendirilir. Kumar, haksız kazanç yöntemlerinden biri olup İslâm’da kesinlikle yasaklanmıştır.
Bu itibarla, spor müsabakaları üzerinden taraflardan birine menfaat sağlayan bahis oynamak, Kur’ân-ı Kerîm’in yasakladığı kumar kapsamına girmektedir ve câiz değildir.