28 Şubat 2023 Salı

Bir kişi babasından başkasına baba diyebilir mi?


 Bir kimsenin babası olmayan birine baba demesi veya birini babası olarak göstermesi ile ilgili hadisler:

Sa’d İbni Ebû Vakkâs radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir kimse kendi babası olmadığını kesinlikle bildiği birinin soyundan geldiğini ileri sürerse, ona Cennet haramdır.” (Buhârî, Ferâiz 29; Müslim, Îmân 114, 115. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet 109-110; İbni Mâce, Hudûd 36)

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Babalarınızdan yüz çevirip onları inkâr etmeyiniz. Her kim kendi babasını bırakıp bir başkasına baba derse, nankörlük etmiş olur.” (Buhârî, Ferâiz 29, Hudûd 31; Müslim, Îmân 112, 114.)

FETVASI: Bir kişi başka birisine baba diyebilir mi?

Bazı toplumlarda ki Müslüman toplumlarında da var bu. Mesela; seksen yaşındaki bir dedeye “baba, beybaba, babacığım” diye hitap eder insan. Hiç sülalesinden bile değildir o. Babalık; yaşlılık, ihtiyarlık, pîri fanilik manasında bir kelime olur o zaman. Böyle bir ifade yani insanın sulbünden gelmediği, oğlu-kızı olmadığı birine “baba” diye hitap etse bu, herhangi bir şekilde nesep iddiası değildir. Bu caizdir. Örf bunu kabul ediyorsa, hakaret içeriği algılamıyorsa örf caizdir.

Yani örf ve adette, kişinin kendi babası yaşında olanlara baba demesi “bu benim öz babamdır” anlamında değil, aksine hürmet için söylenmiş bir sözdür. bu, herhangi bir şekilde nesep iddiası değildir. Bu caizdir. Dolayısıyla eşlerin birbirlerinin anne ve babalarına “babam” ,”annem” demelerinde bir sakınca yoktur. 

***Peygamberimizin yasakladığı şey, bir insanın öz babasını inkar ederek kendisinin bir başka kişinin evladı olduğunu iddia etmesidir.

27 Şubat 2023 Pazartesi

Koruyucu aile olmanın hükmü nedir?

Koruyucu aile olmanın hükmü nedir?
İslam’ın ilk yıllarında eski geleneğin devamı olarak bir süre muhafaza edilen evlatlık kurumu, Medine döneminde nazil olan “Allah, evlatlıklarınızı öz çocuklarınız (gibi) kılmamıştır.” (Ahzâb, 33/4) mealindeki ayetle kaldırılmış, ardından gelen ayette de evlatlıkların evlat edinenlere değil asıl babalarına nispet edilmesi emredilmiştir. Buna göre dinimizde kimsesiz çocukların bakım ve gözetilmesi tavsiye edilmiş olmakla birlikte ‘hukuki sonuçlar doğuran bir evlatlık müessesesi’ kabul edilmiş değildir.
Bunun tabii bir sonucu olarak evlatlığın nesebi, evlat edinene bağlanmaz, aralarında mahremiyet meydana gelmez ve mirasçılık ilişkisi doğmaz.
Bununla birlikte evlatlık kurumu zaman zaman ‘koruyucu aile’ tarzında varlığını sürdürmüştür.
İslam’ın evlatlık müessesesini kaldırması, yetim, öksüz ve kimsesiz çocuklarla ilgilenilmeyeceği anlamına gelmez. Çünkü İslam’a göre himayeye muhtaç çocuklara bakmak, onları beslemek, büyütmek büyük sevaptır ve bir insanlık ödevidir.
Hz. Peygamber (s.a.s.), işaret ve orta parmağını göstererek “Ben ve yetimi himaye eden kimse cennette şöylece beraber bulunacağız.” (Buhârî, Edeb, 24; Müslim, Zühd, 42; Ebû Dâvûd, Edeb, 130; Tirmizî, Birr, 14) buyurmuştur.
Bu itibarla, sevgiye, şefkate ve korumaya muhtaç kimsesiz çocuklar, kendilerine yardım eli uzatılarak, ailelerin yanında veya çocuk yuvalarında himaye edilmeli; eğitilip, sanat ve meslek sahibi yapılarak topluma kazandırılmalıdır. Fakat bunu yapmak için hiçbir kimsenin, çocuğun kendi soy kütüğü ile ilişkisini kesmeye, öz ana babasını unutturmaya hakkı olmadığı gibi kanuni mirasçıları arasına katma, aile içi tesettür ve mahremiyet bakımından öz evlat gibi davranması da doğru değildir.
Bunun yerine İslam’ın tavsiyesi; koruma altına almak, bakmak, büyütmek, ihtiyaçlarını karşılamak, hukuk ve helâl-haram kuralları bakımından ona öz çocuk gibi değil, bir din kardeşi gibi muamele etmektir.

Hak Yolu

 

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillahirrahmanirrahim

“Bizim uğrumuzda gayret gösterip mücâhede edenlere elbette (muvaffakıyet) yollarımızı gösteririz…” (Ankebût, 69)

Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:

“İçinizde, benim Kur’ân’ın nüzûlü ve tebliği husûsunda gayret ve titizlik gösterdiğim gibi, onun tefsîr edilip anlaşılmasında da aynı tavrı sergileyecek kimseler vardır!” (Ahmed, III, 82)   

https://www.2g1d.com/ 

26 Şubat 2023 Pazar

NİSA SURESİ 78. ve 79. ayetlerin tefsiri (Safvetü't Tefasir)


﴾78﴿ Nerede olursanız olun ölüm sizi yakalar; sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile! Kendilerine bir iyilik dokunsa “Bu Allah’tan” derler, başlarına bir kötülük gelince de “Bu senden” derler. “Hepsi Allah’tandır” de. Ne oldu bu topluluğa ki bir türlü söyleneni anlayamıyorlar!

78. Nerede bulunursanız bulunun, sağlam kalelere sığınsanız bile, eceliniz geldiğinde ölüm size mutlaka ulaşır ve ansızın yakalar. O halde, ölüm korkusuyla savaştan çe­kinmeyin. münafıklara zafer, ganimet ve benzeri bir iyilik dokunursa; bu, Allah tarafındandır ve O'nun takdiriyledir. Çünkü O bizim iyiliğimizi bilmektedir" derler, Onların başına hezimet, açlık ve benzeri bir kötülük gelirse, Muhammed (s.a.v.)'in ve dininin uğursuzluğunu kastederek; "Bu, Muhammed (s.a.v.)'e tabi olduğumuz ve onun dinine girdiğimiz için başımıza geldi" derler. Süddî şöyle der: Dinimizi bıraktığımız ve Muhammed'e uyduğumuz için başımıza bu belâ geldi" derler. Nitekim Firavun'un kavmi de böyle söylemişti: "Onların başına bir kötülük geldiğinde Musa'yı ve beraberin­dekileri uğursuz sayarlardı,[Araf,131] Ya Muhammed! O beyinsiz­lere de ki: "İyilik, kötülük, mükafat ve ceza, bunların hepsi Allah katındandır. Bunları yaratan ve icat eden odur. O'ndan başka yaratıcı yoktur. Fayda veren de, zarar veren de sadece O'dur. Herşey Onun iradesiyle olur. " Hayır ve şerrin Allah'ın takdiriyle olduğunu açıklamak suretiyle onların bâtıl id­dialarını reddetmesi ve onları susturması, Rasulullah (s.a.v.)'a emredildi. Onlara ne oluyor da, herşeyin Allah'ın takdiri ile olduğunu anlamıyorlar? Bu âyet, anlayışlarının azlığı sebebiyle onları kınamaktadır. Bundan sonra Yüce Allah imanın hakikatini açıkladı:        

   ﴾79﴿ Sana gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir. Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter.                             

79. Bu âyet bütün insanlara hitap etmektedir. Yani Ey insan! Sana gelen iyilik ve nimet, bir lütuf, ihsan, ikram ve bir imtihan olarak Allah'tandır. Sana gelen bir belâ ve musibet ise, kendindendir. Kötülüğü bizzat kendin yaptığın için, onun sebe­bi sensin. Nitekim bir başka âyet-i kerimede şöyle buyrulmuştur: "Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi yaptıklarınız yüzündendir[Şûrâ,30] Bundan son­ra Yüce Allah, Rasulullah (s.a.v.)'a hitap ederek şöyle, buyurdu: Ey Muhammed! Seni bütün insanlara peygamber olarak gönderdik. Allah'ın hükümlerini onlara tebliğ edeceksin. Senin peygamber­liğine şahit olarak Allah yeter. 

22 Şubat 2023 Çarşamba

Yapılan hayrın veya okunan Kur’an’ın sevabı ölen kimseye bağışlanabilir mi?

Yapılan hayrın veya okunan Kur’an’ın sevabı ölen kimseye bağışlanabilir mi?
Yapılan ibadetin ve hayırların sevaplarının başkasına bağışlanması caizdir. Kişi, okuduğu Kur’an-ı Kerim’in, yaptığı hatmin ve işlediği bir hayrın sevabını başkasına bağışlayabilir. İster sağ, ister ölmüş olsun, kendisine sevap bağışlanan kimsenin, bundan yararlanacağı umulur. Başkası tarafından bağışlanan sevapla, bir kimsenin bizzat yapması gereken ibadet borçları ödenmiş olmaz ise de, bunlar iyilik ve sevaplarının çoğalmasına ve derecesinin yükselmesine vesile olabilir.
Benî Seleme kabilesinden bir adam, annesi ve babası öldükten sonra, onlara bir iyilik yapıp yapamayacağını sordu. Hz. Peygamber (s.a.s.), “Evet, onlara rahmet dilemek, onlar için istiğfar etmek, vasiyetlerini yerine getirmek, akrabaları ile ilgilenip onlara karşı üzerine düşeni yapmak, dostlarına hürmet edip ikramda bulunmaktır.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 130; İbn Mâce, Edeb, 2) buyurmuştur.
Annesinin aniden öldüğünü, şayet konuşabilseydi sadaka verilmesini vasiyet edeceğini zannettiğini belirterek, onun adına sadaka verirse sevabının kendisine ulaşıp ulaşmayacağını soran sahabîye de, “Evet, ulaşır. Onun namına sadaka ver.” (Buhârî, Vasâyâ, 19; Müslim, Zekât, 51) buyurmuşlardır.

21 Şubat 2023 Salı

Helâl ve Haram Lokma

  
Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillahirrahmanirrahim 

“Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helâl ve temiz olanlarından yiyin…” (Bakara, 168)

Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:

"Şüphesiz helâl bellidir. Haram da bellidir. Fakat bu ikisi arasında (helâl veya haram olduğu açıkça belli olmayan) birtakım şüpheli şeyler vardır ki, pek çok kimse onları bilemez. Şüpheli şeylerden kaçınan bir kimse, dînini ve haysiyetini korumuş olur. Şüpheli şeylerden sakınmayan bir kimse ise, zamanla harama düşer. Tıpkı sürüsünü başkasına âit bir arazinin etrafında otlatan çoban gibi ki, sürünün bu araziye girme tehlikesi vardır. Dikkat edin! Her padişahın girilmesi yasak bir arazisi vardır. Unutmayın ki, Allâh’ın yasak arazisi de haram kıldığı şeylerdir.” (Buhârî, Îmân, 39)   

https://www.2g1d.com/ 

20 Şubat 2023 Pazartesi

Allah’ın Kullarına Merhameti


Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillahirrahmanirrahim 

“(Onlara) Göklerde ve yerde olanlar kimindir? diye sor. “Allah’ındır” de. O, merhamet etmeyi kendi zatına farz kıldı. Sizi, varlığında şüphe olmayan kıyamet gününde elbette toplayacaktır. Kendilerini ziyana sokanlar var ya işte onlar inanmazlar.” (En’âm, 12)

Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:

“Allah rahmeti yüz parçaya ayırdı. Bunlardan doksan dokuzunu kendi katında tuttu. Bir cüzünü yeryüzüne indirdi. İşte bu bir cüz rahmet sebebiyle canlılar birbirine acıyıp şefkat gösterirler. Hatta, yavrusunu emziren hayvanın yavrusuna dokunur diye ayağını kaldırması bile bu merhamet sebebiyledir.” (Buhârî, Edeb, 19; Müslim, Tevbe, 17-21)

Ömer b. Hattab (ra)’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir:

Rasûlullah (sav)’in huzuruna bir grup esir geldi. Onların içinden bir kadın, telaş içinde yavrusunu arıyordu. Onu esirler arasında bulunca hemen alıp bağrına bastı. Yavrusunu kana kana emzirdi. Bunun üzerine Rasûlullah (sav) bize:

“-Ne dersiniz, bu kadın çocuğunu ateşe atar mı?” buyurdu.

Biz; “Hayır, atmaz.” dedik. Bunun üzerine Nebi (sav):

“-Allah’ın kullarına merhameti, bu kadının çocuğuna olan merhametinden daha fazladır.” buyurdu. (Müslim, Tevbe, 22)   

https://www.2g1d.com/ 

19 Şubat 2023 Pazar

Tesettür Hassâsiyeti

  

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillahirrahmanirrahim 

“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.” (Ahzâb, 59)

Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:

“Cehennemliklerden henüz görmediğim (daha sonra ortaya çıkacak) iki grup vardır: Bunlardan biri, sığır kuyrukları gibi kırbaçlarla insanları döven bir topluluktur. Diğeri, giyinmiş oldukları hâlde çıplak görünen, başkalarını da kendileri gibi giyinmeye zorlayan ve başları deve hörgücüne benzeyen kadınlardır. İşte bu kadınlar cennete giremezler. Hattâ, onun çok uzak mesâfeden hissedilen kokusunu dahî alamazlar.” (Müslim, Cennet, 52)

Rasûlullah (sav), Hz. Aişe validemizin ablası Esmâ’nın ince bir elbise giydiğini görünce başını çevirmiş ve:

“-Esmâ! Bulûğa erdikten sonra kadınların, (yüzüne ve eline işâret ederek) şu ve şundan başka bir yerinin görülmesi doğru olmaz!” buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, Libâs, 31/4104)

Hadis-i şerifteki “giyinmiş çıplaklar” ifadesiyle, sadece süslenmek için giyinen, dışarı çıkarken câzip ve dikkat çekici kıyafetler kullanan ve vücut hatları belli olacak şekilde dar ve şeffaf elbiseler giyen kimseler kastedilmiştir.   

https://www.2g1d.com/ 

18 Şubat 2023 Cumartesi

Hiçlik Dersi

  

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillahirrahmanirrahim 

“De ki; Allâh’ın lûtfuyla, rahmetiyle (evet) ancak onunla ferahlasınlar. Bu onların toplayıp yığdıklarından hayırlıdır.” (Yûnus, 58)

Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:

“Bir adam, doğduğu günden, yaşlanıp öldüğü güne kadar Allah rızâsı için ve tâat niyetiyle alnını yerden kaldırmayıp gayret etse, o adam yine de (Allâh’ın kendisine lûtfetmiş olduğu nîmetlerin şükründen âciz kaldığı düşüncesiyle) kıyâmet günü amellerini az görür.” (Ahmed, IV, 185)  

https://www.2g1d.com/ 

17 Şubat 2023 Cuma

Gariplere Müjdeler Olsun!

  

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillahirrahmanirrahim 

“Yeryüzünde bozgunculuk yapıp ıslâha çalışmayan, böylece haddi aşan kimselerin emrine uymayın!” (Şuara, 151-152)

Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:

“Ortalık kargaşa içindeyken ibadet etmek, bana (kavuşmak üzere) hicret etmek gibidir.” (Müslim, Fiten, 130. Tirmizî, Fiten, 31/2201; İbn-i Mâce, Fiten, 14)

Rasûlullah (sav), diğer bir hadiste, fesat zamanlarında ibadet eden mü’minleri tebşîr ederek şöyle buyurmaktadır:

“İslâm garip başladı ve yine önceki garip hâline dönecektir. Gariplere müjdeler olsun! Ki onlar benden sonra, insanların Sünnet’imden bozup fesâda uğrattığı hususları ıslâh ederler.” (Tirmizî, Îmân, 13/2630. Müslim, Îmân, 232-233; Ahmed, I, 184; IV, 73)

Buradaki ıslahtan maksat, sayıları iyice azalan ve toplumda garipsenir hâle gelen müslümanların Peygamber Efendimiz’in sünnetini yaşamaları ve güçleri nisbetinde insanlara anlatıp öğretmeleridir.

Yine bir gün Rasûlullah (sav):

“–Gariplere müjdeler olsun! Gariplere müjdeler olsun! Gariplere müjdeler olsun!” buyurmuştu.

“–Ey Allah’ın Rasûlü, garipler kimlerdir?” diye soruldu.

Efendimiz (sav):

“–Çok sayıdaki kötü insanın arasında bulunan sâlih kişilerdir. Çevresindekilerden onlara isyân edenler, itaat edenlerden daha fazladır” cevabını verdi. (Ahmed, II, 222, 177)   

https://www.2g1d.com/ 

16 Şubat 2023 Perşembe

Hayalleri Süsleyen Zafer

  

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillahirrahmanirrahim 

"Biz sana doğrusu apaçık bir fetih ihsan ettik. Böylece Allah, senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar. Sana olan nimetini tamamlar ve seni doğru bir yola iletir. Ve sana şanlı bir zaferle yardım eder." (Fetih, 1-3)

Rasûlullah (sav) efendimiz buyuruyor:

“Kostantiniyye (İstanbul) elbette fethedilecektir! Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan ve onu fetheden asker ne güzel askerdir!..” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4/335)   

https://www.2g1d.com/ 

15 Şubat 2023 Çarşamba

O Seni Görüyor

  

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillahirrahmanirrahim 

"Doğrusu senin Rabbin hep gözetlemektedir." (Fecr, 14)

Rasûlullah (sav) efendimiz buyuruyor:

"İhsan, Allah'a onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor..." (Müsim, Îmân 1,5. Buhârî, Îmân 37;)   

https://www.2g1d.com/ 

14 Şubat 2023 Salı

Sevelim Sevilelim

  

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillahirrahmanirrahim

“Hep birlikte Allâh’ın ipine (İslâm’a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allâh’ın size olan nîmetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O’nun nîmeti sâyesinde kardeşler olmuştunuz…” (Âl-i İmrân, 103)

Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:

“Kıyâmet günü Allâh Teâlâ şöyle buyurur: Celâlim hakkı için, bana itaat maksadıyla birbirlerini sevenler nerede? Hiçbir gölgenin bulunmadığı bugün, onları gölgemde gölgelendireceğim, onları muhâfaza edeceğim.” (Müslim, Birr, 37)   

https://www.2g1d.com/ 

13 Şubat 2023 Pazartesi

İnfâk Zamanı

  

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillahirrahmanirrahim 

“...(Rasûlüm!) Sana (hayr u hasenât yolunda) neyi infâk edeceklerini sorarlar. De ki: İhtiyaç fazlasını (verin)!..” (Bakara, 219)

Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:

“Yarım hurma ile de olsa ateşten korunun. Bunu da bulamayan, güzel ve hoş sözle korunsun.” (Buhârî, Edeb, 34)   

https://www.2g1d.com/ 

12 Şubat 2023 Pazar

Deprem gibi afetler bir tesadüf mü, yoksa kaderimiz midir?


Deprem kader mi, değil mi? Bunu tahlil etmek için önce kaderin ne olduğunu hatırlayalım:

Kader, kısaca, her varlığın ve her olayın bütün incelikleriyle Allah'ın ezeli ilminde malum olması ve ona göre takdir edilmesi, yaratılmasıdır. Her hadise “mukadderdir”, yani yeri ve zamanı ezelden belirlenmiştir. Kâinatta olup bitenler gibi, olacaklar da Allah tarafından bilinir. İlahi ilmin dışında kalan hiçbir olay düşünülemez. Her ne oluyorsa, adına kısaca kader dediğimiz ilahi ilmin sınırları içinde olmaktadır. Kâinatta tesadüf yok, tevafuk vardır. Bütün mekânları ve bütün zamanları kuşatan kader gerçeği tesadüfe meydan bırakmamıştır.

Deprem de bir fiil; her fiil gibi o da failini gösteriyor. Dünyayı yoktan var eden, onu güneşin etrafında bir uzay gemisi gibi uçuran, büyük bir sistem dahilinde mevsimleri değiştiren, yeryüzünde bitkileri, hayvanları, insanları hâlk eden, sayısız işleri vakti vaktine, şaşırmadan, akıl almaz bir ölçüyle düzenleyen, nihayetsiz ilmi, iradesi ve kudretiyle atomları mucizevi bir şekilde yan yana getirip harikulade eserler yaratan Allah; kendi mülkünde meydana gelen ve insanları yakından ilgilendiren deprem gibi önemli bir hadiseyi bilmesin, irade etmesin, başıboş bıraksın, tesadüfe havale etsin... Mümkün mü?

Kâinattaki her olay gibi, deprem de Allah tarafından bilinmekte ve icra edilmektedir. Ne zaman ve nerede deprem olacak, nasıl olacak, neticesinde kimler ölecek, kimler kurtulacak bütün bu unsurlar, bütün ayrıntılarıyla kaderde mevcuttur.

Bu temel hakikati böylece tespit ettikten ve imanımızı tazeledikten sonra, şimdi başka bir hususu inceleyelim.

Biri çıkıp diyebilir ki: 

“Biz bu cümleyi kaderi inkar etmek ve depremin tesadüfen meydana geldiğini söylemek için kullanmıyoruz. Maksadımız, insanları tedbire davet etmek. Deprem kuşağında yerleşim birimleri kurmamak, deprem ihtimalini daima göz önünde bulunduran binalar yapmak, inşaatlarda depreme dayanıklı ve hafif malzemeler kullanmak gibi tedbirlerle bu felaketin zararını bir derece önleyebiliriz. İşte biz, bu noktaları hatırlatarak ihmalcileri ikaz etmek istiyoruz.”

Eğer söylenmek istenen bu ise, şunu önemle belirtelim ki, körü körüne teslimiyetçiliğe “kader” deyip, tedbirler almayı “kaderi değiştirmek” diye ifade etmek yanlış bir anlayıştır. İslami tevekkül anlayışı hiçbir tedbir almadan sonucu beklemek değil, elden gelen her şeyi yaptıktan sonra sonucu teslimiyetle beklemektir. Sebeplere teşebbüs edip; sonucu Allah'tan istemektir. Çünkü, sebepler bir araya gelmekle mutlaka netice hasıl olacağı şeklinde bir kural yoktur. Sebepler yaratıcı değil, birer vesiledirler. Tedbir için her ne yapılırsa yapılsın, yine de neticeleri yaratacak olan Allah'tır.

Tedbir alınsın veya alınmasın, her iki hâlde de olup bitenler “kader”dir. Tedbir almakla kaderin dışına çıkılmaz. Gemi rota değiştirmekle okyanustan çıkmış olmaz. Biz insanlar kader okyanusunda yüzen birer gemi gibiyiz. Rotamızı ne yana çevirirsek çevirelim, tedbir alalım veya almayalım o ilim okyanusundan ayrılmış olmayız. Tedbir almamaya kader deyip, tedbir almayı kaderden kurtulmak zannetmenin, doğru kader inancı ve anlayışıyla hiçbir alakası yoktur.

Hâller değişir, ama kader değişmez. Mesela, bir fakir çalışıp zengin olmakla, “Ben kaderimi değiştirdim.” diyemez. Değişen onun hâlidir, fakirliğin yerini zenginlik almıştır. Şöyle demesi gerekir: “Benim kaderimde önce fakir olmak, sonra da çalışıp zengin olmak varmış.” 

İslam bize, “Kadere inanıyorsan, tedbiri bırakacaksın.” demiyor. Aksine, önce tedbir alıp, sonra tevekkül etmemizi istiyor.

Dua Kapısının Anahtarı

  

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillahirrahmanirrahim 

“Rabbinize alçak gönüllüce ve için için dua edin.” (A’râf, 55)

Rasûlullah (sav) efendimiz buyuruyor:

"Kime dua kapısı açılmış ise ona rahmet kapıları açılmış demektir. Allah'a taleb edilen (dünyevî şeylerden) Allah'ın en çok sevdiği afiyettir. Dua, inen ve henüz inmeyen her çeşit (musibet) için faydalıdır. Kazayı sadece dua geri çevirir. Öyle ise sizlere dua etmek gerekir." (Tirmizî, Daavât 112)   

https://www.2g1d.com/ 

11 Şubat 2023 Cumartesi

Eyvah Günahlarım!

  
  
Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillahirrahmanirrahim 

“De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Zümer, 53)

Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:

“Bir kul günah işler, sonra güzelce abdest alır, kalkıp iki rekât namaz kılarsa ve peşinden de Allah’dan bağışlanmasını dilerse, muhakkak Allah onu bağışlar.” (Terğîb, III, 130; İbn Kesîr, I, 407)

Bir adam Rasûlullah (sav)’e geldi ve iki ya da üç kez: “Eyvah günahlarım, eyvah günahlarım.” dedi bunun üzerine Rasûlullah (as) ona:

“’Allah’ım, senin mağfiretin benim günahlarımdan daha geniştir, rahmetin de amelimden bana daha çok ümit verir’ de.” buyurdu.

Adam bu duayı okuyunca Peygamber (sav):

“Tekrar et.” buyurdu.

O da tekrar etti. Sonra yine;

“Tekrar et.” buyurdu. Adam da tekrarladı.

Sonra Rasûlullah (as), “Kalk, Allah günahlarını affetti.” buyurdu. (Tergîb, III, 132)   

https://www.2g1d.com/ 

10 Şubat 2023 Cuma

Vuslat ve Büyük Vedâ

  
Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillahirrahmanirrahim 

“Biz onları (peygamberleri), yemek yemez birer (cansız) ceset olarak yaratmadık. Onlar (bu dünyada) ebedî de değillerdir.” (Enbiyâ, 8)

Rasûlullah (sav) efendimiz buyuruyor:

“Ey insanlar! Duydum ki sizler, peygamberinizin vefât edeceğinden korkuyormuşsunuz! Benden evvel gönderilip de ümmeti içinde dâimî olarak kalmış bir peygamber var mıdır ki ben de sizin içinizde sürekli kalayım? İyi biliniz ki ben Rabbime kavuşacağım! O’na siz de kavuşacaksınız! Muhakkak ki bütün işler, yüce Allâh’ın izni ile cereyân eder. (Buhârî, Salât, 80; İbn-i Sa’d, II, 227)

Allâh Rasûlü (sav)’e, vahiy meleği Cebrâîl (as) gelerek:

“-Sana selâm olsun ey Allâh’ın Rasûlü! Bu, Sen’in için yeryüzüne ayak basışımın sonuncusudur!” dedi. (İbn-i Sa’d, II, 259)

O gün Allâh Rasûlü (sav), daha evvel buyurduğu:

“-Hiçbir peygamberin rûhu, cennetteki durağını görmedikçe alınmaz! Sonra durağına gitmesi, arzusuna bırakılır!” sözlerinin tecellîsini yaşadı. (Buhârî, Meğâzî, 83, 84; Ahmed, VI, 89)

O gün Allâh Rasûlü (sav)’e Azrâîl (as) geldi ve yanına girmek için izin istedi. Müsâade aldıktan sonra Âlemlerin Efendisi’nin önünde durarak:

“–Yâ Rasûlallâh! Ey Ahmed! Yüce Allâh beni Sana gönderdi. Sen’in her emrine itaat etmemi de emir buyurdu. Eğer Sen arzu edersen rûhunu alacağım! Arzu etmezsen rûhunu Sen’de bırakacağım!” dedi.

O sırada yanlarında bulunan Cebrâîl (as) da:

“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Yüce Allâh Sen’i özlemektedir!” dedi.

O gün Allâh Rasûlü (sav), kendisinden müsâade isteyen ölüm meleğine:

“–(Ey Azrâîl!) Allâh katında olan daha hayırlı ve daha devamlıdır! Ey ölüm meleği! Haydi, emrolunduğun şeyi yerine getir; rûhumu al!” buyurdu. (İbn-i Sa’d, II, 259; Heysemî, IX, 34-35; Belâzûrî, I, 565)

Ardından mübârek ellerini yanındaki su kabına batırıp ıslatarak yüzlerine sürdü ve ilâhî hasretle dolu hayâtının vuslat kapısından geçerken kelime-i tevhîdi terennüm ederek:

“Ey Allâh’ım! Refîk-ı A’lâ, Refîk-ı A’lâ” diye diye mübârek rûh-i şerîflerini teslîm eyledi. Yüzlerini ıslattıkları mübârek eli, yanındaki su kabının içine düştü!.. (Buhârî, Meğâzî, 83) (Osman Nuri Topbaş, Hazret-i Muhammed Mustafa (sav)-2, Erkam Yay.)   

https://www.2g1d.com/ 

9 Şubat 2023 Perşembe

Vefalı Bir Dost

  

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillahirrahmanirrahim 

“Kim Allah'a ve Resûl'e itaat ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddîkler, şehidler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!” (Nisâ, 69)

Rasûlullah (sav) efendimiz buyuruyor:

“Ey insanlar! İnsanlardan canında, malında, dostluğunda, bana karşı Ebû Bekir’den daha fedâkâr ve cömert davranan kimse yoktur! Eğer Rabbimden başka, insanlardan bir dost edinmiş olsaydım, muhakkak ki Ebû Bekr’i dost edinirdim…” (Buhârî, Salât, 80; İbn-i Sa’d, II, 227)

Rasûlullah (sav) birgün:

“–Cebrâîl (as) yanıma gelerek elimden tuttu ve bana ümmetimin gireceği cennet kapısını gösterdi” buyurdular.

Hz. Ebû Bekir (ra) hemen atılıp:

“–Ey Allah’ın Rasûlü! O esnâda Siz’inle birlikte olup o kapıya bakmayı ne kadar isterdim!” dedi.

Allah Rasûlü (sav):

“–Ey Ebû Bekir, ümmetimden cennete ilk girecek kimse olman sana yetmez mi!” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Sünnet, 8/4652)

Hz. Ebû Bekir, cennetle müjdelenen bahtiyar sahâbîlerin başında geliyordu. (Dr. Murat Kaya, Hazret-i Ebu Bekir'den 111 Hatıra, Erkam Yay.)   

https://www.2g1d.com/ 

8 Şubat 2023 Çarşamba

Misliyle Karşılık Bulan İyilik


Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillahirrahmanirrahim

“Her kim bir iyilik yaparsa ona, o yaptığı iyiliğin on katı vardır.” (En’âm, 160)

Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:

“İnsanların en hayırlısı, insanlara en çok faydalı olandır.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağir, II,)

https://www.2g1d.com/ 

7 Şubat 2023 Salı

Neden deprem, savaş, veba vb. musibetler çoğunlukla Müslümanların başına geliyor?


Bu dünya hizmet ve meşakkat yeridir, mükâfat ve rahat yeri değildir. İnsanın asıl vazifesi Rabbini tanımak ve emrettiği ölçüler içerisinde yaşamaktır. Bunun da yolu ibadetlerden geçmektedir.

İbadet iki kısımdır:

1. Müsbet ibadetler,
2. Menfi ibadetler.

İbadetin müsbet kısmı bildiğimiz, namaz oruç gibi ibadetlerdir. Menfi kısmı ise hastalık, musibet ve doğal felaketler karşısında insanın aczini ve zayıflığını hissedip Rabbine sığınması ve sabretmesi neticesinde kazandığı büyük sevaplardır. 

Diğer yandan belaların en şiddetlilerine Allah’ın en sevdiği kulları olan -başta Efendimiz (asm) olmak üzere- peygamberler ve salih kullar maruz kalmıştır. Eğer zannedildiği gibi musibet mutlaka kötü bir şey olsaydı, o zaman Allah en sevdiği kullarına bela ve musibetleri vermezdi. Çünkü hadis-i şerifde şöyle ifade edilliyor: 

“En ziyade musibet ve zorluklara maruz kalanlar, insanların en iyisi, en kâmilleridir.”(1)

Bela ve musibetlerin daha çok Müslümanların başına gelmesinin nedeni ise, bu dünyada yapmış oldukları hataların ve işlemiş oldukları cezaların karşılığını çekip, haşir meydanına bırakılmamasıdır. Çünkü büyük hatalar ve cinayetler büyük mahkemelere, küçük cezalar küçük merkezlerde verildiği gibi, günahı az olan iman ehlinin hataları bu dünyada çeşitli bela ve musibetlerle temizlenmekte, büyük mahkeme olan haşir meydanına bırakılmamaktadır. Ancak hataları büyük olan küfür ehlinin cezalarına, bu dünyanın bela ve musibetleri az geleceğinden büyük mahkemeye, ebedi ceza yurdu olan cehenneme ertelenmektedir.

1) el-Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, 1:519, no: 1056; el-Hâkim, el-Müstedrek, 3:343; Buharî, Merdâ: 3; Tir¬mizî, Zühd: 57; İbni Mâce, Fiten: 23; Dârimî, Rikâk: 67; Müsned, 1:172, 174, 180, 185, 6:369.

Örnek Nesildeki Ruh İnceliği

  
 
Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillahirrahmanirrahim 

“Peygamber’i, kendi aranızda birbirinizi çağırır gibi çağırmayın...” (Nûr, 63)

Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:

“Kaba söz, ayıptan başka bir şey getirmez! Hayâ ve edeb de girdiği yeri süsler!” (Müslim, Birr, 78; Ebû Dâvûd, Cihâd, 1)

Kubâs bin Üşeym (ra):

“-Ben ve Hazret-i Peygamber (sav) Fil Senesi’nde doğduk.” der.

Osman bin Affân (ra) ona:

“-Sen mi daha büyüksün, yoksa Peygamber Efendimiz (sav) mi?” diye sorar. O mübârek sahâbî, şu edep numûnesi karşılığı verir:

“-Peygamber (sav) benden çok çok ve târife sığmaz derecede büyüktür. Doğumda ise ben O’ndan eskiyim...” (Tirmizî, Menâkıb, 2/3619)   

https://www.2g1d.com/ 

6 Şubat 2023 Pazartesi

Adâlet Terazisi


Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillahirrahmanirrahim

Ey îmân edenler! Adâleti titizlikle ayakta tutan, kendiniz, anne babanız ve akrabânız aleyhinde bile olsa Allah için şâhitlik eden kimseler olun. (Haklarında şâhitlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar, Allah onlara (sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup adâletten sapmayın...” (Nisâ, 135)

Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:

“Kıyâmet gününde insanların Allah Teâlâ’ya en sevgili olanı ve O’na en yakın yerde bulunanı, adâletli idârecidir. Kıyâmet gününde insanların Allah Teâlâ’ya en sevimsiz olanı ve O’na en uzak mesâfede bulunanı da zâlim idârecidir.” (Tirmizî, Ahkâm, 4/1329; Nesâî, Zekât, 77)

Bir adam Rasûlullah (sav) Efendimiz’in önüne oturdu ve şöyle dedi:

“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Benim kölelerim var. Durmadan bana yalan söylüyor, ihânet ediyor ve baş kaldırıyorlar. Ben de onları azarlıyor ve dövüyorum. Onlar yüzünden benim durumum ne olacak?”

Allah Rasûlü (sav) şöyle buyurdu:

“–Onların sana karşı yaptıkları hıyânet, isyan ve yalanlar ile senin onlara verdiğin cezâ hesaplanacak. Eğer senin verdiğin cezâ, onların suçuna eşit olursa senin lehine ya da aleyhine bir şey yoktur. Eğer senin verdiğin cezâ, onların suçundan az ise, bu lehine fazîlet olacaktır. Eğer verdiğin cezâ, onların suçunu aşarsa o fazlalığı ödemek zorunda kalacaksın ki, bu senden kısas yoluyla alınacaktır.”

Adam bir kenara çekilerek hüngür hüngür ağlamaya başladı. Bunun üzerine Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu:

“–Allah Teâlâ’nın; “Biz, kıyâmet günü için adâlet terâzileri kurarız. Artık kimseye, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. (Yapılan iş) bir hardal tanesi kadar dahî olsa, onu (adâlet terâzisine) getiririz. Hesap gören olarak Biz yeteriz.” (Enbiya, 47) kavl-i celîlini okumuyor musun?”

Adam bunun üzerine şöyle dedi:

“–Vallâhi yâ Rasûlâllah, hem kendim hem de onlar için birbirimizden ayrılmaktan daha hayırlı bir yol kalmadı. Şâhid olunuz, onların hepsi de hürdür.” (Tirmizî, Tefsîr, 21/3165)  

https://www.2g1d.com/ 

5 Şubat 2023 Pazar

Bu Ezanlar ki Şehâdetleri Dinin Temeli

  
Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillahirrahmanirrahim

“Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah’ı anmaya koşun ve alış verişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır.” (Cum’a, 9)

Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:

“İnsanlar ezân okumanın ve namazda ilk safta bulunmanın sevâbını bilselerdi ve bunları yapabilmek için de kur’a çekmek zorunda kalsalardı, mutlakâ öyle yaparlardı.” (Buhârî, Ezân, 9, 32; Müslim, Salât, 129)

Namaz vaktini cemaate duyurmak için önceleri yalnızca “Namaza, namaza!” ifâdeleri söylenirdi. Daha sonra ise ezân-ı Muhammedî lutfedildi.

Allâh Rasûlü (sav), halkı namaza dâvet şeklinin nasıl olması gerektiği husûsunu ashâbıyla istişâre ediyordu.

Bâzısı; “Namaz vakti geldiği zaman bir sancak dikelim, müslümanlar onu gördüklerinde birbirlerine haber versinler.” dedi. Fakat Peygamber Efendimiz bu teklifi beğenmedi.

Yahûdî borusu çalınması teklif edildi, onu da beğenmedi: “Bu, yahûdîlerin âletidir.” buyurdu.

Çan çalınmasından bahsedildi. Peygamber Efendimiz: “O da hristiyanların işidir.” buyurdu.

Rasûlullah (sav)’in derdiyle dertlenen, O’nun kaygısı ile kaygılanan Abdullâh bin Zeyd (ra) oradan ayrılıp gitti. Uyku ile uyanıklık arasında iken kendisine ezân-ı Muhammedî lutfedildi. Hemen Rasûlullah (sav)’in yanına giderek:

“–Ben uyku ile uyanıklık arasında iken biri gelip bana ezânı öğretti.” dedi.

Hz. Ömer (ra) da aynı rüyâyı görmüştü… Bunun üzerine Allâh Rasûlü (sav):

“–Ey Bilâl kalk ve Abdullâh bin Zeyd’in söylediklerini tatbîk et!” buyurdu.

Bilâl (ra) da Abdullâh’ın söylediklerini aynen tatbîk etti ve ezân okudu. (Ebû Dâvûd, Salât, 27/498)   

https://www.2g1d.com/ 

4 Şubat 2023 Cumartesi

Gönül Ateşi

  
Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillahirrahmanirrahim

“Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğrularla beraber olun.” (Tevbe, 119)

Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:

“İyi arkadaşla kötü arkadaşın misâli, misk taşıyanla körük çeken insanlar gibidir. Misk sâhibi ya sana kokusundan ikrâm eder veya sen ondan satın alırsın. Körük çekene gelince, o, ya senin elbiseni yakar, yahut da onun pis kokusu sana sirâyet eder.” (Buhârî, Buyû, 38)   

https://www.2g1d.com/ 

3 Şubat 2023 Cuma

Cennet'te Hz. Meryem’in Hz. Peygamber ile evleneceğine dair sahih bir bilgi var mıdır?
Sahih hadis kaynaklarımızda Cennet'te Hz. Meryem ile Hz. Muhammed’in (s.a.s) evleneceğine dair muteber bir bilgiye rastlanmamaktadır.
Hz. Meryem’e dair Kur’an ve Sünnet’te yer alan bilgilere bakıldığında, onun övülen kadınların başında geldiği, kendisini ibadete adadığı, iffet, ismet ve takvâ gibi faziletleri kendinde toplamış bir şahsiyet olduğu anlaşılmaktadır. (Âl-i İmrân 3/45; el-Enbiyâ 21/91; et-Tahrîm 66/12). Hz. Meryem’in tertemiz olması (Âl-i İmrân 3/42) onun “maddî ve mânevî kötülük ve günahlardan uzak olduğu” şeklinde anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak, Hz. Meryem’in ahirette evlenip evlenmeyeceği veya kiminle evleneceği hususu hakkında Kur’ân-ı Kerim’de bir bilgi bulunmadığı gibi muteber hadis kaynaklarımızda da sahih bir bilgi nakledilmemiştir. Bu konuda ikincil kaynaklarda hadis alimleri tarafından çok zayıf ve münker olarak (metruk - makbul olmayan) nitelenen bir rivayet yer alsa da bu rivayet dini bilgi değerini haiz değildir. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki Mü’mine yaraşan, inanç ve ibadet hayatında herhangi bir yer tutmayan bu tür gereksiz soruların peşine düşmek yerine, Hz. Meryem’in iffet ve ibadet yönünü örnek almak ve muvahhid bir mümin olduğunu bilerek onu hayırla yad etmektir.

2 Şubat 2023 Perşembe

Seni de Diriltecek!

  

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillahirrahmanirrahim

“Kendi yaratılışını unutarak bize karşı misal getirmeye kalkışıyor ve: “Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?” diyor. De ki: Onların ilk defa yaratmış olan diriltecek. Çünkü O, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir.” (Yâsîn, 78-79)

Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:

“Sizden birinizin yaratılışının başlangıcı annesinin karnındaki kırk günde derlenir toplanır. Sonra ikinci kırk günlük süre içinde alaka (pıhtı, aşılanmış yumurta) haline döner. Sonra da bir o kadar zaman içinde bir parça et olur. Daha sonra Allah bir melek gönderir ve melek ona ruh üfler. Bu melek dört şeyle anne rahmindeki canlının rızkını, ecelini, amelini, iyi biri mi yoksa kötü biri mi olacağını yazmakla emrolunur.” (Buhârî, Tevhid 28; Enbiya 1; Müslim, Kader 16; Tirmizî, Kader 4; İbn Mâce, Muk.)   

https://www.2g1d.com/ 

1 Şubat 2023 Çarşamba

Cehennem Ateşi

  

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

Bismillahirrahmanirrahim

“Şüphesiz âyetlerimizi inkâr edenleri gün gelecek bir ateşe sokacağız. Derileri pişip acı duymaz hâle geldikçe onları başka derilerle değiştiririz ki acıyı iyice hissetsinler! Allah dâimâ üstün ve hakîmdir.” (Nisa, 56)

Rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:

“Şüphesiz kıyamet gününde cehennemliklerin azabı en hafif olanı, ayaklarının altına iki kor konulup da bu sebeple beyni kaynayan kişidir. O kişi, hiç kimsenin kendisinden daha şiddetli azap gördüğünü zannetmez. Hâlbuki kendisi, cehennemlikler içinde azabı en hafif olan kimsedir.” (Buhârî, Enbiyâ, 1; Rikak, 51; Müslim, Îmân, 362-364)

Cehennem, her türlü nimeti lutfeden Cenâb-ı Hakk’a karşı nankörlük eden isyankâr ve zâlim insanların cezalandırılacağı yerdir. Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerim’de, “Allah’ın sınırları”nın ihlâl edilmemesi noktasında kullarını devamlı îkâz eder ve Allah’ın azap ve cezalandırmasının çok şiddetli olduğunu bildirir. Buna rağmen hâlâ itaatsizliğe devam eden insanlar artık en şiddetli azabı hak etmiş demektir.

Ebû Saîd (ra) şöyle anlatır: Rasûlullah (sav):

“Kıyamet günü ölüm alaca bir koç sûretinde getirilip Cennet’le Cehennem arasında durdurulur. Sonra:

“-Ey Cennet halkı, bunu tanıyor musunuz?” denilir. Onlar da başlarını uzatıp bakarlar:

“-Evet, bu ölümdür” derler. Sonra:

“-Ey Cehennem halkı, bunu tanıyor musunuz?” denilir. Onlar da başlarını uzatıp bakarlar:

“-Evet, bu ölümdür” derler. Arkasından emir verilir, koç kesilir. Bundan sonra da:

“-Ey cennet halkı ebediyet/sonsuzluk üzeresiniz, artık ölüm yoktur. Ey cehennem halkı, ebediyet üzeresiniz artık ölüm yoktur” denilir” buyurdu. Sonra da:

“Onları pişmanlık ve üzüntü gününün dehşetine karşı uyar! Çünkü onlar gaflet içerisinde ve iman etmemiş halde iken iş bitirilmiş olur” âyetini okudu. (Meryem, 39)   

https://www.2g1d.com/