21 Mart 2021 Pazar

13- El-Bâri ism-i şerifi:


Yaşadığımız evrende herşeyde bir denge ve ahenk vardır. Kâinat üzerinde var olan her sis­tem üstün bir aklın tasarımıdır. Bu üstün aklın sâhibi, herşeyi hayranlık uyandırıcı bir düzen içinde vâr etmiş­tir. Kâinattaki her cisim, yeryüzünde yaşayan milyarlar­ca canlı müthiş bir ahenk içinde varlıklarını sürdürürler. Doğadaki düzen hiçbir şekilde bozulmaz ve binlerce yıldır son derece istikrârlı bir şekilde devâm etmektedir.  

Rabbimiz, insanın kavramaktan aciz kaldığı ilmi ve kudretiyle varlık âlemini tasarlamış sonra da belirlediği ölçü ve nizama göre hiçbir örneğe bakmadan eşsiz bir yaratışla var etmiştir.
 
Alemde her bir varlık hem kendinin hem de bütün kâinatın düzenli bir şekilde devamına katkıda bulunacak tarzda tasarlanmış ve yaratılmıştır.

Zerreden kürreye kadar yaratılmış âlemin her bir ferdinin mükemmelliği ve bildiğimiz bilmediğimiz tüm bu sayısız varlığın, birbiriyle ahenk içinde ve sonsuz hareket hâlinde akıp gidişlerindeki nizam ve uyum... İşte bu sistemi bir örneğe ihtiyaç duymadan yoktan var edendir Bâri…

Hâlık ismi varlığı yaratmadan evvel ölçüp biçen, hesaplayıp takdir eden (bir anlamda projelendiren) demekti. Bâri de bu ölçüm ve takdire göre bakılıp örnek alınacak bir modeli olmadan (özellikle canlı varlıkları) yoktan var eden demektir.  Bütün canlılarda bulunan şekil, suret ve düzen Allah’ın el-Bari isminin tecellisidir.

Buna göre; El-Bari isminde, el-Halık isminden farklı olarak şu manalar vardır;

1- Bir kalıptan döker gibi düzgün ve güzel bir şekilde yaratan,

2- Mahlukların azalarını birbiriyle uyumlu bir şekilde yaratan,

3- Her varlığı kainattaki nizama ve gayelere uygun bir şekilde yaratan demektir.

Şimdi bu anlamları biraz açalım:

1- Bir kalıptan döker gibi düzgün ve güzel bir şekilde yaratan,

Bir çiçeğin doğada kendiliğinden var olduğunu farzedelim: Bir toprağa bir gül tohumunu attığımızda, o toprağın ‘gülü yaratmak’ fiiline sahip olabilmesi için, gülün kendi plan ve programını yapabilmesi, güle lazım olan maddeleri toplayabilmesi, hassas bir teraziyle ona lazım olan kadarını ayırabilmesi ve bu maddeleri maddi bir kalıba dökebilmesi gerekir. Bir gül ancak bunlar yapıldıktan sonra var olabilir.

İlk 3 maddeyi bir kenara bırakıp, sadece maddi kalıbının olması gerektiği hakkında biraz düşünürsek; madem o toprak, kendisine atılan binlerce farklı tohumdan, farklı bitkiler çıkartabiliyor. O halde o toprakta, yeryüzündeki bitkiler adedince maddi kalıpların var olduğunu kabul etmemiz gerekir.

Ayrıca her bitkinin yaprakları, meyveleri, çiçekleri, şekilleri farklı olduğundan, o toprakta sadece bitkiler adedince kalıplar değil, aynı zamanda yapraklar, meyveler, çiçekler adedince maddi kalıpların var olduğunu da kabul etmek gerekir. Bu da alemdeki bitkiler, çiçekler ve meyveler adedince imkansızlık demek olur.

Halbuki bu sanatlı bitkiler Allah’ın Bari ismine isnad edildiğinde, o atomlar Allah’ın ilminin ve kaderinin manevi kalıplarına, kudretinin sevkiyle girerler. Ve düzgün ve tertipli bir şekilde çıkarlar. Rabbimizin Sadece bir "Kün" demesi yeterlidir.

O halde bizler bir elmaya, bir kelebeğe, bir çiçeğe, bir insana ve insanın azalarına, kısaca, her bir mevcuda baktığımızda, bir kalıptan çıkarcasına düzgün ve tertipli yaratılışı görerek Allah’ı ‘Bari’ ismiyle tesbih etmeliyiz.

Demek düzgün ve tertipli yaratılan her şey, Allah’ın Bari isminin tecellisine mahzardır.

Bari isminin 2. manası; Mahlukların azalarını birbiriyle uyumlu bir şekilde yaratan

Azaların birbirine uygun olarak yaratılması, Bari isminin bir tecellisidir. Bu manasıyla Bari ismi, insanlarda, hayvanlarda, hatta bitki ve ağaçlarda dahi tecelli etmektedir. Zira her mahlukun bütün azaları, birbiriyle uyum içinde yaratılmıştır.

Mesela insana bakalım; 

Dişler ile ağız arasında bir uyum vardır. Eğer dişlerimiz uzun olsaydı ve ağzımıza sığmasaydı, rahatsızlığı bir düşünün. Dişlerin, ağza uygun olarak yaratılması Bari isminin bir tecellisidir.

Kaşlar ve göz arasındaki uyum da bu ismin bir tecellisidir. Kaşlar göze kadar uzamamakta ve insanın görüşünü etkilememektedir. Kaşların da saçlar gibi uzadığını ve insanın gözüne perde olduğunu düşündüğümüzde, Bari isminin tecellisine ne kadar muhtaç olduğumuzu anlarız.

Yine insanın iki gözü ve iki kulağı arasındaki uyum, kol uzunluğunun boy ile uyumu, el ve ayak parmaklarının arasındaki uyum, bacakların birbiriyle eşit uzunlukta olması, dişlerin kendi arasındaki uyumu ve iç organların birbiri arasındaki uyumu hep Bari isminin bir tecellisidir. Bu ismin tecellisi sayesinde bir ayak uzun, diğer ayak kısa olmamakta ve bütün azalar birbirini tamamlamaktadır.

İnsanda azami mertebede tecelli eden Bari ismi, hayvanlarda da tecelli etmektedir. Kartala sinek kanadının takılmaması, sineğe arının iğnesinin verilmemesi ve her mahluka vücuduna uygun azaların takılması hep Bari isminin bir tecellisidir.

Bari ismi bu manasıyla ağaçlarda da tecelli etmektedir. Ağacın gövdesi ile dalları arasındaki uyum, dallar ile meyveler arasındaki uyum hep Bari isminin bir tecellisidir. Hatta bir ağaca baktığınızda, yaprakların dallara gelişigüzel takıldığını zannedersiniz. Halbuki hakikat böyle değildir. Çünkü dala takılan her bir yaprak, diğer yaprağın güneşine en az mani olacak şekilde takılmaktadır. İşte bir ağaca yaprakların takılması dahi bu ismin tecellisi ile olmaktadır.

Madem vazifemiz Allah’ı tanımak ve mahlûkatta tecelli eden isim ve sıfatlarını okumaktır ve bu vazife bizim yaratılışımızın en büyük gayesidir; O halde bizler hem kendimize hem de her bir mahlûka baktığımızda azaların birbiriyle uyumlu bir şekilde yaratıldığını görerek Allah’a hamd etmeli ve O’nu Bari ismi ile tespih etmeliyiz.

3- Her varlığı kainattaki nizama ve gayelere uygun bir şekilde yaratan.

Her yaratılan varlık, kainattaki nizama ve gayelere uygun bir şekilde icad edilmiştir.

Mesela, insanı ele alalım; bütün azaları kainattaki nizama ve gayelere uygun olarak yaratılmıştır. Işığı görebilen göze, sesleri işitebilen kulağa, kokuları hissedebilen burna, yiyeceklerin tadını alabilen ve konuşmayı sağlayan dile, havayı teneffüs edebilen ciğerlere sahiptir.

Bari olan Allah insanın gözünü yarattığı gibi ışığı da icad etmiştir. Kulak verdiği gibi sesleri de var etmiştir. Kısaca; insanı yarattığı gibi alakadar olduğu bütün eşyayı ve kainattaki nizamı da o yapmıştır. İnsan da O'nun mülkü, kainatta O'nun mülküdür. Ve O zatın adı El-Bari’dir. ”

Her şey kainattaki gayelere uygun bir şekilde yaratılmıştır. Mesela, alemde hayatın devamı gibi bir gaye vardır. Her çiçek ve ağaç bu gayeye hizmet edecek şekilde tasarlanmıştır. Adeta atmosferdeki oksijen ve karbondioksit dengesini ayarlayacak şekilde bir hesap uzmanı gibi çalışır. Bütün ömrü boyunca oksijen üreterek o dengeyi sağlar. Ölürken de ömür boyu karbondioksit emen o çiçek oksijen vererek ölür. 

Demek ki kainattaki her şey nizama uygun alet ve cihazlar takılmış olarak yaratılıyor ve herbirine amaçlara hizmet edecek görevler veriliyor. O halde her yaratılan, nizama uygun cihazları ve amaçlara hizmetleri ile Allah’ın Bari ismine aynadır. 

O halde kul; yaradılışın bu kanununu örnek tutarak kendisine bağışlanan kuvvetleri yerli yerinde ve yaradılış i'tibariyle vazifesine uy­gun olarak kullanmalı,  aykırı hareketten sakınmalıdır. Bunu örneklendirmek gerekirse: 

Allah'ı bilmek için verilen akıl nimetini vahyin ışığında kullanmak onu vazifesine uygun kullanmaktır. Akıl nimetini  Allah-u Teala'yı inkar yolunda kullanmak ise tamamiyle çarpık ve ters bir muame­ledir ve umumi ahenge aykırı bir yoldur.

Esmaü'l Hüsna şerhi Ali Osman Tatlısu/ İ:Gazali Esmaü'l Hüsna

99 esma sonsuz mana-Fatma Bayram

https://feyyaz.tv/el-mumin.html

Hiç yorum yok: