21 Mart 2021 Pazar

15-El-Gaffar ism-i şerifi:


Gaffar olan Allah-u Teala kusurları görür; ama ifşa etmez, örter; hiç işlenmemiş gibi kişinin kendisine bile unutturarak izlerini siler.

Gazali’nin işaret ettiği gibi Gaffar olan Allah-u Teala, iç organlarımızı gül yaprağı gibi bir ciltle örtmesiyle tecelli ettiği gibi; hepsi ortaya dökülseydi insan içine çıkamayacağımız hatalarımızı da mağfiretiyle örterek tecelli eder. 

Ne kadar çok hata yapmış olursak olalım nasuhi bir tevbe ettiğimizde Allah’ın mağfiretiyle O'nun bizi affedebileceğini bilmek bizi yeniden başlamaya cesaretlendirir .

Ancak Allah’ın bağışlayıcılığından ümit kesmek doğru olmadığı gibi O’nun mağfiretine yaslanarak günahlara fütursuzca devam etmek de yanlıştır. 

Ayrıca Allah’ın mağfiretini dilemek sadece bir temenni olarak kalmamalı; bu arzu amellerle de desteklenmelidir. Kur’an ve sünnetten öğrendiğimize göre beş vakit namaz, sadaka, seherlerde dua gibi ameller günahların affına sebeptir. Allah Teala, Taha suresi 82. ayette Gaffar isminin tecellisini sırasıyla tövbe, iman, salih amel ve hidayet olarak sayarken bu hakikati bize açıkça göstermiştir.

Günahlar ne kadar tekrar edilmiş olursa olsun Rabbimizin her seferinde bağışlamaya hazır olduğunu vurgulayan Gaffar isminden başka Kur’an-ı Kerim’de bu kalıptan türemiş iki isim daha vardır: “Gafur” ve “Gafir”. Gafir, “hata ve kusurları örten, günahkârı dünyada da âhirette de cezalandırmayan, onun iç yüzünü insanlara bildirmeyen” manasına gelirken; Gafur ismi, kullar ne kadar çeşitli günah işlemiş olursa olsun Rabbimizin hepsini örtüp bağışlayabileceğini ifade eder. Burada önemli olan hatasını kabul edip tövbe ederek ilk adımın kuldan gelmesidir. Çünkü insan, günah işleyerek Yaradan’la kendisi arasındaki Rab-kul ilişkisini ihlal etmiştir. Tövbe de, bir dönüş olduğu için bu ilişkinin yeniden tazelenmesi talebidir. Tövbenin tecellisi olan mağfiret, bu isimlerin ifade ettiği şekilde Allah Teala’nın kulun bu talebine cevabıdır. (Nuh, 71/10.)


Abdullah b. Ömer’den rivayet edilen bir hadise göre, âhiret gününde Cenâb-ı Hak mümin kulunu kimsenin görmeyeceği bir şekilde kendisine yaklaştıracak, günahlarını bir bir hatırlatarak ikrar ettirecek, öyle ki kul artık mahvolduğuna hükmedecek; fakat Allah, “Ben onları dünyada gizlediğim gibi bugün de bağışlıyorum” diyecek ve bu mümine sadece sevap defteri verilecektir (Müsned, II, 74; Buhârî, “Meẓâlim”, 2, “Edeb”, 60; Müslim, “Tevbe”, 52; İbn Mâce, “Muḳaddime”, 13).

El-Gafr, örtmek manasındadır dedik. Allah’ın kullar hakkında birinci örttüğü ve meydana çıkarmadığı şey, bedeninin ayıplarıdır. O ayıplar içeri de gizlenmiş ve yüzüne vurulmamıştır. Allah, insanın yüzünü, gözünü, elini açığa çıkardığı halde; midesini, bağırsaklarını, diğer organlarını içeride yaratmıştır. 

İkincisi; bütün çirkin duygu ve eğilimlerin yeri olarak kimse görmesin diye kalbi seçmiştir. Eğer kulun aklından geçen kötü duygularını, kalbindeki çirkinlikleri başkaları bilselerdi onu helak ederlerdi. Allah onu bu durumdan da kurtarmıştır. İçindekileri dışa vurdurmamıştır.

Üçüncüsü, kullar arasında rezil olmasına sebep olacak günahlarını da örtmesidir. Sırf günahlarının çirkinliklerini örtmek için, imanda sebat ettiği müddetçe, günahlarını sevaplara çevireceğini bile vaad etmiştir.

Bir insan, ne kadar günahkar olursa olsun, bu günahları üstüne bir perde çekilip, örtülmesini samimiyetle Al­lah'tan dilerse, Allahu teala o günahların hepsini örter, açık­lamaz.  Günahları ne kadar çok olursa olsun, ne kadar büyük olsursa olsun Rabbimizin mağfireti hepsine yetişir. 

Bu ismi affedici manasındaki ‘el-Afuv’ isminden ayıran fark şudur; el-Afuv isminde sadece günahı affetmek ve günaha ceza vermemek vardır. El-Gaffar isminde ise günaha ceza vermemekle birlikte, günahı yüze vurmamak ve kulu rezil etmemekte vardır.

Mesela birisi size karşı bir kusur işlese, eğer siz onun bu kusuruna karşı ona ceza vermeyip, sadece kusurunu ve hatasını yüzüne vursanız, sizde el-Afuv ismi tecelli etmiş olur. Eğer ceza vermez, işlediği hatayı yüzüne de vurmazsanız, sizde el-Gaffar ismi tecelli etmiş olur.

İşte Allah suçlara ceza vermeyip, suçu kuluna hatırlatmakla el-Afuvdur. Ve hatayı bütün bütün silerek, kulun yüzüne vurmayıp onu mahcup etmemekle de el-Gaffardır.

Bu yüzden dualarımızda “Allah’ım bizi af ve mağfiret et” deriz ki, bu duada af dileyip, günahlarımıza ceza vermemesini istemekle el-Afuv ismine, mağfiret dileyip, günahlarımızı yüzümüze vurarak bizi rezil etmemesini istemekle de el-Gaffar ismine sığınırız.

Bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur;

Melekler kulun günahını yazarlar ve daha sonra semaya yükselirler. Semaya yükseldiklerinde kulun amel defterinde bu günahın yazılı olmadığını, buna mukabil işlemediği sevapların yazılı olduğunu görünce Allah-u Teala’ya şöyle derler;

“Ey Rabbimiz biz kuluna zulmetmedik. Ancak onun işlediğini yazdık.” Buna karşı Allah meleklere şöyle buyurur: “Evet doğru söylediniz. Kulum o günahları işlemiş ve defterindeki sevapları işlememişti. Lakin kulum günahına tövbe etti ve göz yaşlarıyla benden af diledi. Bende onun günahlarını mağfiret ettim ve ona karşı cömertçe muamele ederek günahlarını sevaba çevirdim. Ben ikram edenlerin en çok ikram edeniyim.”

Allah-u Teala, Gaffar olduğunu Kur’an’daki şu ayetlerle de bize haber vermektedir;

“De ki: Ey haddi aşarak nefislerine karşı israf etmiş olan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, gafurdur, çok bağışlayıcıdır ve rahimdir, çok merhamet edicidir.” (Zümer 53)

“Tövbe ve iman edip, salih amel işleyenlere gelince; Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıcıdır ve çok merhamet edicidir. Ve her kim tövbe edip Salih amel işlerse, şüphesiz o, tövbesi kabul edilmiş olarak Allah’a döner. (Furkan 70-71)

Demek dua ve tevekkül, hayırlara meyletmeye büyük bir kuvvet verdiği gibi, istiğfar ve tövbe de günaha ve şerre olan meyilleri keser.

Bu isimden alacağımız ders ise şudur;


Nasıl ki Allah Gaffar ismiyle hatalarımızı örtüyor, ayıbımızı yüzümüze vurmuyor. Aynen bunun gibi, biz de Gaffar ismini ahlak edinerek başkalarının hatalarını örtmeli ve kimsenin ayıbını yüzüne vurmamalıyız.

Böylece, hem Gaffar ismine ayna olalım, hem de Peygamber Efendimiz (sav)’in şu hadiste verdiği müjdeye nail olalım;

“Her kim, bir müminin ayıbını dünyada örterse, Allah’ta onun ayıbını hem dünyada hem de ahirette örter.”

Gıybet eden, gizli olanı merak eden ve ortaya çıkaran, intikam seven, uğradığı cezayı mutlaka ödetmek isteyenler tabiî ki bu vasıftan uzaktırlar. 

Hiç kimse kusursuz değildir. İnsanlar arasında kemale ermiş olgun kimseler olduğu gibi zayıf karakterli kimselerde vardır.

Çirkinliklere göz yumup da ayıbını bildiği halde örten kişinin iyiliklerinden bahseden kimse bu vasfa lâyıktır. Aşağıdaki rivayet de buna bir örnektir:

Hz. Peygamber ashabıyla beraber yürürken yol kenarında bir köpek ölüsüne denk gelirler. Sahabelerden bazıları manzara karşısında "Bu leş ne kadar da pis kokuyor" demekten kendilerini alamazlar. Bu durum karşısında Allah Rasûlünün tepkisi ise hayli farklı olmuştur: "Köpeğin ne güzel dişleri var!"

Bu ism-i şerif hükmünce kula gereken şey:  
Maddi kirlerin temizlenmesi için suyu, sabunu yaradan Allah, manevi kirlerden temizlenmek için de istiğfarı sebep kılmıştır. Bundan dolayı da çokça hamd etmeli ve sık sık istiğfar edilmelidir. Bu da zor bir iş değildir. Çünkü özel bir merasim gerekmez. Bir insan işiyle, gücüyle meşgul iken de, yalnız gönlünden mağfiret isteyebilir. Allah bundan ha­berdardır. Ayrıca vakti gelince namazı ihmal etmemeli. Çünkü na­mazlar büyük mağfiret vesilesidir. Hele seher vakitlerinde is­tiğfar çok makbuldür. Çünkü Allah Kur'an'da seher vakitle­rinde istiğfar edenleri övmüştür. 

Esmaü'l Hüsna şerhi Ali Osman Tatlısu/ İ:Gazali Esmaü'l Hüsna

99 esma sonsuz mana-Fatma Bayram

Hiç yorum yok: