20 Mart 2021 Cumartesi
Nefsinin esiri olma!
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
Bismillâhirrahmânirrahîm
“…Nefislerinin onlar için (ahiret hayatları için) önceden hazırladığı şey ne kötüdür: Allah onlara gazabetmiştir ve onlar azap içinde devamlı kalıcıdırlar!” (Mâide, 80)
Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:
“Akıllı nefsine hâkim olup onu hesâba çekerek ölümden sonrası için çalışan; ahmak ise nefsini hevâsına tâbî kıldığı hâlde, Allah’tan (hayır) umandır.” (Tirmizî, Kıyâmet, 25/2459)
İmâm Gazâli Hazretleri:
“Nefs, rûhun bineğidir. Eğer insan, nefsin dizginlerini salıverir ve onun gittiği istikâmete kendini bırakırsa, helâk olması mukadderdir… O hâlde nefsinin dizginlerini sımsıkı tut ve bineğinden istifâde etmeye bak! (Zira Hakk’a kulluk, beden ile, yani nefs bineği üzerinde îfâ edilebilir.)”
Nefs tezkiyesine muvaffak olabilen bir mü’minin rûhu, dâimâ güçlü, sıhhatli ve huzurlu olur.
Nitekim peygamberler, sahâbe-i kiram, evliyâullah ve sâlih mü’minler, hayat imtihanlarında, büyük çile ve meşakkatlerin kıskacında yoğrulmuşlar, fakat ten plânındaki bu maddi sıkıntılara rağmen, gönül saâdetinin kalbî sekînetin ve vicdan huzurunun zirvelerinde yaşamışlardır.
Dolayısıyla mü’min için huzur ve saâdetin sırrı, aslâ doymayacak olan nefsi doyurmaya çalışmakta değil, onu hodgâmlıktan kurtarıp terbiye etmekte gizlidir. Yûsuf Has Hâcib’in Kutadgu Bilig adlı eserindeki şu nasihati ne kadar hikmetlidir:
“Ey büyük ilim sahibi! Nefsinin esiri olma! Çünkü nefsin seni esir ederse, kurtuluş fidyesi olarak, dinini ister!..” (Osman Nûri Topbaş, Altınoluk Dergisi, Aralık-2012)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder