16 Mayıs 2024 Perşembe

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 106


Sâffât 97, 98: “Ötekiler, “Onun için bir yapı kurun ve (orada hazırlayacağınız) kuvvetli ateşe atın onu!” dediler. Böylece onu engellemek için bir plan kurdular; ama biz onları alta düşürdük.”

Onlar tuzak kurup ismini lekelemek istediler. Onun için binalar kurdular. 

Onu yakmaya giden süreçte uzunca bir zaman var. 

İlkin ikna etmeye caydırmaya çalıştılar. İkna edemeyince korkuttular. Onu büyük bir azabın beklediğini, mancınıkların hazırlandığı, büyük bir ateşin yakılacağını söylediler korkutmayı denediler. İbrahim as BEN KORKMUYORUM dedi. Bir adım geri atmadı. Küçük yaşına rağmen bu işkencelerden korkmadı. Ben sizin eş koştuklarınızdan nasıl korkayım? Siz eş koşmaktan korkmuyorsunuz, ben eş koştuklarınızdan mı korkacağım? Siz de Allah'ı tanıyorsunuz ben de Allah'ı tanıyorum bunda hemfikiriz. Siz diyorsunuz ki Allah putların da sahibi. Putlar ara işi görürler diyorsunuz. 

İbrahim aleyhisselam:"BEN RABBİME GİDİYORUM" 

Sonunda İbrahim’i ateşe attılar. Cenab-ı Allah ateşe dedi ki "OL". "Serinlik ol esenlik ol." İbrahim’e bir şey olmadı. 

Onları dibe düşürdük sefil eyledik, İbrahimi yükselttik. İbrahim oradan çıkınca bütün hazırlık tersine döndü. 

İbrahimin tanrısı ibrahimi korudu, bilgisi dilden dile herkese ulaştı. İbrahimi tutmanın sisteme iyice zarar vereceğini takdir ettiler. İbrahimi salıverdiler. Çünkü o muazzam ateşten kurtulması demek onun son derece güçlü bir el tarafından korunması demek. O muazzam ateşin içinden hiç bir yeri yanmamış olarak bir çocuk çıkıp gelince o zaman dediler ki İBRAHİM GİTSİN. Ve İbrahim dedi ki BEN GİDİYORUM. Sizin işiniz bitti , ben mesajımı verdim. 

İbrahim aleyhisselam bir yerde duran biri değil. İbrahim aleyhisselam bir gezgin. İbrahim aleyhisselam hicret eden yola çıkan birisi. Sorumluluk hisseden birisi. Nereye gidiyorsun dendiğinde BEN RABBİME GİDİYORUM diyen birisi. 

99 : “İbrâhim, “Ben rabbime gidiyorum” dedi, “O bana yol gösterecektir.”

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

15 Mayıs 2024 Çarşamba

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 105

KAPIYI ÇALMAYA DEVAM

Sâffât 100: “Rabbim! Bana sâlihlerden olacak bir evlât ver!”


İbrahim aleyhisselâm babadan/atadan ayrılınca yalnızlığı hissetti. Ve Rabbinden kendisine salih evlat vermesini istedi. 

İbrahim aleyhisselam geniş bir coğrafyayı uzun zaman yalnız olarak gezip dolaşmış. O kadar uzun zaman yalnız yaşamış ki Cenab-ı Hak onun için İBRAHİM TEK BAŞINA ÜMMETTİR demiş. 

Duası uzun yıllar sonra yaşlılığında kabul oldu ve İsmail aleyhisselam doğdu. 

O yüzden peygamberimiz Sallallahu Aleyhi Ve Sellem diyor ki KAPIYI ÇALMAYA DEVAM. 

Duaya devam. 

Cenab-ı Hak kulunun dua etmesinden memnun. “De ki Rabbin seni ne etsin duanız olmasa!” 

İbrahim aleyhisselâm duaya tutkun. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

5 Mayıs 2024 Pazar

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 104


Teslim olmadan ölmeyin

Teslimiyetinden değil teslimiyetsizliğinden kork. 

Teslim olmadan ölmeyin. Ne yapın ne edin Allah’a teslimiyeti başarmadan ölmeyin. Teslimiyetten sonra ölebilirsiniz. 

Peki ya hayat? Hayat zaten bunun için vardı. Bu İbrahim aleyhisselam'ın hayattan anladığı ve çocuklarına vasiyet ettiği bir şey. 

Hz İbrahim zürriyetine son derece düşkün biri. 

Sâffât 102: “…. Dedi ki: “Babacığım! Sana buyurulanı yap; inşaallah beni sabredenlerden biri olarak bulacaksın.” 

Allah-u Teala İbrahim aleyhisselam’a öyle bir çocuk vermiş ki, o da babası gibi Hakk’a teslimiyeti esas almış. 
Onun ben rûyamda gördüm ifadesinden mesajı almış, mesajın kaynağının nereden geldiğini anlıyor. Sana bunu Rabbimiz emrettikten sonra ben bu emre teslimim. 

Nasıl insanlar ki bunlar, hareketlerinde, cevaplarında hep O’nunla olan irtibatı yakalıyor ve o irtibat üzerinden meseleyi çözmeye çalışıyorlar. Babasına olan teslimiyeti değil onu Yaradan’a olan teslimiyeti beyan ediyor. İbrahim aleyhisselam’a Cenab-ı Hak tam da istediği gibi bir evlat nasip etti. Sağlam ve Hakk’a teslim olmuş bir evlat. 

Dolayısıyla evladın nasıl gelişeceği nasıl hareket edeceği bir bakıma babanın sınavının bir semeresi, bir ürünü gibi olabilir. 

Evlat bir fitnedir, bir imtihan aracıdır. Ama babanın duruşu ve babanın sınavının sonuçlarıyla da bir bakıma içli dışlıdır. Cenab-ı Hak onları öyle bir ayarlar ki bi anda oğlanı sınarken, aynı babayı oğlu üzerinden sınar. Oradaki giriş çıkışlar (evladın iyiliği kötülüğü, akıllılığı akılsızlığı, yaramazlığı işe yararlılığı) hem evlat hem babanın sınavıyla ilişkilidir. 

Orada çok karmaşık bir sistem işlemektedir. Cenab-ı Hak orada öyle bir denge tanzim etmiş ki bizler birer baba olarak çocukta gördüğümüz yanlışları kendi kusurlarımızın tecellisi olarak değerlendirmiş olsak çok yanlış etmiş olmayız. 

Aynı teslimiyeti İsmail’in annesi Hacer’in dilinde de gördük. “Eğer Rabbinin emriyse gidiver , O bizi zayi etmeyecektir.” dedi. Dolayısıyla İsmail aleyhisselam’ın son derece güzel bir annesi babası var. İbrahim aleyhisselam da oğluna son derece sevgi dolu. Böyle bir kimsenin muhatap olduğu emri düşünelim. 

Teslimiyetin bu düzeyde olması gerektiğini bu ayetlerle öğrenmiş olduk. 

Sınav, kulun en zorlu anında gelir. Sınavdan geçince artık Cenab-ı Hak yolları kolay eyler. 

-İbrahim son derece duygulu, yufka yürekli biri. Lut kavmine dahi acıma duygusuyla hareket eden biri. Halim. 

-Allah İbrahim’i halil edindi. 

-Ben seni insanlara imam tayin ettim. 

-Ben Mü’min olmayanları da rızıklandıracağım. 

-Bizim çocuklarımıza ve ailemize karşı sorumluluğumuz onları ateşten korumayla ilgilidir. Allah Kuran’da çocuklarınıza şöyle böyle maişet yapın, şunları onlara bırakın diye bir emir vermiyor. Ateşten nasıl koruyacağız? İbrahim gibi dua ederek. 

“Ya Rabbi namazı kılsınlar.”

“Onları rızıklandır ki şükretsinler.”

İbrahim iyi bir baba. Çünkü evlatlarına dua ediyor! Dolayısıyla baba demek çocuklarını ateşten korumak için tedbir alan, bu tedbirlerin başında da hep duaya başvuran kimsedir! İbrahim aleyhisselâm Kuranı Kerîm’de bir baba örneğidir. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

4 Mayıs 2024 Cumartesi

**HIDRELLEZİ KUTLAMAK

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Bismillahirrahmanirrahim


Hızır ve İlyas (aleyhimüsselâm)'ın her bahar başlangıcında buluştuklarına inanılan milâdi 6 Mayıs, Rumî 23 Nisan'a rastlayan güne hıdrellez denmiş. Söz konusu günde Hızır ve İlyas (aleyhimüsselâm) buluşarak sohbet ederler ve bu günlerde vakitlerini Allah yolunda olmanın ve birlikteliklerinin verdiği sevinçle kuvvet bulurlardı. Hızır (Aleyhisselam)'ın Allah'ın lütfu ile dolaştığı yerde yeşillikler çıkar ve çorak yerler çiçeklere bezenirdi. İşte bu olaya dayanarak, halk zamanla bu günlerde buluşup Hızır ve İlyas   (aleyhimüsselâm)'ın geleneğini sürdürmek amacıyla özel  dua günleri tertib eder olmuşlar.Ancak bu zamanla aslî hüviyetinden çıkarılarak günümüzde olan şekliyle Hıdrellez adını almıştır.

Günümüzde kullanılan mânası ise; insanların kıştan kurtuluşlarının bir işareti ve bahar güneşinden faydalanma, piknik yapma, stres atma, eğlenme, nişan, düğün, sünnet törenleri tertip etme, uğursuzlukları giderme, adak adama, dilekte bulunma gibi düşünceleri gerçekleştirme amacıyla gelenekselleşen "bahar bayramı" inancıdır ki tam bir bid'at olarak ortaya çıkmıştır.

Halk inancında ,geceden gül dallarına gümüş kuruşlar, çeyrekler, kırmızı bezler bağlanır, gül dibine genç kızlar yüzük atar, mani söyler, içki sofraları hazırlanır, davullar eşliğinde oyunlar oynanır, su kenarlarında, yeşilliklerde eğlenilir, 

ateş yakılıp üzerinden atlanılır, oyuncak evler yapıp gerçeğine kavuşulacağının düşünülmesi
gibi İslâm'la çelişen ve din ile ilgisi olmayan inançlara rastlanmaktadır. Aynı şekilde Hıristiyan inancına göre Saint Georges yortusu da bizim halk geleneklerimizle paralellik arzeder ve Hıdrellezle aynı günde kutlanmaktadır.

 Görüldüğü üzere İslâm'ın Tevhid bilincinden uzak, sahte mitolojik dürtülerin ve şamanist kalıntıların uzantılarını yansıtan günümüz Hıdrellez anlayışıyla, Hıristiyan Saint Yortusunun paralelliği de göstermektedir ki İslâm dışı her şeye yakınlık duyma ama İslâm'ın gerçek kimliğine karşı çıkma düşüncesinin neticelerini gözler önüne sermektedir.

Sonuç olarak Müslümanlıkta, miladî aylar içinde mübarek gün ve gece yoktur.


6 Mayıs Hıdırellez günü Müslümanlıkla bağdaşmaz. Hazret-i Hızır’la Hazret-i İlyas’ın buluştuğu gün diye kutlanan bir hurafedir. 

Kutlamak caiz değildir.

Dinimiz İslam

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 103


Kişi imandan feragat edemez 

Belli bir şeyler karşısında feragat edebileceği bir şeyse o iman, Cenab-ı Hak onu getirir ve imandan feragat etmesini sağlar. Çünkü böyle bir imanı Cenab-ı Allah kabul etmiyor, değerli saymıyor. 

Her şey yıkılacak iman yıkılmayacak. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 


3 Mayıs 2024 Cuma

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 102


Tesbihat, zikir, Cenab-ı Hakk’a dönme, yalvarma kişiyi kurtarır

Sâffât 143-144: “Şayet o tesbih edenlerden olmasaydı, tekrar dirilecekleri güne kadar balığın karnında kalırdı.” 

Demekki tesbihat, zikir, Cenab-ı Hakk’a dönme, yalvarma kişiyi kurtarır. Yunus aleyhisselam’ın zikri onun vahim akibetini değiştirebiliyor, tekrardan onu selamete kavuşturabiliyor ise Cenab-ı Hakk’ı anmanın, yâdetmenin musibetleri tersine çevirmede ne denli değerli ve önemli olduğunu gösteren son derece önemli bir ayeti kerime. 

Tesbih edenlerden olmasaydı balığın karnında mahpus hali sürüp gidecekti. Tıpkı şeytanınki gibi. 

“Ve biz onu hasta olarak kıyıya attık.” 

“Onun üzerine, geniş yapraklı ve kabak türünden bir bitki bitirdik.”
 

Bu bitki ona gölge oldu. Yunus aleyhisselâm ilahi bir bakım ile iyileştirildi. Muhtemelen yapraklardan akan bir takım sıvılarla tedavi edildi ya da yaprakların kendisiyle. 

Sürecin her halkası son derece kontrollü bir el tarafından kontrol ediliyor. Ve Yûnus aleyhisselâm kaçtığı yere geri döndürülüyor.

 “Onu yüz bin kişiyi aşan yere gönderdik.” 

Cenab-ı Hak onu iyileştirdi ve tekrar elçi olarak gönderdi.  

Prof. Dr. Halis AYDEMİR


https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

2 Mayıs 2024 Perşembe

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 101


İster meleklere dişi adlar taksınlar, ister meleklerin adlarını dişiler için kullansınlar bu aynı şey

Sâffât 150: “Biz melekleri dişi yaratmışız da onlar da bunu görmüşler mi?” 

Ben onlara yerlerin ve göklerin yaratılışını bile göstermedim, kendi yaratılışlarını bile görmediler, hangi meleğin erkekliğinden dişiliğinden bahsediyorlar? Kendi yaratılışını görmemiş olan meleklerin yaratılışını nasıl görecek? Dolayısıyla meleklere iftira atıyorlar, yalancılar. 

“Ahirete inanmayanlar meleklere dişi adlar takarlar” Necm-27. 

İster meleklere dişi adlar taksınlar, ister meleklerin adlarını dişiler için kullansınlar bu aynı şey. Eğer bu insanlar kızların adına "melek" diyorlar da erkeklere demiyorlarsa, demek ki dişi varlığı meleklere daha yakın, daha uyumlu görüyorlar. 

Eğer zihinde melek tasavvurunda bir kadın figürü var ise bu da yine köklerinde böyle sapkın bir inancın yattığını gösterir. 

Ne yazık ki toplumumuzda meleklerin dişi varlıklar olduğu hususunda doğrudan bir inanç yoksa da bunu besleyen şuur altı bir yaklaşım var. Bu son derece kötü bir durum, itikat noktasında problemli bir durum. Bunun üstüne varmak lazım. 

Meleklerin cinsi yoktur, Allah’ı tesbih eden, ibadet eden, saygın, mübarek kullarıdır. Asi olmazlar ne emrolunursa onu yaparlar. 

Melek ismini kızlarımıza koyabiliyoruz. Veya bir kızı tarif ederken “melek gibi” diyebiliyoruz. Hiç ben bir erkeği melek diye tarif edebildiğimizi görmedim. Hatta bir adama “melek gibisin” dersek belki alınabilir çok mu kadınsı görünüyorum diye, kınayabilir. 

Bu konu aslında öncelikli bir problemimiz, itikadi bir konudur ve kişiyi dinden çıkarma noktasına götürür. 

Hele hele bazı meleklerin iyilik-kötülük sağlıyor gibi fonksiyonları olduğu düşünülüyor ise bu neredeyse müşrik Kureyş inancıyla örtüşür. İslam inancı varsa da yoksa da bunun manası olmaz. Çünkü yanı sıra Allah inancı Kureyş’te zaten vardı. Onlar zaten “elbetteki bunlar Allah’ın mülkü” diyorlardı. Ama böyle demeleri onların inancını masum ve mazur hale getirmedi. 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1