3. Hz. Muhammed'in (Sav) peygamberliğinin delillerinden bir kısmı:
Kur’an’ın mükemmel belagatı: Okuma yazma bilmeyen bir zât, edebiyatın meşhur olduğu bir toplumda Kur’an ayetlerini okur. Kur’an ayetlerinin mükemmel belagatı müşrikleri hayran bırakır. Bu yüzden Kur’an için “sihir” derler. Ayrıca Arapça dili konusunda uzman olan âlimler Kur’an’ı harf harf incelemişler ve Kur’an’ın insan sözüne benzemeyeceğini söylemişlerdir.
Kur’an’ın önceki tüm peygamberleri tasdik etmesi: Yukarıda da belirtildiği gibi Allah katında tek din İslam’dır. Hz. Adem’den beri gelmiş bütün peygamberler Allah’ın birliğini ilan etmişlerdir. Kur’an’ın en çok vurguladığı nokta da Allah’ın birliğidir. Hristiyanlar ve Yahudiler Allah’a ortak koşarlar. Kur’an ise Allah’ın bir olduğunu söyler ve onların iddialarını çürütür.
Kur’an’ın meydan okumasına karşı inkar edenlerin âciz kalması: Tarihte hiçbir insan, hiçbir topluluk Kur’an gibi bir kitap yazamamıştır. Edebiyat konusunda uzman olan müşrikler eğer Kur’an gibi bir söz söyleyebilselerdi savaşmadan Kur’an davasına karşı zafer kazanabilirlerdi. Ama bunu yapamadılar ve savaşı tercih ettiler.
Kur’an’da en ufak bir çelişkinin bulunmaması: Kur’an’da en ufak bir yanlış bilgi ve çelişki yoktur. Bazı insanların çelişkili ve hatalı zannettiği ayetlerin çelişkili ve hatalı olmadığı binlerce âlim tarafından ispat edilmiştir. Bu konuda Kur’an tefsirlerine bakılabilir.
Kur’an’ın usandırmaması, binlerce insan tarafından ezberlenmesi ve ruhların gıdası olması gösterir ki; Kur’an bir mucizedir: Kur’an hem hayatın mânâsı hakkında hayati konulardan bahseder hem de bir zikir kitabıdır. Kur’an sadece bilgi sahibi olunacak, sadece hayattan ders alınması için okunacak bir kitap değildir. Kur’an aynı zamanda insanlara huzur verir. İnsanların manevi gıdasıdır ve zikirdir.
Kur’an’ın gelecekten doğru bir şekilde haber vermesi Kur’an’ın mucizeliğini gösterir. İşte bir örnek:
“Elif, Lam, Mim. Rum (orduları) yenilgiye uğradı. Dünyanın en alçak yerinde. Ama onlar, yenilgilerinden sonra yeneceklerdir. Üç ile dokuz yıl içinde. Bundan önce de sonra da emir Allah’ındır. Ve o gün müminler sevineceklerdir.”Rum Suresi, 1,2,3,4. Ayet Meali
613-614 yılları arasında Mecusi olan Perslerin orduları, Bizans ordularını mağlup etmişti. Mekkeli müşrikler, Ehl-i kitap olan Hristiyanların mağlubiyetine çok sevinmişlerdi. Ancak Kur’an-ı Kerim, bir mucize olarak, o zamanlar müşriklerce imkânsız gibi gözüken gelecekteki bir sonucu haber verdi: 3 ilâ 9 yıl arasında Bizans orduları Persleri mağlup edecekti. Ve Kur’an’ın bu gaybi haberi gerçekleşti.
Kur’an’daki bilgiler bilim ile çelişmez ve modern zamanlardaki bilimsel araştırma sonuçları Kur’andaki bilgileri tasdik etmiştir. Bu konuda Kur’an’ın mucizeliğinin bilimsel çalışmalar ile de görüldüğüne dair yazılan eserler vardır. Örneğin bebeğin anne rahmindeki oluşum aşamaları Kur’an’da Müminun Suresi’nin 13. ve 14.ayetlerinde anlatılır. Bu aşamalar mikroskobik incelemeler sonucunda anlaşılmış ve Kur’an’ın doğruluğu bir kere daha tasdik edilmiştir.
Kur’an’ın getirdiği kanunların insan fıtratına uygunluğu, Kur’ân ahlakı ile ahlaklanan, Kur’an ilmi ile ilim sahibi olan toplumların dünya medeniyetine manevi ve maddi katkıları..
Kur’an’ın getirdiği kanunlar ile insanlara ve toplumlara adil bir şekilde davranılmıştır. Allah’ın birliğine inanan, şirkten uzak duran, Allah’a ibadet eden toplumlar huzura kavuşmuştur. Kur’an’ın ve Hz.Peygamber’in (Sav) sünnetinin yolundan giden bilim adamları Orta Çağ’da yaptıkları bilimsel çalışmalar ile dünya medeniyetine büyük katkı sağlamışlardır. Modern bilimin bu seviyeye gelmesinde Müslüman bilim adamlarının büyük katkıları olmuştur.
İslamiyet’in gelmesi ile beraber kısa zamanda cahil, inatçı kavimler aydınlanmış ve bu kavimler eski kötü alışkanlıklarını terk etmişlerdir.
“Bilirsin ki sigara gibi küçük bir âdeti, küçük bir kavimde büyük bir hâkim, büyük bir himmetle ancak dâimî kaldırabilir. Halbuki, bak, bu zât büyük ve çok âdetleri, hem inatçı, mutaassıb büyük kavimlerden zâhirî küçük bir kuvvetle, küçük bir himmetle, az bir zamanda ref’ edip, yerlerine öyle secâyâ-i âliyeyi-ki, dem ve damarlarına karışmış derecede sabit olarak-vaz’ ve tesbit eyliyor. Bunun gibi daha pek hârika icraatı yapıyor. İşte, şu Asr-ı Saadeti görmeyenlere Cezîretü’l-Arabı gözlerine sokuyoruz. Haydi yüzer feylesofu alsınlar, oraya gitsinler, yüz sene çalışsınlar. O zâtın, o zamana nisbeten bir senede yaptığının yüzden birisini, acaba yapabilirler mi?” (1)
Kur’an ahlakı ile ahlaklanan, Kur’an’dan ve Hz.Muhammed’in (Sav) sünnetinden ders alan sahabelerin, müçtehitlerin, asfiyaların, evliyaların ilimleri, güzel ahlakları, ortaya koyduğu eserleri, yetiştirdikleri nurani talebelerinin ilimleri ve güzel ahlakları ispat eder ki; Kur’an Allah’ın kelamıdır ve Hz.Muhammed (Sav) Allah’ın kulu ve elçisidir.
Hz.Muhammed’in (Sav) güzel ahlakını, yalan söylememesini düşmanları bile tasdik etmiştir.
Düşmanlarına bile yalan söylemeyen, Muhammed’ül Emîn (Güvenilir Muhammed) olarak bilinen bir zât Allah’a karşı iftirada bulunamaz. Müşrikler Hz.Muhammed’i (Sav) yalancılıkla suçlamamışlardı. Onu sihir yapmakla suçlamışlardı.
“Hem, bilirsin, küçük bir adam, küçük bir haysiyetle, küçük bir cemaatte, küçük bir meselede, münâzaralı bir dâvâda hicabsız, pervâsız, küçük fakat hacâletâver bir yalanı, düşmanları yanında, hilesini hissettirmeyecek derecede teessür ve telâş göstermeden söyleyemez. Şimdi bak bu zâta: Pek büyük bir vazifede, pek büyük bir vazifedar; pek büyük bir haysiyetle, pek büyük emniyete muhtaç bir halde, pek büyük bir cemaatte, pek büyük husûmet karşısında, pek büyük meselelerde, pek büyük dâvâda, pek büyük bir serbestiyetle, bilâpervâ, bilâtereddüt, bilâhicab, telâşsız, samimi bir safvetle, büyük bir ciddiyetle, hasımlarının damarlarına dokunduracak şedid, ulvî bir sûrette söylediği sözlerinde hiç hilâf bulunabilir mi? Hiç hile karışması mümkün müdür?” (2)
Bunlar gibi nice deliller ispat eder ki; Hz.Muhammed (Sav) Allah’ın kulu ve elçisidir ve İslam’dan başka doğru din yoktur.
(1) ve (2) Sözler (Risale-i Nur)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder