10 Mart 2018 Cumartesi

Tek doğru dinin ve peygamberliğin gerekliliğinin delillerinden bir kısmı

2. Tek doğru dinin ve peygamberliğin gerekliliğinin delillerinden bir kısmı :

Görüyoruz ki; kainattaki varlıklar kusursuzca vazifelerini yapıyorlar. Bilinci, şuuru, ilmi, iradesi olmayan Güneş ve yıldızlar belli bir yörüngede, belli bir düzen içerisinde hareket ediyorlar. Canlıları tanımayan, canlılara karşı merhamet hissi olmayan Güneş, Allah’ın izni ile canlıların imdadına koşuyor, canlılara ısı ve ışığını ulaştırıyor. Aynı şekilde canlıları tanımayan, canlılara merhamet etmeyen, bilinçsiz, ilimsiz bulutlar Allah’ın emri ile beraber toplanıyorlar ve çarpışarak ihtiyaç sahibi canlılara yardım eden ve ölü toprağı canlandıran yağmur damlalarını çıkartıyorlar. Bilinçleri dar, âciz, zayıf, ilimsiz arılar Allah’ın ilham etmesi ile bal üretiyorlar. Eğer Allah bu arılara görevlerini bildirmese bu merhametsiz, ilimsiz arılar lezzetli, faydalı bal nimetini üretemezler. Demek ki; sonsuz ilim ve sonsuz kudret sahibi olan bir Yaratıcı bu varlıklara vazifelerini bildiriyor.

“Rabbin, bal arısına şöyle ilham etti: “Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan (kovanlardan) kendine evler edin.”Kur’an; 16/68

Ve şimdi soruyoruz:

* Kainattaki varlıklara vazifelerini bildiren Allah’ın; akıl sahibi, irade sahibi olan insana hayattaki görevini öğretmemesi mümkün olabilir mi? Kainattaki varlıkları başıboş, vazifesiz bırakmayan Allah, insanı başıboş ve vazifesiz bırakır mı?

“İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zannediyor!”Kıyame Suresi 36. Ayet Meali

* Hayatın anlamı, insanın nereden geldiği, hayattaki vazifesinin ne olduğu, ne yapması gerektiği, nereye gideceği gibi çok mühim meseleler peygamberler vasıtası ile anlaşılabilir.

İnsan, aklı ile pek çok bilgiyi öğrenebilir, pek çok sorunun üstesinden gelebilir. Ancak yine de insan aklı sınırlıdır. İnsan, aklı ile bütün sorunların üstesinden gelemez. Hakikat karşısında insan aklı karanlıkta bir yıldız böceği gibidir. İnsan sadece kendi aklına başvurarak hayatın anlamını, nereden geldiğini, vazifesinin ne olduğunu bulamaz. Yıldız böceği hükmündeki insan, bir Güneş’e dayanmak zorundadır. O Güneş ise mesajını cüz’i irade sahibi varlıklardan değil, külli irade sahibi olan, tüm kainatı yoktan var eden, sonsuz hayata, sonsuz ilme, sonsuz kudrete sahip olan bir Zât’tan almalıdır. Demek ki; insana hayatın anlamını gösterebilecek olan ancak hayatı yaratan olabilir. İşte insana hayatın gayesini, kainattaki sırları, insanın vazifesini, insanın nereden geldiğini, nereye gideceğini öğretenler hayatı yaratan Allah’tan mesajı alan peygamberlerdir.

* Allah’ın izzeti, merhameti ve adaleti dinin ve ahiret gününün gerekliliğini gösterir.

Görüyoruz ki; kainattaki varlıklar Allah’ın emri ile vazifelerini yapıyorlar, bir düzenli ordunun askerleri gibi hareket ediyor ve Allah’a itaat ederek çalışıyorlar. Demek ki; bu kainat sarayının sultanı olan Allah izzetlidir. Ancak görüyoruz ki; bu dünyada âsi kullar var ve âsi kullar hak ettikleri cezayı bu dünyada görmüyorlar. Bir sultan saltanatındaki düzeni korumak için kanunlar çıkarır. Peki kainatın sultanı olan ve sonsuz izzet sahibi olan Allah, kullarını başıboş bırakır mı? Elbette bırakmaz. Allah, kullarına peygamberler vasıtasıyla emreder. Demek ki; Allah’ın emirlerine uymayan âsilerin cezalandırılacağı ve Allah’ın, izzetini tam olarak göstereceği bir ahiret hayatı olmak zorundadır.

Hem görüyoruz ki; Allah merhametlidir. Allah, Güneş vasıtasıyla canlılara ısı ve ışık verir, yağmur vasıtasıyla ölü toprağı diriltir, ağaçtan çıkan meyveler, topraktan çıkan bitkiler ile bizlere rızık verir. Allah canlıların birbirlerine karşı olan şefkat ve merhamet hislerini yaratır. Allah bize sonsuza kadar yaşama isteği vermiştir. Dünyevi lezzetler insanı tatmin etmez. Demek ki; Allah merhamet sahibidir. Ve Allah’ı seven, O’na iman eden ve O’na ibadet eden, O’ndan korkan kullar bu dünyada çok sıkıntılar çekerler. Eğer sonsuz yaşama isteğinin karşılanacağı bir ahiret yurdu olmaz ise bu durum Allah’ın hikmetine ve merhametine aykırı olur. Demek ki; Allah’ın merhametinin tam olarak görüleceği bir ahiret yurdu olmak zorundadır. Ahiret yurdu olduğuna göre Allah, kullarına ahiret yurdu için çalışmaları gerektiğini bildirmelidir. Yoksa insan bu dünyadaki vazifesinin ne olduğunu bilemez. Demek ki; Allah, kullarına gerçek hayatın ahiret hayatı olduğunu ve kulların bu dünyada ahiret hayatını kazanmak için çalışmaları gerektiğini bildirir.

Hem görüyoruz ki; Allah adildir. Bir sineğe kartalın kanadı verilmemiştir. Hiç kimseye taşıyamayacağı yükler yüklenmemiştir. Kainatta kusursuz bir ölçü ve denge vardır. Organlar belli bir ölçü ile yaratılmıştır. Küçük, zayıf, âciz varlıklara bile rızıkları verilmektedir. Âciz yavrular korunmaktadırlar. İşte bu gibi örnekler gösteriyor ki; Allah adildir. Adil olan Allah, kullarının da adaletli olmasını ister ve bunun için kullarına neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bildirir. Görüyoruz ki; bu dünyada insanlar adalete aykırı işler yapıyorlar ve hak ettikleri cezaları bu dünyada tamamen almıyorlar. Eğer ahiret yurdu olmaz ise bu durum Allah’ın adaletine aykırı olur. Demek ki; Allah’ın adaletinin tam olarak görüleceği bir ahiret yurdu olmak zorundadır. Demek ki; bu dünyadaki yaşamdan sonra başka bir yaşam daha vardır. Demek ki; bu dünya bir imtihan yeridir. Demek ki; Allah, kullarına emirlerini bildirmiştir ve Allah, kullarını başıboş bırakmamıştır.

* Tüm kainat hikmetli ve sanatlı bir şekilde yaratılmıştır. Peygamberler ise kainat kitabının mânâlarını ders veren muallimler (öğretmen), liderler, rehberler, aydınlatıcı zâtlardır. İnsan dünyevi ilimler için bile öğretmenlere, kitaplara, rehberlere ihtiyaç duyar. Demek ki; insana hayatın gayesini, yaşamın sırlarını öğretecek olan peygamberler olmak zorundadır.

Allah, bu kainat sarayını bir çok hikmetler ile yaratmıştır. Allah kendi isim ve sıfatlarını ve bu kainat sarayını kullarına tanıtacak rehberleri, muallimleri (öğretmen) göndermiştir. Peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed (Sav) muallim olarak gönderildiğini buyurmuştur.

* Allah, kainatta yarattığı mükemmel eserler ile kendi kemâlini, sanatını, ilmini, kudretini gösterir ve kullarına nimetler ihsan ederek kendisini sevdirir. Bunun karşılığında ise peygamberler vasıtasıyla kulların kulluk vazifelerinin neler olduğunu şuur sahiplerine bildirir.

“Hak dini onlara açıklasın diye, her peygamberi Biz kendi kavminin lisanıyla gönderdik.”
İbrahim Sûresi 4. Ayet Meali

* Allah bu dünyayı bir imtihan dünyası yapmayı dilemiştir. Bu sebeple peygamberler bizim gibi insanlardır. Eğer herkesin inanmak zorunda kalacağı bir şekilde peygamber gönderilseydi o zaman imtihan sırrı bozulurdu. Aynı şekilde insanlar melek görselerdi o zaman imtihan sırrına aykırı bir durum olacaktı.

“Muhammed’e (görebileceğimiz) bir melek indirilseydi ya! dediler. Eğer biz öyle bir melek indirseydik elbette iş bitirilmiş olur, artık kendilerine göz bile açtırılmazdı.”En’âm Suresi 8. Ayet Meali

Peygamberlerin ortak özelliklerinden bir kısmı:
Allah’a ortak koşan insanlara Allah’ın birliğini bildirmişlerdir.
İnsanlara hayatın mânâsını, insanın dünyadaki vazifesini Allah’tan gelen vahiy ile, yani kesin doğru bilgi ile açıklamışlardır.
Peygamberler güzel ahlaklıdırlar ve insanlara güzel ahlakı öğretmişlerdir.
Binlerce insan onların mucizelerine şahit olmuştur.
Bütün peygamberler İslam dininin peygamberidirler. Peygamberlere inananlara Müslüman denir. Çünkü Allah katında İslam’dan başka din yoktur.

“Şüphesiz, Allah katında tek din, İslâm’dır.”Âl-i İmran Suresi 19. Ayet Meali

“Kim, İslâm’dan başka bir din ararsa, bilsin ki; kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır.”Âl-i İmran Suresi 85. Ayet Meali


Hiç yorum yok: