9 Mart 2018 Cuma

Bir Yaratıcı'nın varlığının delillerinden bir kısmı


1. Bir Yaratıcı'nın varlığının delillerinden bir kısmı:

Din gerekli midir? Hangi din doğrudur? Doğru din hangisidir? Gibi sorular cevaplanıyor ve İslam’ın tek doğru din olduğu mantıksal delillerle ispat ediliyor.

Bir harf katipsiz, bir saray ustasız olmaz. Öyle ise bu kainat sarayının bir Yaratıcısı olmak zorundadır.

Hayat, ilim, irade, kudret sıfatlarına sahip olmayan zerreler kendi kendilerine var olamazlar.

Bir kitabı yazan kâtibin hayatı, kitabı yazmak için gerekli ilmi, kitabı yazıp yazmayacağına karar verecek iradesi, kitabı yazmaya gücü yetecek kudreti vardır. Kainat da bir kitap gibidir. Bir harf katipsiz olamaz iken şu muntazam kainat kitabının yaratıcısının, sahibinin olmaması düşünülebilir mi? Hayatsız, ilimsiz, iradesiz maddeler kendi kendilerine var olamazlar. Şuursuz tabiat kendi kendini var edemez.

Kainattaki varlıklar hikmetli işler yapmaktadırlar. Bu hikmetli işleri şuursuz, ilimsiz, kudretsiz, iradesiz maddelerin yapması imkansızdır.

Güneş belli bir yörüngede hareket eder ve yeryüzüne ısı ve ışığını ulaştırır. Bulutlar yağmura ihtiyaç duyan canlıların ve toprağın yardımına koşar. Arılar bal yapar, inekler süt verir ve insanlar bu leziz nimetlerden faydalanırlar. Peki soralım: Güneş bizi tanır mı? Güneş kendi ilmi ve kendi iradesi ile mi bu hikmetli işleri yapar? Bulutlar bize merhamet eder mi? Bulutların canlıların ihtiyaçlarını karşılayacak ilimleri, iradeleri, merhametleri var mıdır? Arılar kendi ilimleri ile mi bal yaparlar? İnekler kendi şuurları ve iradeleri ile mi süt verirler? Bir cansız, ilimsiz, iradesiz tohumdan koca bir ağaç çıkar. Ve o ilimsiz, iradesiz ağaçlardan farklı lezzetler, farklı renkler, farklı suretlerde, vitaminli meyveler çıkar. Bu işleri bir Yaratıcı’nın yarattığı kabul edilmez ise o zaman o cansız, şuursuz, ilimsiz tohumdaki tüm zerrelerin, atom parçacıklarının bu muntazam işleri yapacak ilme, kudrete sahip olduğunu kabul etmek gerekecektir. Çünkü mesela ağacın programı muntazamdır. Her bir zerre ağacın programını bilmelidir ki; bu programı düzenlesin. Eğer bilmez ise yapamaz, düzenleyemez. Demek ki; bu işleri o şuursuz, ilimsiz, hayatsız zerreler yaratmıyor. Demek ki; yoku var eden, bir tohumu bir bahar mevsimi gibi kolaylıkla yaratabilen, bir ağacın programını yaratıp bildiği gibi, tüm ağaçların programını da yaratan ve bilen, her bir zerreye hâkim olabildiği gibi tüm kainata hâkim olabilen, zamanı, mekanı, maddeyi, ruhu yoktan var eden, hiç bir şeye ihtiyaç duymayan, hiç bir şeye benzemeyen, tüm eksikliklerden münezzeh bir Yaratıcı’nın varlığı kabul edilmek zorundadır.

Dış etkenleri tanıyacak şuura, bilecek ilme sahip olmayan maddeler kendi kendisinin yaratıcısı olamaz ve kendi varlığını da kendi başına devam ettiremez.

Güneş’in nesneler üzerinde ısı ve ışığı yansır. Eğer bu nesneler üzerinde yansıyan ısı ve ışığın Güneş’ten geldiği inkar edilirse o zaman bu nesneler üzerindeki her bir zerrenin bu ısı ve ışığa kendi kendisiyle sahip olduğunu kabul etmek gerekecektir. Bu ise her bir zerreye Güneş’in özelliklerini vermek anlamına gelir. İşte kainattaki varlıkların bir olan Yaratıcı tarafından yaratıldığı kabul edilmez ise o zaman her bir varlığın her bir zerresinin dış etkenlerden haberdar olduğu, mesela her bir atom parçasının Güneş’in hareketlerini, yiyecek ve içeceklerin tüm özelliklerini bilmesi, onlara hâkim olması, onları idare etmesi kabul edilecektir. Mesela insanın sindirim sisteminin düzgün çalışması için binlerce hücre iş yapar. Eğer bu hücrelerin bu işleri bir Yaratıcı’dan bağımsız olarak yaptığı kabul edilirse o zaman bu hücrelerin sindirim sistemindeki diğer hücrelerin yaptığı işleri, o yiyecek ve içeceklerin özelliklerini bilecek ilme ve onların hepsini idare edecek kudrete sahip olduğunu da kabul etmek gerekir. Eğer o bir hücre, yiyecek ve içeceklerin özelliklerini bilemez, diğer hücreleri ve vücudun diğer azalarını tanımaz ise bu işleri yapamaz. Ama görüyoruz ki; ilmi, iradesi olmayan bu hücreler muntazam bir ordunun askerleri gibi hareket ediyorlar, kusursuzca işler yapıyorlar ve yaptıkları işlerin sonucunda hikmetli işler çıkıyor. Demek ki; bu şuursuz, ilimsiz zerreler başıboş değiller. Demek ki; onları kusursuzca çalıştıran sonsuz ilim ve sonsuz kudret sahibi bir Zât vardır.

Varlıkların hızlıca, kolayca, karıştırılmadan, hatasızca, intizamlı bir şekilde varlığa gelmesi ve varlıklarının devam etmesi şuursuz, ilimsiz tabiat ile açıklanamaz.

Mesela bir dakika içerisinde dünyanın farklı yerlerinde, hızlıca, kolayca, hatasızca, intizamlı bir şekilde farklı türde, farklı surette milyonlarca canlı, varlığa geliyor. Bir bahar mevsiminde farklı yerlerde, aynı anda, binlerce farklı bitkiler, meyveler ortaya çıkıyor. Bu hızlı, kolay, aynı anda, farklı yerlerde, hatasızca, intizamla meydana gelen işler gösteriyor ki; bu mükemmel işler şuursuz, ilimsiz tabiata havale edilemez.

Milyonlarca bilginin küçücük cisimler içerisinde muhafaza edilmesi şuursuz tabiat ve tesadüf ile açıklanamaz.

Görüyoruz ki; bir bitkinin programı tohumunda, bir hayvanın özellikleri yumurtasında, bir insanın özellikleri menide muhafaza edilmiştir. Tek bir hücrede bulunan DNA molekülleri, az bir yer kaplayan insan beyni devasa bilgiler içerir. Bu muhafaza şuursuz, ilimsiz, iradesiz tabiata ve tesadüfe havale edilemez.

Eğer varlığa gelişler her bir zerreye ayrı ayrı havale edilirse (ki bu zerreler hayat, yaratıcılık, kudret, ilim gibi sıfatlara sahip değildirler) o zaman büyük bir zorluk (imkansızlık) söz konusu olur.

Mesela bir ordunun teçhizatı bir fabrikadan, bir merkezden, bir emirle çıksa bu, bir askerin teçhizatının çıkması gibi kolay olur. Ancak her bir askerin teçhizatı ayrı ayrı fabrikalardan, ayrı ayrı merkezlerden, ayrı ayrı emirlerle çıksa büyük bir zorluk ve masraf söz konusu olur. Demek ki; kainattaki varlıkların varlığa gelişleri sonsuz hayat, sonsuz ilim, sonsuz kudret, sonsuz irade sahibi ve bir olan Zât’a havale edilmek zorundadır. Şuursuz tabiat ve kör tesadüf kainatı var edemeyeceği gibi bir zerreyi de var edemez.

Varlıklardaki sanat ve estetik:

Varlıkların farklı renkleri, farklı suretleri, göze hoş gelen, estetik biçimleri, organların muntazam oluşu gösterir ki; varlıkları sanatlı yaratan sonsuz kudret sahibi bir Zât vardır.


Hiç yorum yok: