Belli bir vakitte, belli şekil ve sayıda ibadet koyma, böyle bir ibadet farzdır, vaciptir, sünnettir deme hakkı yalnızca Allah Teâlâ'ya mahsustur. Peygamberimiz (s.a.) dahi ancak O'ndan bilgi alarak böyle bir ibadeti tebliğ edebilir. Sahih kaynaklarda yeri olmayan bir takım rivayetlere dayanarak, hatta bunlara bile dayanmadan “şu günde, şu vakitte şu kadar namaz, oruç, dua, zikir” sünnettir demek dine katkıdır, bid'attır ve diyenlerin ağır sorumlulukları vardır. Mesela “şu gecede yüz rek'at namaz kılınmalıdır ve şunlar okunmalıdır” diyen ve bunu bir sünnetmiş gibi takdim eden kimseler büyük vebal altındadırlar.
Namazın, orucun, duanın, zikrin şekilleri bellidir, bunların farz, vacib, sünnet, mekruh, haram olanları da açıklanmıştır.
Farz ve vacib ibadetlere birinci derecede ve sırada yer vermek gerekir. Bağlayıcılığı bakımından aşağı derecede olan bir ibadet (mesela yüzlerce rek'at nafile namaz), kasten kaçırılmış bir rek'at farzın yerini tutmaz...
...Mümin öncelikle beş vakit namazın farzlarını kılacak, imkanı varsa müekked sünnetleri kılacak, daha fazla imkanı varsa müekked olmayan sünnetleri kılacak, vakti müsait ve gönlünde arzu varsa (zorlanmadan) adı konmamış, miktarı ve vakti belirlenmemiş namazları (mutlak nafile namazları) kılacak.
Farz ve vacib dışında kalan namazlar mutlak nafile ve belirlenmiş nafile diye ikiye ayrılıyor.
Allah ve Resulü tarafından miktarı, vakti, diğer detayları belirlenmiş nafile namazlar da ikiye ayrılıyor: Müekked olan ve müekked olmayan.
Peygamberimiz'in çok az terk ederek devam ettiği naife namazlar müekked sünnetlerdir. Bunlar da şu on iki rek'at namazdır: Sabah'ın farzından önce iki, öğlenin farzından önce dört, sonra iki, akşamın farzından sonra iki, yatsının farzından sonra iki rek'at.
Bu sünnet namazların en değerli olan, Peygamberimizin (s.a.) yolculukta dahi terk etmediği nafile namaz, sabahın farzından önce kılınan iki rek'at namazdır. Bu namazı vaktinde kılamayanların kaza etmeleri de meşrudur.
Hadislerde teşvik edilmiş olup müekked derecesinde olmayan (gayr-i müekked) nafile namazlar: Öğlenin son sünnetini dörde tamamlamak, ikindi ve yatsının farzından önce de dört rek'at namaz. Sahih rivayetlere dayalı olarak akşamdan önce iki rek'atı da bunlara ekleyenler vardır.
Vitir namazı Hanefîlere göre vacib, diğer mezheplerin çoğuna göre müekked sünnettir.
Teravîh namaz: Ramazan gecelerinde yatsıdan sonra kılınan bu namaz müekked sünnettir. Hanefîlere göre yirmi rek'attır. Rivayetlere dayanarak daha az, daha çok tespitler ve uygulamalar da vardır.
Gece namazı (teheccüd, kıyâmu'l-leyl) bütün yıl boyunca müekked sünnettir. Peygamberimiz (s.a.) gece yarısından sonra uyanır, Allah'ı zikrederek yüzünü sıvazlayıp uykusunu açar, semâya bakarak tefekkür eder, Al-i İmran sûresinin son on âyetini okur ve namaz kılardı. Bu namazın rek'at sayısı hakkında ikiden sekize kadar rivayetler vardır. Gecenin son üçte birinde istiğfar ve duânın önemi hakkında da sahih rivayetler vardır.
Kuşluk namazı: Vakti, güneşin doğmasından yirmi dakika kadar sonra başlar ve tepe noktasına gelmesine yirmi dakika kalana kadar devam eder. İki, dört, altı, sekiz rek'ata kadar kılınabilir.
Tahiyyetü'l-mescid: Müekked sünnettir. Mescide giren Müslüman, eğer oturmadan sünnet veya farz namaz kılacaksa tahiyye gerekmez. Namaz kılmadan beklemek veya başka maksatla oturacaksa iki rek'at “mescidi selamlama” namazı kılar.
İstihare namazı: Kulun irade ve ihtiyarına bırakılmış bir konuda karara varamayan mümin, iki rek'at istihâre namazı kılar, sonra Allah'tan hayırlısını diler, malum istihare duasını okur. Uykuya yatmak ve bazı işaretler görmek şart değildir. Bu ibadeti yaptıktan sonra meşru olmak şartıyla işe devam eder.
Abdest namazı: Abdest aldıktan sonra Allah rızası için iki rek'at namaz kılmanın fazileti hakkında sahih rivayetler vardır.
Abdest namazı: Abdest aldıktan sonra Allah rızası için iki rek'at namaz kılmanın fazileti hakkında sahih rivayetler vardır.
Buraya kadar sayılan müekked ve gayr-i müekked namazlar dışında vakti ve rek'atı sınırlanmamış olarak istendiği kadar nafile namaz kılmak da -mekruh vakitler dışında- meşrudur. Yeter ki, birileri bunlara vakit ve sayı tayin etmesinler!Yazının tamamı için:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder