Boynun meshedilmesi konusunda ulemânın farklı görüşleri vardır:
Hanefilerle, Beğavî, bazı Şafiî âlimler, el-Hâdî, el-Kasım, İmam Ahmed, el-Mueyyedbillah ve el-Mansûrbillah başı meshten sonra boynun meshedilmesinin mustehab olduğu görüşündedirler.
Hanefiler dışında cumhura göre boynun su ile meshedilmesi mekruhtur. Çünkü onlara göre bu davranış, dinde bir aşırılık ve gereksiz yere şiddet göstermektir.
Şafiîler bu konuda, her hangi bir delil sabit olmadığı için boynun meshedilmesi sünnet değildir, demişlerdir.
Nevevî "Hatta o bid'attir." demiştir.
Malikîler de, "O mekruh bir bid'attir." (Muğni'l-Muhtâc, I, 60; eş-Şerhu's-Sağîr, I, 128)
Ulemânın çoğunluğuna göre ise, mustehab değildir. Onlara göre bu konuda boynun meshedileceğine dâir rivayet edilen hadisler sahih ve hasen derecesine ulaşmamıştır.
'Boynu meshetmenin, âhiret gününde boyunlara takılacak olan bukağılardan sahibinin emin kılacağı'na dâir rivayet edilen hadîs hakkında ise İbnu's-Salâh zayıf demiştir.
Bunun İslâm âlimlerinden birinin sözü olduğu hükmüne varmıştır.
İmam Nevevî ise, "bu söz bir hadîs-i şerif değil, bilakis Peygamber adına söylenmiş uydurma bir sözdür. Bu işi yapmak ise, sünnet değil bilakis bir bidattir" demiş ve "boynu meshetmek mustehabtır" diyen İmam Beğavi’yi tenkid etmiş, bu görüşün bir dayanağı olmadığına dâir İbnur-Rifâ'dan nakilde bulunmuştur.
İmam Nevevî sözlerine şöyle devam etmiştir: "Öyle zannediyorum ki, el-Beğavî'nin bu mevzuda yegâne dayanağı Ahmed îbn Hanbel'in "Başının arkasını ve boynunun ensesesini meshetti." şeklindeki hadîsidir. Bu hadîs ise zayıfdır. Zira râvîleri arasında Leys vardır."
Bu hadisi şerifle ilgili olarak Şevkanî, Neylul-evtâr isimli eserinde şunları söylemektedir:
"Bu hadîsi îbn Seyyidi'nnas Tirmizî Şerhi'nde Beyhakî'ye nisbet ederek; Beyhakî bu rivayetinde boynun meshedilmesine dâir güzel bir ilâveyi de nakletmiştir" diyor. Bu büyük hafız (yani îbn Seyyidinnas) boynun meshedilmesi hakkında güzel tabirini kullanıyor.
"Makdisî de; Leys hakkında çeşitli söylentilerin bulunduğunu söylemiş ancak, bu söylentilerin değeri olmadığını hatta Muslim gibi titiz hadîs âlimlerinin Leys'den rivayette bulunduklarını ifâde etmiştir."
Netice olarak îmam Nevevi’ye göre:
"Boynu meshetmek sünnet değil bid'attır. Kıyamet gününde boyuna yapılan meshin cehenneme sürüklemek için boyuna takılacak olan bukağılardan koruyacağına dâir Ebû Ubeyd'in Kitab-ut Tuhur'da, Musa b. Talha kanalıyla rivayet ettiği hadisin aslı yoktur".
Hafız İbn Hacer ise; bu merfu hükmünde mevkuf bir hadîsdir. Zira bu gibi sözleri insan kendi re'yiyle söyleyemez, demektedir.”
Ebû Nuaym : İbn Ömer (r.anh)'in her abdestten sonra boynunu meshedip:
"Rasûlullah (s.a.); kim boynunu abdestten sonra meshederse kıyamet gününde boynuna bukağı takılmıyacaktır; derdi" dediğini nakletmektedir. Lakin bu rivayetin senedinde bulunan Muhammed b. Amr, zayıftır.
Yine Neylu'l-evtâr'da Muhammed b. el-Hanefîyye vasıtasıyla Ali (r.anh) den nakledilen uzun bir hadîste Cenab-ı Peygamberin abdestten sonra boynunu meshederek Hz. Ali’(r.anh)e; "Sen de böyle yap" dediği rivayet edilmektedir.
Bütün bu nakillerden sonra Şafii âlimlerinden Nevevî merhumun boynu meshetmenin bidat ve bu mevzuda rivayet edilen hadîsin uydurma olduğuna ilişkin sözlerini bazı âlimler bir cur'et olarak vasıflandırmışlardır.
Menhel sahibi Mahmud Muhammed Hattab-el-Subkî ise, bu hadîsteki boynu meshetmekle ilgili haberin bir delil niteliği taşımadığını söylemektedir.
İbn Kayyım de Zad-ul-meâd isimli eserinde boynun meshedilmesiyle ilgili olarak ; Rasûlullah'dan (s.a.v.) kesinlikle sahih bir hadîs bulunmadığını savunur.
İmam Şa'rânî, boynun meshedilmesiyle ilgili olarak, şöyle diyor:
"Boynu meshetmek İmam-ı Ebu Hanife, îmam Ahmed ve Şafiîlerin bazısına göre mustehab ise de imâm-ı Şafiî ile imam-ı mâlik'e göre mustehab değildir."
İmam-ı Ahmed'in bu hadisin senedini tenkid etmesi, ravilerin meşhur olan künye veya isimlerinin verilmeyip meşhur olmayan künyelerinin verilmiş olmasındandır.
Bu gibi künyelerin verilmesi genellikle itimad edilmeyen ravilerin kimliklerini saklayarak kusurlarının anlaşılmasını önlemek gayretinden doğar ki bu tedlîs şekillerinden biridir.