1 Aralık 2024 Pazar

ALLAH'IN VARLIĞINA İLİŞKİN AKLÎ DELİLLER -10-

MÂTÜRİDÎ'NİN TE'VİLÂTÜ'L-KUR'ÂN ADLI ESERİNDEN ALLAH'IN VARLIĞINA İLİŞKİN AKLÎ DELİLLER

Gâye ve nizam konusunda dördüncü örnek şöyledir:

"Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için elbette ibretler vardır." (Âl-i İmrân 3/190.)

"Azîz ve celîl olan Allah, düşünen insanlar için zikrettiği bu şeylerde ibretlerin varlığını haber vermektedir. Bilindiği üzere duyular ile algılanabilen şeylerden hareket ederek düşünme ve araştırma yapmakla ulaşılan ibretler, duyu organlarıyla algılanamayan meseleleri bilmek içindir. Zaten akıl sahibi insanların duyuların kapsamına giren şeyler hakkında düşünerek, akıl yürüterek bilmek için kendilerini zorlamaya (gayret sarfetmeye) gerek yoktur. Bilakis duyularla elde edilen bilgiler zorunlu bilgilerdir, bunlar çaba sarfetmeyi gerektiren ilimlerin derecelerine ulaşmayı sağlayan beşeri ilimlerin ilkeleridir..

Bu âyette aynı zamanda öz akılla, tevhide ulaşmanın gerekliliğine delil vardır. İbretler, öz akıl sahibi kişiler için konulmuştur. İbretlerin ilk derecesi onların bir var (inşâ) edeni ve ibret vesilesi kılanı olduğunu bilmektir. En Doğrusunu Allah Bilir. 

Sonra buna, göklerle yer arasında bulunan uzaklığa (mesafenin uzunluğuna) rağmen bu ikisinde yer alan faydaların bağlantılı oluşu da işaret etmektedir, yer ve gök arasında bulunan faydaları kullanmak sûretiyle yeryüzünde depreşen her canlının yaşaması ve yaşamını devam ettirmesi de Yaratan'ın varlığına delil olur. Aynı şekilde her canlının faydasına olmak üzere -birbirlerine zıt olmalarına rağmen- gece ile gündüzün birbiri ardından gelerek benzer şekilde hareket etmelerinde; göklerle yerin birbirlerine eş gibi (ilgili, alâkalı) olmalarında bunların hepsini yoktan var edenin (münşî) tek oluşuna işaret vardır. Şayet yaratma farklılık gösterseydi (farklı yaratış mümkün olsaydı) düzen olmaz, faydalanma imkânları da ortadan kalkardı. 

Öyleyse bunları yaratan, her şeyi bilen (alîm) bir varlıktır ki, O (Allah) fayda veren şeyler arasındaki bağlantının nasıl düzenleneceğini, aralarındaki farklılıklara rağmen onları kendisi dışındaki ile nasıl birleştireceğini de bilir. O hikmet sahibidir (hakîmdir), her şeyi yerli yerine koymuştur. Öyle ki bilge insanlar (filozoflar) bu konu hakkında derin derin düşünüp taşınsalar bile yine de, cevherlerdeki farklılıklar ve hâllerdeki zıtlıklar sebebiyle- faydalı şeyler arasındaki en yakın veya daha üstün bir bağlantının nasıl olabileceğini bilemezlerdi. Zaten (varlıklar arasındaki) söz konusu ilişkiyi düzenleyen, tüm eksikliklerden münezzeh bir varlığın yardımı olmaksızın bilgelerin hikmet bilgisi, eşyada var olan hikmeti bırakın bir yönüyle ihata etmeyi, onun (hikmetin) bir kısmını bile elde etmekte yetersiz kalır. "

Görüldüğü üzere Mâtürîdî, evrendeki varlıklardaki ölçü, düzen ve amaçlılık üzerinden hareketle üstün ilim, irâde, kudret sahibi olan Allah'ın varlığı ve birliğinin akıl yürüterek bilinebileceğine dikkat çekmekte özellikle de"tedbîr" ve "hikmet" kavramlarına vurgu yapmaktadır.

Devam edecek...

Kaynakça

KELÂM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

Cilt: 15, Sayı: 1, 2017 Sayfa: 150-166

Fatma AYGÜN

Dr., Marmara Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü

Hiç yorum yok: