12 Ağustos 2024 Pazartesi

Prof.Dr.Halis AYDEMİR'in derslerinden kısa notlar 149

Allah celle ve alâ müstekbirleri sevmez

                           MÜSTEKBİRLİK

Dinleyici notu: İ
stikbarAllah'a istiğna ve isyan, insanları küçük görme, onlar üzerinde zorbalıkla egemenlik kurma anlamını da ihtiva eden büyüklenme; 

Bu niteliklere sahip olan kendini büyük ve üstün görüp gerçekleri kabul etmeyen, hakka karşı inatla direnen  kişiye de müstekbir* denir.

Allah celle ve alâ müstekbirleri sevmez. 

Biz “müstekbir değilmiş gibi yaparak”, Cenab-ı Hakk’ı sahipleniyormuş gibi yaparak bir yere varamayız. 

Böyle bir kesim var. Yani dindarlığı da elden bırakmıyor, Allah-u Teala’yı birliyor, tabelayı asıyor ama beklenti dünya odaklı!!! 

Allah-u Teala’nın hükümlerine karşı da seçici, bazılarını çıkarmış ya da mücadele içerisinde. 

Allah-u Teala’nın buyruklarından istemediğini devre dışı bırakan, hangi çeşidiyle olursa olsun teslimiyet dışında kalan her türlü yaklaşım içinde istikbar barındırır. 

Bütünüyle reddedici olanlar da, yer yer seçici olanlar da, bazı istisnalar ile Müslümanmış gibi olanlar da istikbar barındırır. Çünkü Allah azze ve celle katında makbul olan bütünüyle teslimiyettir, yani istisna etmeksizin. “Huzuruna çıktığımda bunun hesabını nasıl veririm” korkusuyla… 

Örneğin sigorta, düzenli bir gelir.. Bunlar insanı tehlikeye sokabilen, istikbara sevk eden şeyler. Tam da Allah’ın kulunu istikbar edecek mi diye sınadığı şeyler bunlar. 

Sağlık mı, kendini iyi hissetmene yarar. Eğer gafletine girersen Allah’a karşı diklenirsin bu da istikbara girer. Mal, mülk, servet mi, bunlar da kendini güçlü, kendine yeter saymaya yarar, eğer gafletine girersen istikbara yönelirsin. 

Yeryüzündeki imkanların hep Allah’a karşı kulu yoklayan sınayan bir görevi var. “Rabbim beni bu nimetle ne bakımdan sınıyor?” diye soruyorsak doğru cevabı arıyoruz demektir. 

Ama yok, “Bu bize nasıl keyif veriyor, nasıl rahatlatıyor, bizi iyi gezdiriyor, ne de iyi serinletiyor” diye, dünyada bize sağladığı yararlar üzerinden onların esas işlevlerini anlamaya kalkarsak, bu seküler bakış açısı. 

Cenab-ı Allah’ın öğrettiği böyle değil. Hasan el-Basri demiş ki; “Allah-u Teala baktın ki sana bolca veriyor, baktın ki önünü iyice açtı. Seni demek ki bu açıdan sınamaya yöneldi. Bunu böyle okumalısın.” (Ya Rabbi, beni bu açıdan sınıyorsun belli. Bana mal, mülk, servet, evlat, mevki, kariyer, itibar verdin. 
Baktım ki annem, babam yaşlılık demlerinde yanıma geldi, ya Rabbi demekki bunlarla beni sınayacaksın) 

İşte bunların hepsi sınava bakan yüzüyle esas işlevli. 

Kuran-ı Kerim’de baktığımız zaman, kişinin ahiretten kopması Cenab-ı Hak’tan kopmasına, Cenab-ı Hak’tan kopması istikbarına, istikbarı da onu cehennemlik yapmaya götürür. Müstekbirlerin hepsi cehennemi boyluyor. Bu, müstekbir olmayan için büyük ümit var demek. 

Kula istikbar yakışmıyor. 

Kulu istikbara en çok sevk eden şey ilimdir. İnsanların çoğu para zanneder. İlim paraya da hükmeder. Bilgi her şeyin üstünde bir şeydir. 

Şu küçücük varlığımızla O’na diklenmeyi nasıl göze alıyoruz? Oturun bir hesap edin. 

"Yerlerde göklerde kim varsa O’nun kuludur ve kulluk etmekten geri durmuyorlar. Bense dikleniyorum" diye kendinize bunu üst üste söyleyin bakalım, ne hissedeceksiniz? 

Prof. Dr. Halis AYDEMİR

https://www.youtube.com/channel/UCmtC7LTnXDfKG8RVnRnOy7Q

https://akledenkalpler.blogspot.com/?m=1 

Hiç yorum yok: