13 Mart 2024 Çarşamba

***Riyâzü's Sâlihîn'in "RAMAZAN ORUCU" Bâbı-2-

Hadisler 

1218. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

 Aziz ve celîl olan Allah "İnsanın oruç dışında her ameli kendisi içindir. Oruç benim içindir, mükâfatını da ben vereceğim" buyurmuştur. 

Oruç kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine söver ya da çatarsa: ‘Ben oruçluyum’ desin. 

Muhammed'in canı kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzeldir. 

Oruçlunun rahatlayacağı iki sevinç anı vardır: Birisi, iftar ettiği zaman, diğeri de orucunun sevabıyla Rabbine kavuştuğu andır." 

Buhârî, Savm 9; Müslim, Sıyâm 163 

Bu, Buhârî'nin rivayetidir. Buhârî'nin bir başka rivayeti (Savm 3) şöyledir: Allah Teâlâ buyurur ki:
 "Oruçlu kişi yemesini, içmesini, cinsî arzusunu benim rızâm için terkeder. Oruç, doğrudan doğruya benim rızâm için yapılan bir ibadettir. Her iyiliğin karşılığı on misli sevap olduğu halde, orucun mükâfatını ben vereceğim." 

Müslim'in bir rivayetine göre (Sıyâm 164) Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: 

"İnsanın her ameline kat kat sevap verilir. Bir iyilik, on mislinden yedi yüz misline kadar katlanır. Allah Teâlâ, "Ama oruç başka. O benim içindir, mükâfatını da ben veririm. Oruçlu, şehvetini ve yemesini benim için bırakır" buyurmuştur. 

Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri, iftar ettiği zamanki sevinci; diğeri, Rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir. Hiç kuşkunuz olmasın ki, oruçlunun ağız kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzeldir". 

Açıklamalar 

Değişik rivayetleri bir araya getirilmiş olan hadisimiz, orucun diğer ibadetlerden farklı olan yönlerini belirlemektedir.

 Bu yönlerden biri orucun sırf Allah rızâsı için yapılan bir ibadet olması, yani, oruçlu bildirmediği sürece, dışarıdan hiç kimsenin bilemeyeceği, riyâ ve gösterişten uzak bir ibadet olmasıdır. Çünkü orucun diğer ibadetler gibi görünür bir şekli yoktur. Öte yandan, tarihte varlıkları bilinen müşriklerin, ilâhlarına yakın olmak için yaptıkları kulluk türleri içinde oruç bulunmamaktadır. Yani hiçbir putperest oruç tutarak putlara kulluk etmemiştir. Bu yönüyle de oruç, sırf Allah için yerine getirilen bir ibadet türüdür. 

Orucun diğer ibadetlerden farklı bir başka yönü de mükâfatının, -önceden bildirilmiş ölçülerin çok üstünde- Allah Teâlâ tarafından takdir edilecek olmasıdır. 

Her iki özellik de oruç ibadetinin fazilet ve üstünlüğünü anlamamız için yeterlidir. 

Ayrıca hadisimizde, oruçlu ile ilgili bir tesbit, bir tavır, bir vâkıa ve bir de müjdeye dikkat çekilmektedir. Söz konusu tavır kimseye kötü söylememek ve çatmamak, kendisine çatan, kötü söyleyen olursa, ona da nazikçe "lutfen bana ilişmeyin, ben oruçluyum" diyerek, kendisini oruç kalkanıyla korumasıdır. Çünkü oruç, oruçlu için dünyada günahlara, âhirette cehennem azâbına karşı koruyucu kalkan konumundadır. 

Vâkıa ise şöyle ifade edilebilir: Oruç tutan kişide özellikle uzun yaz günlerinde açlıktan ileri gelen bir ağız kokusu oluşur. Bu koku, Allah katında, insanlarca en güzel koku diye bilinen miskten daha güzeldir. Ancak bu gerçek, hiçbir zaman o ağız kokusunun misvak veya fırça kullanmak suretiyle giderilmesine mâni değildir. 

İftar ve Allah'a kavuşma anlarındaki büyük rahatlama ve sevinç... Bu iki haldeki sevinç ve ferahlıktan birincisi maddî, görünür ve geçici; öteki mânevî ve süreklidir. Her ikisi de sadece oruçluya aittir. İftar edildiği zamanki rahatlama, Allah huzurundaki rahatlamanın kesin bir delili olarak zikredilmiş olmaktadır. Oruç tutan kimsenin iftar ettiği an rahatlaması ne kadar gerçek ise, oruçlunun Allah'a kavuştuğu zamandaki rahatlaması da o kadar gerçektir. 

Hadisimiz, oruçluya verilecek sevâbın, dinimizdeki bir iyiliğe on katından yedi yüz misline kadar verilecek sevap ve mükâfat ölçüsünün dışında ve üstünde, tamamen Allah Teâlâ'nın takdirinde olduğunu tescil ve ilân ederken, tabii olarak oruç ibadetinin dinimizdeki müstesna yerini ve son derece üstün faziletini de ortaya koymuş olmaktadır. Orucun fazileti, yüce Rabbimiz'in onu kendisine izâfetle "Benim içindir" buyurması ve "Mükâfatı da bana aittir" diyerek sonsuz lutuf ve kerem kapısını oruçluya açmış olmasından ileri gelmektedir. Böyle bir teşrif ve iltifat her şeyin üstündedir. Bu da hadisimizdeki müjdeyi oluşturmaktadır.

 "İnsanın her ameli kendisi içindir" buyurulmuş olması, oruç dışındaki her ibadetin, insanın haz alacağı, başkalarından gizleyemeyeceği hatta belki de göstermek isteyeceği bir tarafı olduğunu tesbit etmektedir. Sadece oruçta böyle bir durumun bulunmaması onun ne denli saf ve has bir ibadet olduğunu göstermektedir. Hadisimizin ana tesbiti de budur. 

Hadisten Öğrendiklerimiz 

1. Allah Teâlâ'nın, "Mükâfatını ben vereceğim" buyurduğu yegâne ibadet oruçtur. 

2. Allah için yapılacak hiçbir fedâkarlık ve amel karşılıksız kalmaz. 

3. Oruçlu, günahlara ve cehennem azabına karşı zırhlanmış kişi demektir. Çünkü "Oruç kalkandır" buyurulmuştur.

http://dosya.co/wsdzwf0clsn8/riyazus-salihin-8-cilt.pdf.html

12 Mart 2024 Salı

Orucun az bildiğimiz yönleri I-Faruk Beşer


Oruç bize çok basit gibi gelebilir; sabahtan akşama kadar kendini Allah için yeme içme ve cinsel ilişkiden tutmadan ibaret. Ama oruçtan oruca çok farklar var. Birisi sadece aç ve susuz kalmış, en nihayet oruç borcunu üzerinden düşürmüş olurken, bir başkası bir gün oruçla geleceği için hesapsız bir sermeye edinmiş olabilir...

...Her şeyin başı niyet. Ameller niyetlere göre karşılık görür. Niyet, insanı bir işi yapmaya iten asıl saiktır. Biri sırf Allah için, O tutun dediği için oruç tutar, böyle bir orucun karşılığını da ancak Allah bilir. Beşerin yaptığı bilgisayarlar bunun sevabını ölçmekten acizdir. Biri de diyet için, sağlık için oruç tutar, karşılığında da bunun sonucunu bulur, ibadet yapmış olmaz. Bir başkası her iki gayeyi birden hesaba katar. İşte böyle karışık bir niyetle yapılan ibadetin makbul olup olmadığı tartışılır. Gazali bu konuda şöyle bir ölçü koyar: İbadetlerin niyetinde bir dünyalık beklentisi de bulunabilir. Çünkü Allah Teâlâ hacca gidenlere, ‘orada ticaret yapıp para kazanmanızda da bir sakınca yoktur’ buyurur. Demek ki insan hacca giderken, tamamen dünyevi bir iş olan ticaret yapmayı da niyetine almış olabilir. Ama asıl saik, ya da niyetin yüzde elliden fazlası önemlidir ve bir amelin ne için yapıldığını belirleyen bu yüzde ellinin üstüdür. Bir ibadette onu Allah için yapıyor olma niyeti asıl saik, ya da yüzde elliden fazla değilse o ibadet makbul olmaz. Fazla ise makbul olabilir ve niyetin yüzde ellinin üstündeki nispeti ölçüsünde halis/ihlaslı bir ibadet olur. Aslında bütün ibadetlerin dünyaya bakan yönleri de vardır. Namaz muhteşem bir eksersiz ve sosyalleşme aracıdır. Ama namaz bunun için kılınmaz.

Oruç tutarken de insanın aklına, tutalım, böylece sağlıklı da oluruz, düşüncesi gelebilir. Bu da niyetin bölünmüşlüğüdür, yüzde ellinin altında olduğu sürece böyle bir niyet orucu ibadet olmaktan çıkarmaz. Ama oruçtan asıl gayenin ne olması gerektiğini bizzat Allah açıklıyor: ‘Takvalı olup korunasınız diye oruç size farz kılındı’ buyuruyor. Takva korkulan bir şeyden korunma demektir. Dini bir kavram olarak kullanıldığında Allah’ın emirlerine ve yasaklarına riayet etmek suretiyle kulun kendisini ebedi azaptan ve ateşten korumasıdır. Fakat dünyevi tehlikelerden korunmaya da takva/ittika denebilir. O zaman orucun gayesi olan ‘korunma’ dünyevi tehlikeleri de içermiş olabilir. Mesela hastalıklardan, nefsin ve şehvetin azdırmalarından, hayvani sınır tanımazlıklardan ve duyarsızlıklardan korunma anlamı da içerebilir. Bunun için oruç kalkandır buyrulmuştur.

Aslında bütün ibadetlerin gayesi, kulu önce dünyada iyi bir insan, sonra ukbada razı olan ve razı olunan bir kul yapmaktır.

Orucun, Ramazan gecelerini teravihle ihya etmenin, itikâfın, Kadir Gecesi’nin faziletine dair onlarca hadisi şerif vardır ve bunların her birini her gün duymaktayız. Ama burada önemli bir noktaya daha işaret etmemiz gerekir ki, o da; böyle mübarek günlerle ilgili olarak bazı medyatik hocaların, sanki bize gelin, biz daha çok sevap veriyoruz, der gibi yine onlarca, belki yüzlerce uydurma hadis nakletmeleridir. Şu ölçüyü sürekli tekrarlıyoruz: Sünnete bütün olarak karşı olanlar da, sahih sakim demeden onu alanlar da uçlardadırlar. Hatta denebilir ki, her önüne gelen söze hadis diyenler, hadisleri toptan atanlardan daha da zararlıdırlar...


Yazının tamamı için:

***Riyâzü's Sâlihîn'in "RAMAZAN ORUCU" Bâbı-1-

RAMAZAN ORUCU RAMAZAN ORUCUNUN FARZ OLUŞU, FAZİLETİ VE ORUÇLA İLGİLİ KONULAR 

Âyetler 

"Ey iman edenler! Oruç, sizden önceki ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz. (Size farz kılınan oruç), sayılı günlerdedir. Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa, (tutamadığı günler kadar) diğer günlerde tutar. (İhtiyarlık veya iyileşme umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mâzereti olup da) oruç tutmaya gücü yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir. Bununla beraber kim gönüllü olarak fidyeyi arttırırsa, bu kendisi için daha iyidir. Eğer bilirseniz (güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise, sizden ramazan ayına ulaşanlar idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kazâ etsin. Allah sizin için kolaylık diler, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah'ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir." Bakara sûresi (2), 183-185

 Oruç, dinimizin temel esaslarından biridir. O aslında şekil ve süresi farklı da olsa, geçmiş ümmetlere de emredilmiş bir ibadettir. Kazandırdığı birçok faydaya rağmen, insan nefsine ağır gelen ilâhî bir emirdir. Bu sebeple olmalıdır ki, önce ibadetlerin en hafifi namaz, sonra orta zorlukta olan zekât, daha sonra da belki en zoru olan oruç emredilmiştir. Böylece mükellefler kolaydan zora doğru bir alıştırmaya tâbi tutulmuşlardır. Bir önceki konuda geçen burada da tekrar gelecek olan İslâm'ın beş temeli ile ilgili hadiste aynı sıra takip edilmiştir: Şehâdet, namaz, zekât, oruç, hac... 

Oruç, Medine'de hicretten bir buçuk yıl sonra şâban ayında farz kılınmıştır. Âyette, bu meşakkatli ve zorlu ibadetin sadece müslümanlara farz kılınmadığı, daha önceki ümmetlere de farz kılındığı bildirilmek suretiyle, orucun hem öteden beri uygulanan ilâhî bir kanun olduğu vurgulanmış hem de ümmet-i Muhammed'in yanlış bir değerlendirme yapması önlenmiştir. Oruç, lugatta nefsi meylettiği şeylerden alıkoymak yani kendini tutmak demektir. Dinimizdeki anlamı ise, nefsin belli başlı istekleri olan yeme, içme ve cinsel ilişkiden bütün gün kendini tutmaktır. "Umulur ki korunursunuz" âyeti, oruç sayesinde nefsinize ve şehvetlerinize hâkim olma alışkanlığını elde edip, günahlara karşı kendinizi tutarak takvâya erersiniz, anlamındadır. Orucun kalkan olduğunu bildiren hadis de aynı gerçeği pekiştirmektedir. 

Orucun farz kılınmasının hikmeti, Allah'ın emrine boyun eğmekle, kulluk zevkini tatmak; ruhu, riyâ ve gösteriş hastalıklarından arındırarak ihlâsı arttırmak ve kendisini Allah'ın korumasına teslim etmek için nefis ile mücâdele etmektir.

 Hasta veya yolcuya oruç tutmayıp yeme konusunda ruhsat verilmiştir. Bizim yolculuk dediğimiz sefer, aslında kelime olarak keşif ve açmak anlamındadır. Yolculuk, yolcunun her türlü hal ve ahlâkını meydana çıkardığı için ona da sefer denilmiştir. Bu ise, en az üç günlük bir yolculuk demektir. 

İhtiyarlık veya iyileşme umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mâzereti olanlar, bir fakiri sabahlı - akşamlı günde iki öğün doyuracak kadar bir şeyi fidye olarak verirler. Fidyenin gönül rızâsıyla arttırılması iyidir. Ancak sabredip oruç tutmaya çalışmak daha iyidir. 

Oruç, ramazan ayında tutulur. Ramazan ayı, hidâyet rehberimiz Kur'ân-ı Kerîm'in indirilmeye başladığı mübârek bir aydır. Oruç ibadetine tahsis edilen sayılı ve sınırlı günler işte bu kutlu günlerdir. Kim bu günlere sağlıklı ve mukîm olarak erişirse, bu günleri oruçlu geçirmelidir. Hasta veya yolcu olanlar için ramazan dışında diğer günlerde kazâ etme imkânı tanınmıştır. Bunu yapmaları halinde günahkâr olmazlar. Bu da yüce Rabbimiz'in, bizler için kolaylık murat ettiğinin bir göstergesidir. 

Ayrıca bir nimettir. Ancak mukîm ve sağlıklı olanlar için böylesi bir ruhsat yoktur. Onlar orucu kazâya bırakırlarsa, farzı terkettikleri için günahkâr olurlar. Allah Teâlâ, orucu farz kılmakla bizleri zora ve sıkıntıya sokmayı aslâ istemez. Tam aksine bizler için kolaylık murat eder. Oruçla ilgili hükümler bunun böyle olduğunu gösterdiği gibi dinimizdeki bütün yasakların amacı da bizleri olgunlaştırmaktır. Yoksa asla sıkı bir yönetime tâbi tutup bunaltmak değildir [bk. Mâide sûresi (5), 3]. 

Oruç, hastalık, yolculuk ve ihtiyarlık gibi durumlarda iyice zorlaşabilir. İşte onun için de kazâ ve fidye kolaylıkları getirilmiştir. Edâ ederken de kazâ ederken de sayının tamamlanması esastır. Nitekim bu husus âyette açıkça belirtilmiştir:"...Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah'ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir."

http://dosya.co/wsdzwf0clsn8/riyazus-salihin-8-cilt.pdf.html

***RAMAZAN AYINDA 10 SÜNNET

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Bismillahirrahmanirrahim


Ramazan Orucunun Fazileti
Allah Rasulü 
Sallallahü Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: “Kim inanarak ve mükâfatını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.”[Buharî, Savm, 7]

Sevgili Peygamberimiz 
Sallallahü Aleyhi ve Sellem ’in anlattığına göre bir kudsî hadiste Rabbimiz, “Her bir iyilik için on mislinden yedi yüz misline kadar karşılık vardır. Fakat oruç başkadır. Çünkü oruç benim içindir ve onun ecrini ben vereceğim.”[Müslim, Sıyâm, 164; Tirmizî, Savm, 55; Neseî, Sıyâm, 42]

İftar Ettirmenin Sevabı
Hz. Ebu Hüreyre 
Radıyallahu Anh anlatıyor: Rasulullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem buyurdular ki: “Kim bir oruçluya iftar ettirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap yazılır. Üstelik bu sebeple oruçlunun sevabından hiçbir eksiltme olmaz.” [Tirmizî, Savm 82, (807); İbnu Mâce, Sıyâm 45, (1746)]

Teravih Sünneti
Allah Rasulü 
Sallallahü Aleyhi ve Sellem  şöyle buyurmuştur: “Allah Tealâ, Ramazan ayında oruç tutmayı size farz kıldı. Ben de size teravih namazını kılmayı sünnet kıldım. Kim bu ayda inanarak ve sevabını Allah’tan umarak oruç tutar ve namazını kılarsa, anasından doğduğu günkü gibi günahlarından arınmış olur.”[Buharî, İman, 28; Müslim, Sıyâm, 203; Ebu Davud, Ramazan, 1]

Mukabele Sünneti
Ashabın alimlerinden Abdullah b. Abbas 
Radıyallahu Anh şöyle demiştir: “Rasulullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem  insanların en cömert olanı idi. Onun bu cömertliği Ramazan ayı girip de kendisiyle Cebrail Aleyhisselam karşılaşınca daha da artardı. Cebrail Aleyhisselam Ramazan ayı çıkıncaya kadar her gece Rasulullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem  ile buluşur, Rasulullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem  ona Kur’an’ı arz eder/okurdu. Rasulullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem  Cebrail ile buluşunca, insanlara rahmet getiren rüzgârdan daha cömert ve daha faydalı olurdu.”
[Buharî, Savm, 7; Müslim, Fedâil, 50; Nesâî, Sıyam, 2]

Ramazanda İtikaf

Hz. Aişe 
Radıyallahu Anha anlatıyor: “Rasulullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem vefat edinceye kadar Ramazanın son on gününde itikafa girer ve derdi ki: ‘Kadir gecesini Ramazanın son on gününde arayın.’Rasulullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem ’den sonra, zevceleri de itikafa girdiler.”[Buharî, Fadlu Leyletü’l-Kadr 3, İtikaf 1,14; Müslim, İtikaf 5, (1172); Muvatta, İtikaf 7, (1, 316); Tirmizî, Savm 71, (790); Nesâî, Mesâcid 18, (2, 44); Ebu Davud, Sıyâm 77, (2462, 2464); İbn Mâce, Sıyâm 59; (1771)]

Peygamberimiz 
Sallallahü Aleyhi ve Sellem ’in İftar Duası
Mu’az b. Zühre anlatıyor: “Bana ulaştı ki, Rasulullah 

Sallallahü Aleyhi ve Sellem
 , iftar ettiği zaman şu duayı okurdu: ‘Allahümme leke sumtü ve alâ rızkıke eftartü.’ (Ey Allahım senin rızan için oruç tuttum ve senin rızkınla orucumu açıyorum.)”[Ebu Davud, Savm 22, (2358)]

Sahura Kalkmak
Hz. Enes 
Radıyallahu Anh’tan rivayete göre Rasulullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem buyurdular ki: “Sahur yemeği yiyin, zira sahurda bereket vardır.” [Buharî, Savm 20, Müslim, Sıyâm 45, (1095); Tirmizî, Savm 17, (708); Nesâî, Savm 18, (4, 141)]

Fıtır Sadakası
İbn Ömer
Radıyallahu Anh anlatıyor: “Rasulullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem , fıtır sadakasını bayram namazından önce vermemizi emretti.”
[Buharî, 1509; Müslim, 22-986, Ebu Davud, 1610; Tirmizî, 677; Nesaî, 5/54]

Kadir Gecesinin Büyüklüğü
Rasulullah 
Sallallahü Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: “Kim faziletine inanarak ve ecrini Allah’tan umarak Kadir gecesini ihya ederse geçmiş günahları bağışlanır.”[Buharî, Teravih, 2; Müslim, Salât, 25]

“Kadir gecesini Ramazanın son on günü içinde arayın.”[Buharî, Fadlu Leyleti’l-Kadr, 3; Müslim, Sıyâm, 21]

Kadir Gecesi Duası
Hz. Aişe 
Radıyallahu Anh, “Kadir gecesinde nasıl dua edeyim?” diye sorunca Peygamberimiz  Sallallahü Aleyhi ve Sellem kendisine şu duayı bolca yapmasını tavsiye etmiştir: ‘Allahümme inneke afüvvün tühibbü’l-afve fa’fû annî’ (Allahım! Sen affedicisin, affetmeyi seversin, benim de günahlarımı affet.)”[Beyhakî, Şuâbü’l-imân, 3700, 3701]

Salih Selçuk 

"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

***ORUÇLARIN FARZ VE VACİP OLMASINDAKİ SEBEPLER

Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdülillahi Rabb'il âlemin. Ve sallallahu ve selleme ala seyyidina Muhammed ve ala alihi ve sahbihi ecmaîn.

* Ramazan orucunun sebebi: Ramazan günlerinden herhangi birinin oruca başlamaya elverişli bir kısmına yetişmektir. Bu kısım, ikinci fecirden başlayarak "Dahvetü'l-Kübra" denilen ve gündüzün yarısı bulunan kaba kuşluk (İstiva= Güneşin tam tepeye gelmesi) zamanına kadar devam eder. İşte bu zamana yetişen veya bu müddet içinde oruca ehliyet kazanan her müslüman için o günün orucu farzdır.
Ramazan orucunun kazasına sebeb, yine evvelce ramazan ayına yetişmiş olmaktan başka bir şey değildir.

* Keffaret olarak tutulan oruçların sebebleri, mahiyetlerine göre değişir. Şöyle ki: Ramazan ayına ait keffaretin sebebi, bu orucu bir isyan eseri olarak kasden bozmaktır.


Zihar kaffaretinin sebebi, helâl olan bir bedeni veya bir organı, haram olan bir bedene veya organa benzetmek ve sonra da cinsel ilişki kurmayı istemektir.
Yemin keffaretinin sebebi, yemin üzerinde durmayıp onu bozmaktır.
Adam öldürme keffaretinin sebebi, suçu olmayan bir insanı hata yolu ile ödürmektir. İleride bunlar açıklanacaktır.

* Vacib oruçların sebebi, bunların adamak suretiyle kabullenilmiş olmasıdır. Bunların kazasının sebebi de, benimsenmiş olan bir ibadetin tamamlanması gereğidir.

*Nafile oruçların tutulmalarını zorunlu kılacak dinde bir sebeb yoktur. Bunlar, yalnız sevab kazanmak için dileyenlerin tutucakları oruçlardır. Ancak böyle bir oruç tutulmaya başlandıktan sonra bozulacak olursa, onun kazası gerekir. Bu kazanın sebebi de, böyle bir ibadete Hak rızası için başlanmış olmasıdır ki, bunu yarıda bırakmak caiz olmayacağından kaza şeklinde tamamlanması vacib olur.


Ö.N.Bilmen(Tam ilmihal kitabı)


Sallallahu ve sellem ve ala seyyidina Muhammed ve ala alihi ve sahbihi ecmain. Ve’l hamdüli’llahi rabbi’l âlemin.


Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah-u Teala’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH azze ve celle BİLİR 

***RAMAZAN RİSALESİ-3-HANIMLARA RAMAZAN REHBERİ



Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdülillahi Rabb'il âlemin. Ve sallallahu ve selleme ala seyyidina Muhammed ve ala alihi ve sahbihi ecmaîn.

Müslüman Hanımefendi!

 Ramazan "Ay" değil fırsattır
Fırsatlar çabuk gider. Gidince de kıymetli olur. Geçmiş Ramazanları kendi gözümüzle değerlendirip "iyi bir Ramazandı." dememiz ne işe yarar? Allah bizim için ne dedi, amelimizi kabul etti mi? Önemli olan budur.

Ramazanı Baş Tacı Bir Misafir Gibi Karşılamak İçin:

Ramazana mahsus ibadetleri kulaktan dolma, değil, fıkhını öğrenerek yapmalıyız. Bilhassa özel günlere ait fıkıh bilgimizi güçlendirmeliyiz.

Ramazan başlamadan günahlarımızdan istiğfar ederek Ramazanı arınmış olarak karşılamalıyız.

Orucu Yemek İçmek Bozar.
Gıybet, Yalan, Dedikodu İse Berbat Eder.


Orucu korumak şu üç şeydir:
1. Oruçlu kalındığı sürece yeme içmeden, cimadan uzak kalmak.
2. Oruçlunun emeklerini berbat eden gıybet, yalan gibi illetlerden arınmak.
3. Bir kul hakkından ötürü elden çıkmasını engellemek.

Ramazan Ayı Tam Anlamıyla Bir Kur’an Ayıdır
Ramazan ayında ne kadar Kur'an okunduğunun hesabı aynı zamanda Ramazanın da ne oranda değerlendirildiğini gösteren önemli bir göstergedir. Bunun için hem Kur'an'ı okuyup hem de her Ramazan ayında bir sûre ezberleyerek, bir bölüm âyetlerin tefsirini öğrenerek onu şefaatçimiz yapabiliriz.

Tecvit kurallarına, okuma adabına riayetle okuyarak, dinleyerek, bağları tazeleyerek Ramazanı gerçek bir Kur'an ayına dönüştürebiliriz.

İşte Ramazanı Kemiren Hastalıklar
- Uyku kargaşası.
- Mutfak esareti.
- İsraf.
- Bilhassa en değerli günleri olan son günlerinin çarşı pazarda geçirilmesi.
- Cami ve türbe ziyareti adı altında vakit israfı.
- Teravih namazının eğlenceye dönüştürülmesi.
- Özellikle mukabelelerde riya bataklığına düşülmesi.
- Televizyon önünde ömrün en mübarek anlarının harcanması.
- Ramazana aitmiş süsü verilen "eğlencelerin" rağbet bulması.
- Kadir Gecesinin birtakım sonradan icat edilmiş sembollerle asıl maksadından uzaklaştırılması.

Ramazan Ayı Dua İçin En Uygun Zamanlardandır
Sadece namazdan sonra dua ederek değil, özel dua zamanları ayırarak bu bereketli ayı değerlendirmek gerekir.

Güzel bir abdest alıp iki rekat namaz kıldıktan sonra, adabına uyarak, kendimize, ailemize ve bütün Müslümanlara samimi dualar edebiliriz.

Unutma!
Oruçlunun duası reddedilmez.
Dua etmek için sahur vaktini ve iftar öncesini kaçırma.

Sinirlenme! 
Midenin tuttuğu orucu ağzın heder etmesin Çocukların senin tavrın yüzünden orucu kötü bilmesin. Sabret ki ecrin çok olsun.

Ramazan bitse de izi bizden gitmemelidir
Aylarca Ramazanda aldıklarımızın etkisi ile kulluğumuz devam etmeli.
Ramazan ayının ardından altı gün oruç tutarak nurumuzu tamamlamalıyız.

Ramazanın en önemli farklılıklarından biri de sahur yemeğidir
Yemeği hazırlayarak, aile efradının sofraya gelmesini sağlayarak elde edebileceğin ecri düşün.

Sahur yemeğindeki bereket seni bir dahaki Ramazana kadar kuşatabilir.

Ramazanın son on günü özdür
Rahmetin ve mağfiretin dağıtıldığı mevsimdir. Bu son on günü çarşılarda harcarsan ecirlerine göz dikmiş şeytana yardım etmiş olursun.

Üç gün beş gün önce mukabele biter mi?

Kimi bayanlar, Ramazan boyu Kur'an'ı mukabelelerde okuyup dinlemeye çalıştıkları halde, Ramazanın son günlerinde temizlik ve bayram hazırlığı nedeniyle Kur'an'ı ihmal etmektedirler. Bundan sakınılması gerekir.

Ucub, tehlikeli bir hastalıktır  
“Ucub” mü'minin, yaptığı ibadetlerin en iyi şekilde yapıldığını, o ibadeti Allah'ın kabul etmek zorunda olduğunu zannetmesidir. DİKKAT!

HANIMLARA ÖZEL HALLER

Nifaslı kadınlarla hayız olan kadınlar bu hallerinin devam ettiği günlerde oruç tutamazlar
Bir kadın Ramazanda gündüzün âdet görmeye başlasa veya çocuk doğursa orucu bozulmuş olur. Artık âdet günlerinde ve nifas devam ettiği müddetçe oruç tutması caiz olmaz.

Gebe veya emzikli olan bir kadın, oruç tuttuğu takdirde kendisine veya çocuğuna bir zarar geleceğinden korkarsa oruç tutmayabilir. Gebelik ve emziklilik hâli sona erince tutamadığı günleri kaza eder.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:

"Allahü Teala yolcudan orucu ve namazın yarısını kaldırmıştır; gebe veya emzikli kadınlardan da orucu kaldırmıştır."-Nesaî, Sıyam, 50, 51, 62; İbn Mace, Sıyam, 3, 50; Tirmizî, Edahî, 10; A. b. Hanbel, II, 183.-

Ramazanda, imsaktan sonra hayız ve nifastan temizlenen kadının, ergenlik çağına giren çocuğun, o günün geri kalan kısmında yemek ve içmekten kaçınarak oruçlu gibi bulunması gerekir. Dini terbiye ve Ramazana saygı bunu gerektirir.

Oruca niyetlenen kadın, gündüz hayız veya nifas olursa orucu bozulmuş olur. Fakat kadın, henüz hayız olmadan "bugün âdet günüm" diyerek orucunu bozamaz.

Yolcu ile hasta, açıktan yemek yiyebilir
Yolcu ve hasta olanların, hayız ve nifas durumunda olan kadınların kendilerini oruçlu gibi göstermeleri gerekmez. Ancak bunların özel durumlarını bilmeyen bölgede, töhmetten korunma ve oruçlu din kardeşlerine karşı saygı gösterme amacıyla gizli yemeleri daha iyidir.

Kadının kefaret orucu
Kadınlar kefaret orucu tutarken araya giren âdet günlerini tutmazlar, âdet halleri bitince ara vermeden temiz günlerinde oruca devam ederek 60 günü tamamlarlar. Kadın âdet hâli bittiği halde temiz olan günlerinde oruç tutmayarak kefaret orucuna ara verirse, kefarete yeniden başlaması gerekir.

Sallallahu ve sellem ve ala seyyidina Muhammed ve ala alihi ve sahbihi ecmain. Ve’l hamdüli’llahi rabbi’l âlemin.

Nureddin Yıldız Hocaefendi'nin "Ramazan Risalesi" kitabı kaynak olarak kullanılmıştır.

11 Mart 2024 Pazartesi

***RAMAZAN RİSALESİ-2-ORUÇ FIKHI

Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdülillahi Rabb'il âlemin. Ve sallallahu ve selleme ala seyyidina Muhammed ve ala alihi ve sahbihi ecmaîn.

Oruç, Müslüman olmanın beş temel şartından biridir.

Namaz ve zekattan sonra en büyük sevap kaynaklarındandır.

Oruca inanmamak anlamına gelebilecek düşünceler ve sözler iman dışına çıkarır. İnanılıyor olmasına rağmen ihmal edilmesi ise büyük günahlardandır.

Ramazan Orucu Kimlere Farzdır?
Bir insana orucun farz olması için:
1) Müslüman olması,
2) Akıllı olması,
3) Erginlik çağına gelmiş olması şarttır.

Bu şartları taşımayanların oruç tutması farz değildir. Ancak oruç tutarlarsa, tuttukları oruç ibadettir.

Orucun sahih olması için niyet etmek şarttır. Niyetsiz oruç makbul değildir.

Ramazan orucuna, akşamdan itibaren kuşluk vaktine kadar niyet edilebilir. Şöyle ki:

Normal olarak oruca, sahur yemeğini yedikten sonra niyet edilir. Ancak sahurda uyanamayıp yeme-içme zamanının bittiği imsak vaktinden sonra kalkan bir kimse, güneş doğmuş olsa bile kuşluk vaktine kadar o günün orucuna niyet edebilir. Yeter ki imsak vaktinden sonra orucu bozacak bir şey yapmasın.

Niyet, oruçta da diğer ibadetlerde de esasen kalp ile olur. Yani geceleyin, yarın oruç tutacağını kalbinden geçiren kimse niyet etmiş demektir.

Oruç tutmak düşüncesi ile sahur yemeğine kalkan kimsenin bu düşüncesi uygulamalı bir niyettir. 

Oruca kalp ile niyet etmek yeterlidir. Ancak kalp ile yapılan bu niyeti dil ile söylemek müstehap görülmüştür.

Orucun Hükümleri

1- Farz olan oruçlar;

a- Ramazan ayında oruç tutmak, 

b- Ramazanda tutulmayan orucu başka günlerde kaza etmek,

c- Kefaret oruçları.

2- Vacib olan oruçlar;

a- Nafile başlanmış ve bozulmuş orucun kazası,

b-Adak oruçları.

3-) Sünnet olan oruçlar;


Hicri aylardan Muharrem ayının dokuz ve onuncu veya onuncu ve on birinci günleri oruç tutmak.

4- Müstehap olan oruçlar;


a- Kameri ayların on üç, on dört ve on beşinci günleri oruç tutmak,

b- Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutmak,

c- Ramazandan sonra Şevval ayında altı gün oruç tutmak.

5- Mekruh olan oruçlar;

a- Muharrem ayının sadece onuncu günü oruç tutmak

b- Sadece Cuma günü tek olarak oruç tutmak.

c- Sadece Cumartesi günü tek olarak oruç tutmak.

6- Haram olan oruçlar;

a- Ramazan Bayramının birinci günü oruç tutmak,

b- Kurban Bayramının dört günü oruç tutmak haramdır. Çünkü bayram günleri Allah'ın kullarına birer ziyafet günüdür. O'nun ziyafetinden kaçınmak uygun değildir.

Ramazan Orucu Ertelenebilir mi?
Ramazan oruç ayıdır. Farz olan oruç Ramazandadır.

Dinimizin geçerli saydığı bir özür olmadıkça oruç, Ramazan ayından sonraya ertelenemez. Ertelemenin caiz olması için şu özürlerden birinin bulunması gerekir. Bu özürler genel çizgilerdir. Her Müslümanın kendisine mahsus durumu, ilim ehline danışarak karar vermesi gerekir.

Hastalık: Bir hasta, oruç tuttuğu takdirde hastalığının artmasından veya uzamasından korkarsa oruç tutmayabilir. İyileşince tutmadığı oruçları kaza eder. İyileşmesi yıllarca uzasa bile vebale girmesi söz konusu değildir.
                                             
Yolculuk: Ramazan ayında en az doksan kilometre mesafeye yolculuğa çıkan kimse oruç tutmayabilir. Gittiği yerde de on beş günden az kalacaksa ve kendisine ait bir yer değilse orada da oruç tutmayabilir. Yolculuk hâli bitince tutmadığı günleri kaza eder. 

Oruç tutmasında bir güçlük yoksa yolcunun oruç tutması daha hayırlıdır. Çünkü yolcunun oruç tutmaması sadece bir izindir. Sırf oruç tutmamak için yolculuğa çıkmak, oruç tutmamaya ruhsat oluştursa da iman zayıflığına delalet edeceği için tevessül edilmesi yanlış bir hareket olur.

Tehdit edilmek: Orucu bozmak için ölümle veya vücuduna bir zarar verilmekle tehdit edilen kimse, orucunu bozabilir. Bu tehdidin inandırıcılığı önemlidir. Bozduğu orucu sonra tutar.

Gebe ve emzikli olmak: Hamile veya emzikli olan bir kadın, oruç tuttuğu takdirde kendisine veya çocuğuna bir zarar geleceğinden korkarsa oruç tutmayabilir.  Hamile veya emzikli kadının oruç tutup tutmayacağı ile ilgili kararı uzman bir doktorun tavsiyesi ile verebileceği gibi kendi kararını kendisi de verebilir. Sütünün kesildiğini tecrübe etmesi, ayakta duramayacak hale gelmesi, ciddi baş ağrısı,baş dönmesi gibi nedenlerle karar verip, oruç bırakabilir. Böyle bir kadının oruç tutmamasının hiçbir günahı yoktur. Hamileliğinin ileri günlerde olması da şart değildir.  Hamilelik ve emziklilik hâli sona erince tutmadığı günleri kaza eder.

                               Kaza
"Bozulan ve tutulmayan orucun yerine gününe gün oruç tutmaktır. Bir gün oruç tutmayan veya kefaret gerektirmeyecek bir şekilde orucunu bozan bir gün kaza eder. İki günü olan iki gün. Üç günü olan üç gün."

Şiddetli açlık ve susuzluk: Oruçlu bir kimse, açlık veya susuzluk sebebiyle aklının bozulmasından veya vücuduna ciddi bir zarar geleceğinden korkarsa orucunu bozabilir. Ancak susamakla, susuzluktan bayılmak gibi bir durum arasında önemli farklar olduğu bilinmelidir. Sonra uygun bir zamanda tutmadığı oruçları kaza eder.

Yaşlılık ve düşkünlük: Vücudu günden güne düşen ve oruca dayanamayan iyice ihtiyarlamış olan kimseler oruç tutmayabilir. Bu kişiler sonradan orucu kaza edemeyecekleri için tutamadıkları her günün orucu yerine fidye verirler.

                                 Fidye
"Oruç tutmaya gücü yetmeyen düşkün ve yaşlı kimseler ile iyileşme ümidi olmayan hastalar, Ramazan ayının her günü için bir fidye verirler. Fidyenin tutarı aynen fitre kadardır. Fidye vereceği yıl, verilen fitre ölçü alınarak verilir. Fidye, fitre verilebilen fakirlere verilmelidir. Herhangi bir hayır gibi kullanılmamalıdır."


Bu özürlerinden biri nedeniyle oruç tutamayan mü'minin Ramazan gününde yemesi ve içmesi günah değildir. Ancak Ramazanın azametini dikkate alarak, yemeyi ve içmeyi aleni yapmamak gerekmektedir.


                               Kefaret
"Ramazan ayında bozulan bir gün orucun yerine altmış gün peş peşe oruç tutmaktır. Bu altmış gün cezadır. İlave olarak da bozulmuş gün sayısı kadar oruç tutulacaktır. Böyle bir kefaretin peş peşe olması şarttır. Son günde bile kopma olması hâlinde yeniden başlamak gerekir. Kefaret tutulduktan sonra da Allah'tan affını talep etmek gerekir."


Ramazanda Oruç Tutmayanların Durumu
Ramazan ayında oruç tutmak farzdır. Müslüman olan bir kimse bu farzı yerine getirmesi gerekir. Bir Müslüman özrü olmadığı halde, Ramazan ayında oruca niyet etmeyerek yiyip içerse tutmadığı günlerin orucunu gününe gün kaza etmesi gerekir, kefaret lazım gelmez. Çünkü kefaret, oruç tutmamanın değil, başlanan orucu bozmanın cezasıdır.

Hiç niyet etmediği için, kefaret gibi bir ceza ile karşılaşmıyorsa da samimi bir tövbe etmedikçe kendisini Allah'ın azabına müstahak hâle getirecek bir suç işlemiş olmaktadır. Hem tövbe etmeli hem de acilen tutmadığı günler kadar kaza orucu tutmalıdır.

Oruç Nasıl Bozulur?
İlke olarak orucu bozan yeme, içme ve cinsel ilişkidir.

Ramazan ayında oruçlu olduğunu bilen biri kasten bunlardan birini yaparsa hem kaza hem kefaret gerekir. 

Şu durumlarda ise sadece bozulan oruç kaza edilir:

- İğne yaptırmak,
- Vücuda sıvı ilaç almak,
- Kendi isteği ile ağız dolusu kusmak,
- İmsak vakti girdiği halde veya güneş batmadan önce vaktidir zannederek      yemek-içmek,
- Abdest esnasında ağzına ve burnuna su kaçırmak.

Orucun Bozulmadığı Durumlar

- Oruçlu olduğunu unutarak yemek, içmek,
- Kulağına su kaçmak,
- Göze ilaç damlatmak,
- Gece yıkanması gerekirken sabahleyin yıkanmak,
- Kendi isteği olmayarak kusmak,
- İhtilam olmak (uyurken cünüplük hâli meydana gelmek)
- Kan aldırmak,
- Kendi isteği olmayarak boğazına toz, duman girmek,
- Ağzındaki tükürüğü yutmak…

Hayız ve nifas hâlindeki bir kadın oruç tutmaz. Oruçlu iken hayız veya nifası başlarsa orucu bozulmuş olur. Ramazandan sonra engel kalktığında uygun bir zamanda tutamadığı kadar orucu kaza eder.

Ramazanda gün ortasında bir özür nedeni ile orucunu bozanın,
İmsaktan sonra hayız ve nifastan temizlenen kadının,
Yolculuğu bitenin,
İyileşen hastanın,
Ergenlik çağına giren çocuğun, günün geri kalan kısmını oruçlu gibi geçirmeleri gerekmektedir.


                              Önemli
"Unutarak yiyip içerken oruçlu olduğunu hatırlayan hemen ağzını yıkayıp oruca devam eder. Oruçlu olduğunu hatırladıktan sonra boğazından aşağıya bir şey geçerse orucu bozulur."


Sahur ve İftar
Sahur yemeğini sadece "yemek" olarak görmemek gerekir. Sahurda kalkıp yemek müstehaptır. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:

"Sahurda yemek yiyiniz, çünkü sahur yemeğinde bereket vardır." buyurmuştur. Sahur yemeğinin, orucudaha iyi tutmaya yönelik katkısı yanında, o vaktin duaların kabulü için en uygun vakitlerden olduğu bilinmelidir.

İftar vakti de dua için uygun vakitlerdendir. O vakti de her ne kadar yeme içme anı gibi görüyorsak da manevi yönü itibarı ile de kıymetini biliyor olmamız gerekmektedir.

Oruçlu için Müstehap İşler
1 - Sahura kalkıp bir şeyler yemek. Sahurun vakti gecenin son altıda biridir.

2 - Sahur yemeğini mümkün olduğu kadar geciktirmek. Bu geciktirmeyi imsak vaktiyle sıkıştıracak kadar yapmak ise mekruhtur.

3 - Vakti gelince iftarda acele etmek.

4 - İftarda şu duayı okumak sünnettir : 

"Allahümme leke sumtu ve bike âmentü ve aleyke tevekkeltü ve alâ rızkıke eftartü ve savme'l-Ğadi min şehri Ramazane neveytü, feğfirlî mâ kaddemtü ve mâ ahhartü."

Anlamı:

"Allah'ım! Senin rızan için oruç tuttum, sana iman ettim ve sana güvendim. Senin rızkınla orucumu açtım. Benim geçmiş ve gelecek, açık ve gizli günahlarımı bağışla!"

5 - Oruçlu kimselere,yoksullara ihsan ve ikramda bulunmak müstehaptır.

6 - Oruçlunun ilim ve Kuran-ı Kerim okumakla, zikir ve salavatı şerif getirmekle meşgul olması müstehaptır. Oruçlu dilini gereksiz ve boş sözlerden korumalıdır. Dedikodu, söz taşıma ve yalan söylemek gibi işleri yapması şiddetle yasaktır. Oruç nedeniyle, evde kapanıp kalmak doğru değildir. Sıhhati uygun olduğu sürece mutat (alışılan) işleri sürdürmelidir.

 Bir kimseye Ramazanda sövülürse : '' Ben oruçluyum .'' demesi sünnettir. Zira Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur : 

'' Sizden biri oruçlu olduğu zaman kötü söz söylemesin, bağırıp çağırmasın, bir kimse kendisine sövecek olursa yahut dövüşecek olursa , ona : '' Ben oruçluyum.'' desin.''

7 - Özellikle Ramazanın son on gününde oruçlunun itikafa girmesi ve Kadir Gecesini yakalayabilmek için fazla ibadet etmesi müstehaptır. 

Oruçlu için Mekruhlar

Orucu bozmamakla beraber yapılması mekruh durumlar şunlardır:

1-Bir koca, yemeğin tuzunun az veya çok olmasından dolayı hanımını rahatsız ediyorsa, kadın bir şey yutmadan diliyle yemeğin tadına veya tuzuna bakabilir. Yemek pişiren ücretli için de durum böyledir. Bu durumda olanların oruçları bozulmaz fakat bunu yapmaları mekruhtur.

2-Bir kimsenin hanımını öpmesi ve kucaklaması mekruhtur ama bu durum orucu bozup kazayı gerektirmez.

3-Tükürüğünü ağzında biriktirip yutmak mekruhtur.

4-Kan aldırmak veya ağır bir işte çalışmak gibi kendisini zayıf düşüreceğine kanaat getirdiği bir iş yapmak, oruçluyu zor durumda bırakacağı için uygun görülmemiştir. Fakat bu kişilerin oruçları bozulmaz.

5-Nafile olarak tutulan orucu özürsüz olarak bozmak mekruhtur ve aynı zamanda yerine kaza orucu tutulması gerekir. Verilen şeyi veya ikramı reddetmemek için nafile orucu bozmak mekruh değildir fakat daha sonra bu oruç kaza edilmelidir.

Mekruh Olmayan İşler

1-Gül ve misk gibi şeyleri koklamak.

2-Gözüne sürme çekmek.
3-Misvak kullanmak, dişlerini macunsuz fırçalamak.
4-Ağzına su alıp çalkalamak, burnuna su çekmek.
5-Serinlemek için yıkanmak.

Sallallahu ve sellem ve ala seyyidina Muhammed ve ala alihi ve sahbihi ecmain. Ve’l hamdüli’llahi rabbi’l âlemin.

Nureddin Yıldız Hocaefendi'nin "Ramazan Risalesi" kitabı kaynak olarak kullanılmıştır.

***RAMAZAN GELDİ!!

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Bismillahirrahmanirrahim


Dün gece teravih namazı ile Ramazan ayı başladı. En sevdiğim ay.Çünkü bütün müslümanlar aynı anda hepimiz sadece O'nun için ,O istedi diye aç kalarak O'na yöneliyoruz. Aynı anda O'na yönelmenin hazzını bir de Hac'da hissetmiştim.  Hep beraber herkesin zihninde sadece O. Ve O'na yöneliyoruz ve itaat ediyoruz. 

Ramazan ayına "ramazan" kelimesinin anlamı ile başlayalım.
Ramazan Arapça bir kelimedir. Kamerî aylardan dokuzuncusunun ismidir. Ramazan kelimesinin manası ve bu mübarek aya Ramazan isminin verilmesindeki hikmet şöyle belirtilmiştir:

a- Ramazan, yaz sonunda güz mevsiminin evvelinde yağıp yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur manasına "ramdâ" kelimesinden alınmıştır. Bu yağmur genellikle yeryüzünü temizler. Bunun gibi ramazan da müminleri günah kirlerinden temizler, kalplerini pak eder.


b- Bir izaha göre güneşin şiddetli hararetinden taşların yanıp kızması anlamına olan "ramad" kelimesinden alınmıştır. Böyle kızgın yerde yürüyen kimsenin ayakları yanar, zahmet ve meşakkat çeker. Bunun gibi oruç tutan kimse de açlık ve susuzluğun hararetine katlanır, zahmet ve meşakkat çeker, içi yanar.
Yâhut kızgın yer ayakları yaktığı gibi Ramazan da müminlerin günahlarını yakar, yok eder. Nitekim Enes b. Mâlik 
(radıyallahu anh) dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber: "Bu aya ramazan isminin verilmesi günahları yaktığı içindir."buyurmuştur.
Şu halde mübarek Ramazan ayında oruç tutan ve ihlasla tevbe eden müminlerin günahları yanar, böylece günah kirlerinden arınırlar, tertemiz olurlar.


c- Kılıcın namlusunu veya okun ucundaki demiri inceltip keskinleştirmek için kaygan iki taşın arasına koyup döğmek anlamına olan "ramd" kökünden alınmıştır. Bu aya Ramazan isminin verilmesi de Arapların bu ayda silahlarını bileyip hazırladıklarından dolayıdır.


d- Bir hadis-i şerifte "Ramazan"ın Allah´ın isimlerinden olduğu belirtilmiştir.  Bu, Ramazan´da rahmet-i ilâhiyye ile günahların yok olacağını ifade eder.


 Bu ayda yapmamız gereken şeyleri şöyle sıralamak mümkündür:


a- Herşeyden önce Ramazan ayında üzerimize farz olan orucu eksiksiz ve adabına uygun olarak tutmalıyız.
b- Yine Ramazan´a mahsus bir ibadet olan Teravih Namazını kılmalıyız. Teravih namazı sünnet-i müekkededir.
c- Mümkünse her zaman, hiç değilse Ramazan ayında beş vakit namazı camide cemaatle kılmaya çalışmalıyız. Çünkü Peygamber Efendimiz 
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem): "Cemaatle kılınan namazın sevabı tek başına kılınan namazın sevabından yirmi yedi derece daha faziletlidir."  buyurmuştur.
d- Kur´an-ı Kerim´i okumayı biliyorsak ay boyunca hatmetmeye çalışmalıyız. Vaktimiz varsa cami ve benzeri yerlerde okunan mukabeleleri dinlemeliyiz. Ramazan ayı bir bakıma Kur´an ayıdır. Çünkü daha önce de belirttiğimiz gibi Kur´an-ı Kerim bu ay içerisinde inmeye başlamıştır.
Bir sûre seçip bir ay boyunca bir tefsirden çalışabiliriz.
 e- Allah´ı çok zikretmeliyiz, dua etmeliyiz ve Peygamber Efendimize (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)  çokça salavât getirmeliyiz. Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir hadis-i şeriflerinde: "Ramazanda Allah´ı zikreden bağışlanır ve Allah´tan isteyenin isteği geri çevrilmez."  buyurmuştur.
f- Mümkünse çok hayır ve hasenât yapmalıyız, çok sadaka vermeliyiz. Peygamber Efendimiz 
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) insanların en cömerti olup bu cömertliği Ramazan´da daha da çoğalırdı.
g- Ramazan´da daha fazla ibadet etmeliyiz, daha fazla taatta bulunmalıyız. Peygamber Efendimiz 
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) öyle yapardı. Nitekim Hz. Aişe validemiz demiştir ki: "Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Ramazan da diğer zamanlardan daha fazla ibadet etmeye çalışırdı."

Ramazan ayı bereket, rahmet ve gufran ayıdır. Bu ayda Cenab-ı Allah rahmetiyle insanları kuşatır. Günahları bağışlar. Duaları kabul eder. Hayır hususunda yarışan mümin kullarıyla meleklerine karşı iftihar eder.
Oruç tutmayan ve Allah´a karşı kulluk görevlerini yerine getirmeyen kimseler Allah´ın  
(Celle celaluhu) sonsuz rahmetinden mahrum kalırlar.Yüce Peygamberimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ramazan ayının yeni girdiği bir gün şöyle buyurdu: "Size bereket ayı Ramazan geldi. Bu ayda Allah sizi kuşatıp rahmetini indirir. Günahları bağışlar, duaları kabul eder. Allah bu ayda sizin hayır hususunda yarışmanıza bakar ve sizinle meleklerine karşı iftihar eder. Allah´a hayır ameller takdim ediniz. Şâkî (günahkar), bu ayda Allah´ın rahmetinden mahrum olan kimsedir."

Öyle ise Ramazan ayını ibadet ve taatla ihya ederek bereketinden, feyzinden istifade etmeye çalışmalıyız.


Buhârî´de rivayet edildiğine göre Rasûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Ramazan ayı girince göklerin kapısı açılır, cehennemin kapıları kapanır, şeytanlar zincire vurulur."

Tirmîzî ve İbn Mâce´nin rivayetinde ise hadis daha uzunca olup şöyledir: "Ramazan ayının ilk gecesi olunca şeytanlar ve cinlerin azgınlarına zincir vurulur. Hiç biri açık bırakılmaksızın cehennemin bütün kapıları kapatılır. Cennetin bütün kapıları açılır, hiç biri kapalı bırakılmaz. Bir nidâ edici (melek) şöyle seslenir: Ey hayır peşinde koşan kimse! Hayır işlemeye yönel. Ey şer peşinde koşan! Şerri terket.´ Allah tarafından ateşten kurtulanlar olur. Bu durum Ramazanın her gecesinde olur." 


Rabbim (Celle celaluhu) tüm müslümanlara nefislerimiz eğitilmiş, günahlarımız bağışlanmış ve ebedi azaptan kurtulmuş ve O'na çok yakınlaşmış olarak  bu mübarek ayı tamamlamayı nasip etsin.AMİN.


İslam Ansiklopedisi


"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

***RAMAZAN RİSALESİ-1-RAMAZAN AYI NEDİR? / NE DEĞİLDİR?


Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdülillahi Rabb'il âlemin. Ve sallallahu ve selleme ala seyyidina Muhammed ve ala alihi ve sahbihi ecmaîn.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu : 

"Ramazan ayı girdiği zaman cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur." -Müslim, Sıyam 2, (1079)-


Ramazan Ayı; cennet kapılarının açıldığı, ilâhi rahmetin her zamankinden daha büyük ölçüde hayatı kapladığı bir zaman dilimidir.

Bu ayda hatalar af olunur, dualar kabul olunur, bereket hâsıl olur, kalpleri gönülleri tatlı bir huzur kaplar.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu :

   “ Aziz ve celil olan Allah, insanın oruç dışında her ameli kendisi içindir, oruç benim içindir, mükafatını da ben vereceğim” buyurmuştur.- Buharî, Savm 9; Müslim, Sıyam 163-

Allah-ü Teâlâ’nın emrettiği diğer ibadetlerin görünür bir şekli vardır. Ancak oruç, tutan kimsenin bildirmediği sürece dışarıdan bir kimsenin bilemeyeceği bir ibadettir. Bu nedenle riya ve gösterişten uzaktır. Gösteriş ve riyadan uzak Allah rızası için tutulan orucun mükâfatının Rabbim kendisine ait olduğunu bildirmiştir.

Ramazan Ayı Nedir? / Ne Değildir?

 1-İftar ayı değildir
 Ramazan ayı, dünya nimetlerini elinin altında bulundurduğu halde, Rabbinin emri olduğu için yemeyen-içmeyen, şehvetlere karşı sabır imtihanını kazanmaya gayret eden müminlerin ayıdır. Bir saat sonraki teravih namazını kılmakta zorlanacak hale getiren abartılı bir israfa dönüşen iftar sofraları Ramazana ait değildir. Ramazandan önce müminlerin kerih gördüğü müsrif harcamaları Ramazanın gölgesinde mubahlaştırmak hatalıdır.

  Sahur ayıdır, oruç ayıdır 

Bizim iftara gösterdiğimiz hassasiyet sahurdadır.
Orucun başlangıcı sahur yemeği, bitişi iftardır. Orucumuzun başı olan sahura göstermemiz gereken ilgiyi bitişi olan iftara gösterilmesi hoş değildir.
Oruç ayı Ramazan, iftar ayına dönüşmemelidir. İftar, kelime anlamı ile dahi yanlış kullanılmaktadır. İftar sadece açış yapma anlamınadır.

 2-İsraf ayı değildir
 Mal ve vakit israfı özellikle de Ramazan ayında asla doğru değildir. Tüketilemeyip atılan gıdalar, bir selamlaşma-hatır sorma bahanesi ile tüketilen saatler, Ramazanın heder edildiğini gösterir. Mutfak masraflarının –yenen yemek öğününün ikiye düşmesine rağmen- artması, gece birkaç saat azaltılmış uykudan ötürü, gündüzleri uyku ile geçirmek Ramazanla çelişen şeylerdir.

    Zühd ve bereket ayıdır

Ramazan, ahiret âlemine hazırlanma zamanıdır. Malımız ve zamanımız bereketlenmelidir. Tüketimlerimizi azaltmalı, önceki on bir ayda yapamadıklarımızı, yapabilme imkânı ve vakti oluşturmalıyız. Kadınlarımızın en mübarek günleri mutfakta geçmemelidir. Mümin bir erkek sıcak pide kuyruğunda vakit harcamamalıdır. Malımız, vaktimiz, ibadetimiz, şuurumuz, uhuvvetimiz bereketlenmelidir. Ramazan ayına girerkenki kimliğimiz ve değerimiz değişmiş olarak Ramazandan çıkmalıyız. 

3-Gerginlik ayı değildir
Oruçlu olduğu için sinirlerine hakim olamayan Müslüman hatalıdır. İftara yetişemediği için, teravihi kaçırdığı için kul hakkı ihlal eden, ahlaki olmayan sözler sarf eden mümin Ramazanını harcayan mümindir. Aile bireylerini rencide eden, iş arkadaşlarını, mescit dostlarını kıran mümin, imtihanını riske sokan mümindir. ‘Ramazanda sinirlenen’ diğer zamanlarda ise sabırlı Müslüman, doğrulanması zor iddiaların sahibidir. Orucu bozan içecekler ve yiyecekler gibi, sözler de sakıncalılar listesinde olmalıdır.

  Tahammül ayıdır

Sadece açlığa değil, nefsin kabardığı her şeye tahammül gösterme ayıdır. Dile, ele, göze, cebe hakim olabilmektir. Diyebileceği halde dememek, yiyebileceği halde yememek kadar önemlidir. Sahurla iftar saatindeki Ramazan ve oruç ciddiyetini gün ortasında da sürdürebilmek, ramazan ruhu ile yaşamanın göstergesidir. Ramazan sabrın kolay olmadığı bir zaman dilimi olabilir. Çünkü o, diğer zamanların hiçbirinde elde edilemeyen sevap ve bereket kaynaklarını ihtiva etmektedir. Günahlardan kaçınmanın zorluğuna, ibadetlerin eda edilmesindeki ağırlığa, mal, çocuk ve bedenlerimize isabet eden belalara, Ümmet-i Muhammed’in yaşadığı afetlere tahammül etmesini bilmek gerek.

 4-Seyahat ayı değildir 
Şehir şehir, cami cami dolaşmak ramazanla bağlantısız işlerdendir. Adeta Müslümanlar için tatil ve gezi sezonuna dönüştürülmüş bir Ramazan anlayışı ruhsuz ve ihlâssız bir anlayıştır. Camileri büyüklüklerine veya tarihiliklerine göre ölçüp gezmek, onun türbesini bunun eserini resimlemek Allah’ın ibadet olarak saydığı işlerden olmadığına göre mümin, Ramazanın bereketli anlarını gezilerde, ziyaretlerde harcamamaya özen göstermelidir.

  İtikâf nere gezi nere? 

Ramazanda tavsiye edilen itikâftır. İtikâf da camiye kapanmaktır. Camiye kapanmakla camileri gezmek aynı değildir. Ramazanda tavsiye edilen tek gezi umredir. Reklâmsız, riyasız güzel bir umre büyük bir ibadettir. 

5-Tamamı bir aydır 
İlk günlerini heyecanla karşılayıp, henüz onun bayramı gelmeden yarıda bırakıvermek, hız kesmek, ibadetleri ve kaçınılması gereken şeyleri sulandırmak en azından başlamak, ama bitirememektir. Son günlerinde gevşemek, alışveriş gibi bir maksatla bile olsa, şeytanın en keskin tuzaklarının kurulu olduğu çarşılarda o mübarek saatleri tüketmek daha sonra esef edilecek hatalardır. Çocuklar için bayramlık adı altında büyüklerin bayramı harcanır mı?

  Sonu başından değerlidir; sevap deryası sonundadır! 

Bunun için son on gününü ilk on gününden daha heyecanlı ve daha umutlu geçirmek esastır. Ne bayram alışverişine, ne de geziye feda edilebilecek bir tek saati olmamalıdır. Her gecesi yeni bir umut, her sabahı yeni bir güneş vaktidir. İlk gününe göre son demlerinde heyecan kaybını, içimizi istila eden günahlardan arınamamış olarak, Ramazana gidememiş olarak anlayabiliriz. İlla bir bayram alışverişi gerekli ise, onu Ramazandan önce bitirmek akıllıca bir iş olur. 

6-Namazı, gevşek bir namaz değildir
 Teravih başta olmak üzere Ramazan ayında –çok namaz kılınıyor diye- namazın genel kuralları gevşetilemez. Eğer Ramazan mümin için hassasiyeti yüksek bir ay ise, müminin ibadetlere bakan gözü, ezanı duyan kulağı, okuyan dili o hassasiyete göre görmeli, duymalı ve konuşmalıdır.

  Teravih gece kıyamıdır 

Heba edilmemelidir. Mümkünse hatimle kılınmalıdır. O mümkün değilse iyi kıraati olan bir imamın arkasında ve namaz gibi kılınmalıdır. Teravihlerin heba edilmesi bir nedamet kaynağıdır. 

7-Kadir Gecesi şans oyunu değildir 
Önce Kadir Gecesini belirli bir güne sıkıştırdılar. Hâlbuki o Ramazanın içinde saklı bir hazine idi. Sonra da o geceyi, insanların kendi kafalarından oluşturdukları törenler ve ibadet kılıflı gösterilerle eritip götürdüler. Kadir Gecesi bir şans oyununa döndü. Yarına tesiri olmayan, sadece geçmişi akladığına inanılan bir Kadir Gecesi üretildi.

  Bir istiğfar gecesidir, dönüşüm gecesidir 

Kadir Gecesinin bize bağışlanmasının nedeni günahlarımızdan arınma umudumuzdur. O gece-ki Ramazanın bütün geceleri Kadir Gecesi olma ihtimalini taşır- Allah’a dönüş yapma kararı verdiğimiz, Kur’an ve Sünnete aykırı hareketlerimizden kurtulduğumuz, kul haklarından arındığımız gece olmalıdır.

Ramazanın 27. gecesinde bizi gelip bulan bir Kadir Gecesi değil, bizim bütün Ramazan boyunca peşinde koştuğumuz Kadir Gecesi bir ömre bedel gecedir. 

8-Teknolojiye Kur’an okutma ayı değildir
 Ramazan Müslümanlar için Kur’an ayıdır. Tam anlamı ile Kur’an ayıdır. Çeşitli teknolojik aletlere yüklenmiş Kur’an surelerini dinleyerek Kur’an dinlemiş ve böylece Ramazana yaraşır bir iş yapmış olmayız. Kur’an kime indi ise onu, o okumalıdır. Kur’an insana inmiş bir kitaptır. Onu okuyup dinlemeyi insanın ameli olmaktan çıkaran uygulamalarla Kur’an okunmuş olmaz.

Ticarileşmeyen meclislerde Kur’an okuma ve dinleme düzeyi yakalanmalıdır.

  Ne kadar Kur’an o kadar Ramazan!

O halde Ramazana mahsus bir Kur’an gayreti sergilemeliyiz.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin bu ayda Kur’an okumayı artırdığına bakılırsa, bizim de çokça Kur’an okumamız gerekmektedir.

Her gün sabah ve akşam aynı saatte ve belli bir miktarı -mesela on sayfa- düşmeyecek şekilde okumamız uygun olur. Okuyuşumuz mümkünse sesli olsun. Maiyetimizdekiler dinleme imkânına sahip iseler onlar da dinlesinler. Ayrıca onların da okumalarını sağlamalıyız.

Kur’an’ı okumak gibi dinlemek de bir ibadettir. İyi okuyan bir hafızı dinlememiz ayrı bir ecir olur.

Kur’an okumada sünnet, sesli ve manası bilinmiyor olsa bile, onun deruni âlemine dalıp, mahzun bir eda ile onu okumaktır.

Kur’an okurken, meleklerin okuduğumuz harfleri tek tek saydıklarını, herbiri için sevap yazdıklarını bilerek okumalıyız. 

9-Zekât Ramazan ibadeti değildir
 Müslümanlar zekâtlarını, daha fazla ecir elde etmek için Ramazan ayında vermeye çalışırlar. Bu, ilke olarak doğrudur. Ancak Ramazan ayında zekât vermekle yetinmek, herhangi bir türü ile sadaka vermemek, sadaka olacak işlerle meşgul olmamak fırsat tepmektir. Cimrilikten uzaklaşmak için iyi bir fırsat olan Ramazanı bu açıdan da yanlış anlamamak gerekir.

Zekat, sadaka, zikir, ilim, ibadet bizim yol işaretlerimizdir.

  Uçan kuşlar gibi hür yatırımların zamanı 
Ramazanda sadaka ve cömertlik, davaya hizmet, sınırsız düzeyinde olmalıdır. Biri bine, bini milyona katlayarak, alanın Allah olduğunu bilerek sadaka yollarında koşmak gerekir. 

10-Eğlence ayı değildir 
Ümmet-i Muhammed’in en derin değerlerinden birisi olan Ramazan ve orucu, siyasi ve ticari girdilerine alet edip, ‘Ramazan eğlencesi’ üretenler, gaflette bulunup böyle bir organizeye katılanlar, İslamî değerlerin safiyetini bozmak gibi bir cürmün sahibi olmuşlardır.

Okunan gazeteden, izlenen televizyona, dinlenen radyoya kadar, bizi kimin ne ile meşgul ettiğine göre bir ayırım getirmek şarttır.

  Gözyaşı ayıdır 

Peygamber aleyhisselam öyle yaptı. Onun sahabileri, onların yolundan gidenler gözyaşı akıttılar. Onlar eğlenmediler. Onlar, ebedi gülenlerden olmak için mahzun gittiler.

Devam edecek...

Sallallahu ve sellem ve ala seyyidina Muhammed ve ala alihi ve sahbihi ecmain. Ve’l hamdüli’llahi rabbi’l âlemin.

Nureddin Yıldız Hocaefendi'nin "Ramazan Risalesi" kitabı kaynak olarak kullanılmıştır.