Bu ismin üç manası vardır.
1- Selamete çıkartan.
2- Selamette olan yani zatının tüm hata ve kusurlardan münezzeh olması.
3- Kullarına cennette selam veren.
Şimdi bu üç manayı tek tek anlamaya çalışalım.
1- Selamete çıkartan
Es-Selam ism-i şerifi, gerek dünyada, gerek ahirette, tehlike içine düşen kullarını, isterse selamete çıkaran diye de tefsir edilmiştir. Her türlü selametin sahibi ancak O olduğu gibi, istediğini selamete erdirecek olan da ancak O'dur.
Allah Selam’dır. Bu isim ile yarattıklarına tecelli edince onları düşmanlardan, sıkıntılardan, tehlikelerden, musibetlerden ve her türlü kederlerden selamete çıkartır. Selam isminin bu manasını şöyle maddeleyebiliriz:
• Yarattıklarını düşmanlarının saldırılarından kurtarmakla selamete çıkartması: Her varlığın bir çok düşmanı vardır. O varlığın düşmanlarının saldırılarından kurtularak selamete ulaşması Allah’ın Selam isminin bir tecellisidir. Geyiği kurdun saldırısından kurtarması gibi, yine bir insana zarar vermek isteyen birini onun kötülüklerinden kurtarması.
• Hayatının devamı için lazım olan cihazları vermekle selamete çıkartması: Sineğe kanat takmaktan tutun, balığa süzgeç takmağa; ağaçlara yaprak ve çiçek takmaktan tutun, her mahluku, hayatının devamı için gerekli olan cihazlarla donatmaya kadar her ihsan Selam isminin bir tecellisidir.
• Kullarını tehlikelerden kurtarmak suretiyle selamete çıkartması: Mesela, anne karnında bir bebek düşünün! Gayet aciz, zayıf ve savunmasız. Onu o dar mekânda boğulmak, aç kalmak, zehirlenmek gibi tehlikelerden muhafaza edip selametle dünyaya çıkartmak, Allah’ın Selam isminin bir tecellisidir.
Yine insanın görünmeyen düşmanları olan Mikroplar! Mikroplara karşı insanın bedeninde bir savunma sistemi kurmakla onları hastalıklardan korumak ve bazen birçok hikmete binaen hasta edip şifa vermek de Allah’ın Selam isminin bir tecellisidir. İnsanın vücuduna savunma sistemi kuran Allah-u Teâlâ, dünyayı da savunma sistemleri ile donatmış ve Selam ismini farklı farklı tecellileri ile bizlere tanıttırmıştır.
Mesela, bunlardan bir tanesi dünyamızı çepeçevre kuşatan atmosfer! Canlılar için zararlı olabilecek gök taşlarından, zararlı ışınlara kadar birçok tehlikeye siper olmakla Allah’ın Selam isminin bir tecellisidir.
Bizler de her an bu isme aynayız ve bu ismin tecellisine muhtacız. Kaçınılmaz bir trafik kazasından umulmadık bir şekilde kurtulmak; canlı çıkılması mümkün olmayan bir kazadan yara almadan çıkmak; çatıdan düşen bir kiremitin başımıza değil de yanımıza düşmesi; depremde evimizin yıkılmaması veya yıkılan bir binanın altından ölmeden kurtulmak; tehlikeli bir ameliyattan sağ salim çıkmak ve bunlar gibi görünür ve görünmez tehlikelerden selamete çıkmamız Allah’ın Selam isminin bir tecellisidir.
BU MANAYA GÖRE KULA GEREKEN ŞEY:
Selameti yalnız O'ndan bilmek ve yalnız O'na teşekkür etmektir. Allah-u Teala her türlü tehlikenin selamet yollarını ve sebeplerini yaratmıştır, tanzim ve tertip etmiştir. Fakat bu sebepler nihayet bir kurtuluş vasıtasıdır. O halde tehlikeden selamete çıkanın, vasıtaya değil , o vasıtayı yaratıp sevkedene teşekkür etmesi icabeder. Tabiki vasıtaya da teşekkür edilir ama, Allah'a ortak gibi değil, iyi bir işe vasıta olduğu için.
Hayatta bazen öyle hadiseler olur ki, bu hadiseler karşısında insan, müthiş bir fırtınaya tutulmuş gibi üzüntüler içinde kıvranıp durur. Nasıl ki vapurun bir kaptanı varsa, vücudun kaptanı da akıl ve ilimdir. Fakat onu destekleyecek olan kuvvet de imandır. İman dengeyi sağlar. Denge de, selamete çıkaracak bir sebep olur. iman yoksa denge de yok. Denge olmayınca selamete çıkar bir yol da yok demektir.
Örneğin denizin ortasında azgın dalgalar arasında teknesi battı-batacak durumda olan kaptanın tek dayanıp güveneceği kuvvet, kalbindeki Allah-u Teala'ya olan imanıdır. O bilir ki, her türlü selametin tek sahibi, yaradanı, bağışlayanı yalnız Allah'tır ve inanmıştır ki, Allah-u teala merhametlidir, kudretlidir, bütün işleri hikmetlidir. Artık o, Allah'ın hükmüne ve kendi hakkındaki hükmüne razıdır.
Allah'ın yardımından ve merhametinden asla ümidini kesmez. Kalbinin bir tarafında korku varsa, öte tarafında da ümit bulunur. Korku ile ümitten meydana gelen denge içinde karamsarlığa, ümitsizliğe kapılmaz, izini şaşırmaz, ma'nasız telaşlarla vahameti arttırmaz. Tam tersi soğukkanlılığını korur, duruma göre tedbir alır, yapılması gerekeni yapar, ondan ötesini Allah'a bırakır. Onun yaratıp sevkedeceği fırsatları gözetir ve her fırsattan sükunetle faydalanarak selamete çıkar. Fakat bu inancı ve bu kuvveti bulamayan kalblerde yalnız korku hakimdir. Müthiş bir ümitsizlik, karamsarlık, bütün kalbi kaplamıştır. Orada hiç bir ışık, hiç bir ümit yoktur. İşte bu umutsuzluk hali, daha büyük felaketlere yol açabilir. Bu dengeyi kaybederek kendisini fazla karamsarlığa ve üzüntüye kaptıranlarda ani öfke patlaması, olura olmaza hiddetlenmek, düşünmeden her şeye saldırmak gibi anormal ve zarar veren haller görülür. Onun için kalpleri perişan, fikirleri kararsızdır. Çaredir diye asılsız şeyler araştırır, tedbirdir diye yanlış şeylere baş vurur. Halbuki böyle yapmak zaten mevcut olan zarara daha başkalarını eklemekten, durumu daha da kötüleştirmekten başka bir şeye yaramaz. Bu yüzden bu gibi hallerde dengeli ve ölçülü davranmak Allah'ın büyük ni'metidir. Çünkü bu dengesizliğin neticesinde ruhi bunalımlara düşülebilir, helak girdaplarına batar gider. Şayet kurtulmaları mukadder değilse, kaderinde yazılmamışsa imanlısıda, imansızı da dalgalar veya ıztıraplı hadiseler arasında boğulur gider. Bunlar, görünüşe göre hayatlarının sonucu itibariyle birleşmiş gibi olsalar da, ölümden sonra görecekleri muamele ayrıdır.
Bir hadis-i kutside Allah-u teala buyurmuştur ki: "Kullarımdan bir kuluma bedeni, yahut malı, yahut evladı yüzünden bir musibet verirsem, o da bunu sabr-ı cemil ile karşılarsa, kıyamet günü kendisi için mizan kurmaktan yahut defter-i a'malini açmaktan haya ederim."
İşte iman sahibi, sabr-ı cemili sebebiyle Hak'kın o büyük mükafatına erecektir.
Sabr-ı cemil ne demektir? İnsanın mukadderatı içinde hoşuna giden hadiseler olduğu gibi, hoşlanmadığı hadiseler de olur. Bunların hepsi de Allah'ın hükmü neticesidir. Hoşlanmadığı hadiseleri de hoşuna giden hadiseler gibi karşılayabilmek sabr-ı cemildir. Bunun izahı, öfkelenmemek, yeise dalmamak, önüne gelene halinden şikayet etmemek, hele ağzından Allah'ın hükmüne i'tiraz yollu bir söz kaçırmamaktır. Bunlar tam bir olgunluk nişaneleridir.
Her zaman için ve özellikle hayatın korkunç safhalarında din ve iman kadar kalbe dayanma gücü veren bir kuvvet yoktur.
Hile, kin, hased, kötülüğü istemek gibi şeylerden uzak, günah ve yasaklardan beri olan her kul, Allah'a selamet bulmuş bir kalple gelecektir. İşte kulun bu gibi huylardan arınması Selam isminden istifade etmesiyle mümkündür.
2- Bütün kusurlardan selamette olan
Selam isminin ikinci manası: Allah’ın her türlü noksandan, ayıptan, afat ve belalardan son derece salim ve münezzeh bulunması demektir. Bu ifadeye göre bu ism-i şerif de El-Kuddus ism-i şerifine yakın bir ma'na bildirmekte ise de bu daha ziyade geleceğe aittir.
Yani Allah-u teala'nın gerek zatı, gerek sıfatı ileride en ufak bir değişikliğe uğramaktan münezzehtir. O ezelde nasılsa, ebedde de öyledir. O, asla yok olmaz, ilmi gevşemez, kudreti kesilmez, mülkü elinden çıkmaz ...
Bu sıfat da ancak Allah-u Teala'ya mahsustur. Ondan başka salim kalacak yoktur. Mahluk varken yok olur, sultanken kul olur, bilirken cahil, muktedirken hiç olur. Hiç bir varlığa inanılmaz, hiç kimseye güvenilmez; bir anda hepsi yalan oluverir.
BU MA'NAYA GÖRE KUL İÇİN GEREKEN ŞEY
Her işinde fanilere değil, yalnız Allah-u Teala'ya dayanıp güvenmektir. Çünkü yıkılmayacak ve her türlü afat ve beladan salim kalacak olan yalnız O'dur. Fanilere bağlananlar sonunda hayal kırıklığına uğrayanlardır.
3- Selam isminin üçüncü manası:
"Cennetteki bahtiyar kullarına selam eden" denmiştir. Yasin suresi 58. ayette Selamünkavlen min Rabbi'r-Rahim" buyurulmuştur.
Meal-i şöyledir: Ehl-i cennete, Rahim olan Rab'dan doğrudan doğruya söylenme bir selam da vardır. Bu ayetteki Er Rahim ism-i şerifi, sonunda mü'minleri rahmetiyle muratlarına erdirecek demek ma'nasınadır.
Ey lutuf ve kerem sahibi Allahım biz günahkar kullarını da cemalini gören, selamını duyan o bahtiyarlar sırasına kat. Âmin!
Esmaü'l Hüsna şerhi Ali Osman Tatlısu/ İ:Gazali Esmaü'l Hüsna