Şehîd, şehadet kökünden türemiştir ve şehadet de “kesin olarak bilen ve bildiğini haber verme konusunda kendisine güvenilen kimse” demektir. Şehadet kesin tanıklık ifade ettiği için; Allah’a ve peygamberine imanımızın tanıklık beyanı olan cümleye “kelime-i şehadet/tanıklık ifadesi” denir. Şehit olanlar da Rablerinin şehitlere vaat ettiği nimetlere şahitlik ettiklerinden o sıfatı alırlar.
"Şehîd", "şâhid"in mübalağasıdır. "Şâhid", bir hadise meydana gelirken, orada hazır olup hadisenin meydana gelişini gözleriyle gören kimseye denir.
Fakat hadise yerine uzak olanlar, gözleriyle göremeyeceklerinden, başka vasıta ile hadiseyi öğrenseler bile onlara şahit denmez.
İnsanlar bulunmadıkları bir yerde olan biteni bilemedikleri gibi bizzat bulundukları ortamda da hakikatin tamamını bilemezler. Örneğin kısa süre önce yaşadığımız bir olayla ilgili bilgimize başvurulsa, sorular arttıkça aslında detayları nasıl da gözden kaçırdığımızı fark ederiz.
Allah-u Teala, işte bu suretle, kullarının görmedikçe bilemeyecekleri ya da gördükleri halde hakikatin tamamını bilemeyecekleri bütün hadiseleri bilir, onun için her şeye karşı Allah hem şâhiddir, hem şehîddir.
Rabbimizin Şehîd ism-i şerifi ile tecelli etmesi, O'nun her ayrıntıyı görmesi, hiç ayrılmadan, devamlı yanımızda olması demektir. “Allah her yerde hâzır ve nâzırdır” demek, O’nun her zerreye yakınlığı birdir, hiçbir şey O’ndan uzak olup gözünden kaçamaz demektir. Yani Rabbimiz hayatımızın tanığıdır ve mahkeme-i kübrada bizim iddialarımıza karşılık O’nun tanıklığı olacaktır. Çünkü bir tek O “her şeyi aslî hüviyetiyle tam olarak bilen”dir. Bu cihetiyle onun adı "Alîm"dir. Hadiselerin iç yüzünü bilmesi yönünden O'nun adı "Habîr"dir. Dış yüzünü bilmesi yönünden de adı "Şehîd"dir.
İnsanlar bulunmadıkları bir yerde olan biteni bilemedikleri gibi bizzat bulundukları ortamda da hakikatin tamamını bilemezler. Örneğin kısa süre önce yaşadığımız bir olayla ilgili bilgimize başvurulsa, sorular arttıkça aslında detayları nasıl da gözden kaçırdığımızı fark ederiz.
Allah-u Teala, işte bu suretle, kullarının görmedikçe bilemeyecekleri ya da gördükleri halde hakikatin tamamını bilemeyecekleri bütün hadiseleri bilir, onun için her şeye karşı Allah hem şâhiddir, hem şehîddir.
Rabbimizin Şehîd ism-i şerifi ile tecelli etmesi, O'nun her ayrıntıyı görmesi, hiç ayrılmadan, devamlı yanımızda olması demektir. “Allah her yerde hâzır ve nâzırdır” demek, O’nun her zerreye yakınlığı birdir, hiçbir şey O’ndan uzak olup gözünden kaçamaz demektir. Yani Rabbimiz hayatımızın tanığıdır ve mahkeme-i kübrada bizim iddialarımıza karşılık O’nun tanıklığı olacaktır. Çünkü bir tek O “her şeyi aslî hüviyetiyle tam olarak bilen”dir. Bu cihetiyle onun adı "Alîm"dir. Hadiselerin iç yüzünü bilmesi yönünden O'nun adı "Habîr"dir. Dış yüzünü bilmesi yönünden de adı "Şehîd"dir.
O halde, başkalarının yanında yapmaktan çekindiğimiz kötü işleri, tek başına kaldığımız vakit yapacak olursak, her anda ve her yerde hazır ve nazır olan Allah-u Teala'ya önem vermemiş oluruz. Allah’ın her yerde bulunduğuna ve her işi gördüğüne inanmış olanlar, kimsenin yanında kötülük yapamadığı gibi tek başına kaldığı ve hiç kimsenin görmediği, duymadığı yerde dahi bir kötülük yapamaz. Hatta kötülük yapmayı içinden daha iyi geçiremez. Çünkü Allah Alîmdir., Habîrdir, içimizi de dışımızı da aynı suretle görür ve bilir.
Şehîd ismi şerifi, Alîm ve Habîr isimlerine benzer. Aralarındaki ince fark şudur: İlim, mutlak olarak nazara alındığında Allah Alîmdir. İlim gayba izafe edildiğinde, yani Allah’ın, gaybı bildiğinden bahsedildiğinde Allah Habîrdir. İlim zahiri işlere izafe edildiğinde, yani Allah’ın, görünen eşyayı bildiğinden bahsedildiğinde ise Allah Şehîddir. Yani mesela, Allah beni bilmesiyle Alimdir; kalbimden geçenleri bilmesiyle Habîrdir; zahiri işlerimi bilmesiyle de Şehîd’dir.
En’am,19. ayetin bildirdiğine göre Rabbimiz en yüce, en büyük şahittir. Rabbimizin şahitliği yanında, bütün yaptıklarımız organlarımız tarafından da kaydedilmektedir ve kıyamet gününde hepsi şahitlik edecektir (Nur, 24/24; Yasin, 36/65; Fussılet, 41/20.) O gün hesap meydanına herkes amellerinin şahitleriyle birlikte sürülecektir (Kaf, 50/21.) ki insan inkâr veya gizleme için hiçbir yol kalmadığını bilecek ve hesabını o şekilde verecektir. Aslında insan her hâliyle daha bu dünyada iken ne kadarlık biri olduğuna kendisi şahitlik edip durmaktadır. (Adiyat, 100/7.)
Bu arada Rabbimizin şahitliğini sadece ahirette tecelli edeceğini düşünmemek gerekir. Tersine O, dünya hayatımızda da bizi bir an bile şahitsiz bırakmamaktadır. (Al-i İmran, 3/18.) Aslında Rabbimizin Şehîd isminin en büyük tecellisi de peygamberler göndermesi olmuştur. (Nisa, 4/41; Maide, 5/117; Nahl, 16/84, 89;Hac, 22/78; Kasas, 28/75.) Onlara iman edenler de kendi çağlarının örnek alınacak rol modelleri, şahitleri olurlar. (Bakara, 2/143; Al-i İmran, 3/52-53.) Kaf suresi 37. ayet bu şahitliği hakkıyla ifa edebilmek için kulaklara ve kalplere dikkatimizi çeker.
Hukuki davalarda tanıklığına başvurulan kişinin, o anda insan hayatı ve şerefine dair taşıdığı sorumluluğun idrakinde olması ve şahitliğini Allah rızasından başka bir amaç gütmeden hakka göre yapması da Kur’an’da dehşetli ifadelerle vurgulanır. (Nisa, 4/135; Maide 5/8.)
Hukuki davalarda tanıklığına başvurulan kişinin, o anda insan hayatı ve şerefine dair taşıdığı sorumluluğun idrakinde olması ve şahitliğini Allah rızasından başka bir amaç gütmeden hakka göre yapması da Kur’an’da dehşetli ifadelerle vurgulanır. (Nisa, 4/135; Maide 5/8.)
Bu ismin muhtevası insanı bütün düşünce, duygu, niyet ve amellerinde dikkatli ve dürüst olmaya davet eder. Böylece bugünkü psikolojinin ısrarla vurguladığı iç denetimi -bizim bildiğimiz adı ile murakabeyi- başarmaya yardımcı olur. Bütün varlık âlemi içinde bunu yapabilecek tek varlık insandır. Çünkü kendi davranışlarına dışarıdan bir gözle bakabilme yetisi bir tek ona verilmiştir.
Murakabe haline ulaşan, yani her an Allah-u Teala’nın gözetiminde olduğu bilincine eren kişi artık ihsan makamındadır ve böyle biri için başkalarının ne diyeceği tamamen önemini yitirmiştir. Artık kişinin hesap vereceği tek makam, vicdanına yerleşmiş olan Rabbinin gözetiminde olduğu şuurudur.
Bu isimden insanın hissesi şudur: Allah-u Teala, tüm insanların her an, her saniye kalplerindeki niyete, akıllarından geçen her düşünceye şahittir. Öyleyse kişi her vakit Allah’ın her ameline şahit olduğunu; yaptıklarını gördüğünü ve bildiğini düşünmeli ve buna göre davranmalıdır. Bir günahı işlerken insanların görmesinden ve bilmesinden rahatsız olan insan, Allah’ın her haline her an şahit olduğunu unutmamalıdır.
Rabbimiz bizleri de bu ismin hakikatine ulaştırsın. Amin.
En Güzel İsimler 99 Esma Sonsuz Mana-Vaize Fatma Bayram
Esmaü'l Hüsna şerhi Ali Osman Tatlısu
Esmaü'l Hüsna şerhi Ali Osman Tatlısu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder