6 Ekim 2021 Çarşamba

49- El-Mecîd ism-i şerifi:


Allah-u Teala Mecid’dir, şan ve şeref sahibidir. Zatında ve sıfatlarında yücedir. Varlığına erişilemez, yüceliği kemal noktadadır, ulviyeti eşsiz ve benzersizdir.

Mahlukatından dilediğine şan ve şeref verir. Kendilerine şan ve şeref verilmiş bütün kullar, El-Mecid isminin tecellisiyle bu şan şerefe sahip olmuşlardır. Onlarda gözüken şan ve şeref, onların zatî malı olmayıp, Mecid isminin bir tecellisidir. 

El- Mecid isminin bu manasında şöyle bir ince anlam vardır. Sadece şeref sahibi olana “Mecid” denmez. Zatının şerefine, güzel işleri de katılırsa ona Mecid denilir. Yani mesela, şan ve şeref sahibi bir aileden gelmiş birisini düşünelim. Bu kişi, ailesinin şerefiyle şeref kazanmıştır, yani şerîftir. Ancak bu kişiye Mecid denilebilmesi için, bu şerefinin yanına güzel işler de katmalıdır. Eğer güzel işler katmazsa, Şerîf olarak kalır, ama Mecid olamaz. Mecid olabilmesi için, şerefini, güzel amellerle süslemelidir.

İşte Allah-u Teala, şan ve şerefine, güzel işler eklediği için Mecid ismiyle müsemmadır. O güzel işler, her biri, güzel bir isminin tecellisidir. Şerîf olan Rabbimiz, o güzel isimlerinin tecellisiyle aynı zamanda Mecid’dir.

El-Mecid eşsiz, benzersiz, şan ve şeref sahibi, cömert ve ihsanı çok olandır. 

 El-Mecid, en üstün niteliklerin en son noktasındadır. Bu mükemmelliği ifade etmesinden ötürü Mecid ismi diğer bütün esmanın kusursuzluğunu da vurgular. Yüce Rabbimizin bütün isim ve sıfatlarının ihtiva ettiği manalara en üstün düzeyde sahip olduğunu gösterir. (Buruc, 85/15.) Bu sebeple Gazali rahmetullahi aleyh, Mecid’i "zatı yüksek, fiilleri güzel, nimet ve ihsanı bol olan" diye tarif eder.  O’nun yüceliğini layıkıyla anlamada zihinlerimiz ve ifade etmede dillerimiz yetersizdir.

Genellikle âlimler, Mecid ismini Allah Teala’nın zatına ve sıfatlarına yönelik olmak üzere iki açıdan yorumlamışlardır. Zata yönelik yorum acz ve eksiklikten, yani yaratılmışlık özelliklerinden berî ve münezzeh tutmayı, fiillerine yönelik yorum da lütuf ve ihsanının çok olduğunu belirtmeyi amaçlamıştır. Esma-i Hüsna şarihi merhum Ali Osman Tatlısu bu ismin azamet ve kudretinden dolayı ulaşılamaz olmak ve yüksek huylarından, güzel işlerinden dolayı övülüp sevilmek şeklindeki iki yönüne dikkatlerimizi çeker. Sonra da ekler: güzel ahlaklı fakat herhangi bir kuvvet karşısında aciz kalan insana mecid denmediği gibi ulaşılamaz bir mevkide bulunduğu halde zorba olana da mecid denemeyeceğini vurgular. Bu kıyaslama Rabbimizin Mecid ismini daha iyi anlamamıza yardım eder.

Bu ismin en büyük tecellisi bizzat Kur’an’ın kendisidir. Mecid vasfı Kaf suresinin ilk ayetinde Kur’an’ın sıfatı olarak zikredilir. Yani Kur’an Mecid olan Yüce Allah’ın Mecid olan kelamıdır. Bu nedenle o başka sözlerle kıyaslanamaz. Zira büyüğün sözü de büyüktür. Elmalılı rahmetullahi aleyh bu ayeti tefsir ederken mecd kavramının içeriğine değindikten sonra "Şu hâlde Kur’an-ı Mecid, şerefi kitapların hepsinden büyük olan yahut manasını bilip amel edeni şereflendiren şanlı Kur’an demek olur." diyerek Kur’an’ın şerefinin ona iman edip hükmünce amel edeni dahi kuşattığını ifade eder. Kur’an’a yapışan herkesin doğruyu bulma ve şaşmama konusunda başka bir şeye ihtiyaç duymayacak ölçüde büyük bir nimete kavuştuğunu da ifade eder. Rabbimiz çeşitli sebeplerle Kur’an’ı inkâr edenlere onun yüce bir makamdan geldiğini ve korunmuşluğunu ifade ederken de aynı sıfatı kullanır. (Buruc, 85/21-22.)

Kur’an’da iki yerde Allah’a isnat edilen bu ismin iki Mekki surede gelmesi (Hud, 11/73; Buruc, 85/15.) müşriklerin zorba muamelelerine maruz kalan o günkü müminleri şan ve şerefi, itibar ve saygınlığı sadece Allah katında aramaya sevk etmiştir. Nitekim o günün sosyal düzeninde en altlarda olan bazı köleleri yüzlerce yıldır müminler büyük bir saygı ile anmaktadırlar.

Kur’an bu isim vasıtasıyla bize âdeta asıl saygı ve hürmete layık olanın kimler olduğunu hatırlatmıştır. Bu arada, Kur’an’da İbrahim ailesi selamlanırken Hamid ismiyle beraber Mecid isminin de gelmesi (Hud, 11/73.) ve asırlardır beş vakit namazda kütüb-i sittenin tamamında rivayet edilen salavatların okunarak Rabbimizin bu isimleriyle İbrahim ve Muhammed ailelerinin selamlanması kime, hangi sebeplerle itibar edileceğini çok güzel ortaya koyar.

Mecid ismindeki ululuk ve yücelik insan ahlakına vakar, şeref ve haysiyet olarak yansır, şan ve şeref arayana Mecid olan Allah’ın yeteceğini söyler.

Gerçek şan ve şerefle, günümüz dünyasının şeref ve haysiyet anlayışı olan şöhret ve itibarı karıştırmamak gerekir. Şan ve şeref kişinin taşıdığı hasletlere vurgu yaparken şöhret ve itibar adı üstünde itibaridir. 

Kuşeyri rahmetullahi aleyh’e göre bu ismin tecelli ettiği kişi imanının şerefi üzere yaşar ve o şerefe mani olacak her türlü aşağı durumdan, ahlaki düşüklükten ve davranışlardaki bozulmalardan korunur. Ona göre bu durum Allah’ın insanlara lütfettiği, fakat çok kimsenin farkına varmadığı nimetlerden biridir. Bu halin aksine insanın kalbinde sevgi ve bağlılık hislerinin ve ilgi odaklarının dağınıklığı ise Mecid’in tecellileri konusunda kulun yaşayacağı en büyük imtihandır.

Bu ismin tecelli ettiği seçkin insanlar yüce gönüllü ve cömert bir ahlaka sahiptirler. İyilik yapar ama yaptığı iyiliği unutur, Rabbine karşı muhabbet ve bağlılığını insanlar arasında bir yer edinmek için kullanmaz. İnsanlar içinde sağlık, varlık, makam, mal mülk gibi nimetlere mazhar olanların iyi ahlaklı olması bu konularda zayıf ve kısmetsiz olanlara nazaran daha zordur. Oysa toplumun bu gibi öncülerin üstün ahlaklı olmasına ihtiyacı daha fazladır. Bu nedenle herhangi bir konuda toplumun önüne geçmiş insanların Mecid’in ahlakıyla ahlaklanması zorluğu nispetinde büyük bir derecedir. Karşılığı da ona göre büyük olacaktır.

O halde, Rabbinin mecdini kavrayan kula yakışan şey O’nun huzurunda yaptığı her ibadet ve taati o makama yaraşır bir içtenlik ve güzellikle yapmalıdır, riyadan ve her türlü yapaylıktan uzak kalarak kulluğunu ihlas ve samimiyetle yerine getirmelidir. 

En Güzel İsimler 99 Esma Sonsuz Mana-Vaize Fatma Bayram 

Esmaü'l Hüsna şerhi Ali Osman Tatlısu

Hiç yorum yok: