Demek ki, Kuranı kerim ölüleri değil, hayatta olanları uyarmak için gönderilmiştir. O bir zikirdir. Zikir anma ve hatırlama demektir. Yani olay, aslında insanın fıtratında var olan bilgileri Kuranıkerim'le duyup tekrar hatırlamasından ibarettir.
'Gerçekten biz Kuranı kerim'i hatırlamak için çok kolay kıldık. Yok mu bir düşünen?' (Kamer: 17).
Demek ki, eğer insan canlı ise, hayatta ise Kuranı kerim'i anlamak onun için bilineni hatırlamak kadar kolaydır. Ama duyguları ölmüş ise ve yanlış bilgileri iman ve ideoloji edinip onlarla şartlanmış ise anlaması zorlaşır...
...Yanlış bilgilerle şartlanmış ve önyargılı olmadıktan sonra mümin de kâfir de onu fıtratına uygun bulur ve kabulde zorlanmaz. Ama madem ki o Allah'ın, denizler ve bir o kadarı daha mürekkep olsa yazılıp bitirilemeyecek mübarek sözleridir o halde ona inanıp onunla amel ettikçe insan onu anlamaya devam edecektir.
Anlamanın ilk kademesi insan olmaktır.Aklını kullanan bir insan olmak, kâfir de olsa, onu anlamaya başlamaya yeter...
...İkinci kademede mümin olma vardır. Sadece ona iman bile mümini onu anlamada, ona inanmayan insanın önüne geçirir. Çünkü iman etme de onunla bir ameldir...
...Üçüncü kademede takva vardır. Takva kişinin, Allah'ın emir ve yasaklarına riayet etmekle kendisini korumasıdır. Yani takva emir ve yasakların fiilen uygulanmasıdır...
..Kuranı kerim'in de bir adı Furkan'dır. Çünkü hakla batılı ayıran asıl ölçü odur. Bu ayetten anlaşıldığına göre eğer mümin takvalı olursa ona Furkan verilir yani o basiret ve daha derin bir anlayış kazanır..
...Anlamanın dördüncü kademesi ihsandır. İhsan amelden de öte yaptığı her işi Allah'ı görüyor gibi, O'nun nezaretinde, O'na beğendirmek için mükemmel ve en güzel şekliyle yapmaktır. Böyle olan insana muhsin denir. Bu noktaya ulaşan insan anlamada daha derinlere dalabilecek ve istinbat edebilenlerden, yani derin manaları çıkarabilenlerden olabilecektir...
Yazının tamamı için:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder