17 Aralık 2014 Çarşamba

409.HZ.ADEM (Aleyhisselam) -6-

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Bismillahirrahmanirrahim


Hazret-i Havva İle Âdem’in Cennetten Çıkarılması
Cenab-ı Hak daha önce şeytana aldandıkları takdirde Cennetten çıkarılacaklarını, Hz. Âdem ile Havva’ya bildirmişti. Onun için işledikleri bu günah üzerine, onları Cennetten çıkarıp yeryüzüne indirdi. Artık onlar için yepyeni bir hayat başlıyordu. Kıyamete kadar gelecek olan Âdem zürriyeti, yeryüzünde belli bir süre yaşayacak, o müddet zarfında kendilerine verilen nimetlerden istifade edecekler ve sonra da öleceklerdi. Fakat bu ölüm, ebedi yok olma değildi. Nihayet bir gün yine dirilecekler ve dünyada yaptıkları iyi amellerin mükafatını, kötü amellerin ise cezasını göreceklerdi. Cenab-ı Hakkın ezeli hikmeti bunu iktiza ediyordu.

Cenab-ı Hak Hz. Âdem ile Havva’yı yeryüzüne indirmek üzere Cennetten çıkarırken Şeytan da dahil olmak üzere hepsine birden şöyle hitap etmişti:
“Birbirinize düşman olarak yeryüzüne ininiz”. Demek ki Şeytan ile İnsan arasındaki mübareze, yeryüzünde de devam edecekti. Çünkü Şeytan kendi isyanına ve rahmetten mahrumiyetine insanın yaratılışının sebeb olduğunu biliyordu. Bunun için de bütün gücü ile ona düşman olmuştu. Elbette onu aldatmaya, kendisine esir edip Allah’a karşı isyan ettirmeye çalışacaktı.

İnsan ise yaratılıştan zayıf iradeli olup Şeytanın desise ve vesveseleri karşısında aldanmaya müsait bir fıtratta idi. Ayrıca imtihanın iktizası olarak, insanda, unutkanlık, sabırsızlık, hislere kolay kapılma gibi bazı zaaf cihetleri de vardı. Kendini muhafazası, ancak devamlı irşat ve ikaz ile olabilirdi. Bu fıtratta olan insanı, elbette rahmet-i ilahiye başı-boş, kendi haline terk etmezdi. Onu Şeytan gibi bir dessasın aldatmaları karşısında takviyesiz bırakmazdı. Nitekim bırakmadı da. Cenab-ı Hak onları Cennetten yeryüzüne indirirken şu sözleriyle bu meseleyi bildiriyordu:

“Dünyada insanlara bir hidayet göndereceğim ki bu hidayet de hak diriler ve peygamberlerdir böyle bir hidayete kim uyarsa, onu dalalete ve küfre düşürmem. Onlar için korku ve mahzuniyet de yoktur. Neticede ebedi Cennete nail olacaklardır. Kim de bu hidayetimden yüz çevirir, Şeytana tabi olursa, o da hem dünyada hem de ahirette hüsrana uğrayacaktır. Ve onları ebediyyen Cehennemde bırakacağım.”


 Yasak Ağaçtan Yeme Günahı:
Hıristiyanlar, Hazret-i Adem’in yasak ağaçtan yemesi meselesini son derece büyütmüşler ve bu hadisenin insan oğlunun lanetlenerek Cennetten indirilmesine sebeb olan affedilmez bir günah ve silinmez bir leke olduğunu zannetmişlerdir. Bu inanış, hıristiyanlık aleminde asırlarca devam etmiştir. Halbuki zahiren çirkin görünen bu hadisenin altında, çok hayırlı netice ve hikmetler vardır.

Hz. Adem’in yasak ağaçtan yemesi sebebiyle yeryüzüne indirilişi, hiç de onların zannı gibi insan nevi lanetlendiği için değil, bilâkis insanın kuvve halindeki kıymetinin tezahürü içindir. Nitekim bu sayede Cenab-ı Allah’ın hikmetinin iktizası ile imtihan yeri haline gelen dünyada, nice peygamberler, veliler ve cenneti kazanan salih kullar yetişmiştir. Hem bu hadise insanlığın aleyhine bir tecelli de olmamıştır.

Bilâkis insanlık için bir nimet olmuş, yeryüzü bu sayede imar edilmiş ve pek çok medeniyetlere sahne olmuştur. Resul-i Ekrem (A.S.M.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurur:

-“Üzerine güneşin doğduğu en hayırlı gün, Cuma, günüdür. Zira Adem o gün yaratılmış, o gün Cennete konmuş ve o gün oradan çıkarılmıştır. Kıyamet te Cuma günü kopacaktır.”
Görüldüğü gibi hadis-i şerifde, Hz. Âdem’in (A.S.) Cennetten çıkarılması, Cuma gününe hayırlılık kazandıran sebebler arasında zikr edilmiştir. Esasen, yasak ağaçtan yeme hâdisesi, tesadüfi, manasız bir hâdise de değildir. Aslında hikmet dairesinde Allah’ın meşiet ve takdiri altında, sırf kaderin hükmü ile cereyan etmiştir. Gerek ayetlerin ve gerekse bazı rivayetlerin beyanından bu hususu anlamak mümkündür. 


Zaten Cenab-ı Hak Hz. Âdem’in Cennetten çıkmasını irade etmeseydi, en başta İblis’e insanları iğfal etme iktidarı vermezdi. Hem Cennetteki bütün ağaçları serbest bırakıp ta, sadece bir ağacı yasaklamaz; İblis’in bu noktadan onları aldatabîlmesine imkân bırakmazdı. Şu halde Hz. Âdem’in Cennetten çıkarılıp yeryüzüne yerleştirilişi, ilahî hikmet ve takdirin iktizası idi. Yasak ağaçtan yeme de. bu hikmet ve takdirin tahakkukuna zahîrî bir sebeb oldu.


Bu hâdisede Hz. Âdem ve Havva’nın şahsında, bütün insanlığa ders ve ibretler vardır. Çünkü, Hz. Âdem ile Havva başlarına gelen bu hâdise ile insanın çeşitli cihetlerden za’fı bulunduğunu, Şeytanın iğfaline aldanabilecek bir durumda olduğunu, bunun için her zaman Allah’a iltica etmeleri lâzım geldiğini anladılar. İblis’e uymanın da insanı büyük tehlikelere yuvarlayacağını tam manası ile idrak ettiler. Aldanışlarının onlara neye mal olduğunu, ve bir daha aldanmamağa ne derece çalışmaları lâzım geldiğini öğrendiler. Eğer Hz. Âdem ile Havva, Cennette hiç kalmadan doğrudan doğruya yeryüzüne indirilerek Şeytanın bu ilk aldatmasına maruz bırakılmasaydılar, bütün bu meseleleri hakkıyla öğrenemezlerdi. Her ne kadar ilahi ikaz ve nasihatlere mazhar olsalar da, Şeytana aldanmanın ne derece manevî sukuta sebeb olacağını, ne derece Allah’ın gazabını celb edeceğini hakkıyla bilemezlerdi. Halbuki, başlarına gelen bu hadise, onlara iyi bir ders olup çok şey öğretti. Şeytanın mahiyet ve zararını onlara açıkça gösterdi. 

Kur’an-ı Kerim’de bir ayet-i kerimede Hazret-i Âdemle İblis arasında cereyan eden bu hâdise anlatıldıktan sonra, meâlen şöyle buyrulmaktadır:

“Ey Âdem oğulları, Şeytan, ebeveyniniz Âdem ile Havva’yı aldatarak Cennetten çıkardığı gibi, sakın sîzi de fitneye düşürüp aldatmasın.”

Cenab-ı Hak bu âyetle bütün insanları malûm hadiseden ders ve ibret almaya davet etmektedir. Ta ki Iblis’in desiselerine karşı uyanık bulunsunlar. Ebu’l-Hasen-i Şâzelî bu hususta şöyle demiştir:

“Ne şerefli bir günah ki, sahibini halifelik makamına eriştirmiş ve kıyamete kadar gelecek insanlara tevbenin meşru kılınmasına sebeb olmuştur.” Bu sözden maksat, günahın kendisini medh etmek değildir. Bilâkis, o günah neticesinde Hz. Âdem’in yeryüzüne indirilerek daha yaratılmadan evvel kendisine lutf edilen halifelik vazifesini gerçekleştirmesini tebriktir. Gerçekten de Hz. Âdem’in malûm günahla yere indirilmesi, şanının eksilip düşmesine değil, bilâkis lâyık olduğu ulvi makama ulaşmasına ve kemâle ermesine sebeb olmuştur. Ayrıca Şazeli, bu sözleri ile, malûm günahın, insanoğlunu tevbe gibi bir nimete mazhar etmesini de istihsan etmektedir. Hakikaten tevbe ve istiğfar yolu, hata ve kusurlarla alûde olan insana, Allah’a hakkıyla ibadet ve taatta devamı için büyük bir nimet ve kurtuluş vesilesi olmuştur.

Resûl-i Ekrem (A.S.M.) bir gün, “Mü’mînlerden günahı sebebiyle Cennete girenler olacaktır.” buyurmuştu. Bunun üzerine ashab: “Nasıl olur Ya Rasûlallah?” Diyerek bu hakikati açıklamasını istediler. Resûl-i Ekrem (A.S.M.) buyurdu ki: “Mü’min kendi işlediği günahı unutmayarak kalbinde Allah korkusu meydana gelir ve Rabbine samimiyetle iltica eder. Bu sayede de Allah yanında makbul bir kul olur.”


Devam edecek...
“peygamberler tarihi” ansiklopedisi
"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

Hiç yorum yok: