Bismillahirrahmanirrahim
İsimlerin öğretilmesi
Cenab-ı Hak, Hz. Adem Peygamber ‘i yarattıktan sonra, sair yaratıklardan tamamen farklı bir mahiyete sahip olan bu ilk insana: bütün eşyanın ismini öğretti. Cenab-ı Hakkın, hikmeti icabı olarak Hz. Adem’e isimleri öğretmesi hadisesine “Talim-i Esma” tabir edilir.
Cenab-ı Hak bundan sonra, insanın yeryüzünde halife yapılmasına hayret eden melekleri, bu hayretten kurtarmak ve insanın hilafete layık olduğunu, bütün mahlûklardan üstünlüğünü, en güzel şekilde yaratıldığını ve ona cem’iyetli bir kabiliyet verildiğini göstermek ve tastik ettirmek için; Adem ile onları karşılıklı bir imtihana tabi tuttu.
Meleklere eşyayı göstererek:”Eğer Adem’in nasıl halife olacağı sualinde ısrarlı iseniz, bunların isimlerini bana söyleyiniz.” dedi.’ Meleklerin bu hususta malûmatları olmadığından cevap vermekten aciz kaldılar ve Cenab-ı Hakk’a: “Seni bütün noksanlıklardan tenzih eder ve bütün kemal sıfatlarla muttasıf olduğunu ikrar ederiz. Senin bize öğrettiğin ilimden başka bir bilgimiz yok. Her şeyi bilen ve her şeye hikmet dairesinde liyakatına göre ilim ve irfan verici olan sensin.” diyerek özür beyan ettiler.
Meleklerin cevap vermemesi üzerine Cenab-ı Hak, eşyanın isimlerini saymasını Adem’e emretti. Adem bütün isimleri sayınca, meleklere hitaben buyurdu: “Size demedim mi ki göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ancak Ben bilirim. Dışarıya vurduğunuz ve içinizde gizlediğiniz bütün şeyleri de yine Ben bilmekteyim”. İşte Hz. Adem’in en büyük mucizesi, bu “talim-i esma” ve melekleri imtihan hadisesidir. Melekler, bu hadise ile insanın kendilerinden üstün ve halifeliğe daha layık olduğunu anlamışlardır.
Bu üstünlük, hadiseden de anlaşıldığı gibi, insanoğlunun mazhar olduğu ilim sebebiyle idi. Esasen yeryüzüne halife olacak bir zatın, elbette tam bir ilme sahip olması, eşyanın ve varlıkların hususiyetlerini, onlardan faydalanma şekillerini tam bilmesi lazımdı. Ta ki yeryüzünde Allah’ın hükümlerini icra ve kanunları dairesinde hareket edebilsin. Melekler ise, böyle bir kabiliyete sahip değildiler. Gerçi “Esma”nın bir kısmını onlar da bilmekteydi. Fakat Adem’in as onlara üstünlüğü, hadsiz isimleri öğrenebilecek ve eşyanın, kainatın ve Cenab-ı Hakk’ın bütün isimlerinin hakikatini idrak edebilecek bir kabiliyette olması sebebiyle idi. Ve bu yüzden de arza halife kılınmıştı.
Yoksa meleklerin ne kadar masum ve gece-gündüz ibadette berdevam oldukları malûmdu. Halifeliğin icabı sadece ibadet ve günahlardan korunma olsaydı, elbette yeryüzüne sadece meleklerin halife kılınmaları lazım gelirdi.
Adem’e as Secde
Hz. Adem Peygamber ‘in as hilafete liyakati bu şekilde ortaya çıkınca meleklere, Adem’e as secde etmeleri emredildi. Bütün melekler bu emre itaat ettiler. Rivayete göre evvela Cebrail, sonra Mikail, daha sonra İsrafil ile Azrail Aleyhisselam secde ettiler. Bunları, diğer meleklerin secdeleri takip etti.
Emredilen bu secdenin Hz. Adem’e ibadet maksadıyla olmadığı şüphesizdir. Zira bütün ilahi dinlerde Allah’tan başkasına ibadet etmek, şirk kabul edilmiş olup kesin olarak haram kılınmıştır.
Fakat eski ümmetlerde, islam dinindeki selamlaşma yerine, ibadet kasdı olmaksızın yere kapanıp secde edildiği de vakidir. Mesela. Hz. Yusuf (A.S.)ın kardeşlerinin kendisine secde ettikleri, Kur’an’da açıklanmaktadır. Demek oluyor ki, bu fiil, (yani secde etme), bazı zamanlar sırf saygı ve selamlaşma maksadıyla yapılmıştır. Zira, söz gibi fiil ve hareketler de hürmet ve saygı ifade eder. (Büyüğe ayağa kalkmak gibi) Nitekim eski dinlerde, salih insan ve peygamber resimlerinin ibadethanelere asılması yasaklanmamıştı. İnsanlar o suretlere bakıp onlar gibi olmaya, hayır ve ibadette o şahıslara benzemeye çalışıyorlardı. Hz.Süleyman (A.S.) da bu maksatla cinlere türlü türlü resimler yaptırıyordu.
Fakat halk bu müsaadeyi sonradan tamamen kötüye kullanmış, işi onlara tapmaya kadar götürmüşlerdir. İslamiyet de fesadı ortadan kaldırmak İçin, gerek canlıya ait resim yapmayı ve gerek insanlara secde etmeyi her ne niyetle olursa olsun yasak edip haram kılmıştır.
Bununla beraber meleklere emredilen secdenin bu şekilde selam ve hürmet manasına değil de, hakiki manasına, yani ibadet manasına alınması da mümkündür. Bu durumda kendisine secde edilen aslında Cenab-ı Hak olup Hz. Adem ise bu secdeye kıble olmuştur. Dolayısiyle secde de doğrudan doğruya Cenab-ı Hakk’a yapılmış olur. Beyzavi gibi bazı büyük müfessirler bu manayı tercih etmişlerdir.
Devam edecek...
“peygamberler tarihi” ansiklopedisi
"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.
EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder