"Fethu'l-Bari" (Sahih-i Buhari Şerhi)
3. BÖLÜM İLİM
15. İlim Ve Hikmet Konusunda Gıpta Etmek
Hz. Ömer (radıyallahu anh)"Yönetici olmadan önce İslâmî bilgiye sahip olun" demişti.
Ebû Abdullah (radıyallahu anh) (Buhârî) de "Yönetici olduktan sonra da İslâmî bilgiye sahip olun" diye eklemiştir.
Hz. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in ashabı ileri yaşlarında iken ilim öğrenmişlerdi.
73- Kays b. Ebû Hâzim (radıyallahu anh)şöyle demiştir: Abdullah İbn Mesud (radıyallahu anh) un şöyle dediğini duydum: Hz. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Gıpta etmek ancak iki şeyde söz konusudur:
Bir kimseye Cenab-ı Allah mal vermiş, bu malın da hak yolda harcamaya muvaffak kılmıştır.
Bir kimseye Cenab-ı Allah bilgi ve hikmet vermiş, o kişi de o hikmete göre hükmetmekte ve onu öğretmektedir." [Hadisin geçtiği diğer yerler:1409,7141,7316]
Açıklama
Hz. Ömer (radıyallahu anh)'in "Yönetici olmadan önce İslamî bilgi sahibi olun" sözüne Buhârî "yönetici olduktan sonra da" ifadesini ekleyerek, Hz. Ömer (radıyallahu anh)'in sözünden "yöneticiliğin islamî bilgi sahibi olmaya engel olduğu" şeklinde bir anlam çıkarılmasından korkarak onun sözünün mefhum-ı muhalifinin bulunmadığını belirtmek istemiş ve "yöneticilikten önce de sonra da ilim öğrenmeye devam edin" demek istemiştir.
Hz. Ömer (radıyallahu anh)yöneticiliğin ilmi engelleyen sebeplerden biri olabileceğini kasdederek bu sözü söylemiştir. Çünkü kibir ve ihtişam, reis/ yönetici konumunda bulunan kişinin öğrencilerle birlikte oturmasına engel olabilir.
Bu sebeple İmam Mâlik Rahmetüllahi aleyh hakimliğin kötü tarafları arasında şunu zikretmiştir: "Hakim azledildiğinde daha önce ilim öğrendiği ilim meclisine geri dönmez".
imam Şafiî Rahmetüllahi aleyh de şöyle demiştir: "Genç yaşta riyaset/yöneticilik elde eden kişi, pek çok ilmi elde edemez".
Ebû Ubeyd Garîbü'l-Hadis adlı eserinde Hz. Ömer (radıyallahu anh)'in sözünü şu şekilde açıklamıştır: Bu söz şu anlama gelir: "Küçük iken, yönetici olmadan önce ilim öğrenin. Yoksa kibir sizden daha alt seviyede olan kişiden ilim öğrenmenize engel olur da cahil olarak kalırsınız".
Şemr el-Lügavî bunu evlilik olarak yorumlamıştır. Çünkü kişi evlendiğinde özellikle de çocukları olduğunda ailesinin efendisi olur.
Bir görüşe göre Hz. Ömer (radıyallahu anh) bu sözü ile ashabı ve diğer Müslümanları riyaset talep etmekten uzak tutmak istemiştir. Çünkü ilim öğrenen kişi riyasetteki kötü durumları bilerek bundan uzak durur. Ancak bu yorum uzak İhtimalli bir yorumdur. Çünkü "efendiler/yöneticiler sözü ile efendilik/yöneticilik kasdedilmiştir. Bu, evlilikten daha geneldir. Bunu evlilikle sınırlandırmanın bir delili yoktur. Çünkü efendilik evlilikle olabileceği gibi, sahiplerini ilim talebi ile uğraşmaktan alıkoyan başka şeylerle de olabilir.
Kirmanı Hz. Ömer (radıyallahu anh)'in sözündeki ifadenin "sakalın siyahlaşması" anlamına gelebileceğini söyleyerek bu durumda sözün şu iki anlamdan birine muhtemel olduğunu belirtmiştir: Bu söz gençlere sakalları siyahlaşmadan önce ilim öğrenmelerini emretmektedir, yahut orta yaşlılara sakallarının siyahı beyaza dönüşmeden önce ilim öğrenmelerini tavsiye etmektedir. Ancak Kirmanî'nin bu yorumundaki zorlama gözden kaçmamaktadır.
İbnül-Müneyyir şöyle demiştir: Hz. Ömer (radıyallahu anh)'in sözünün konu başlığı ile ilgisi şudur: O,efendiliği ilmin sonuçlarından saymış ve ilim talep eden kişiye, efendilik derecesine ulaşmadan önce daha fazla ilim öğrenerek fırsatı değerlendirmesini tavsiye etmiştir. Bu, ilmin gıpta edilmeye değer olması özelliğini vurgulamakladır. Çünkü ilim, kişinin yücelmesine neden olmaktadır.
Bana (İbn Hacer'e) öyle geliyor ki Buhârî Rahmetüllahi aleyh'nin amacı şudur: Başkanlık/yöneticilik genellikle gıpta edilen bir şey olsa da, hadis gıptanın ancak şu iki şeye olabileceğini göstermektedir:
İlim veya cömertlik. Cömertlik ancak ilim ile birlikte olunca övülür. Şu halde Buhârî Rahmetüllahi aleyhşöyle demiş olmaktadır: Başkanlık/yöneticilik elde etmeden önce ilim öğrenin ki size gıpta edildiğinde haklı yere gıpta edilmiş olsun. Yine Buhârî Rahmetüllahi aleyh şöyle demektedir: Genellikle kişinin ilim talep etmesine engel olan yöneticiliği elde etme konusunda aceleci davranırsanız (böyle yapmayın), bu âdeti terk ederek sizin için hakiki gıptayı elde edecek olan ilmi öğrenin.
İmrenmek (gıpta) ve Kıskanmak {hased) Arasındaki Fark
Gıpta kişinin, başkasında olan bir şeyin benzerinin kendisinde de olmasını istemesidir. Bu kişi, o şeyin sahibinin elinden istemesini istemez.
Hased (kıskançlık) ise, nimete sahip olan kişinin elinden nimetin gitmesini istemektir. Bazıları hasedi, kişinin söz konusu nimetin kendisinde olmasını temenni etmesi ile sınırlandırmışsa da hased daha geneldir.
İmrenmek (gıpta) ve Kıskanmak {hased) Arasındaki Fark
Gıpta kişinin, başkasında olan bir şeyin benzerinin kendisinde de olmasını istemesidir. Bu kişi, o şeyin sahibinin elinden istemesini istemez.
Hased (kıskançlık) ise, nimete sahip olan kişinin elinden nimetin gitmesini istemektir. Bazıları hasedi, kişinin söz konusu nimetin kendisinde olmasını temenni etmesi ile sınırlandırmışsa da hased daha geneldir.
Kıskançlığın sebebi şudur: İnsan tabiatı, kendi cinslerinden üstte olmayı ister. Kendisinde olmayan bir şeyi başkasında görünce, ona karşı üstünlük sağlayabilmek veya onunla eşit hale gelebilmek için onun elinden bu şeyin gitmesini ister. Kıskanç kişinin, bu düşünceyi kalbine kesin olarak yerleştirmesi, söz veya fiille dışarı yansıtması kınanmıştır. Kalbine bu tür düşünceler gelen kişinin, tabiatındaki yasaklara karşı olan sevgiyi kötü görmesi gibi, bunu da kötü görmesi gerekir. Kâfir veya fasığın elinde olup, Allah'a isyanda kullanılan şeyin onun elinden gitmesini istemek ise bundan istisna edilmiştir. Bu belirttiklerimiz, hakikati açısından hasedin (kıskançlığın) hükmüdür. Hadisin Arapça aslında yer alan "hased" kelimesi ise gıpta anlamında olup mecazen kullanılmıştır.
Münâfese/Başkası ile Rekabet Etmenin Hükmü
Gıpta, başkasında olan şeyin onun elinden gitmeksizin kendisinde de olmasını istemektir. Bu konuda hırs göstermeye "münâfese" denir. Bu, Allah'a itaat uğrunda olursa övülen bir şeydir. Nitekim âyette "Rekabet edenler, bunun için rekabet etsinler" [Muttaffifin,26.] buyurulmuştur. Rekabet, günah olan bir şeyde olursa bu yerilir. Bir hadiste yer alan "Birbirinizle rekabet etmeyiniz" ifadesi bu anlamdadır. Rekabet caiz şeylerde olursa mubahtır.
Hadiste sanki şöyle denilmektedir: Bu iki konudaki gıptadan daha yüce gıpta yoktur. Gıpta edilecek şeylerin buradaki iki şeyle sınırlandırılmasının gerekçesi şudur: Taatler; bedenî, mâlî ve hem bedenî hem mâlî olmak üzere üç kısımdır. Hikmeti yapmak, buna göre hükmetmek ve bunu öğretmek ifadesi ile bedenî ibadetlere işaret edilmiştir. Ibn Ömer (radıyallahu anh)'in rivayet ettiği hadiste şu ifade yer almaktadır: "Bir kimse ki Allah ona Kur'an'ı (Kur'an bilgisini) vermiş, o kişi de gece-gündüz bunu okur ve gereğini yerine getirir". Kur'an'ın emirlerini yerine getirmekten kasıt mutlak olarak onunla amel etme anlamına gelir, yalnızca onu namazda veya namaz dışında okumak, öğretmek, gereğine göre hüküm ve fetva vermekle sınırlı kalmaz. İki hadisin lafzı arasında fark yoktur. Ahmed bin Hanbel'in, Yezid Ibnü'l-Ahnes es-Sülemî'den rivayetinde şöyle denilmiştir: "Bir kimse ki Allah ona Kur'an'ı vermiş, o kişi de gece gündüz onu yerine getiriyor ve ondakilere tabi oluyor".
Hadisin Arapça aslının tam ifadesinde "Allah birine mal-mülk vermiş ve malını hak yolda harcamak üzere onu o mala musallat etmiştir" yani durmadan o malı Allah yolunda hak uğruna harcayıp durmaktadır, denilmektedir.
Buradaki mal az ve çoğu kapsar.
Musallat kılma ifadesi, tabiatında cimrilik bulunan nefsi kontrol altına almaya delalet etsin diye kullanılmıştır.
Burada malı hak yolda harcama "helak etme" diye ifade edilmiştir. Bu, maldan geriye hiçbir şey kalmamasını gösterir.
"Hak yolda" ifadesi, kınanmış olan israf düşüncesini ortadan kaldırmak için Allah'ın razı olacağı yerlerde harcamayı ifade etmek için söylenmiştir.
Hikmetten kasıt daha önce işaret ettiğimiz gibi Kur'an'dır. Diğer bir görüşe göre cahilce ve kötü davranışlara engel olan her şeydir.
Sallallahu ve sellem ve ala seyyidina Muhammed ve ala alihi ve sahbihi ecmain. Ve’l hamdüli’llahi rabbi’l âlemin.
Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah-u Teala’dandır.
EN DOĞRUSUNU ALLAH azze ve celle BİLİR
Münâfese/Başkası ile Rekabet Etmenin Hükmü
Gıpta, başkasında olan şeyin onun elinden gitmeksizin kendisinde de olmasını istemektir. Bu konuda hırs göstermeye "münâfese" denir. Bu, Allah'a itaat uğrunda olursa övülen bir şeydir. Nitekim âyette "Rekabet edenler, bunun için rekabet etsinler" [Muttaffifin,26.] buyurulmuştur. Rekabet, günah olan bir şeyde olursa bu yerilir. Bir hadiste yer alan "Birbirinizle rekabet etmeyiniz" ifadesi bu anlamdadır. Rekabet caiz şeylerde olursa mubahtır.
Hadiste sanki şöyle denilmektedir: Bu iki konudaki gıptadan daha yüce gıpta yoktur. Gıpta edilecek şeylerin buradaki iki şeyle sınırlandırılmasının gerekçesi şudur: Taatler; bedenî, mâlî ve hem bedenî hem mâlî olmak üzere üç kısımdır. Hikmeti yapmak, buna göre hükmetmek ve bunu öğretmek ifadesi ile bedenî ibadetlere işaret edilmiştir. Ibn Ömer (radıyallahu anh)'in rivayet ettiği hadiste şu ifade yer almaktadır: "Bir kimse ki Allah ona Kur'an'ı (Kur'an bilgisini) vermiş, o kişi de gece-gündüz bunu okur ve gereğini yerine getirir". Kur'an'ın emirlerini yerine getirmekten kasıt mutlak olarak onunla amel etme anlamına gelir, yalnızca onu namazda veya namaz dışında okumak, öğretmek, gereğine göre hüküm ve fetva vermekle sınırlı kalmaz. İki hadisin lafzı arasında fark yoktur. Ahmed bin Hanbel'in, Yezid Ibnü'l-Ahnes es-Sülemî'den rivayetinde şöyle denilmiştir: "Bir kimse ki Allah ona Kur'an'ı vermiş, o kişi de gece gündüz onu yerine getiriyor ve ondakilere tabi oluyor".
Hadisin Arapça aslının tam ifadesinde "Allah birine mal-mülk vermiş ve malını hak yolda harcamak üzere onu o mala musallat etmiştir" yani durmadan o malı Allah yolunda hak uğruna harcayıp durmaktadır, denilmektedir.
Buradaki mal az ve çoğu kapsar.
Musallat kılma ifadesi, tabiatında cimrilik bulunan nefsi kontrol altına almaya delalet etsin diye kullanılmıştır.
Burada malı hak yolda harcama "helak etme" diye ifade edilmiştir. Bu, maldan geriye hiçbir şey kalmamasını gösterir.
"Hak yolda" ifadesi, kınanmış olan israf düşüncesini ortadan kaldırmak için Allah'ın razı olacağı yerlerde harcamayı ifade etmek için söylenmiştir.
Hikmetten kasıt daha önce işaret ettiğimiz gibi Kur'an'dır. Diğer bir görüşe göre cahilce ve kötü davranışlara engel olan her şeydir.
Sallallahu ve sellem ve ala seyyidina Muhammed ve ala alihi ve sahbihi ecmain. Ve’l hamdüli’llahi rabbi’l âlemin.
Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah-u Teala’dandır.
EN DOĞRUSUNU ALLAH azze ve celle BİLİR