- Afrika’daki ilkel kabileleri örnek göstererek, oradaki kadınların çıplaklığını örnek göstererek kıyafet giymeyen, giyilmemesine rağmen erkeklerin kadınlara taciz, tecavüz gibi şeyleri yapmadığı, normal karşılandığı, tesettür kadını koruyorsa Afrika’daki kadınların neredeyse çıplak rağmen neden şehvet uyandırmıyor?
- Tesettürün topluma göre olduğunu tesettürün haşa gereksiz olduğunu söyleyenlere nasıl cevap veririz?
Değerli kardeşimiz,
Önce şunu bilelim ki, İslami hükümler şu veya bu bölgenin âdetlerine göre değil, Allah’ın emri olduğu için icra edilir.
Bir hükmün illeti ayrıdır, hikmeti ayrıdır.
İslam’ın hükümlerinin temel dayanağı illet dediğimiz hakiki illet / sebeplerdir. Bu hakiki illetin temel dayanağı ise, Allah’ın emir ve yasaklarıdır. Meşhur olan bir misalle: yolculukta dört rekatlı farzlar iki rekat olarak kılınır. Bu ruhsatın / hükmün bir illeti bir de hikmeti vardır. İllet / hakiki sebep seferi olmaktır, hikmet ise meşakkattir. Ancak bu hükmün tatbik edilmesi için hikmet değil, asıl illet gerekir.
Buna göre, bir insan seferi sayıldığı yerde evinden daha rahat etse, yine bu seferilik hükmünü tatbik edebilir. Buna mukabil, seferi olmayıp evinde oturduğu zaman seferiden daha çok sıkıntı çekse bile bu hükmü tatbik edemez. Çünkü, hükmün dayanağı olan hakiki illet değişmez, sabit bir konuma sahiptir.
Demek ki, namazı kısaltmanın illeti seferiliktir, yoksa meşakkat, sıkıntı değildir. Seferilik sabitesi ise Allah’ın emridir. Oysa hikmet denilen şeyler değişkendir, zamana, mekana göre farklılık gösterebilir.
Bu açıklamalardan anlaşıldığı üzere, TESETTÜR hükmünün hakiki sebebi, illeti erkek ve kadının avret yerlerinin örtülmesidir. Bu Allah’ın emridir. Taciz gibi hususlar ise, bunun bir hikmetidir.
Buna göre, bir bölgede açıklık-saçıklık şehevi duyguları tahrik edip taciz olayına sebep olmasa bile, tesettür hükmü orada da farzdır, vaciptir, gereklidir. Zira, bir hikmet olan şehvet ve taciz olayları adama göre, bölgeye göre farklılık gösterebilir. Onun için hükmün dayanağı olamaz. Asıl illet bedenin örtünmesidir. Bu da Allah’ın emriyle gerçekleşmiştir.
Bunu daha iyi anlamak için bir de trafik kuralından örnek vermenin uygun olacağını düşünüyoruz. Trafikte esas olan kırmızı ışıkta durmaktır. Kural, kaide, kanun budur. Hikmeti, maslahatı ve faydası ise, kaza yapmanın engellenmesidir. Şimdi, kırmızı ışık yandığında diğer yollardan gelen hiçbir araç olmasa, geçen yolcu da bulunmasa, kaza olmaz diye geçmek uygun olur mu? Hayır. Geçen ceza yer mi? Evet.
Demek ki, hikmete ve maslahata göre değil, kurala ve kanuna göre hareket edilmesi gerekir ve hiçbir araç hiçbir yaya olmasa da kırmızı ışıkta durmak gerekir.
İşte kadın ve erkek için dünyanın neresinde olursa olunsun, Allah’ın emri olan tesettüre uyulması gerekir. Kainatın ve içindekilerin sahibi olan Allah, kanun, kural ve kaide olarak böyle emretmiş, herkesin buna uyması gerekir. Bu kurala uyan kim olursa olsun mükafatını görür, bu kurala uymayan da kim olursa olsun cezasını yer ve çeker.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder