12 Temmuz 2016 Salı

667.Fıkhın değişenleri ve değişmeyenleri-Faruk Beşer

Faruk Beşer Hoca'dan Fıkhı nasıl anlamalıyız ile ilgili yine çok bilgilendirici bir yazı:


..İslam'ın hükümleri iki çeşittir; biri hiçbir zaman ve mekân için değişmeyen/sabite hükümler, diğeri de zamana ve mekâna göre değişen hükümler. Akide ve ibadetler konusundaki hükümler birinciye misaldir. Din deyince anlaşılan da budur. Böyle hükümlere taabbudî hükümler denir...


..Böyle konularda özü itibariyle zamanla bir değişiklik olmaz. Böyle taabbudî konularda sonradan ortaya çıkacak her türlü değiştirme, ekleme ve çıkarma, dinin özüne akılla müdahale sayılır. Dolayısıyla bu ekleme ve çıkarmalara bid'at denir. Bid'at, Allah'ın dininde kulun rötuş yapmaya kalkışmasıdır. Bu sebeple Resulüllah (sa), “Her bid'at dalalettir ve her dalalet de cehenneme götürür. Kim bizim işimizde, yani dinin esasatında yeni bir şey ihdas ederse onun yaptığı reddedilir” buyurmuştur.

...akide için diyemesek bile ibadetlerle ilgili hükümlerin uygulanmasında ve detaylarında da zamanla değişmeler olabilir. Aslında ibadetlerin özü de hiç değişmez ama onu kuşatan şartlar değiştiği için ibadette bu değişen şartlara ilişkin yeni hükümler ortaya çıkabilir. Mesela iğne ya da astım spreyi, göz damlası, insülin orucu bozar mı bozmaz mı tartışmaları yeni ortaya çıkan durumlardır. Bu ibadetin değişmeyen özü şudur: Orucu bozan şey sadece yeme içme ve cinsel ilişkidir. Yeni bir durum ortaya çıkınca fakih ancak, mesela iğne yaptırmanın yeme içme cinsinden olup olmayacağını tartışır ve ulaştığı sonuca göre hükmünü verir...

Böyle konularda meselenin püf noktası şurasıdır: Resulüllah (sa); “Kadın yanında bir mahremi yokken yolculuğa çıkmasın” buyururken bunu değişmeyen taabbudi bir hüküm olarak mı duyurdu, yoksa bunun akılla kavranabilen ve zamanla değişebilen bir sebebi/illeti var mıdır? Bu tespit edilebilirse hükmün değişip değişmeyeceği de tespit edilmiş olur. Nitekim fakihlerin kahir ekseriyeti, kadının tek başına uzun bir yola çıkamaması, onun kişiliğine ve kadınlığına gelebilecek muhtemel tehlikeler sebebiyle olduğunu söylemişlerdir. Eğer bu kanaate varırsa günümüzün fakihi şöyle diyebilir: Bugün bir kadının Almanya'dan uçağa binip Ankara'ya gelmesinde böyle bir tehlike yoktur, o halde bu yolculuğu caizdir.

...Bir başka fakih de aksini düşünebilir. Her biri diğerine saygı duyar ve doğru olanın, diğerinin söylediği olabileceğini de hesaba katar...

...Bu ilmi arayış sürdükçe fıkıh da gelişir ve değişmeyen öze göre değişen detaylar sürekli anlaşılmaya çalışılır. Ama aklın ve içtihadın ürünü olan bilgiler hiçbir zaman kesinlik kazanıp sabite/değişmez hale gelmez. Buna rağmen içtihatlarla amel etmek kaçınılmazdır. Çünkü hayatta yapılanların çok azı zorunlu/kesin bilgiye dayanır.


Yazının tamamı için:

Hiç yorum yok: