Faruk Beşer Hoca'nın yazısını okumanızı tavsiye ederim:
...Kuranı Kerim dini ilk insan Hz. Âdem"le başlatır. Âdem"in ismi yirmi beş ayette yirmi beş kez geçer. Sonra yirmi dört peygamberden daha söz eder. Onların mücadelesini, onlara karşı koyanların isyanlarını, hilelerini ve zulümlerini anlatır...
...Allah dinini kullarına doğrudan ve tek tek iletmedi. Vahyi Cebrail vasıtası ile Hz. Muhammed"e gönderdi ve onun sayılmasını ve sevilmesini istedi. "Kim Rasule itaat ederse Allah"a itaat etmiş olur" buyurdu. (4/80).
O da; "sizden hiç biriniz ben kendisine çoluk çocuğundan, babasından ve bütün insanlardan daha sevgili olmadıkça iman etmiş olamazsınız" dedi.
Dini (Kuran"ı) yaşayarak öğretti ve ardında sahabe nesli gibi örnek ve ayrıcalıklı bir nesil bırakıp onlara da saygı duyulmasını istedi. Âlimlerin peygamberlere varis olduklarını bildirdi.
O halde; Peygamber"e saygı ve sevgi, sahabeye saygı ve sevgi, kıyamete kadar ona varis olma özelliği taşıyan Rabbanî ulemaya saygı ve sevgi… İşte din ancak bu zincirle ayakta durabilir. Saygı ve sevgi… Buna isterseniz gelenek deyin.
Din ancak böylelerinin şahsında somutlaşırsa doğru anlaşılabilir. Bizim bilgisine mağrur modern ulemamızın problemi buradadır...
Allah Rasulü buyurur ki: "Benim ümmetim yanlışta ittifak etmez, o halde ihtilaf görürseniz sevad-ı azam"a tutunun". Sevad-ı azam, en büyük karartı, ana damar, cemaat, çoğunluk demektir.
Buna manevi tevatür de diyebilirsiniz. İmam Malik, "Medine ehlinin amelini böyle sayar. Ehli Sünnet ve"l-Cemaat derken, cemaatle kastedilen de budur. Yani Ehli Sünnet içerisinde de uç fikirler bulunabilir. Ama önemli olan ana damarın görüşüdür.
Ebu Hanife"nin yaştaşı, Şam Diyarının İmamı, Evzaî"nin müthiş bir sözü vardır, der ki: "Şaz görüşlere tutunmak insanı dinden çıkarır". Şaz görüşler, ana damara ters düşen uç görüşlerdir. Böyle görüşler yerinde ve zamanında hesaba katılabilir ve işe yarayabilir, ama bunlar üzerine İslam bina edilemez...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder