19 Ocak 2015 Pazartesi

426.İSTİÂZE (Allah-u Teala'ya sığınmak)

“Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"
Bismillahirrahmanirrahim

İstiaze, sözlükte, "sığınmak, korunmak" anlamına gelir.

 Dînî bir terim olarak ise, "kötülüklerden Allah’a sığınıp O’ndan yardım isteme" anlamında kullanılmaktadır.(1)

Bir mü’min Allah’a sığınmak istediğinde “eûzü, maazallah” (Allah’a sığınırım), “neuzü billah” (Allah’a sığınırız) der. Besmele, "Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla” anlamına gelen “Bismillahirrahmanirrahim" cümlesinin adıdır. “Eûzü besmele” ise “kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım” anlamındaki “eûzü billahi mineşşeytâni’r-racim”cümlesiyle besmelenin ortak adıdır.

Kur’an-ı Kerim’de, Hz. Peygamber  
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ’e başta şeytanların vesveseleriyle kalpleri kin ve buğz dolu olanların ve hiçbir delile dayanmadan Allah’ın ayetleri hakkında tartışanların kötü niyet ve davranışları olmak üzere, çeşitli şerlerden istiâzede bulunması (Allah’a sığınması) emredilmiştir.(2) Hz. Peygamber  (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) de bütün kötü sıfatlardan, şeytanın vesvesesinden, fayda vermeyen işlerden, dünya ve ahirette insana eziyet veren şeylerden Allah’a sığınmış, bu amaçla daha çok İhlas, Felak ve Nâs sûrelerini okumuş, bunu sahabe-i kiram’a da tavsiye etmiştir.(3)

Ayrıca Hz. Nûh 
(Aleyhisselam) bilmediği şeyi istemekten,(4) Yusuf  (Aleyhisselam) kendisine şehvetle yaklaşan kadından ve kardeşleriyle arasında cereyan eden olaylarda hataya düşmekten,(5) Musa  (Aleyhisselam) kavmine karşı alaycı bir tavır sergilemekten(6) ve ahirete inanmayan kibirlilerle(7) onların düşmanlıklarından(8) Allah’a sığınmışlar ve O’nun yardımını istemişlerdir. Yine Kur’anda İmrân’ın eşinin(9) ve kızı Hz. Meryem’in(10) Allah’a sığındıklarından bahsedilmektedir. Cin Sûresi’nin 6. âyetinde ise bazı kişilerin bir kısım cinlere sığındıkları haber verilmekte ve böyle bir davranışın yanlışlığı anlatılmaktadır.

Nahl Sûresi’nin 98. âyetinde yer alan; "Kur’an okuyacağın zaman, kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığın." emrinden, âlimlerin bir kısmı vücub hükmünü çıkarmışlarsa da âlimlerin çoğunluğu bunun müstehab olduğu ve Kur’an okumaya başlamadan önce istiâzede bulunulmasının daha uygun olacağı görüşünü benimsemişlerdir. Ayrıca Kur’an okurken meydana gelebilecek hatalardan Allah’a sığınma arzusu da bunu gerektirir.

Namazda istiâze Hanefî ve Hanbelî mezheplerine göre birinci rek’atta, Şafiîlere göre her rek’atta sünnettir. Malikîlere göre ise nafile namazlarda gizli okunmak kaydıyla sünnet, farz namazlarda ise mekruhtur. Cemaatle kılınan namazlarda imama uyan kimse istiâzede bulunmaz. Çünkü istiâze namaz için değil, Kur’an okumak için gereklidir. Ebu Hanife ve Ahmed b. Hanbel’e göre istiâze namazda sessiz okunur. Şafiî’ye göre ise âşikâre (açıktan) okunan namazlarda istiâze sesli okunabileceği gibi sessiz de okunabilir.

Namaz dışında Kur’an okurken dinleyicinin bulunması halinde istiâzenin aşikare yapılması gerekir. Çünkü kıraatin sesli olacağının ilanı için buna ihtiyaç vardır.(11)

İstiâze, "eûzü billahi mine’ş-şeytâni’r-racim" şeklinde olabileceği gibi,(12) "eûzü billahi’s-semîi’l-alimi mine’ş-şeytâni’r-racim" cümlesiyle kıraate başlamak da caizdir. Zira Hz. Peygamber 
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ’den sabah vakitlerinde Haşr Sûresi’nin son üç ayetini "eûzü billâhi’s-semîi’l-alîmi mine’ş-şeytâni’r-racim" cümlesi ile başlayarak okumanın fazileti hakkında hadisler rivayet olunmuştur.(13) Bu rivayetlerin etkisiyle olsa gerek ki, bazı İslâm ülkelerinde özellikle sabah namazının ardından okunan Haşr Sûresi’nin son üç ayetine söz konusu istiâze ile başlamak gelenek haline gelmiştir.

İslâm öncesi Araplar bir işe başlarken bazen Lât ve Uzza gibi putların adını anarak, bazan da "bismikellâhümme" diyerek "Allah’ın adıyla" başlarlardı. Bu âdet İslâm’ın ilk yıllarında da sürmüşse de, Neml Sûresi’ndeki besmele ayeti(14) nazil olduktan sonra besmele son şeklini almış; Hz. Peygamber
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) hayatı boyunca hep bu ibareyi kullanmış,(15)

"Besmele ile başlamayan her iş bereketsiz ve güdüktür."(16)

buyurarak, gerek dünya gerek ahiretle ilgili olsun her önemli ve meşru işe besmele ile başlanılmasını tavsiye etmiştir. Bir Müslüman herhangi bir işe başlamadan önce besmele çekmekle "Nefsim veya başka bir varlık adına değil de Allah’ın adına, O’nun hoşnutluğunu kazanmak için, O’nun izni ve yardımı ile başlıyorum" demek ister, O’nun Rahman ve Rahim isimlerinin tecelli etmesini bekler. Böylece hem dünya hem de ahiret mutluluğunu dilediğini, başladığı işi başarıyla yerine getirebilmesi için gerekli olan güç ve kudretin Allah tarafından ihsan edilmesini temenni ettiğini ve kendisinin devamlı olarak O’nun yardımına muhtaç olduğunu bildirmiş, O yüce yaratıcının yardımını celbetmiş olur.

Böylece İslâm’ın bir sembolü, her iyiliğin anahtarı ve Allah’ın kullarına bir ihsanı olan besmele ile uluhiyyet ve ubudiyyet arasında sevgiye dayalı bir bağ ve manevî bir köprü oluşmaktadır.


Kur'an-ı Kerîm'in çeşitli yerlerinde, insanı üzen, ona sıkıntı veren her şey için Allah'a sığınma telkin edilir. Bazı ayetler şunlardır:

"Musa da Firavun'a ve onun kavmine şöyle dedi: Ben hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığındım" (el-Mü'min, 40/27).


"Şüphesiz beni taşlamanızdan, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığındım" (ed-Duhân, 44/20);


"Ya... Musa; câhillerden olmaktan Allah'a sığınırım, demişti" (el-Bakara, 2/67);

"Nuh, dedi ki: Ey Rabbim! Bundan sonra gerçek yüzünü bilmediğim bir şeyi Sen'den istemekten Sana sığınırım" (Hûd, ll/47);


"Meryem; Ben senden, Rahman olan Allah'a sığınırım. Eğer Allah'tan korkuyorsan bana dokunma, dedi" (Meryem, 19/18). Hz. Meryem, yanına insan şeklinde gelen melekten korkarak böyle dua etmişti.

"Ey Muhammed! de ki: Rabbim! Şeytanların vesvesesinden sana sığınırım. Rabbim! Yanımda bulunmalarından da sana sığırınım." (el-Müminûn, 23/97, 98);


"Ey Muhammed! de ki: Cin ve insanlardan olan ve insanların kalblerine vesvese veren, o sinsi vesvesecinin şerrinden, insanların Rabbi, insanların mâliki ve insanların mâbudu olan, Allah'a sığınırım " (en-Nâs, 114/ 1-6);

"Ey Muhammed! De ki: Sığınırım, sabahın Rabbine; yarattıklarının şerrinden, çöktüğü vakit karanlığın şerrinden, düğümlere üfleyenlerin şerrinden, haset ettiği vakit, haset edenin şerrinden" (el-Felâk, 113/1-5).

Diğer yandan Hz. Peygamber'in istiâze duasını okuduğuna dair pek çok hadis nakledilmiştir."Koğulmuş, taşlanmış şeytandan Allah'a sığırınım" duası, bazı rivayetlerde "... her şeyi işiten ve bilen Allah'a sığırınım" ilâvesiyle nakledilmiştir (bk. Buhârî, Bed'ü'l-Halk, II, Edeb, 76; Müslim, Birr, 109, 110; Ebû Dâvud, Salât, 18, 119, 120, 122; Tirmizî, Mevâkît, 65, Sevâbu'l-Kur'ân, 22; ed-Dârimî, Salât, 33, Fadâilü'l-Kur'ân, 22; Ahmed b. Hanbel, III, 50, V, 26, 253).

Hz. Peygamber'in dualarında, insana sıkıntı ve üzüntü verecek, onu zarara sokacak, dünya ve ahirette zillete düşürecek birçok konularda Allah'a sığındığını görmekteyiz. O'nun cehennemden; cehennem ateşinden; kabir fitnesinden; her şeyin ve her canlının şerrinden, nefsinin şerrinden; yoksulluk ve borcun galebe çalmasından; tembellikten, küfürden, kötü ahlâk, iş ve heveslerden; kederen ve çok yaşlılıktan; yangın ve sel felâketinden Allah'a sığınması bunlar arasında sayılabilir (Geniş bilgi için bk. Buhârî, Deavat, 35-46, Et'ime, 28, Eşribe, 30; Bedü'l-Halk, II, Edeb, 76, Tefsiru Sûre, 6/2, Ezân, 149, Cihâd, 25, Fiten, 15, Rikâk, 52; Müslim, Fiten 4, 7, 10, Zikr, 47-52, 61, 62, 66, 73, 76, 96, Birr, 109, 110, Fadâilu's-Sahâbe, 140, Eymân, 36; Ebû Dâvud, Edeb, 98, 104, Salât, 18, ll9, 120, 122, Tıbb, 19; Tirmizi, Tahâre, 4, Deavât, 15, 19, 67, 74, 76, 110; Nesâ;, istiâze, 7, 12, 17, 18, 25, 26, 33, 38, 60; Ahmed b. Hanbel, I, 247, II, 202, III, 50, 427, V, 356, VI, 31, 100, 139, 190; İbn Kesîr, Tefsiru'l-Kur'ani'l-Azîm, Kahire, ty., I, 27-29).

M. S.Şimşek'in yazısından alıntılar vardır;

 Sorularla İslamiyet

Daha önce yayınlanmış bu yazıyı da okumanızı tavsiye ederim:

Dipnotlar:
1. Fîruzabâdî, el-Kâmûsü’l-muhît, "avz" md.
2. A’râf, 7/200; Nahl, 16/98; Mü’minûn, 23/56, 97-98; Fussılet, 41/36; Felak, 113/1-5; Nâs,114/1-6.
3. Hadisler için bk. Wensinck, el-Mu’cemü’l-Müfehres li-Elfâzı’l-Hadisi’n-Nebevî, “avz” md.
4. Hûd, 11/47.
5. Yusuf, 12/23,79.
6. Bakara, 2/67.
7. Mü’min, 40/27.
8. Duhan, 44/20.
9. Âl-i İmrân, 3/36.
10. Meryem, 19/18.
11. İbnü’l-Arabî, Ebu Bekir, Ahkâmu’l-Kur’an, Beyrut, 1988, III/157-159; Şirbinî, Muğni’l-Muhtac, Beyrut, 1995, I, 217; Şevkânî, Neylü’l-Evtâr, Beyrut, 1994, II/200-202; Zuhayli, Vehbe, el-Fıkhu’l-İslâmî ve Edilletuh, Dimeşk, 1989, I, 692; II/84.
12. Buhârî, Bed’ül-Halk,11, Edeb, 76; Müslim, Birr, 109-110; Müsned, VI, 394.
13. Ebû Dâvûd, Salât, 123; Tirmizî, Mevâkît, 65, Sevabü’l-Kur’an, 22; Müsned, III, 50; V, 26.
14. Neml, 27/30.
15. Kurtubi, el-Cami’ li-Ahkâmi’l-Kur’an, Kahire,1966-67, I, 92.
16. Aclunî, Keşfü’l-Hafa, Beyrut, 1988, II/119.


"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim"

Tüm hata ettiklerim nefsimden, isabet ettiklerim Allah(cc)’dandır.

EN DOĞRUSUNU ALLAH cc BİLİR

Hiç yorum yok: